RTÜK Başkanı Şahin, yardımcısı Uslu’yu haberi olmadan görevden almış
İşten ayrılma kararı sadece işveren ve çalışan arasında gerçekleşen bir anlaşmayla hayata geçmiyor. Bu işin bir de çalışma arkadaşları boyutu var. Okurumuz, arkadaşlarının 'Bizi yüzüstü bırakıyorsun' baskısına direnmeli mi yoksa 'Bir hayatım var karar benim' mi demeli? Söz etik yazarımızda.
Soru okurumuz Sibel S.’den geliyor:
Yanıtlayan:
Bu kararın etik olup olmadığını sorgularken, etik prensiplerimizin ne olduğunu düşünüp, ona göre sistemli bir sorgulama içine girmeliyiz.
Siz, örneğin, sonucu ne olursa olsun kurallara uygun davranılması gerektiğini düşünüyorsanız, o zaman istifa sürecine dair kurallara uyduğunuz sürece bir sorun olmamalı. İhbar süresine uyduğunuz ve sözleşmenizin, varsa, diğer şartlarını yerine getirdiğiniz sürece, istifa etmeniz etik açıdan tartışmalı görülemez. Yolda kırmızı ışıkta durmak gibidir bu. Trafikte beş sıra arkanızdaki arabanın çok acelesinin olması, sizin yaptığınızı yanlış çıkarmaz. Siz prensiplere uygun davranmışsınızdır.
Bir başka bakış açısı ise, olumlu ve olumsuz sonuçları bir teraziye koymaktır. Bu durumda, istifa etmenin getireceği olumlu sonuçları (örneğin, stresli ve yeterince iyi para kazandırmayan bir işten kurtulmak) ve olumsuz sonuçları (örneğin, çalışma arkadaşlarınızı zor durumda bırakmak) karşılaştırıp, hangisi ağır basıyorsa ona göre hareket edebilirsiniz. Tabii bu durumda neye ne kadar ağırlık vereceğiniz, sizin kişisel tercihinize kalır. Bazı insanlar için kötü bir işten kurtulmak her şeyden önemliyken, başkaları, arkadaşlarının nasıl etkileneceğini daha çok önemseyebilir. Tabii bu noktada sizin kendi kimliğinizle neyi en çok özdeşleştirdiğiniz de önemli. Siz her daim çalışma arkadaşlarına yardım eden, ne olursa olsun onları yarıda bırakmayan bir kimlik çizdiyseniz bu zamana kadar, sizin profesyonel yaşamınızda bu şekilde biliniyor olmanız önemliyse, o zaman bu faktörün ağır basma olasılığı da artacaktır.
Sözün özü, istifa kararınızın etik açıdan sorunlu olup olmadığı, sizin konuya bakış açınıza ve neyi daha çok önemsediğinize bağlı. Ancak ne karar verirseniz verin, geride kalan arkadaşlarınıza üzülmeniz normal. Psikolojide ‘sağ kalma suçluluğu’2 diye bir kavram vardır ve travmatik bir olaydan kurtulan insanların, geride kalıp kurtulamayanlara yönelik bir tür suçluluk hissetmesine denir.
İkinci Dünya Savaşı sonrasında toplama kamplarından kurtulan bazı tutsakların bile suçluluk hissettiği biliniyor. Dolayısıyla sizin de buna benzer bir suçluluk hissetmeniz normal bir durum. Ancak bu suçluluk hissi, istifa kararınızın etik dışı olduğunu göstermez.