AB Komisyonu 2024 Çalışma Programı’nda Türkiye’nin adı geçmedi
İran destekli Husilerin Kızıldeniz saldırılarına ABD karşılık vermeyi sürdürüyor. ABD'nin ikinci saldırısı ardından Husiler İsrail'e giden gemilere saldırmaktan vazgeçmeyeceklerini söyledi.
Yemen’deki İran destekli Husilerin İsrail’in Gazze’deki saldırılarına karşılık Kızıldeniz’de tüm gemileri hedef almaya devam etmesi, bunun da Süveyş kanalı trafiğini ve dünya ekonomisini tehdit etmesi ABD ile Birleşik Krallık’ı harekete geçirdi. Amerikan ve İngiliz gemileri iki gün boyunca Yemen’de Husi kontrolündeki bölgede füze ve insansız hava aracı üslerini vurdu, radarları yok etmeye çalıştı. Bu saldırıların ardından dün Husilerin sözcüleri ABD tarafından yapılan iki saldırının da etkili olmadığını, etkili bir karşılık vereceklerini açıkladı. Husi Sözcüsü Nasreddin Emir ABD ile Britanya’nın Yemen’deki Husi tesislerine düzenlediği onlarca saldırı ve ABD’nin Sana’da bir radar tesisini vurduğunu söylediği ikinci saldırı sonrasında “herhangi bir yaralanma ya da maddi hasara neden olmayan” ikinci saldırıya “sağlam, güçlü ve etkili yanıt verileceğini” belirtti.
Bir diğer Husi Sözcüsü Muhammed Abdülselam da ABD saldırılarının önemli etkisi olmadığını iddia etti. Yemen haber ajansı SABA Husi yönetiminin açıklamasını yazdı. Açıklamada “ABD ve Britanya’nın İsrail’i desteklemek için gerçekleştirdikleri saldırılar bizi işgal altındaki Filistin limanlarına giden İsrail gemilerini engelleme eylemlerinden alıkoymayacak” dendi.
ABD Merkez Komutanlığı (CENTCOM) yaptığı açıklamada ikinci saldırıda “Husilerin ticariler de dahil olmak üzere gemilere saldırma kabiliyetini zayıflatmak için Tomahawk füzeleri kullandığını” belirtmişti.
ABD Husilerin Kızıldeniz’deki ticari gemilere yönelik saldırılarına karşı 18 Aralık’ta kurulduğu açıklanan “Refah Muhafızı Operasyonu”nun sadece savunma ve devriye amaçlı olacağını açıklamış ve amacın Husilerin saldırını yeteneğini kırmak olduğunu söylemişti.
Hamas’ın 7 Ekim’deki Aksa Operasyonu’nun ardından başlayan savaşta, sürekli Direniş Ekseni vurgusu yapan İran’dan da Husilere destek geldi. ABD’nin Yemen’de İran destekli Husilerin saldırılarına karşı Kızıldeniz’de “seyrüsefer güvenliğini korumak” amacıyla koalisyon kurmasının ardından İran Devrim Muhafızları Ordusu, 55 bin kişilik deniz milisleri oluşturduklarını duyurmuştu. İran Dışişleri Bakanı Hüseyin Emir Abdullahiyan, Husilerin Gazze ile dayanışma için İsrail’e karşı eylemlerinden övgüyle bahsetti.
Abdullahiyan X platformu üzerinden konuya ilişkin açıklama yaptı. İran Dışişleri Bakanı “Yemen’in Gazze’deki kadın ve çocukları destekleme ve İsrail rejiminin soykırımına karşı koyma eylemi övgüye değerdir. Sana, kendisini tamamen denizcilik ve nakliyat güvenliğine adamıştır. Beyaz Saray, Yemen’e askeri saldırı yerine Gazze ve Batı Şeria için Tel Aviv’le tüm askeri ve güvenlik işbirliğini derhal durdurmalı ki, tüm bölgeye güvenlik geri dönebilsin” dedi.
ABD ve İngiliz savaş uçakları dün gece Yemen’in Sana, Hudeyde ve Taiz kentlerinde bazı noktalara hava saldırıları düzenlemişti. Bu sabah da ABD’nin, Yemen’de Husilere bağlı hedeflere saldırı düzenlediği belirtilmişti. Bir radar tesisini hedef alan yeni saldırının, öncekinden daha küçük çaplı olduğu ve ABD tarafından tek taraflı gerçekleştirildiği ifade edilmişti.
Son dönemlerde Yemen’deki Husilerin İsrail’in Gazze’ye saldırılarına karşılık ticari gemilere yönelik eylemlerinin ardından çok sayıda gemicilik şirketi Kızıldeniz’deki seferlerini durdurma kararı almıştı. Pentagon 6 Aralık 2023’te Yemen’deki Husi güçlerinin Kızıldeniz’deki ticari gemilere yönelik saldırılarına karşı uluslararası “Deniz Görev Gücü” kurulması için görüşmeler yaptıklarını bildirmiş, 18 Aralık 2023’te de “Refah Muhafızı Operasyonu” adında çok uluslu misyon oluşturulduğunu duyurmuştu.
Husilerin saldırıları Akdeniz’i Kızıldeniz’e bağlayarak Avrupa ile Asya arasındaki en kısa rotayı sunan ve küresel ticaretin yaklaşık yüzde 12’sinin yapıldığı Süveyş Kanalı’ndan geçişleri tehlikeye atarken Kızıldeniz’de ticari gemilerin uğradığı saldırılar ve şirketlerin peş peşe aldığı kararlar, küresel ekonomide yeni bir “tedarik zinciri krizi”nin başlayacağına ilişkin endişeleri artırmıştı.