Amerika’nın Dünya Kupası kadrosunu ünlüler açıkladı
İki savaşın gölgesinde gözlerden ırak malikanede kritik zirve gerçekleşti: Şi-Biden zirvesi. Dünyanın en büyük iki ekonomisi olan Çin ve ABD'yi yöneten bu iki lider zirveden olumlu kararlarla ayrılsa da Biden, Şi'ye bir kez daha "diktatör" dedi.
ABD Başkanı Joe Biden ve Çinli mevkidaşı Şi Cinping San Francisco’da gözlerden ırak bir malikanede, ABD’li başkanın deyimiyle “verimli” bir görüşme gerçekleştirdi. Dört saat süren zirvede Tayvan’dan ordular arası iletişime çok çeşitli konularda uzun uzun tartışıldı. Hatta ordular arası iletişim kurulması ve uyuşturucuyla mücadelede ortak adım atma konusunda mutabık kaldı. Ancak görüşme sonrası Biden gazetecilerin karşısına tek çıktı ve henüz San Francisco’dan ayrılmayan Çinli lider hakkında bir kez daha “diktatör” diyerek aylardır zirveye zemin hazırlayan bakanlarının çabalarını ve “verimli” geçen görüşmeyi tehlikeye attı.
CNN muhabiri zirve sonrası düzenlenen basın toplantısında Biden’a “Bugünkü görüşmeden sonra Başkan Şi’ye hâlâ diktatör demeyi düşünüyor musunuz?” diye sordu. Biden farklı zamanlarda üç kez Şi’ye “diktatör” demiş ve bu söylemiyle Beijing’i epey kızdırmıştı. ABD’li başkan yine yapacağını yaparak muhabire “Bakın o zaten öyle. Demem o ki bizimkinden tamamen farklı bir yönetim şekline dayanan komünist bir ülkeyi yönetmesi bakımından o bir diktatör” diye yanıt verdi.
Biden bu açıklamayı yaparken kameralar da zirvenin gerçekleşmesi için epey çaba sarf eden, Çin ve Malta arasında mekik dokuyarak Çinli yetkililerle görüşen Dışişleri Bakanı Antony Blinken’a odaklandı. Biden’ın ağzından “diktatör” lafı çıkar çıkmaz Blinken irkildi, başını iki yana salladı ve ellerini ovuşturdu. Eski İtalyan diplomat Marco Carnelos Blinken’ın vücut dili hakkında sosyal medyadan yaptığı paylaşımda “12 aylık sıkı çalışma ve diplomasi tek kelimeyle çöpe atıldı” dedi.
SEE THIS: Secretary of State Antony Blinken reacts to President Biden off-the-cuff remark calling China’s Xi Jinping a dictator. https://t.co/5RSY22R2J1 pic.twitter.com/zngQb02zcV
— Moshe Schwartz (@YWNReporter) November 16, 2023
Şi çarşamba gecesi ABD’li iş dünyası liderleriyle konuşurken bu konuya hiç değinmedi, ancak dün Beijing’de düzenlenen rutin basın toplantısında Çin Dışişleri Bakanlığı sözcüsü Mao Ning “son derece yanlış ve sorumsuz bir siyasi manipülasyon” olarak nitelendirdiği açıklamaya “şiddetle karşı çıktığını” söyledi. Reuters’in haberine göre bu sözleriyle kimleri kast ettiğini söylemeyen Mao “ABD-Çin ilişkilerini kışkırtmaya ve zedelemeye çalışan art niyetli bazı kişilerin daima var olacağını ve bunların başarısız olmaya mahkum olduğunu belirtmemiz gerekiyor” dedi.
Geçen yıl yine bu zamanlar Biden ile Bali’de bir araya gelen Şi, ABD’li mevkidaşına “‘otoriterliğe karşı demokrasi’ söyleminin günümüz dünyasının belirleyici bir özelliği” olmadığını ve Çin’in “Çin tarzı demokrasiye” sahip olduğunu söylemişti.
Çin’in resmi haber ajansı Xinhua’ya göre görüşmeler, en azından Şi daha ülkeden ayrılmadan böyle bir çıkışa yol açabilecek katılıkta geçmemiş. Şi Biden’a “Çin’in ABD’yi geçme ya da yerinden etme gibi bir planı olmadığını” söylemiş ve “ABD’nin de Çin’i bastırma ya da kontrol altına alma gibi planlar yapmaması gerektiğini” vurgulamış. Şi “Her iki taraf da birbirlerinin ilkelerini ve çizgilerini anlamalı, sorun yaratmamalı, sınırları aşmamalı. Bunun yerine daha çok iletişim kurmalı, daha çok diyalog ve tartışma yürütmeli, farklılıklarımızı sakince ele almalıyız” demiş.
Bu görüşmede kritik ne mesajlar verildi, Biden Şi’ye diktatör diyerek esasında neleri tehlikeye attı, şöyle bir bakalım:
1) İklim konusunda ortak zemindeydiler
Çin ve ABD dünyanın en çok karbon salınımı yapan iki ülkesi. Bu zirvede iklim değişikliğiyle mücadele için daha fazla önlem alınması konusunda anlaşmaya vardı, ancak fosil yakıtların kullanımına son verme yönünde bir taahhütte bulunmadı. Bununla birlikte metan salınımını azaltmak için işbirliği yapma ve 2030 yılına kadar yenilenebilir enerjiyi üç katına çıkarmak için küresel girişimleri destekleme sözü verdiler.
BBC International’a konuşan uzmanlar bu ay sonunda Dubai’de yapılacak COP28 zirvesi öncesinde atılan bu adımın kayda değer olduğunu söylüyor. Düşünce kuruluşu Chatham House’dan Çin uzmanı Bernice Lee “İklim değişikliği konusunda küçük ama önemli adımlar bunlar” dedi. Dünya Kaynakları Enstitüsü’nden David Vaskov ise metan anlaşmasını “büyük bir adım olarak nitelendirerek “Çin dünyanın en büyük metan salınımı yapan ülkesi ve bu gazın azaltılmasına yönelik ciddi adımlar atılması küresel ısınmanın yakın vadede yavaşlatılması için gerekli” dedi.
2) Fentanil kaçakçılığıyla mücadele konusunda anlaşmaya varıldı
Taraflar uyuşturucu kaçakçılığıyla mücadelede işbirliği yapacaklarını belirtirken, Çin, ABD’de aşırı dozdan ölümlerin artmasına neden olan yasa dışı fentanil girişini engellemek amacıyla kimya şirketlerine baskı yapmayı kabul etti. Bu güçlü sentetik uyuşturucu geçen yıl ABD’de yaklaşık 75 bin kişinin ölümünde rol oynadı. Bu uyuşturucu imal eden şirketler yalnızca uyuşturucunun değil bu uyuşturucuyu yapmak için bir araya getirilen kimyasalların da kaynağı.
Brookings Enstitüsü’nde uluslararası organize suçlar uzmanı Vanda Felbab-Brown anlaşmanın “diplomatik ve siyasi bir açıklama” olmakla birlikte gerçek etkisinin ne olacağının soru işareti olmaya devam ettiğini söyledi. “Çin’in bu şirketlerin izini sürüp sürmeyeceği daha belli değil” diyen Felbab-Brown “Üç tanesinin mi peşine düşecek? Beş tanesinin mi? 50’sinin mi?” diye devam etti. Uzman Çin’in uyuşturucuyla mücadele ortaklığını “pazarlık kozu” ve “daha geniş diplomasi yürütmenin bir aracı” olarak kullanabileceğini de dile getirdi.
3) Gergin dönemin ardından ordular arası iletişim yeniden başlayacak
İki ülke ayrıca ABD’nin en çok istediği gelişmelerden biri olan ordular arası iletişimi yeniden başlatma konusunda da anlaştı. Geçen yıl eski Temsilciler Meclisi Başkanı Nancy Pelosi’nin tartışmalı Tayvan ziyaretinin ardından iki ülke arasındaki askeri bağlantılar Çin’in kararıyla kesilmişti. İlişkiler bu yılın başlarında Çin’e ait bir casus balonun Atlantik Okyanusu üzerinde düşürülmesinden sonra iyice dibi görmüştü.
ABD’nin eski Savunma Bakanı Yardımcısı Mick Mulroy “Soğuk Savaş sırasında ABD ve Sovyetler Birliği nükleer bir savaşa neden olabilecek herhangi bir kazanın ya da yanlış niyet okumasının önüne geçmek için daima ordular arası iletişimi sürdürdü. Şimdi Çin ile ABD’nin de böyle olması gerekiyor” diyor.
4) Tayvan konusunda uzlaşmaya varılamadı
Reuters’in haberine göre Şi görüşmeler sırasında Biden’a Tayvan’ın ABD-Çin ilişkilerindeki “en büyük” ve “en tehlikeli” mesele olduğunu söylemiş. Çin’in tercihinin üzerinde hak iddia ettiği Tayvan ile barışçıl şekilde yeniden birleşmek olduğunu, ancak güç kullanılabilecek koşullar hakkında görüşülmeye devam edildiğini belirtmiş. Çinli lider görüşmede Beijing’in Taipei’yi işgale hazırlanmadığını anlatmaya çalışmış, ancak bir yetkilinin anlatımına göre ABD’nin konuya yaklaşımı buna rağmen değişmemiş.
Biden Çinli mevkidaşına Washington’un bölgede barışı korumaya kararlı olduğu güvencesini vererek yanıt vermiş. Şi ise “Bakın, barış konusu… iyi güzel ama bir noktada daha genel bir çözüme ilerlememiz gerekiyor” demiş.
İki liderin görüşmesine Tayvan Dışişleri Bakanlığı’nın yanıtı “Taipei hükümetinin hiçbir zaman Çin’in saldırıp saldırmayacağı ya da ne zaman saldıracağını tahmin etmeye çalışmadığı, sadece savunmasını güçlendirip uluslararası destek kazanmaya odaklandığı” şeklinde oldu. Bakanlık sözcüsü Jeff Liu Tayvan’ın Çin’i kışkırtma ya da acele etme gibi bir derdi olmadığını, ancak “baskıya da boyun eğmeyeceğini” vurguladı.
5) Biden Çin’de tutulan ABD’lilere ilişkin endişelerini dile getirdi
Şi ile görüşmesinin ardından düzenlenen basın toplantısında konuşan Biden ABD’nin Çin’de gözaltına alınan ABD’lilerle ilgili endişelerini Şi’ye de anlattığını, Çin’de tutulduğunu düşündükleri ABD’lilerin isimlerini ilettiklerini söyledi. Daha önce Çin’de gözaltına alındığı bildirilen ABD vatandaşları arasında Kai Li, Mark Swidan ve David Lin bulunuyor. Washington Post’ta yer alan habere göre yurt dışında tutuklu bulunan ABD’lilerin savunuculuğunu yapan Jonathan Franks gazetecilere gönderdiği e-postada bu üç kişinin ya uydurma suçlamalarla ya da sadece dini ibadetlerini yerine getirdikleri için hapsedildiğini iddia ediyor.
6) ABD’ye yeni pandalar gönderilecek
Şi’nin ABD ziyareti duyurulduğu gün ABD’deki pandaların üçünün Çin’e döneceği açıklanmıştı. Bu da akıllarda “Panda diplomasisi sona mı eriyor acaba?” sorusu bırakmıştı. Şi ise bu sorunun cevabını ABD’li iş dünyası liderleriyle gerçekleştirdiği toplantı sırasında verdi. Pandaları “iki ülkenin halkları arasındaki dostluğun elçileri” olarak nitelendiren Şi, “Pandaları koruma konusunda ABD ile işbirliğimizi sürdürmek ve iki halk arasındaki dostane bağları derinleştirmek amacıyla Californialıların isteklerini karşılamak için elimizden geleni yapmaya hazırız” dedi.
Şi pandaların ne zaman ya da nerede tutulacağına dair ayrıntı vermedi ancak bir sonraki panda çiftinin büyük olasılıkla California’ya geleceği anlaşılıyor. Çinli lider, “Bana birçok ABD’linin, özellikle de çocukların pandalara veda etmeye gerçekten isteksiz olduğu ve onları uğurlamak için hayvanat bahçesine kadar gittikleri söylendi” dedi. Bununla birlikte iki liderin görüşmesinde pandalar konusu gündeme gelmedi
Analistler iki lider arasındaki görüşmelerin doğru yönde atılmış bir adım olduğunu söylüyor. Kriz Grubu’nun Taipei merkezli Çin analisti Amanda Hsiao El Cezire’ye verdiği demeçte “Bu toplantının başardığı şey iki tarafın tansiyonun yeniden yükselebileceği olaylarla dolu bir yıla girerken diplomatik yatırım yapması” dedi.
Tayvan 13 Ocak’ta başkanlık seçimlerine gidiyor, ABD’de de gelecek yıl kasım ayında kıyasıya olacağını düşündüğümüz bir başkanlık yarışı olacak. Çin ile ilişkiler her iki seçim kampanyasında da ön plana çıkabilir. Hsiao “Bunu anlamanın bir yolu da bu toplantının kaçınılmaz olarak yükselecek gerilime karşı tampon oluşturmaya yardımcı olması” dedi.
Natixis’in Asya Pasifik ekonomisti Alicia Garcia Herrero ise görüşmeyi Biden için kazanım olarak nitelendirdi. Çünkü Çin en azından yakın bir zamanda Tayvan’a saldırmak gibi bir planı olmadığı konusunda söz verdi. “Bu büyük bir kazanım, çünkü Şi’nin daima ‘kendi iç işi’ olduğunu iddia ettiği bir konuda eli kolu bağlanmış oluyor” diyen Herrero “Bu da oldukça etkileyici” diye ekliyor.
Şi’nin görüşme sırasında öne çıkan mesajı ise “dünyanın iki ülkenin başarılı olmasına yetecek kadar büyük olması”ydı. Georgia Teknoloji Enstitüsü’nde uluslararası ilişkiler profesörü Fei Ling Wang ise NYT’ye verdiği demeçte Şi’nin görüşmelerde verdiği mesajı “Ya bizimle olur, beni dinler ve bizim yöntemimize ayak uydurursunuz ya da felaket çıkar. Tabiri caizse dünya ikiye bölünür” demek olarak yorumluyor.
Washington merkezli Stimson Center’da Çin programı yöneticisi Yun Sun ise “Şi, ABD-Çin ilişkilerini iki ülkenin de ötesine taşıyarak küresel bir perspektif kazandırdı. Büyüklük taslıyor ve ‘Bu sadece sen ve benim meselem değil, tüm dünyanın meselesi. O yüzden neden miyop, rekabet merkezli çerçevenizden çıkamıyorsunuz?’ diyerek ilişkilere daha geniş bir perspektiften yaklaşmaya çalışıyor” dedi.