Mahfi Eğilmez: Faizi artırınca her şey düzelecek mi?
Ekonominin Mehmet Şimşek-Cevdet Yılmaz’a emanet edilmesi önemli bir değişiklik. Ama ekonomi politikalarının toptan değişeceğini sanmak da saflık olur.
Türkiye’nin başkanlık sistemine adım attığı 2018 yılının Temmuz ayında Maliye Bakanlığı Hazine ve Maliye Bakanlığı’na dönüştürülmüş, eski Bakan Mehmet Şimşek, görevi Berat Albayrak’a devretmişti. Aradaki kısa Lütfi Elvan parantezini saymazsak (Kasım 2020-Aralık 2021) başkanlık sisteminin birinci dönemine Albayrak’ın temsilcisi olduğu anlayışın damga vurduğunu söyleyebiliriz. O anlayış, ekonomi politikalarının Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın düşük faiz ısrarına göre şekillendirilmesiydi. Albayrak döneminde Hazine ve Maliye Bakan Yardımcılığı’na getirilen, daha sonra 2021’de bakanlık görevini üstlenen Nebati’nin “heterodoks” olarak adlandırdığı politika aslında bundan ibaretti. Kur korumalı mevduatın icadının da, Merkez Bankası rezervlerinin bozuk para gibi harcanmasının sebebi de buydu.
Yeni Hazine ve Maliye Bakanı Mehmet Şimşek ve yeni Cumhurbaşkanı Yardımcısı Cevdet Yılmaz, hem geçmişte uyguladıkları politikalar, hem siyasi ve kişisel geçmişleri açısından Albayrak ve Nebati’den farklı. Şimşek’in uzun yıllar uluslararası yatırım kuruluşu Merrill Lynch’de (2008 krizinde Bank of America tarafından satın alındı) ekonomist olarak çalıştığı biliniyor. Maliye Bakanlığı döneminde uyguladığı politikalar da ortada. Nebati’nin “Ortodoks politikaları bir kenara koyduk, heterodoks politikalar var” cümlesindeki ortodoks politikalara yürekten inandığına şüphe yok.
Cevdet Yılmaz’ın ne oranda “ortodoks” olduğunu bilmiyoruz ama Nebati’nin “heterodoks” politikalarına onun da inanmadığını söylemek yanlış olmaz. Yılmaz iktidar partisi çevrelerinde makul ve mantıklı bir siyasetçi olarak tanınıyor. Devlet Planlama Teşkilatı’nda çalışmış, AKP döneminde Kalkınma Bakanlığı yapmıştı. Önemli bir detay, Yılmaz şaibeli işlere adı karışmamış bir siyasetçi.
Ekonominin Mehmet Şimşek-Cevdet Yılmaz’a emanet edilmesi hafife alınmaması gereken önemli bir değişiklik. Ama ekonomi politikalarının toptan değişeceğini sanmak da saflık olur. Çünkü dün olduğu gibi bugün de son sözü Erdoğan söyleyecek.
Cumhurbaşkanı düşük faiz ısrarından vazgeçmiş değil. Seçimden önce katıldığı CNN International yayınında bunu açık açık söyledi.
Sadece düşük faiz değil, cuma günkü yazımda belirttiğim gibi Erdoğan, kur korumalı mevduat gibi Nebati döneminin birçok uygulamasından da gayet memnun.
Şimşek’in görevi esas olarak Recep Tayyip Erdoğan’ın İstanbul ve Ankara’da Kemal Kılıçdaroğlu’nun gerisine düşmesine neden olan, bu arada AKP’nin de bu kentlerde büyükşehir belediyelerini kaybetmesine yol açan enflasyon sorununu çözmek.
İyi de Erdoğan’ın düşük faiz ısrarı sürüyorken Mehmet Şimşek enflasyonla nasıl mücadele edecek? “Merkez Bankası’nın faizini artık kimsenin umursadığı yok” denebilir ama yukarıda gördüğümüz gibi Erdoğan’ın ısrarcı olduğu şeyler düşük faizden ibaret değil. Kur korumalı mevduat, “Selektif krediler” gibi uygulamalar da yeni dönemde devam edecek. Merkez Bankası’na müdahale de. Üstelik 2024 Martında yerel seçimler var, Türkiye sonbahardan itibaren yeniden seçim sathı mailine girecek. Her seçimden önce olduğu gibi yine kredi paketleri açılacak, Kredi Garanti Fonu yine devreye girecek, yine kredi genişlemesi yaşanacak…
Mehmet Şimşek kendisine tanınan dar alanda mucize yaratmaya çalışacak. Korkarım, ekonomide mucizelere yer olmadığını kısa sürede anlayacağız.
Cevdet Yılmaz’a gelince… İktidar partisini iyi tanıyan siyasetçiler, Cumhurbaşkanı’nın ekonomi konusunda Şimşek’ten çok Yılmaz’a güveneceğini söylüyor. Cevdet Yılmaz’ın bir işi de öyle görünüyor ki, Şimşek’e göz kulak olmak olacak.