Yayın ekranında Konferans gecesi
Bayern’lilere sorsaydınız ilk devre bittiğinde 1-1’den razı mısınız diye, zerre tereddüt etmezlerdi. O ilk yarı, Türkiye’yi temsil eden herhangi bir futbol takımının Avrupa'da oynadığı en iyi futbol olabilir. Ama işte rakip Bayern Münih. Onlar kadar korkutucu, onlar kadar acımasız bir takım yok.
Futbol sonuç oyunuymuş. Peh! Kim mutsuzdur ki böyle bir futbol izlediği için? İlk devre bittiğinde Bayern’lilere sorsaydınız 1-1’den razı mısınız diye, zerre tereddüt etmezlerdi. O ilk yarı, Türkiye’yi temsil eden herhangi bir futbol takımının Avrupa’da oynadığı en iyi futbol olabilir. Rakibin kalibresini hesaba katarsanız kesin öyle hatta. Bayern Münih’i en son ne zaman bu derece çaresiz gördük acaba? Bırakın Galatasaray’ın presini kırmayı, mengene sıkıştıkça çaresizleştiler. Akıl almaz bir oyundu. 16 şut. Gol olması gereken en az beş pozisyon. Yüzde 60’ları zorlayan top hakimiyeti. Daha çok, daha yüzdeli ve daha öne paslar. Ve rakip Bayern! Önce bol bol alkışlayalım, sonra muhasebeye bakarız. Hak edişsiz olmaz!
O muhteşem ilk devrede diz dövecek kadar çok pozisyon oldu aslında. Kerem’in van Basten volesine yazık oldu. Kaleciden döneni kaçırdığında daha da yazık oldu. Torreira’nın, Arturo Vidal’in en iyi dönemini andıran performansına feci yazık oldu. Vurduklarından bir taneciğinin girmemesine çok çok yazık oldu. Takımın o müthiş eforuna ise içler acıtacak kadar yazık oldu. Hadi hepsi neyse de, büyük fedakarlıkla sakat sakat oynayan Icardi bir tane daha atardı ya… En çok ona yazık oldu. Olabilirdi. Olmadı. 20 tane şut atmışsın. Yüzde 10’u gol olsa ikinci gelecek. Devreyi önde bitireceksin. Ama işte rakip öcü gibi bir şey. İşin kötüsü, bunların hepsini yapıp yine de kaybedebilirdi Cim Bom.
Çok acayip bir takım Bayern Münih çok. Onlar kadar korkutucu, onlar kadar acımasız bir takım görmedim ben. Bu nasıl bir kazanma odaklılıktır arkadaş? Ne Real Madrid’de ne Manchester City’de var bu acımasızlık. Real Madrid dünyanın en büyük kulübü. City yeryüzünün en iyi futbolunu oynuyor. Gelin görün ki Münihlilerin dini imanı kazanmak. Ve şartlar ne olursa olsun gol atıyorlar. Oyun hilesi gibiler. Uygarlık tarihine dair bilgisayar oyunları vardır ya. Onun gibi oldu dün. Ama ‘hileli’ bir oyun. Biz modern çağın tüm gereklerini yerine getiriyoruz. Ev yapıyoruz. Fabrika kuruyoruz. Ordu topluyoruz. Onlar bir anda ‘foton tabancası’ ateşliyor. Tak tak tak. Bir anda üçlediler. İnanılacak gibi değil! Nasıl rekabet edersiniz ki bununla?
Bayern Münih’in art arda sekizinci Şampiyonlar Ligi deplasman galibiyeti bu. Grup aşamasında en son 6 yıl önce kaybettiklerini, gruplarda 37 maçtır yenilmediklerini hatırlatırım. Hiçbir temsilcimizin galibiyeti yok onlara karşı. Ama zaten pek fazla kimsenin de yok. Onlar futbolun görüp görebileceği en büyük meydan okuma. Muhtemelen Şampiyonlar Ligi’nin de en büyük doğal favorilerinden.
Ne olursa olsun tabelaya bakarsanız Bayern 3 attı, evet. Ama dün tribünleri dolduran 51 bin 792 kişi (maça gelmeyen sadece 808 kişi var, ki o da muhtemelen konuk ekip taraftarları) dün akşam orada olduğunu ballandıra ballandıra anlatacak yıllarca. İyi bir maç gördüğünde o ilk devreyle kıyaslayacak. Önemli olan bu. Şerefli mağlubiyet diye bir şey varsa, işte bu gerçekten o. Belki de bu yüzden çok üzücü oldu. Hatta yıkıcı…
Bakalım, buradan ayağa kalkabilecek mi Cim Bom?
21 Aralık 2024 - Fenerbahçe için gidiyor gitmekte olan
16 Aralık 2024 - Kadıköy’de yağmur, ter ve gözyaşıyla gelen üç puan
12 Aralık 2024 - Fenerbahçe’ye Mourinho değil Freud lazım
8 Aralık 2024 - Bir derbi klasiği: Kalite değil mücadele kazandı
29 Kasım 2024 - Tel tel dökülüyor Beşiktaş, sahada da masada da…