Seçim propagandası ne deprem dinliyor ne depremzede
50 bini aşkın kişinin hayatını kaybettiği depremlerin üzerinden geçen 55 güne rağmen binlerce ailenin mağduriyeti çözülemedi. O ailelerden biri de Filiz Onagül ve otizmli ikizleri Yasin Efe ve Umut Can. Ailenin duvarları yıkılan evine verilen ‘az hasarlı’ raporu, yaşam mücadelelerini zorlaştırıyor.
Hazar Dost – İskenderun
Kahramanmaraş merkezli 10 ilde yıkıma neden olan depremde yapılan son açıklamalara göre 50 bin 96 kişi hayatını kaybetti, 107 bin 204 kişi yaralandı, milyonlarca yurttaş evsiz kaldı.
6 Şubat’ta yaşanan depremler, birçok kentin sosyal yaşantısını da yerle bir etti. Kentlerdeki evler dışında, sokaklar, devlet kurumları ve birçok sağlık kuruluşu eskisi gibi nitelikli hizmet veremiyor.
Hatay’ın İskenderun ilçeside depremin en şiddetli hissedildiği yerlerden. İlçede, resmi rakamlara göre 3 bin 109 kişi hayatını kaybetti, 407 bina da tamamen yıkıldı. Kente yaşayanlar ya başka ile gitti ya da çadırlarda yaşamak zorunda kaldı.
Deprem, özel gereksinimli kişilerin yaşamlarında da büyük etkilere neden oldu.
10 Haber olarak 2 Nisan Dünya Otizm Farkındalık Günü’nde Hatay’ın İskenderun ilçesinde yaşam mücadelesi veren Filiz Onagül ve otizmli ikizleri Umut Can ve Yasin Efe’nin misafiri olduk.
Fakat bu yaşam, özel gereksinimli bireylerin olduğu ailelerde depremin yarattığı eksikliklerle birlikte daha da zor bir hal alıyor. İskenderun’da yaşayan Filiz Onagül ve ikiz çocukları Yasin Efe ve Umut Can da yüzlerce aileden biri…
41 yaşındaki Filiz Onagül’le telefonlaştıktan sonra evlerinin bulunduğu sokakta buluşuyoruz. Çıkmaz sokağın sonunda, bir AFAD çadırı ve ışığı yanan tek bir ev var.
Onagül, çocukları rahat olmadığı için yemek saatlerinde eve girdiklerini söyleyerek beni evlerine davet ediyor. Eve girer girmez, duvarlardaki çatlaklar gözüme çarpıyor. Yasin Efe ve Umut Can’ın oyun sesleri koridordan duyuluyor.
Otizmli ikizlere ve evdeki çatlaklara rağmen hasar tespitinde eve az hasarlı raporu verildiğini söyleyen anne Onagül, ikizlere yemek yedirmek için salona gidiyor. Mutfakta eşi Abdullah Bey, ocağın başında kendileri ve bize yemek hazırlarken duvarları yıkılan evi nasıl aldığını anlatıyor. 2014’de kredi çekerek aldığı evinin borcunun 2022’inin 10’uncu ayında bittiğini söylerken hayal kırıklığını hissettiriyor.
Salondaki sohbetimiz sürerken Umut Can, annesinden bir şey istemeye geliyor ve tanışıyoruz. 15 yaşında, uzun boylu, güler yüzlü…
Kullandıkları ilaçlar onların günlük hayatlarına rahat etmesini sağlıyor fakat gece korktukları için ailecek kapıdaki çadırda kalıyorlar. İkizlerin en büyük tutkusu telefonlar, bu nedenle evin neredeyse tüm prizlerinde en az 7-8 telefon sürekli şarjda.
Anne Onagül, evi gezdirirken tüm ışıkları açıyor. Yatak odaları, banyodaki tüm duvarlar patlamış, iki odada yıkılan duvarlar dolaplarla ya da kartonlarla kapatılmış. Eve hırsız ya da kedi girmesin diye böyle bir tedbir aldıklarını söyleyen Onagül, bu durumdaki evlerine girmek zorunda olduklarını belirtiyor.
Odaları gezdikten sonra salona, ikizlerin olduğu odaya yürüyoruz. Anneleriyle oyun oynayan ikizler mutlu fakat birazdan çadıra geçmeleri gerekiyor.
Baba Abdullah, çadırlarının kendi talepleriyle getirilmediğini anlatırken hiçbir yardım alamadıklarını aktarıyor. Bursa Yıldırım Belediyesi ekiplerinin çadırı kurduğunu anlatan Abdullah, yardım faaliyetlerinin eksik olduğuna dikkat çekiyor.
Depremin ardından Kırıkhan’dan İskenderun’a gelmesinin yollardaki bozukluklar nedeniyle geciktiğini anlatan Abdullah, eğer dışarıdan yardım olmasaydı hiçbir yardım alamayacaklarını söylüyor.
Abdullah, inşaat teknisyeni. Evlerinin kolonlarının sağlam olduğunu, eğer sağlam olmasa çocuklarını riske atmayacağını söylüyor ama evin durumunun yaşanabilecek gibi olmadığının da farkında.
Aile, gün geçtikçe duvarlardaki yarıkların büyüdüğünü tedirginliklerinin arttığını söylüyor ama herhangi bir devlet kurumu bu zamana kadar destek ya da yardım için kendilerine ulaşmamış.
Umut Can ve Yasin Efe, günlerini eskisi gibi olmasa da sürdürüyor fakat günlük rutinlerinin değişmesi onları etkiliyor.
Ailenin evinden ayrılırken çocukların ve ebeveynlerinin güler yüzlerini görüyoruz. Ailenin bu zamana kadar ihtiyacı olan her şey gönüllüler tarafından karşılanmış. En azından evlerinin durumu ve çocukları göz önünde bulundurularak devlet tarafından destek verilmesini bekliyorlar.