Mülteci teknesi Bebek sahiline ‘çıkarma’ yapmış, çevik kuvvet nöbette, rivayetler muhtelif
CHP'li cumhurbaşkanı adayı Kılıçdaroğlu’nun “Göçmenleri göndereceğim” çıkışı, göçmen sorununu tekrar gündeme getirdi. Türkiye’nin tüm sınırları, 10 yıldır göç dalgasıyla karşı karşıya. Öyle ki IŞİD lideri, örgüt içi çatışmadan korkup gelebiliyor, altı kişiyi öldüren terörist beş saatte çıkabiliyor.
Türkiye, bir yanda Arap Baharı ve Suriye İç Savaşı’nın şiddeti diğer yandan ise Taliban’ın Afganistan’da güç kazanmasıyla birlikte rekor sayıda göçmene ev sahipliği yapmaya başladı. Muhalefete göre Türkiye’de 10 milyon göçmen bulunuyor. İçişleri Bakanı Süleyman Soylu ise iddiaları reddedip Suriyeli sayısının 3 milyon 381 bin olduğunu iddia ediyor.
Bu süreç, savaş ikliminin güncelliğinde gündemde yer, Erdoğan’ın Şubat 2020’de iç politika hamlesi olarak Avrupa sınırlarını açmasıyla bulabildi.
Onbinlerce göçmen, resmi araçlarla Edirne sınırına taşındı, iddialara göre ödemeleri kamu kaynaklarından yapılan birçok kaçakçı, göçmenleri Yunanistan tarafına bıraktı.
Geri Kabul Anlaşması nedir?
Türkiye ve Avrupa Birliği tarafından imzalanan anlaşmaya göre 20 Mart 2016’dan itibaren Yunanistan adalarına geçen yeni ‘düzensiz göçmenler’ uluslararası hukuk kurallarına göre kayıt altına alınıp sığınma talepleri bireysel işleme konulacak. Talepleri dayanaksız bulunanlar Türkiye’ye iade edilecek. Bu anlaşma kapsamında Türkiye’ye mültecilere sağlanan ödenek dahilinde ayrılan 3 milyon Euro’luk bütçenin ödenme süreci hızlanıp, 2018 sonuna kadar 3 Milyar Euro ek fon sağlanacaktı.
Süreç, Erdoğan’ın elindeki ‘göçmen kartını’ gücünü gösterirken Avrupa Birliği’nin de politikaların ‘insan hakları temelinde’ yetersiz kaldığını açığa çıkardı.
Arap Yarımadası ve Afrika bölgesinde ‘Ümmetin lideri’ olarak bilinen Erdoğan, ekonomi politikası olarak Türk vatandaşlığını almayı da kolaylaştırınca Türkiye, savaş mağdurundan şirket sahiplerine kadar geniş bir skalada göçmenin uğrak noktası haline geldi. TÜİK verilerine göre yabancılara konut satışı oranı 2013’den 2022’ye yüzde 454 arttı.
Fakat bu uğrak noktanın göç politikaları, güvenlik tartışmalarını da beraberinde getiriyor. Öyle ki milliyetçi görüşleriyle bilinen Ümit Özdağ’ın kurucusu olduğu Zafer Partisi, ‘göçmen karşıtlığının yarattığı güvensizlik ortamı’ söylemleriyle 1 milyon 529 bin 119 seçmenin oyunu aldı.
Bu oy, ikinci tura kalan Cumhurbaşkanlığı seçimlerindeki iki ittifak için de kritik önemde. İki ittifak da, göçmen politikalarıyla öne çıkan Ata İttifakı’nı yanına çekmeye çalışıyor. Kılıçdaroğlu, ilk turun ardından yaptığı ilk açıklamasında göçmenleri göndereceğini söylerken Cumhur İttifakı, aynı göç politikalarını devam ettirmekte kararlı. Göç, güvelik ve siyaset üçgeninde yaşananların özeti, Türkiye’deki birçok kesimin sınırları ‘kevgir’ olarak betimlemesiyle sürüyor. Ortaya çıkan birçok detay ise bu betimlemenin çok da haksız olmadığını gösteriyor.
Sırp çete üyeleri, uyuşturucu baronları, radikal cihatçı örgüt liderleri, terör saldırısı failleri… Birçok göçmen, Türkiye’nin göç politikalarındaki eksikliği istismar ederek ülkeye girdi.
Sınırlardaki güvenlik açığı, sadece güvenlik alanında değil, suç dünyası için de oldukça kritik.
Özellikle Edirne ve Van’da birçok vatandaşın, başlıca insan kaçakçılığı olmak üzere benzer suçlardan kaydı bulunuyor. İnsan kaçakçılığının yarattığı ekonomi, gündelik hayattın bir parçası halinde.
Edirne’de bindiğiniz taksilerin çoğunun bu suçlardan ceza aldığını, Van’daki yediemin otoparklarının kaçakçılıkta kullanılan beyaz Transitlerle dolduğunu biliyoruz.
Bu örneğe en çarpıcı örneklerden biri ise yakın tarihte, Taksim’deki terör saldırısından sonra yaşandı.
Edirne’de büfe işletmecisi Hazni Gölge, belki 5 belki 10 metrekare dükkanına üst üste üç kere hırsız girmesine yerel medya aracılığıyla isyan edip, “Zararım aşağı yukarı 70-80 karton sigara. Ben bunu bir sene çalışsam kazanamam” diyor polisin olaya müdahale etmesini istiyordu… Yıl 2014’dü.
2022’de Hazni Gölge, Taksim’deki terör saldırısının failini Bulgaristan’a kaçırdığı için özel bir operasyonla yurt dışından getirildi, elleri kelepçeli eşkal fotoğrafı “Saldırının faili” başlığıyla basınla paylaşıldı.
Gölge’nin aradan geçen 8 yılda neler yaşadığı hakkında çok bilgimiz olmasa da çaldırdığı sigaralarının parasını başka yollarla kazanmaya çalıştığını anlayabiliyoruz.
Sınır güvenliğindeki eksiklik ve kontrolsüzlük sadece terör olaylarıyla ortaya çıkmıyor. Kontrolü sağlıklı sağlanamayan göçmenlerin karıştığı asayiş olaylarının çözülmesi kolluk kuvvetlerinin ya bireysel inisiyatifiyle ya da şansla mümkün hale geliyor.
2016 yılında resmi yollarla Türkiye’ye gelen Türkmen Nobar Gafarova, Kumkapı-Aksaray çevresinde seks işçisi olarak çalışıyordu. Temmuz 2022’de, parçalanmış bedeni Başakşehir’de, ormanlık bir alanda bulundu.
Üzerinde kimlik veya telefon bulunmuyordu. Kimlik tespiti, yapılmasına rağmen uzun süredir adres bildirimi yapmadığı için yakınlarına ve ailesine ulaşılamadı. Türkmenistan hükümeti, kolluk kuvvetlerinin taleplerine yanıt vermedi.
İstanbul Cinayet Şube polisleri, Nobar’ın ailesine, Türkmenlerin yaşadığı alanları gezip, fotoğrafını göstererek ulaştı. Emniyet kaynaklarına göre en az iki bin kişiyle birebir görüşme yapıldı, sosyal medyadan ailesine ulaşıldı. Kullandığı numara tespit edildi, HTS kayıtlarına bakılıp, şüphelilere ulaşıldı. Katiller, cinayetten üç ay sonra yakalandı.