Platformlarda bu hafta: Kadınlar arasında!
Avatar serisinin ikinci filmi Disney+'ta gösterilmeye başlandı, Özkan Uğur'un vefatından sonra GAIN 'Ele Güne Karşı' belgeselinin YouTube'a yükledi, 'Walking Dead: Dead City' zombi dünyasından bir kesit ama etkileyici... Platformlarda bu hafta çok birçok yapım yer alıyor, işte öne çıkanlar.
2009 yılında gösterime giren ve hemen bir efsaneye dönüşen James Cameron’ın ‘Avatar’ının devam filmi ‘Avatar: Suyun Yolu’ nihayet Disney +’ta gösterilmeye başlandı.
‘Titanik’ ve ‘Terminatör’ün yönetmeni James Cameron’ın 3-D tekniği ile çektiği Avatar seyirciden müthiş bir ilgi görmüş ve gişe rekorları kırmıştı.
İlk filmde bir Avatar kullanarak Pandora gezegeninin sakinleri arasında dolaşan, gezegeni kolonileştirmek üzere gelen askerlerden biri olan Jake Sully, Pandora yerlisi Neytiri’ye aşık olmuş nihayetinde de insanları ve kendi insan bedenini de terk ederek Neytiri ile beraber Pandora’da yaşamaya başlamıştı.
Na’vi’lerin Pandora’daki RDA işgâlini püskürtmesinden 16 yıl sonra Jake Sully Neytiri ile beraber Omaticaya klanının şefi olarak yaşamaktadır ve oğulları Neteyam, Lo’ak, kızı Tuk, evlatlık çocukları Kiri ve ölen Albay Miles Quaritch’in Pandora doğumlu insan oğlu Spider ile birlikte bir aile kurmuştur. Fakat Dünya ölmektedir ve RDA Pandora’yı kolonileştirmek için geri döner. Jake ve Neytiri hem dünyalarını hem de ailelerini korumak için yeni bir mücadelenin içine girerler.
‘Avatar: Suyun Yolu’nu sinemada kaçıran izleyici, Disney+’ta gösterime giren filmi artık evinin konforunda izleyebilir.
Mazhar Fuat Özkan, 1986 yılında Sezen Aksu ile çıktıkları bir turnede otobüsle Malatya’nın dağlık bir bölgesinden geçerken küçük bir köylü çocuk “Mazhar Fuat Özkan geçiyor” diye bağırır. Efsane üçlü o zaman ünlü olduklarını anlarlar. Mazhar Alanson, “Geç ünlü olduk ama iyi ki de 20 yaşlarımızda üne kavuşmayıp orta yaşta ünlenmişiz yoksa şöhretin kıymetini bilmeyebilirdik” diye anlatıyor.
Gain, 2020 yılında yayınlanan ‘Ele Güne Karşı’ adlı MFÖ belgeselini, Özkan Uğur’un ülkeyi yasa boğan vefatının ardından YouTube’a yükleyerek herkesin izlenimine açtı. Belgeseli seyrederken insan duygudan duyguya sürükleniyor. Sadece MFÖ’nün geçmişini değil kendi kişisel geçmişinizi de izler gibi oluyorsunuz. Hayatımda gittiğim ilk konser Arı Sineması’ndaki MFÖ konseriydi. Henüz 15 yaşındaydım, eve döndüğümde üstüm başım sırılsıklamdı çünkü deli gibi zıplayıp hoplamış, bütün şarkılara eşlik etmiştik.
Daha sonra Mazhar Alanson’un kızı Eda Alanson’la çok yakın arkadaş olduk bu sayede Mazhar Abiyi tanıma imkanı buldum. Belgeselde Eda’nın erkek kardeşi Hilmi doğduğunda Mazhar Alanson’un turnede olduğunu, oğlunun doğumunu kaçırdığını gördüm. Aynı sahnede çok genç bir Sezen Aksu ve Onno Tunç da vardı.
MFÖ 50 yıllık yolculukları sürecinde arkadaşlığın çok daha ötesine geçip aile olmuş, belgeseli izlerken bunu net olarak anlıyorsunuz. Tabii ki birbirlerine kızdıkları, kavga ettikleri hatta küstükleri bile olmuş, özellikle de Mazhar ve Fuat tartışır Özkan hep ara bulucu rolünde olurmuş fakat bütün tartışmalar sonunda tatlıya bağlanırmış çünkü hepsi aile arası atılmalar gibiymiş.
Bir sahnede, Özkan’ın ilk lenfoma atağını atlatıp iyileşmesinin ardından, hep beraber ‘No Problem’i söylerlerken “Ne bir şifa buldum, ne de bir çare” sözlerinin ardından Özkan kendini tutamayarak ağlamaya başlıyor. Mazhar Alanson da bunun üzerine “Ah canım duygulandın. Ah be tontonum. Ee biz bu yaşlarda ağlarız. Ağlamayan zaten. Ne yani, değil mi Fuat? Gözyaşlarımızı bitti mi sandın?” diye onu teselli ediyor. Bu sahnede ben de gözyaşlarıma engel olamadım.
Gain’in ‘Ele Güne Karşı Yapayalnız’ belgeseli Özkan Uğur’un herkesi yasa boğan zamansız ölümü üzerine daha da anlam kazandı. İzleyiciyi uzun bir yolculuğa çıkaran bu sıcacık belgeseli şiddetle tavsiye ederim, size derin bir nostalji yaşatacak.
İnsanların zombilere olan tutkusu biteceğe benzemiyor. Walking Dead serisi ilk olarak 2010 yılında gösterime girdi, o zamandan beri de diziye olan ilgi asla azalmadı hatta Walking Dead tıpkı Star Wars ve Marvel gibi kendine ait bir evren yarattı ve bu evrenden spin off’lar (yan hikayeler) çıkmaya başladı.
Dizinin son spin off’u ise New York, Manhattan’da geçiyor. Başrolde yine tanıdık simalar var; orijinal diziden kopan karakterler Maggie (Lauren Cohan) ve Negan (Jeffrey Dean Morgan).
Zombi felaketinin ardından, Manhattan’ı ana kara ile birleştiren bütün köprüler havaya uçurulmuş ve ada zombilere terk edilmiştir. Aradan geçen yıllarda, kendisine Hırvat diyen zorba bir adam, adada sağ kalanlar üzerinde dikta kurmuş, bir avuç kişi ona karşı direnmeye başlamıştır.
Hırvat, Maggie’nin oğlu Hershel’ı kaçırır bunun üzerine Maggie, oğlunu kurtarmak için Hırvat’ın eski patronu ve en az onun kadar acımasız ve gözü kara bir katil olan Negan ile işbirliği yapmak zorunda kalır. Maggie ve Negan, post apokaliptik bir Manhattan’da terk edilmiş gökdelenlerin gölgesinde kendilerine yardım edecek direnişçilerle iş birliği yaparak Hırvat’ı devirmek ve Hershel’i kurtarmak için çalışmaya başlarlar.
Dizi, orijinali kadar olmasa da, Walking Dead hayranları tarafından oldukça olumlu karşılandı. Bunda kuşkusuz en büyük etken orijinal serinin en sevilen kötü adamı Negan ve efsanevi dikenli telli beyzbol sopası Lucille’in başrolde oluşu. Bu arada, yeni dizide zombilerin sonsuza kadar yaşamadığı konusu da netleşiyor. Besinsiz kalan bir zombinin bedeni, hiç durmadan yürüyüp tuhaf sesler çıkartarak ancak altı yedi sene canlı kalabiliyor, bu sürenin sonunda çürüyüp parçalanıyor.
İnsanlığın zombi aşkı sürdükçe Walking Dead de yeni spin off’lar üretmeye devam edecek nitekim yeni spin off ‘Daryl Dixon’ın çekimleri bitmek üzere.
‘The Last of Us’, ‘All of Us are Dead’ ve ‘Station Eleven’ı sevdiyseniz eğer, Walking Dead serisini beğenebilirsiniz. ‘Walking Dead:Dead City’i tv+’da izleyebilirsiniz.