Bir ben miyim perişan, gecenin karanlığında?
Giydiği fötr şapkası ve dolandırıcılık yöntemiyle nam salan Zobu 1980'lı yıllara damgasını vuran bir isimdi. Yaptıklarıyla ilgiyle takip edilen bir dolandırıcıydı. Sülün Osman'dan sonra en popüler dolandırıcı 'Raki' lakaplı Güney Zobu'nun yakalanmasının hikayesi yıllar sonra ortaya çıktı.
İstanbul Asayiş Şube Müdürlüğü, meşhur Sansaryan Han’dan daha da ünlü olacak Gayrettepe’deki yerine yeni taşınmıştı. Tarih yaprakları 1988 yılı, ekim ayının sonlarını gösteriyordu. Gayrettepe’nin birinci katındaki üçüncü kısım olarak bilinen Yankesicilik ve Dolandırıcılık Büro Amirliği’nde çok önemli bir toplantı yapılıyordu.
Kısım amiri konuşuyordu “Arkadaşlar Raki’yi mutlaka yakalamamız lazım. Bunun için de özel ekip kuracağım. Bunu tanıyan ve yakalayabileceğine inanan kimse var mı” dedi. Kısa bir sessizlik oldu. Arka sıralarda genç bir polis memurun eli havaya kalktı “Amirim ben yakalarım” dedi.
Elini kaldıran bir yıllık polis memuru Deniz Acar’dı ve daha sonra Hilmi bey elini kaldırdı. Emniyet amiri, aylardır aranan ve ismi efsane haline gelen ünlü dolandırıcı ‘Raki’ lakaplı Güney Zobu’dan bahsediyordu. Bütün İstanbul polisinin peşinde olduğu Raki bir türlü yakalanamıyordu. Bunun için de onu yakalamak için özel bir ekip kurulmalıydı. Emekli polis memuru Deniz Acar o günü şöyle anlattı; “Yaşadığımız yılı düşünün teknoloji yok. Hiçbir şey yok. Ben de daha önce gazetelerde resmini görmüştüm oradan biliyorum. O gün ekibin en genç polisiydim ve o özel ekipte amir bey beni ekip şefi olarak görevlendirdi” dedi.
‘Raki’ olarak bilinen Güney Zobu, Sülün Osman’dan sonra Türkiye’nin en büyük dolandırıcısıydı. Peki Zobu’nun yöntemi ve ünü nasıl bu kadar büyümüştü. Gelin ona bir bakalım. Dolar bulundurmanın suç olduğu yıllarda Zobu’nun hedefi çanta ya da bavul ile döviz kaçırmaya çalışan zenginlerdi. Tuzağına düşürdüğü kişiyi, piyasa kurunun çok altında bir fiyatla döviz satmaya veya almaya vaadederek o kişileri dolandırırdı. Yaşadığı hikayeler ise filmlere konu olacak türdendi. Kılıktan kılığa giren bir dolandırıcıydı.
Habertürk’ten Mustafa Şekeroğlu, Raki’nin yakalanmasında başrolde olan polislerin hikayesini yazdığı haberinde, “Göreve başlayan o dönemin genç polis memuru Deniz Acar, Raki’nin gelip gittiği bölgeleri mercek altına aldı. Evini takibe aldı ama eve gelmiyordu. En son izini Küçükyalı’da tespit etti” diyor.
Sonrasında ise sokak polisliğin en önemli kaynakları her zaman sokaktaki gizli istihbarat elemanları olduğuna dikkat çekiyor. O dönemlerde polis bu tür çalışmalar yaptığını söyleyen Şekeroğlu’na konuşan emekli polis memuru Deniz Acar ise “O bölgede bir tane eleman ayarladım. Duyduğu ya da gördüğü an şubeyi arayıp bana haber verecekti” diye anlatıyor.
Bu sırada polis memuru Osman Parlak’ın Ahlak Masası’ndan Yankesicilik Büro Amirliği’ne tayini çıkmıştı. Asayiş Şube Müdürü Basri Çiftçi’ydi. Basri Çiftçi Raki’nin yakalanmasını çok istiyordu. Daha sonra deneyimli polis memuru Osman Parlak ekibe dahil oldu. Emekli polis memuru Osman Parlak ekibe nasıl katıldığını şöyle anlattı: “Şube müdürümüz Basri Çiftçi beni tanıyordu. Bana ‘Raki 6 aydır yakalanmadı. Osman sen de tanımıyor musun?’ dedi ben de ‘Basında çıkan resimlerden biliyorum müdürüm’ dedim. Ve böylece ben de ekibe girdim. Deniz kardeşim zaten koşuşturuyordu. Birlikte koşuşturmaya başladık.”
Tecrübeli polis memuru Osman Parlak’ın katılmasıyla da ekip güçlenmişti. Deniz Acar ve Osman Parlak’ın bir aylık sokak çalışması işe yaradı. Gelen istihbarat üzerine 23 Kasım günü Küçükyalı’da pusuya yattıklarını anlatan Acar “Hava serindi. Arabanın içinde beklemeye başladık. O gün gizlice eve geleceğini düşünüyorduk” dedi.
Osman Parlak ise “Saatler geçiyordu bir türlü gelmemişti. Daha önce de kaç defa pusuya yatmıştık. Derken bir araç geçti bizi” dedi.
O anı ise Acar şöyle anlattı: “Bunun ne tür marka araba kullandığını biliyordum. Arabası önümüzden geçti eve doğru. Adamımız geldi dedim. Biz Osman abiyle fırladık arabadan. Bu dedim. Kaçırmayalım. Arabayı tam istop. Ben onun kullandığı taraftan girdim. Raki bizi görünce arabayı çalıştırdı”
Anlatılanlar tam bir film sahnesiydi. Osman Parlak ise “Ben diğer taraftan içeri fırlamaya çalıştım. Bu aracı çalıştırıp gitmeye başladı biz sürüklendik” dedi.
Son noktayı ise Deniz Acar koydu. Acar “Bizi muhtemelen mafya falan sanarak kaçmaya çalıştı. Ben ön camdan aracın anahtarına doğru uzanmaya çalışırken ona ‘dur polis’ dedim. Polis deyince durdu bana ‘Deniz sen misin’ dedi. Ben de şaşırdım ismimi nereden biliyordu dedim kendi kendime ‘evet benim’ dedim. Hemen durdu. Teslim oldu. Benim amcam eskiden gasp büro amirliği yapmıştı. Ben bunu aramaya başlayınca benim onu aradığımı duymuş buna ‘Seni Cavit’in yeğeni polis memuru Deniz arıyor’ demişler oradan ismimi öğrenmişti” dedi.
Aylar sonra yakalanan Raki’nin aracında para dolu çanta ve ruhsatsız bir tabanca bulundu. Raki kendisini yakalayan polis memuru Deniz Acar ve Osman Parlak’a çanta dolu parayı uzatıp ‘Alın bu parayı beni hiç görmediniz” dedi. Ancak Acar ve Parlak parayı almadı.
Raki’yi hemen araçlarına aldıklarını anlatan Deniz Acar, o dönemler cep telefonu olmadığı için tek iletişim telsizlerdi. Ekip kodu 43- 15’di. Acar telsizden amirini anons ederek, “Amirim Raki namıyla bilinen Güney Zobu’yu yakaladık. Şubeye doğru getiriyoruz bilgilerinize” dedi.
Bu anons sonrası İstanbul Emniyeti’nin telsiz kanalı birden hareketlendi. Amirin ardından şube müdürünün anonsları araya girdi. Ama en önemli anons 33-10’dan geldi. “33-10 merkez 43-15. Sizi tebrik ediyorum” dedi. 33-10 telsiz kodu İl emniyet müdürüne aitti ve konuşan da İstanbul İl Emniyet Müdürü Hamdi Ardalı’ydı.
Ardalı, Deniz Acar, Osman Parlak ve Hilmi beyi başarılarından dolayı direkt kutladı. İl müdürünün ekibi anons etmesi emniyet içinde çok büyük ve önemli olaydı.
Şubenin nezarethanesine konulan Raki, basın tarafından büyük ilgi görüyordu. O dönem göz altılar 15 gündü. Uzatmayla birlikte tam bir ay şubede kaldı. Ve şubede kaldığı dönemde gazeteciler tarafından röportajlar yapıldı. O dönemler izin alınınca röportaj yapılıyordu. Raki’nin ortaya çıkan hikayeleri halk tarafından büyük ilgiyle okunuyordu.
Osman Parlak bunlardan birini şöyle anlattı: “Nezarethanede başından geçenlerini anlatıyordu. Bir gün bir Amerikan subayı kılığında birini dolandıracakmış. Adamı Hilton Otel’e çağırmış. Raki’nin çok iyi Amerikan İngilizcesi vardı. Bu ABD Subayı kıyafetiyle lobiye çıkınca o dönemin başbakanı Süleyman Demirel ile karşılaşmış. Demirel de bunu ABD subayı sanmış konuşmuş. O da rolünü hiç bozmadan oynamış kimse de anlamamış.”
Raki’yle en çok konuşan polis memurlarından biri olan Acar onu şöyle anlattı: “Kendisi milletin canını yakanları dolandırdıklarını söylüyordu. Yıllar önce yaşadığı şu ilginç olayı bana anlattı. Hedefinde özellikle zengin Museviler ve yurt dışına para kaçırmaya çalışanlar vardı. Dolar ve Mark’ın yasak olduğu zamanlarda zengin biri 3 milyon liralık dövizini bozdurmak istiyor. Raki bununla irtibata geçiyor. Raki bunu şöyle anlattı bana ‘İki yanyana ofis tuttum. İki taraflı kasa yerleştirdim. Buna gazete kağıdında hazırladığım paraları deste deste zarfa koydum ve zarfı iyice bantladım. Ofise gelince döviz dolu çantayı bana verdi ben de çantayı açmadım güven açısından parayı saymadım onun gözü önünde kasaya koydum kasayı da kilitlemedim. Böyle görünce ona verdiğim sözde para dolu zarfı açamadı ayıp olmasın diye. Bir kahve içelim dedim. Kahve geldi o sırada ayarlamıştım çocuklardan biri geldi telefon var abi dedi. Sözde telefona gittim. Yan odaya gidip kasayı açıp parayı aldım, sonra çıktık oradan. Ve karşı binada bir yer tutmuştum. Oradan dürbünle bakmaya başladım. Bizim adam zaman geçti benim gelmediğimi görünce zarfı açtı bantları yırttı baktı kağıt parçaları şok oldu. Hemen kasaya saldırdı kasayı açtı baktı para yok. Kafasını iki elinin başına koydu. Ben de o sırada kıyafetimi değiştirdim palto giyip fötr şapka taktım. Ve indim kendisini karşılamaya bu o şokla apartmandan çıkarken ‘Beyefendi ateşiniz var mı diyerek ateşini alıp sigarımı yaktım. Tabii beni tanımadı o şokla. Büyük keyif alıyordum. Döviz taşımak suç olduğu için gidip beni şikayet edemiyordu’ dedi. Biz öyle dinliyorduk Raki’yi.”
Raki’nin dolandırdığı birçok kişi döviz taşımanın yasak olduğunu bildiği için şikayetçi olmamıştı. Hakkındaki 3 arama konusunda ifadesi alındıktan sonra yakalama kararları kaldırıldı. Raki o gün adliyeye ruhsatsız silah bulundurma suçundan götürüldü. Ve ruhsatsız silah taşıma suçundan bir ay cezaevinde kaldı. Cezaevinden çıkmadan bir gün önce polis memuru Deniz Acar’a mektup gönderdi.
Mektubunda ‘Deniz Acar temizsin ama kerizsin. O gün size verdiğim parayı alsaydınız hayatınız kurtulacaktı. Ben de bir ay cezaevinde kalmazdım. Bak dolandırıcılıktan cezaevinde kalmadım. Çıkıyorum” dedi. Emekli polis memuru Acar, “Gerçekten dolandırıcılıktan yatmadı. Ayrıca şunu da söylemişti; ABD’den geldikten sonra onlardan intikam almak için cezası az olan yöntem dolandırıcılıktı. O yüzden dolandırıcılık yöntemini seçmişti. Ayrıca dolandırılanlar da korkudan şikayetçi olmuyordu” dedi.
Yaptıklarıyla ün salan Raki, daha sonra kaç kez yakalansa da hep serbest kaldı. 1992 yılında aracı terörist araç sanılıp kurşun yağmuruna tutuldu. Sağ kurtulan Raki, dolandırıcılık olaylarını bırakarak Cihangir’de bir su istasyonu açtı. Fötr şapkasıyla da hep ünlenen Zobu 2021 yılında hayatını kaybetti.