Eljif Bundesliga’ya gidiyor, Fenerbahçe kazanıyor
Müthiş bir oyuncu. Tam Fenerbahçe’nin aradığı cinsten. Bonservisi de elinde. Hayatta kaçmaz. Her şey böyle başlıyor. Değil mi?
Ve transfer sezonu açıldı. Hani Ertuğrul Özkök’ün bir gazetecilik eğitim seminerinde yalanlara kulp olarak söylediği “hayal satma” sezonundan bahsediyorum. Misal, daha Jorge Jesus ayrılalı bir hafta olmadı ama Fenerbahçe’ye yakıştırılan teknik adam sayısı onu geçti. ‘Duyumcular’ mı dersiniz, Twitter’da transfer tellallığına soyunan ‘muhabirler’ mi? Yönetime yakın kaynaklar mı istersiniz ya da adını vermek istemeyen yöneticiler mi?.. Artık bundan sonrası bir tür sandalye kapmaca oyunu. Herkes belli isimler etrafında dönecek, ama kimin kimi neden alacağına dair hiçbir fikriniz olmayacak. Bu sakızı uzun uzun çiğnemeyecek bu yazı. Sizi bu transfer yalanları hususunda olmayacak bir menzile götüreceğim. İşin ‘tillahı’ nasıl olurmuş görün.
The Guardian’da bir yazı çıktı geçenlerde. The Fence dergisinin yayın yönetmen yardımcısı, Guardian ve Wall Street Journal’a da yazılar yazan Kieran Morris’in harika bir kısa otobiyografisi de diyebiliriz. Nick Hornby’nin “Futbol Ateşi” tadındaki bu metni Bengi Yıldırım çevirisiyle Türkçe de okuyabilirsiniz.
Ben kısaca özetlemeye çalışayım. Çünkü öyle böyle değil. Morris’in arkadaşıyla ergenlik çağında yaptığı bir şaka sonucu Honduraslı bir Maradona yaratmasının öyküsü bu. Honduraslı genç futbolcu Alexander Lopez’in hikâyesi…
13 yaşından beri en yakın arkadaşlarının da yardımıyla ünlü insanları kandırmak üzerine eşek şakaları yapan Morris’in ilk denemesi 2010 yılının mayıs ayında İngiltere’deki genel seçimler sırasında olmuş. Orta okul öğrencisiyken kendisini David Cameron’ın özel kalemi Ed Llewellyn olarak tanıtan Morris olası bir seçim zaferi için bir otelle anlaşmış ve oldukça masraflı bir sipariş listesi hazırlamış. Otel de kanınca olaylar büyümüş. Bunun sonucunda neredeyse okuldan atılıyormuş.
Sonraki yıllarda da bu ‘hınzır’ alışkanlığından vazgeçmemiş. Vikipedi’deki bazı indie müzik sayfalarına kendisinin ve arkadaşlarının isimlerini eklemeye devam etmiş. Ama bunlar kesmemiş genç Kieran’ı.
Nihayet 2011’de Fransız futbolcu William Gallas’ın menajeri gibi davranıp oyuncunun Birmingham City ile anlaştığı yönünde haberler yaymaya başlamış. İş öyle büyümüş ki kulübün menajeri Alex McLeish sonraki sabah Sky Sports News’a çıkıp haberleri yalanlamak zorunda kalmış.
Peyi artırdıkça artırmış Morris. 2012 Olimpiyat Oyunları’nın Londra’da düzenlenecek olmasını fırsat bilip Olimpiyatlara futbolda katılacak ülkelerden biri olan Honduras’a dikmiş gözünü. Nasılsa kimse Honduras futbolunu bilmez diye takımın 10 numarası Alexander Lopez’i gözüne kestirmiş.
19 yaşındaki Lopez, Honduras Ligi şampiyonu CD Olimpia’yla 28 maça çıkmış ve üç gol atmış sadece. Ama çabuk bir el maharetiyle birden Vikipedi sayfasında gol ve asist sayıları yükselivermiş. Yetmemiş Napoli, Malaga ve Tottenham’dan davet aldığı bilgisini de sayfaya eklemiş. Taraftarlar arasında bilinen ismini de özel olarak seçmişler: “Honduraslı Maradona.”
Bir tek Vikipedi’ye yazmakla olacak iş değil tabii. Ama devamını da getirmiş Morris ve arkadaşı. Profili yazılı basında görmek isteyen ikili Wigan Athletic’in 2,5 milyon sterlin karşılığında oyuncuyu alacağı konusunda İngiliz basınına telefon etmiş ve birilerini avlamayı başarmış. 28 Temmuz 2012’de Olimpiyatların açılış seremonisine özel hazırlanan The Times gazetesinde “Wigan Athletic, Honduraslı oyun kurucu Alexander Lopez için Olympia’yla 2,5 milyon sterline anlaştı” haberini çıkarmışlar. Haber kendi kendini doğrulayan bir kehanet olarak gitmiş Honduras’taki Diario Diez gazetesine de manşet olmuş.
Bu işi çok sevmiş Kieran. 2013 Temmuz’unda istatistikleri biraz daha şişirmişler. Lopez’in artık toplam 18 gol 34 asisti varmış. Yani Messi ve Ronaldo seviyesi. Bu gazın da neticesini almışlar. Ağustos ayında ABD’nin Houston Dynamo takımı Lopez’le 1 milyon dolar karşılığında anlaştığını duyurmuş. López bu sayede yılda 212 bin dolar kazanacak hale gelmiş. Kulübün en çok maaş kazanan beşinci oyuncusu. Taraftarlar da MLS’i büyüleyecek yeni Honduraslı Maradona’larını karşılamak için sabırsızlanıyormuş.
Lopez MLS’te pek tutunamamış. Daha sonra yolu Suudi Arabistan’a düşmüş. Morris ise artık bırakmış ‘oyuncusunun’ peşini. Artık onun için sofralarda bir geyik malzemesi olmuş bu konu.
Fakat Kieran Morris’in kafası kurcalayan bir şey varmış: “Acaba bir oyuncunun kaderiyle mi oynadım?” Belki de insanlarda boşa beklenti yarattı, Lopez de bu ağır yükün altında kayboldu ve yalnız hissetti. Ya da bütün bu yazdıkları Lopez’in kariyerini hiç etkilemedi. Kendi kendine gelin güvey oldu. Kieran bunun hangisinin doğru olduğunu bulmaya karar vermiş ve Alexander Lopez’i aramaya çıkmış.
Atlamış gitmiş Houston’a. Önce kulübün yöneticileriyle, oyuncularıyla görüşmeye başlamış. Ortaya çıkmış ki 2012 yazında izlemişler Lopez’i. Sonra Olimpiyatlar’daki maçlarına scout göndermişler.
Zaten Birleşk Devletler’deki ilk maçında asist de yapmış. Sonra gelişimi yavaşlamış. Kondisyon ve dil problemi ortaya çıkmış. Taraftarın ilgisi azalmış. Altı ay sonra da Suudi Arabistan’ın Al-Khaleej takımına transfer olmuş. Orada geçirdiği altı aydan sonra Honduras’a dönmüş.
Morris yöneticilere “Honduraslı Maradona” lakabını sorduğunda aldığı cevap kahkahalar olmuş. Bu lakabı ilk kez duyduklarını söylemişler. Ama peşini bırakmamış işin. Sonunda Lopez’le San Jose’de, saat 16:00’da Hilton La Sabana’nın SkyLobby bölümünde bir randevu ayarlamış. Ve olayları tüm gerçekliğiyle anlatmış. Morris burnuna yiyeceği bir yumruğu hesaplarken Lopez kahkahalara boğulmuş: “Neden söylemedin? Sana bir Dynamo forması getirirdim!”
Şimdi karar sizin. Hangisi gerçek hangisi yalan. Ve biz bir sezonda kaç kez bu oltaya düşüyoruz?