Bir Türk vatandaşıyla evlenip oturma izni almak artık biraz daha zorlaştı
Yurt dışına gitmek için gerekli olan 'iyi hal belgesini' alan doktorların sayısı ağustosta ilk kez 300'ü geçti. Almanya'da çalışmaya başlayan üç doktor ise bu göçün nedenlerini anlattı. Doktorların anlattıklarından öne çıkan ise 'güven' oldu.
Türkiye’de yaşam, ekonomik nedenlerle her geçen gün biraz daha zorlaşıyor. Üniversite mezunları ya kendi mesleklerinde iş bulamıyor ya da istedikleri işi yapsalar da aldıkları maaşlarla geçinemiyor. Bunun en çarpıcı örneklerinden biri ise doktorlar. Çünkü onlar aynı zamanda ağır çalışma koşullarından ve çalışırken uğradıkları şiddetten şikayetçi. Öyle ki bu konu Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın da gündemine girmişti ve Erdoğan 2022 yılında “Gidiyorlarsa gitsinler, buralar boş kalmaz merak etmeyin. Bizler de üniversiteleri yeni bitiren doktorlarımızı istihdam ederiz. Bunlarla yola devam ederiz” demişti. Tabii bu tepki sonrası doktorlar gitmeye devam etti ve bir kamu spotu yayınladı. O kamu spotunda ise doktorlar, bilim insanları ülkeye geri çağrıldı.
Bunlar olurken sağlıkçılar hastanelerde ağır çalışma koşulları altında, uzun nöbetlerde hızla hasta muayenesine devam etti. Türk Tabipleri Birliği (TTB), bu yılın ağustos ayında iyi hal belgesi başvurusunun ilk kez 300’ü geçtiğini ve 315’e ulaştığını açıkladı. İyi hal belgesi; yurtdışında görev yapacak olan hekimlerden, mesleki faaliyetlerine ilişkin haklarında herhangi bir olumsuz kayıt bulunup bulunmadığı yönünde istenilen bir sicil bilgisi.
‘Türkiye’de mesleğimi huzurlu yapamıyorum’
10Haber’e konuşan üç doktor neden yurt dışında göç ettiklerini anlattı. Üçünün de gitme nedenleri çalışma koşullarının zorluğu ve Türkiye’deki gergin atmosferde birleşiyor. Almanya’da çalışan doktorlar Türkiye’deki uzun nöbetlerden, bitmeyen gerilimden ve refah seviyesinin düşüklüğünden şikayetçi. Gelecek güvencesi, şiddetin olmadığı çalışma koşulları ve mesleği yaparken huzurlu olmak esas göç sebeplerinden. Türkiye’de üç buçuk yıl aile hekimliğinde çalışan M.G. bu yıl Almanya’ya yerleşti. Gitme nedenini ise “Almanya, Türkiye’ye mesafe olarak yakın. Mesleğimde Türkiye’de huzurla yapamıyorum. Enflasyon, günlük yenilenen gündem, seçim, bazı insanların vicdansızlığı, şiddet Almanya’ya yerleşmeme neden oldu” diyor.
Almanya’da bir psikiyatri kliniğinde asistan doktor olarak çalışan B.G. ise 2021 yılında yurt dışına çıktı. Buradaki iki aşamalı sınavı geçen B.G. “Avrupa’daki rahat yaşam tarzı, görüş serbestliği, refah seviyesi beni bu tarafa çekti” diyerek açıklıyor göç nedenini. Ayrıca Almanya’nın Türkleri, Türklerin de Almanya’yı tanıdığını belirtiyor.
Yine Almanya’da bir psikiyatri kliniğinde asistan doktor olan D.K. ise Türkiye’de mesleğini hiç yapmadı. 2020 yılından bu yana Almanya’da olan D.K. de göç nedenini “Güvenli bir ülke” diyerek açıklıyor. Türkiye’de TUS’un zorluğuna işaret ediyor ve istenilen bölümün kazanılamadığını belirtiyor.
En büyük zorluk dil
Almanya’ya göç ettiklerinde karşılaştıkları zorluklar da var elbette. M.G.’nin en fazla zorlandığı konu özlem. Türkiye’yi çok sevdiğini ama burada doktor olmanın zor olduğunu belirtiyor. B.G. ise Almanca bilerek gittiğini ama psikiyatride çok daha derine inilen konuşmalar yapıldığı için başta zorlandığını anlatıyor. Üstelik belli bir sürede iş bulmak ve sınavları geçmek gerektiğinden Türkiye’de kazandıkları para bitmeden hayatını kurmaları gerekiyor. Başka bir ülkeye göç edenlerin çevresinden tamamen koptuğunu da vurguluyor B.G. ama bunun zorluk yaratsa da tahmin edilebilir bir durum olduğunu ifade ediyor. D.K. de kendisini Almanya’ya gittiğinde en fazla zorlayan konunun dil olduğunu anlatıyor. “Hala zorlanıyorum çünkü yabancı dil çok büyük bir handikap hem de benim alanımda. Hem iş hem sosyal hayatta zorluğu olan bir durum dil açısından” diyor D.K. ve bir ülkede yabancı olmanın ikinci sınıf insan hissettirdiğini de belirtiyor. D.K. yine de ırkçılıkla karşılaşmadığını söylüyor ve “Buradaki ırkçılık daha pasif. ‘Sen Türk’sün kendi ülkene git’ demez kimse. Derse de medya bunu kınar. Yaptırımları olur. Türkiye’deki gibi Zafer Turizmle yolluyoruz kampanyaları komik gelir insanlara” diyor.
Nöbet, şiddet ve hastaya ayrılan zaman krizi
Almanya’da mesleğini yapan üç doktor da oradaki çalışma koşullarından memnun. M.G., “Klinikte alışmam için bir sürü olanak sunuyorlar. Klinikte bedava kalmak, bazı yemekleri ücretsiz yemek, maaş alana kadar ulaşım kartı. Gerekirse kliniğin arabalarını bile kullandırıyorlar. Türkiye ile kıyaslandığında çok fark görüyorum. Sağlıkta şiddet yok. Her hasta randevu ile muayene ediliyor. Hastaya ayrılan zaman çok ve hata riski azalıyor. Sevk zinciri olmazsa olmaz burada. Nöbet, özlük hakları adil. Haftalık 40 saatten fazla çalışmıyorsun. Çalışsan farkını alıyorsun. Türkiye’de asistan ve doktorlar yaptıkları mesai ücretini alamıyor, resmen devlete hibe ediyor” diyor.
B.G. de Almanya’da hastalara daha fazla zaman ayırabildiklerini belirtiyor ve “Beni Türkiye’de en fazla sıkıntıya sokan nöbet sistemiydi. 10-14 nöbet. Burada herkesin ne kadar nöbet tutacağı belli. 4 gün nöbet tutulur psikiyatride maksimum. 5’inci nöbete her 3 ayda bir kez aşabilirsiniz tutabilirsiniz. Buna dikkat ediyorlar. İşçi hakları çok önemli. Çünkü duyulursa klinik büyük cezalar alıyor. Haberlere konu oluyor ve kötü bir ünle yayılıyor” sözleriyle anlatıyor çalışma koşullarını.
Doktor D.K. ise “Buradaki insana verilen değer Türkiye’dekinden çok daha yüksek. Türkiye’dekinden daha fazla maaş alıyorum. Almanya’da kalırsam geleceğimin garantide olduğunu düşünüyorum. Türkiye’deki gibi mobbing, eşya gibi kullanılmak burada çok fazla yok” diyor.
‘Bir parçam her zaman Türkiye’de’
Doktor D.K. Türkiye’ye dönmeyi düşünmüyor çünkü orada yeni bir hayat inşa ettikten sonra gelmek istemiyor. Ancak bir proje yapılırsa, psikiyatri enstitüsü gibi çalışma alanlarında Türkiye’ye faydalı olmak istiyor. Doktor B.G. ise Türkiye’ye dönmenin her zaman düşündüğünü belirtiyor ama şu anda hayatı iyi giderken buna gerek olmadığını söylüyor. “Asla ‘asla dönmem’ demem” diyen B.G., “Burada büyük bir olay yaşasam ya da ırkçılığa maruz kalsam dönerim muhtemelen. Ama şu anda öyle bir şeye rastlamadım. Burada Almana farklı yabancıya farklı davranan oluyor ama direkt yüzüme söyleyen olmadı ya da dışlanma hissetmedim” sözleriyle anlatıyor şu andaki yaşantısını. Öte yandan Türkiye’de nöbetlerde düzenleme ve maaşlarda artış yaşansa da alım gücünün hala düşük olduğunu belirten B.G., “Böyle gitmeye devam ederse döneceğimi zannetmiyorum ama her zaman bir parçam Türkiye’de olur” diyor.
M.G. ise Türkiye’ye dönmeyi düşünenlerden: “Türkiye’de sağlıkta şiddet azalırsa, doktorun özlük hakları iyileştirilirse, enflasyon düşerse, fikirleri söyleme de daha rahat olunursa uzman olduğum günün ertesi günü dönerim.”