İtalya basınında göç anlaşmasının detayları, İlber Ortaylı’nın Meloni yorumu
Son dönemde genel müdürlük yaparken, iş görüşmelerinde özellikle girişimcilik yapmış adaylar isterdim. Girişimcilik denemesi yapmış ve batırmış olanların bile iş yönetme tecrübeleri, hiç denememişlere göre daha fazla diye düşünürüm.
Okullara, üniversite kulüplerine ya da genç girişimcilerle konuşmaya gittiğimde konu dönüp dolaşıp okul yıllarında hiç çalıştınız mı sorusuna geliyor.
Soruya bak, elbette, hem de her yaz. Hem de okulun kapandığı haftanın ilk pazartesi başlar, okul açılmadan önceki son cuma’ya kadar devam eden bir çalışma.
Aileye yük olmadan geçirilen bir tatil dönemi ya da çıraklık yaparak ticareti ve işi öğrenmek neredeyse kuraldı.
Bugünün üniversitelerinde yapılan stajları, bizler ortaokul, lise yıllarında zaten hep yapmıştık. Sadece imzalı staj belgelerimiz yok!
Yaz tatiline girmeden önce, hele benim gibi yazın gidecek bir köyünüz, memleketiniz ya da yazlığınız yoksa, babalar yazın nerede çalışacağınızın planını çok önceden yapar, size de her sabah gitmek kalırdı.
En güzel tarafı ise cumartesi öğlelerinde iş çıkışı alınan haftalıklardı. Daha doğrusu alınan bu haftalığın cumartesi ve pazarları harcama işiydi. Bu sizin kazandığınız paraydı ve kimse ne aldın, kaça aldın diye sormazdı. Pazar sabahı atla 55 numaraya doğru Taksim’e, ilk matine ucuz matine, Sinepop, Emek, Site ya da Gazi’de bir filme gir ve çıkışta sosisli.
Siz kazanmışsınız, canınız ne isterse alır keyfinize bakardınız. Bir keresinde Kapalıçarşı’nın arka tarafından bulunan kuş ve akvaryum balıkları satan dükkanlardan kucağımda dev bir akvaryumla eve geldiğimi bilirim.
Ben ticareti ve müşteri davranışlarını anlamayı Kapalıçarşı’da öğrendim. Galiba ben hayatı orada öğrendim.
İlkokul sonrası başlayan çıraklığım, üniversiteyi bitirip pazarlama mastırımı bitirene kadar her yaz devam etti. 11 yıl az değil, 11 yaşımdan ilk işe girişime kadar.
Sonrasında iş hayatımdaki sayısız saha ziyaretimde müşteriyle, bayiyle iyi ilişki kurmamda veya müşteri / tüketiciyi iyi dinleyerek, yeni ürün ve inovasyon kararlarımda, çıraklığımda öğrendiğim bu özellikler bana hep yol gösterdi.
İş hayatında en çok ne işine yaradı deseler ne Pertevniyal Lisesi ne de işletme fakültesi derim. Cevabım, Kapalıçarşı’da beraber çalıştığım patronlarım, ustalarım olur. Onlardan gördüklerim, dinlediklerim ve öğrendiklerim paha biçilemezdi. Hâlâ arada ziyaret edip görüştüğüm abilerim var.
Onbir yaşında bana güvenen ilk patronum Selahattin Abi oldu. İlk çalıştığım yaz sadece sipariş hazırlatıyorlardı. Ama ben depoda tek başıma paket yapmak değil, müşterilerle dükkânda daha çok kalıp öğrenmek için, önce siparişleri alma işine el attım. Ben siparişleri yazarım dedim. Ve bana güveni boşa çıkarmadım. Ondan sonra tüm siparişleri müşteriyle konuşarak ben aldım.
İş hayatımda bu tecrübe ile ben bu işi de yaparım diyerek, yeni işleri ya da yeni ülkeleri hep ben talep ettim. Birlikte çalıştığım ve bu işi ben yaparım diyen arkadaşlara da talep ettikleri işleri güvenerek devrettim. Cesaretin çoğu zaman tecrübeden daha önemli olduğunu artık biliyordum.
Hâlâ Kapalıçarşı benim için büyülü bir oyun alanı. Eskiden ticaretin de merkeziydi, bugünkü gibi sadece turistik bir merkez değil. Anadolu’dan gelen dükkân sahipleri Sirkeci’de bir otelde kalır, tüm ihtiyaçlarını buradan karşılar ve sonra da Sirkeci Tren Garı’ndan ya da eskiden otobüs garajlarının olduğu Topkapı’dan memleketlerine dönerlerdi. Biz de verdikleri siparişleri hazırlar, paketler, kargo kamyonlarıyla adreslerine yollardık.
En çok çorap ve tuhafiye toptancılarında çalıştım. Hâlâ da makara veya çorap renk numaralarını ezbere bilmemi, yaz tatillerindeki çıraklık günlerime borçluyum.
Son dönemde yeni projem içim, çok fazla yeni insanla tanışıp, sohbet etme şansı buluyorum. Üstelik çoğu üst düzey yönetici veya kendi işini kurmuş ve zirveyi görmüş girişimciler.
Ortak özellikleri ne biliyor musunuz? Doğru tahmin ettiniz, çocukluklarında veya gençliklerinde çıraklık yapmaları, ilk sermayelerini Tommiks, Teksas ya da turistik yerlerde su satarak kazanmaları. Hatta kurumsalda çalışırken ilk girişimlerini kurarak deneyim kazanıp sonra daha büyük işlere girişenlerin hikayesi daha çok.
Eminim bugün de bu yoldan geçen çok sayıda genç vardır, ben bu yolun hâlâ en iyi yollardan biri olduğu konusuna inanırım. Kitaplarda, seminerlerde, derslerde alamayacağınız dersleri, gerçek hayatta, gerçek insanlarla yaşamanız, çok daha öğretici ve daha önemlisi akılda kalıcı.
Ve bu hikaye her zaman tutar. Ben kariyerime kamyonlarda kola satarak başladım ya da tarlada pamuk topladım, altı yaşında babamın fabrikasına gelirdim ve daha sonra holding sahibi oldum.
Eskiden utanılacak ve laf arasında geçiştirilen bu konular şimdi büyük konferanslarda büyük isimlerin açılış cümlesi oldu. Hakkettiği yeri aldı bana göre de.
Haaaa, yapmadıysanız da yapmamışsınızdır, illa yapın demek istemem. Ama yapanlara ve bana faydası çoktur demek istiyorum. Mezun olduktan sonra ilk iş görüşmesine gittiğinizde bile açılış cümlesi olarak havalı değil mi?
Son dönemde genel müdürlük yaparken, iş görüşmelerinde özellikle girişimcilik yapmış adaylar isterdim. Herkes girişimci olacak ya da girişimcilik yapacak diye bir kural yok ama girişimcilik denemesi yapmış ve batırmış olanların bile iş yönetme tecrübeleri, hiç denememişlere göre daha fazla diye düşünürüm.
Hatta daha da ileri götüreyim, master ya da çok diploma yerine “İki girişim batırdım” deneyimi bana daha iyi geliyor.
Yaptığınız işi kurumsalda ya da girişiminizde en iyi şekilde yapmak en başta size iyi gelecek. Asıl başarı ve motivasyon bu işi en iyi ben yapıyorum hissi.
İşe her gün bu hislerle gidiyorsanız, merak etmeyin doğru yoldasınız. En iyisini yaparsınız.