Milli Takım, Ermenistan’a Tayyip Talha Sanuç olmadan gidiyor
Çok ‘eğitici’ bir maç bu. Birkaç gün önce Euro 2024’ü kazanıyorduk. Hakem ‘katkısı’ olmasa dün akşam neredeyse üçüncü torbaya düşüyorduk. Olsun. Bu oyunların sağaltıcı bir etkisi olmalı. Bipolar olmayalım, paranoyalar hortlamasın...
Sonda söylenecek şeyi başta söyleyelim. Evet takım kötüydü. Evet, çok zor oldu. Ama olur bunlar. Sonra olmasındansa şimdi olması da iyidir. Neticede eğitim videosu gibi bir maç oldu. Montella gayet iyi gidiyor. Kesin dersler çıkarır şimdi bundan. Sorun o değil zaten. Sorun biziz.
Yeni bir anayasamız olacaksa, ilk üç madde için önerim var. Madde 1: Memleket olarak bipolarız. Bunu kabullenerek hareket edilmeli. Madde 2: Paranoyak olmamız takip edilmediğimiz anlamına gelmez. Madde 3: Bir kişiyi değiştirmek sistemi değiştirmek değildir. Bunları ne olur bir yerlere nakşedelim. Değiştirilmesi teklif dahi edilmeyecek maddeler olsun.
Açalım. Bir spekülasyon yapalım önce: Bu 11’i Montella değil de Kuntz çıkarsa ne derdiniz? Kendi takımında oynamayan Samet’le olacak iş mi? Ozan Kabak’ı neden denedin o zaman Almanya karşısında? Sol bek için Ferdi varken, elinde Zeki Çelik dururken Cenk’teki ısrar ne? Kenan Yıldız o kadar parlamışken bu takımın 10 numarası Abdülkadir mi?.. Sayılır da sayılır! Oysa çok değil birkaç gün önce, Almanya galibiyeti ardından bu gözler “Euro 2024’ü alırız” manşetlerini gördü. Bir ülkeye bir tanı koy deseler, bipolar derdim ben. Memleketçe bipolarız biz. Dün gördüğümüz zirveyi bugün yerle bir etmek için saniyeler yeter!
İkinci maddeye geçelim. Çok kullanırım ama sözün sahibini bilmiyordum. Bu yazı vesilesiyle öğrenmiş oldum. Joseph Heller’ınmış: “Paranoyak olmanız takip edilmediğiniz anlamına gelmez.” Memleketi bu kadar iyi anlatan bir söz var mı? Her şeyden şüpheciyiz. Kadro seçiminden, yönetici kararlarından, gidişattan, hakemden, rakipten… Hep bir gizli ajanda var hayatımızda. Üstelik paranoyaklığımıza bir dolu malzeme de çıkıyor. Tek soru yeter: Dün Galler formasını giyenler bizimkiler olsaydı, hakemle ilgili ne düşünürdünüz? Dün yenilsek daha neler konuşulurdu bir düşünün. Hakem gayet iyiydi bence! İki penaltıyı engelledi, bir de penaltı aldı. Yoksa ilk yarı 3-0 ev sahibi lehine bitebilirdi.
Oysa gerçek gayet çıplak. Galler 65 dakika nasıl sarstı bizi? Temelinde Fenerbahçe ve Galatasaray’ın uyguladığı önde basmalı, yüksek tempolu, fizikli bir oyun oynuyor Milli Takım. Oysa bir de Abdullah Avcı stili var, bu oyunun antitezi: At uzun topu, geç presi. Bir de üzerine rakip İngiliz futbol kimliğindeyse, yani Premier Lig tarzı, tempoya alışık ve Championship tarzı sertliği de bilen bir yapıya sahipse düzen bozuluveriyor işte. Aslında bu kadar açık ve net.
Son bölüme bakmayın siz. Hırvatistan golü atınca Galler’in gücü de düştü motivasyonu da. Ama ilk yarıya iyi bakmak lazım. Bakmalı ki, ne yapmalı, ne yapmamalı dersi çıksın. Bu takımın kumaşı iyi. Sadece böyle deneyimlere ihtiyacı var. Kuntz varken de potansiyel duruyordu orada. Sadece işlerlik/akışkanlık kazandıramıyordu. Montella dişlileri yerine oturttu ve dersini iyi çalıştı. Bu maç hariç. Herkesin böyle uyarılara ihtiyacı var sonuçta.
Söylemeden geçmeyelim. Maddeler eksik kalmasın. Bir kişiyi değiştirince sistemi değiştiremezsiniz. Temel orada taş gibi durur. O temeli eğip bükmek, başka şekil verebilmek için zaman gerek. Ki o da var. Montella yeter ki dünden ders alsın. Lider olması, hangi torbada olacağı önemli değil bu takımın. Böyle oyunları sindirmesi ve ders çıkarması önemli. Ayağımızı yeniden yere bastırdığı için Galler’e şükranlarımızı sunarız.