Bayramda tiyatroya gitmek isteyenlere müjde: Şehir Tiyatroları 16 oyunla sahnede
Moda Sahnesi sezona güncel ve hafif hınzır diliyle hayli eğlenceli bir giriş yaptı. Joël Pommerat’ın metnini Kemal Aydoğan rejisiyle izlediğimiz ‘İki Kore’nin Birleşmesi’ kadın-erkek ilişkilerine dair zekice ve tanıdık tespitler yapan, yenilikçi bir oyun.
Şairin dediği gibi “Ayrılık da sevdaya dahil” mi, tartışılır. Ama ilişkiye dahildir ayrılıklar; iki insan arasında gelişen bir ilişkiye dahil olacak pek çok şey gibi: Düğün, ölüm, boşanma, hafıza, bekleyiş, çocuklar, hamilelik, değer, sevgi… Ve hatta savaş ve temizlik de! Başlıkları sonsuza kadar çeşitlendirebiliriz, saydıklarımı çağdaş Fransız tiyatrosunun yaratıcı isimlerinden Joël Pommerat’ın ‘İki Kore’nin Birleşmesi’ adlı oyunundan aldım.
Türkiye’de oyunlarıyla çok sık karşılaşmadığımız bir isim Pommerat, Moda Sahnesi’nin bu sezon için seçtiği ilk oyun vesilesiyle tanışmış oldum, çok da memnun oldum. Çağdaş mizahı groteskin sınırlarında gezinen bir üslupla buluşturan, gülmekten yerlere yatırmayacak ama zekice tespitleriyle tebessümlere –kahkahalara da- vesile olacak oyunları sevenler de çok memnun olacaktır, bu tanışmaya.
Girişten anlayacağınız üzere oyunun, isminin anıştırdığı Güney ve Kuzey Kore ile bir alakası yok. Pommerat oyuna hâkim olan hafif hınzır, hafif absürd bakış açısını, oyunun ismiyle birlikte en baştan gösteriyor. Bir kadınla bir erkeğin tutkulu birleşmesinin ya da tam tersi, tükenen bir ilişkide iki ucun bir araya gelememesinin analojisi diyelim kısaca.
Günümüz heteroseksüel aşk ilişkilerini farklı uzunluklarda ve birbirinden bağımsız kısa oyunlar halinde, yukarıda saydığım başlıklar altında ele almış yazar. Moda Sahnesi’ni yorumunda, yönetmen Kemal Aydoğan orijinalindeki episod sayısı eksilterek 12’ye indirip 100 dakikalık eğlenceli ve pek tanıdık bir ‘ilişki geçidi’ koyuyor önümüze.
Seyirci, Bengi Günay’ın sahne tasarımıyla şekillenen sahnenin iki tarafına tribün düzeninde oturuyor ve oyun alanına yerleşmiş siyah zeminde sırasıyla yerini alan oyun kişilerinin çıplak sahnede ayaklandırdığı episodları izliyor. Karakterler ve olaylar her bir bölümde birbirinden farklı, ortaklıkları ‘heteroseksüel ilişki’ teması.
Neriman Uğur, Levent Tülek, Sedat Kalkavan, Asiye Dinçsoy, Reyhan Özdilek, Melek Ceylan ve Damla Pehlevan’dan oluşan çok eğlenceli ve güçlü bir sahne üstü kadrosu var oyunun. Oyuncuların her biri hem tek tek iddialı sunumlar yapıyor ve birbirlerinden oyunculuk biçimi olarak apayrı duruyor (tıpkı oyunun parçalarını oluşturan kesitler gibi) ama hem de –yönetmenin verdiği rejinin bariz etkisiyle- birbirlerini hayli akışkan bir sahne diliyle tamamlıyorlar. Başka türlü bir ensemble oyunculuk kurulmuş sahnede diyebiliriz. Her birini ayrı ayrı izlemesi çok keyifliydi ama Neriman Uğur ile Asiye Dinçsoy’u bir de sahnede gördüğüme özellikle sevindiğim Levent Tülek’i seyretmenin keyfi ayrıydı.
Ve tabii oyunun enerjisine en büyük gücü veren, canlı piyano performansı eşliğindeki ‘aşk’ temalı, hepimizin çok iyi bildiği yerli-yabancı şarkılar… Oyundan çıktıktan sonra birkaç gün “Aşk eski bir yalan, Adem’le Havva’dan kalan…” diye mırıldanacağınıza bahse girerim. Bu arada; sahnedeki müzisyen-oyuncu Damla Pehlevan’ın ilk tiyatro deneyimi olmasına rağmen ekibin deneyimli oyuncuları arasında sıkı bir iş çıkardığını not etmeden olmaz.
‘Düğün’ parçasındaki komedi tonu da (handiyse, nitelikli bulvar komedilerine göz kırpan), ‘Çocuklar’daki kaotik enerji de ama en çok da ‘Ölüm’ün finalindeki sahne üstü grotesk grafik, oyunun en sevdiğim detayları oldu. Her seyircinin kendinden, ilişkilerinden benzer tatlar bulacağı ifadelerle bezeli bir oyun ‘İki Kore’nin Birleşmesi’.
Hem metni hem rejisi hem de oyunculuk tercihleriyle beni son derece tatmin eden bir iş… Gönül rahatlığıyla tavsiye edilir.
İki Kore’nin Birleşmesi
Moda Sahnesi
Yazan: Joël Pommerat
Yöneten: Kemal Aydoğan
Oyuncular: Neriman Uğur, Levent Tülek, Sedat Kalkavan, Asiye Dinçsoy, Reyhan Özdilek, Melek Ceylan, Damla Pehlevan
Ne zaman, nerede: 6 Ekim Cuma 20.30’da , 7 Ekim Cumartesi 16.00’da ve 20.30’da Moda Sahnesi’nde.
Süre: 100 dakika
Bilet fiyatları: 150 ve 250 TL.
Nergis Öztürk kuşağının en iyi oyuncularından biri, şüphesiz. Erdi Işık imzalı, Kayhan Berkin yönetimindeki bu tek kişilik oyununda şöhret yolculuğuna ‘Biri Bizi Gözetliyor ünlüsü’ 03 Şahnaz olarak başlayıp ‘kalite kokan’ bir caz barda şarkı söyleyerek devam eden ama nihayetinde kendini düğün salonlarında şarkı söylerken bulan bir kadın olarak çıkıyor karşımıza. Şahnaz’ın hikâyesini değişen ve yozlaşan İstanbul yaşamıyla paralel anlatan oyunun metninin yer yer fazla dağılması bir yana, Nergis Öztürk’ü tek kişilik bir performansta izleme fırsatı kaçmaz. 22 Eylül Cuma saat 21.00’de Denizli Merkezefendi Kültür Merkezi’nde, 23 Eylül Cumartesi İzmir Bostanlı Suat Taşer Tiyatrosu’nda.
Sinemacı Tunç Şahin’in yazıp yönettiği ilk oyunu ‘Canavar’ geçen sezonun sonlarına doğru gelip heyecanlandırmıştı izleyenleri. Dokunulmazlığı kırılmaya yeni yeni başlayan ‘aile’ kurumuna dair cesur bir hikâye anlatıyor sahnede Şahin. Üstelik birbirinden iyi üç oyuncu eşliğinde. Tülin Özen, Gülçin Kültür Şahin ve Hakan Emre Ünal’ın performanslarından bir aile içi yüzleşme öyküsü ‘Canavar’. En karanlık anlarımızda bile umudun yeşerebileceğini hatırlatan… 24 Eylül Pazar 18.00 ve 20.30’da Zorlu PSM’de.
‘Kuşağının en iyi oyuncularından biri’ daha: Serkan Keskin’den –yer yer kelimenin gerçek manasıyla- nefes kesici bir performans. Türkçe edebiyatın kült metinlerinden, büyük yazar Ahmet Hamdi Tanpınar’ın klasik eseri ‘Saatleri Ayarlama Enstitüsü’nün tek bedende, onlarca karakteri sahneye taşıyan hali. Tiyatromuzun ‘oyuncaklı’ işleri seven ve gayet de başarıyla yapan rejisörlerinden Serdar Biliş’in yönetiminde… Sinema ve tiyatro trüklerini harmanlayan, farklı bir sahneleme biçimiyle… 28 Eylül Perşembe, saat 20.30’da Bursa, Atatürk Kongre Kültür Merkezi’nde.
Topluluğun geçen sezon sahnelemeye başladığı, ‘aidiyet/köksüzlük’ üzerine bir oyun… “Çok isterken mahrum kalanların oyunu ‘Sığınak’ yaşadıkları dünyaya ait olabilmek için birkaç resmi belgeye ihtiyaç duyan çocukların hikâyesi. Birileri varoluşunu sevmiyor diye uyumak istediğin yatağı, nefes almak istediğin parkı, hayalini kurduğun üniversiteyi, aşkı, anneyi, aileyi geride bırakabilir misin? Elini tutsunlar diye yalvarırken, tutmak isteyeni bir çırpıda geride bırakabilir misin?” diye soruyor oyun. Martyna Majok imzalı ‘Sığınak’ı İbrahim Çiçek yönetiyor. Sahnede Selin Şekerci, Uğur Uzunel ve Ulvi Kahyaoğlu var. 25 Eylül Pazartesi, saat 20.30’da Craft Yapı Kredi Bomontiada’da.
Tiyatromuzun sahnede seyretmesi en keyifli usta isimlerinden Demet Akbağ ile son senelerin hem sinemada ve dizilerde hem de hiç bırakmadığı tiyatro sahnelerinde yıldızı ışıldayan ismi Salih Bademci’yi beraber izleme şansı… Yılmaz Erdoğan’ın aşina olduğumuz kaleminden, 70’lerin alevli politik ve sokak gündemine, Ankara’dan bir bakış. Lise öğrencisi Ayhan ile (Burak Dakak tam bir genç yetenek) babaannesi Zühre’nin evine, hayatına konuk oluyoruz. Bir yandan da mahallenin sevdalı ressamı Süreyya’nın, genç kız Sülün’e duyduğu umutsuz aşka tanıklık ediyoruz. Fonda elbette 70’ler Türkiye’sinin yoğun, gerilimli politik atmosferi ve sokak çatışmaları… Serdar Biliş’in yönetiminde. 26 Eylül Salı, saat 21.00’de Maximum UNIQ’te.
22 Kasım 2024 - Festival bitti şimdi sezon zamanı
17 Kasım 2024 - İstanbul Tiyatro Festivali günlüğü: Dünya başımıza çöküyor kurtaran yok mu!
14 Kasım 2024 - İstanbul Tiyatro Festivali günlüğü: Gölgelerin gücü adına, ‘Macbeth’ uykuya yatırdı
10 Kasım 2024 - İstanbul Tiyatro Festivali günlüğü: Haberler kötü olsa da haberciler iyi