Beşiktaş Galatasaray’ı; Dimitris Itoudis ise Ergin Ataman’ı üzdü
Bu sezon ligin karakteri bu. Yıldızlar işi çözer. Transfer sezonunda geride kalan ve son günlere bir şeyler sıkıştırmaya çalışan iki büyük takım vardı sahada. Biri o kozlarını direkt sahaya sürdü ve kazandı. Diğeri ise temkinin kurbanı oldu.
Bu sezon lig bildiğimiz lig değil. Ya da öyle başlamadı en azından. En çok özlemini çektiğimiz yüksek tempo, pek çok maça damgasını vuruyor. Hele de şampiyonluk favorisi dört takım sahadaysa. Beklenmedik bir akışkanlık var sahada. Üstelik daha ligin çok başındayız. Buna rağmen top bir orada bir burada…
Sadece o da değil. Kaynağını bir türlü anlayamadığımız o üst düzey transferler de neredeyse her dokunuşta etkili. Dün Bordo-Mavililer adına Mendy, Onuachu, Trezeguet, Bakasetas ve Visca öyle büyük bir kalite ortaya koydular ki, maçın kaderini belirlediler. Bu yüzden öyle çok çalışarak, didinerek bir şey yapılabilecek bir lig izlemeyeceğiz galiba. Yıldızlar dokunacak, vites yükselecek, oyun parlayacak… Sanırım Şenol Güneş de bu kadarını öngörmüyordu. Alışık olduğu bir ortam değil bu.
Karşılaşma beklenti bulutu altında oynandı. Transfer sezonunda geride kalan ve son günlere bir şeyler sıkıştırmaya çalışan iki büyük takım vardı sahada. Biri o kozlarını sahaya sürmüştü, diğeri ise temkinin kurbanı oldu. Trabzonspor açısından nadasa bırakılan geçen sezonu anlamak mümkün. Şampiyonluğun hemen sonrasındaki sezonda onlardan bir şey beklemek akılcı değil. Ama bu yıl hamle yapma, yeniden ‘bağlanma’ zamanı. Sezon öyle başlamasa da devamı farklı gelişecek galiba. Çok da belirli bir sistem ürünü gibi durmayan transferler takımda direkt etkili olmuş. Baniya cuk oturmuş. Mendy oyun karakterini belirleyecek kadar etkili. Genç Mehmet Can dahi ilaç gibi gelmiş. Ve bir de Onuachu var tabii. Sakatlanıp çıktı dün. Oysa maç onun tapulu malı gibiydi epey bir süre.
Beşiktaş açısından durum biraz da Şenol Güneş’in karakteriyle ilgili. Sezon öncesi inanç neydi: Şenol Hoca ne yapar eder, takımı hem ayakta tutar, hem de yavaştan entegrasyonu tamamlar. Ama işte ligin boyu bu sefer o kadar uzun olmayacak sanki. Her an birileri atı alıp Üsküdar’ı geçebilir. Kabul edelim, başkası olsa dün akşam skoru görmeden önce ilk on birle bile topa tutulurdu. Hazır değil diye kenarda bekleyenlerle şampiyon olunur. O derece! ‘Bir bildiği vardır’ zırhı Şenol Hoca için önemli. Herkesin ona karşı haklı bir saygısı var. Skorlar böyle devam ederse zırh mırh kalmaz, homurtu çok yükselir İnönü’de. Hele de bir iletişim faciası yaratma projesi olan yönetimle birlikte değerlendirildiğinde.
Maç 45 dakikada ve ikinci yarı başı hamleleriyle bitiverdi aslında. İkinci devre konuk ekibin kenarda bekleyen tüm yetenekleri sahaya boca etmesinin işe yaramayacağı belliydi. Zaten Bjelica da bunu öngörmüş olmalı ki, maçın ikinci yarıdaki kaderini belirleyen ismi, Trezeguet’yi aldı oyuna. Skor 3-0 olduğunda fişi çekti zaten. Ki o anda tabelada 5-0 bile yazabilirdi.
Dedik ya hızlı gidiyor lig. Dünkü maçlar da öyleydi. Trabzonspor bunu anlamış olmalı ki, bu galibiyetle kafayı kaldırmış oldu. Yine de Bjelica’nın Trabzonspor’u diyebileceğimiz şey bu mu emin değilim. Buysa da her maç işler mi bu plan? Ondan da emin değilim. Kendi evinde topu rakibe bırakıp çok sert ve net darbelerle herkesi yıkabilirler mi? Kim topu o kadar ister ki ligimizde? Yetenek paleti iyi gibi duruyor, kabul. Kapanan takımlara karşı da görmek lazım oyun planını.
Beşiktaş’ta ise ciddi sorunlar var. Ne yönetim, ne hoca bu hıza yetişebilecek gibi duruyor şimdilik. Üstelik bu ekstra tempo, oradaki defoları, yanlış tercihleri, muhafazakarlıkları daha net gösteriyor. Bakalım yeni transferlerin entegrasyonu ne gösterecek? Dertlere çare olabilecek mi?