Yapay zeka savaşı kızışıyor: AMD, Nvidia’nın pazarına talip
"10'ca bilim arasında"da iki galaksinin çarpışmasını, mamut Elma'nın hikayesini, köpeklerin kuyruklarını neden salladığını, Twitch'e rakip Kick'i ve yapay zekanın hem kitap ödülü alınmasına hem de Google'ın çöplüğe dönmesine etkisini konuşuyoruz.
Bu haftaki 10’ca Bilim Arasından‘a hoş geldiniz. Ocak ayının üçüncü haftasını geride bırakıyoruz. Bugün bültenimize, “Dünya savaşlarla, seçimlerle ve anlaşmazlıklarla yeterince sallanıyor, kara delik sallamış çok mu” diyeceğiniz bir simülasyonla başlıyoruz. Sonrasında iki galaksi arasındaki çok çarpıcı bir çarpışma sürecine şahit oluyoruz. Çarpışma süreci diyoruz çünkü bu çok yavaş ilerleyen bir süreç. Yolculuğumuzun uzayın derinliklerindeki kısmını geride bırakarak dünyaya, 14 bin yıl öncesine gidiyoruz. Çünkü dişi bir mamutun öğrenmemiz gereken hikayesi var. Hazır geriye gitmişken köpeklerin neden kuyruklarını diğer akrabalarına kıyasla daha sık ve çeşitli bağlamlarda salladığını öğrenmek istemez misiniz?
Biraz da gözümüzü sosyal medya platformlarına çevirelim mi? Amazon’a ait yayın platformu Twitch’in şimdiye kadar dişli bir rakibi çıkmadı belki ama bu rekabetsizlik yakında son bulabilir. Zira Kick adındaki yeni bir uygulama çok daha esnek kuralları, reklamsızlığı ve Twitch’ten çektiği yayıncılarla dikkatleri üzerine çekmeye başladı. Kick ekibine Türk yayıncıları da eklemeye başladı.
Son olarak bir de yapay zeka dünyasına göz atalım: Google’ın “içerik çöplüğü”ne dönmesine ve bir romanın yazılmasında katkıda bulunan üretken yapay zekaya.
Gökbilimciler gözlemlenebilir kara delikleri üç kategoriye ayırıyor: Yıldız kaynaklı kara delikler, orta kütleli kara delikler ve süper kütleli kara delikler.
Bu kara delik türlerinin her biri Güneş’ten daha büyük ve Büyük Patlama’dan en az 100 binlerce yıl sonra, evrenimiz genişlerken ortaya çıktı.
Ancak gökbilimcilerin henüz görmediği ancak var olabileceğini düşündüğü başka bir kara delik türü var: Başlangıç kara delikleri (primordial black hole).
Başlangıç kara deliklerinin adından da anlaşılacağı üzere evrenin çok erken zamanlarında, Büyük Patlama’dan yalnızca bir saniye sonra doğduğuna inanılıyor. Bilim insanları başlangıç kara deliklerine özellikle ilgi gösteriyor çünkü bu cisimlerin esasen karanlık maddeden oluştuğu düşünülüyor.
Yani ışıkla ya da elektromanyetik alanla etkileşime girmeyen ancak evreni oluşturan maddelerin yaklaşık yüzde 27’sini oluşturduğu tahmin edilen maddeden. Tabii bunun kanıtlanmamış bir hipotez olduğunu da hatırlatalım.
Bir grup gökbilimcinin iddiasına göre başlangıç kara delikleri Güneş Sistemi’nin yakınından geçerse sistemdeki gezegenlerin yörüngeleri zarar görerek “yalpalayabilir”, hatta yörüngede “kaymalar” yaşanabilir. Bu iddia henüz hakem denetiminden geçmemiş bir makalede yer alıyor. Massachusetts Teknoloji Enstitüsü’nün Teorik Fizik Merkezi’nden bu senaryoyu simüle eden araştırmacıların Live Science’a yaptığı açıklamaya göre varlığı varsayımlara dayanan bu kara delikler oldukça az kütlelere sahip. Bir kıstas belirleyecek olursak hidrojen molekülüyle bakteri arasında bir yerdeler.
Ama az kütlelerine rağmen gezegenlerin hareketlerinde düzensizlik yaratabiliyorlar. Araştırmacılar, “Eğer başlangıç kara delikleri bir gezegenin yanından geçerse o gezegenin yanından geçmeden önce izlediği yolda hafifçe bir kayma hissediliyor” diyor. Hesaplamalara göre bu kayma 2 cm olabiliyor. Ama daha kesin sonuçlar için daha hassas Güneş Sistemi simülasyonları ve yüksek hassasiyetli gözlemsel verilere ihtiyaç duyulduğunu da belirtelim.
Emektar Hubble Uzay Teleskobu, birbiriyle çarpışma sürecindeki iki devasa galaksinin görüntülerini bizimle paylaştı. Bu çarpışma, NGC 6040 denen spiral galaksiyle Dünya’dan yaklaşık 570 milyon ışık yılı uzaktaki LEDA 59642 denen başka bir spiral arasında gerçekleşiyor.
NASA’nın blog yazısına göre bu çarpışmanın kendine özgü bir adı da var: Arp 122. Çarpışma sonucunda yüz milyonlarca yıl içinde toz, gaz ve karanlık maddeden oluşan tek bir yapı oluşabilir.
Böyle çarpışma deyince akla arabaların çarpışması gibi hızlı bir süreç geliyor ama öyle bir şey söz konusu değil. Galaksilerin birbiriyle çarpışması oldukça yavaş gelişen bir süreç. Mesela birbiriyle çarpışma rotasındaki evimiz Samanyolu ile komşumuz Andromeda’nın çarpışmasının en az 4 milyar yıl gerçekleşmesi beklenmiyor.
Bilim insanları son dönemde mamut ve mastodonların dişlerinin dışında biriken mineral tabakalarına bakarak soyları tükenmiş bu canlıların hikayelerini bizlere anlatmaya başladı.
Araştırmacılar bu canlıların diş yapıları hakkındaki araştırmalarına devam ettikçe onların yüz binlerce yıl nasıl hayatta kaldıklarını çözebileceklerini umuyor. Bugünkü hikaye ise 14 bin yıllık dişi bir yünlü mamut hakkında. Dişi mamutumuzun adı Elma. Bugünün Yukon olarak bilinen bölgesinde doğmuş, daha batıdaki Orta Alaska’ya taşınmadan önce 10 yıl kadar doğduğu yere yakın bir yerde kalmış. 20 yaşına kadar Alaska’da yaşamış ve büyük olasılıkla avcılar tarafından öldürülmüş.
Science Advances dergisinde yayınlanan çalışmaya göre bilim insanları Elma’nın Alaska’daki Swan Point arkeolojik kazı alanında bulunan 182 cm uzunluğundaki dişini inceledi. Şimdi burada ilginç bir nokta var. Elma’nın öldüğü yerde avcılık ve balıkçılığın yapıldığının emareleri var. Yani bu dişi mamut bir avın kurbanı olabilir. Halbuki Elma’dan 3 bin yıl daha yaşlı olan Kik adındaki başka bir mamut insanlardan çok uzakta Brooks Sıradağları’nın kuzey tarafında ölmüştü.
İnsanların Kuzey Amerika’ya tam olarak ne zaman geldiği hâlâ kesin olarak yanıtlanamamış bir soru ama insanlar kıtaya geldiğinde yünlü mamutların yaklaşık 100 bin yıldır o bölgede yaşadığı biliniyor. Buzul Çağı boyunca buzulların kuzeyindeki kuru otlaklarda yaşayan mamutlar, Buzul Çağı sona ererken, bataklıklar sebebiyle zorlanmaya başlamış. Bu canlıların soyu tükenmeden önce yaklaşık bin yıl kadar insanlarla iç içe yaşadıkları tahmin ediliyor. Uzak adalarda birkaç bin yıl kadar daha hayatta kalsalar da en nihayetinde soyları tamamen tükendi. Bilim insanları bu yok oluşa iklim değişikliğinin mi yoksa insanların mı neden olduğu konusundaki tartışmalarını henüz sonuca vardıramadı.
Elma da tıpkı Kik gibi dağlık alanlardaki otlaklara bağlıydı. Ama o zamanlar Alaska’daki yerliler yünlü mamutların ve bizonların peşindeymiş. Araştırmacılar Buzul Çağı sona erdiğinde yünlü mamutları bulmanın çok daha kolaylaşmış olacağını düşünüyor. Çünkü otlayacakları çok az alan kalmış. Buralarda dolaşmaları o dönemki avcı toplayıcılar için altın değerindeymiş. Alaska Fairbanks Üniversitesi’nde yüksek lisans öğrencisi olan Audrey Rowe, “Alaska’daki mamutların soyu insanlar tarafından avlanmasalar bile tükenecekti zaten. Olsa olsa insanlar bu canlıların ölümünü hızlandırmış olabilir” diyor.
Köpek sahipleri, hayvan dostlarının neler hissettiğini az çok kuyruklarını sallama şekillerinden anlar. Araştırmacılar köpeklerin kuyruk sallama hareketinin, insanlar tarafından evcilleştirildikleri dönemde ortaya çıkmış olabileceğini söylüyor.
İnsanlar köpekleri 15 bin ila 50 bin yıl önceki dönem içinde evcilleştirdi. Hollanda’daki Max Planck Psikodilbilim Enstitüsü’nden Dr. Taylor Hersh, “Köpek-insan ilişkisinin başladığı döneme zaman makinesiyle gidemeyebiliriz belki ama bu evcilleştirme sürecinin neye benzediğini anlamaya çalışmak için bugünkü köpek davranışlarına bakabiliriz” diyor. Kuyruk sallama meselesi ise bu unsurların başında geliyor.
Biology Letters’da yer alan çalışmada tespitler şöyle: Evcilleştirilen köpek yavruları, evcilleştirilen kurt yavrularından daha sık kuyruk sallıyor. Ayrıca köpekler sahiplerini görmek gibi olumlu olaylarda kuyruklarını sağa doğru sallarken, saldırı durumlarında geri çekilmek istediklerini kuyruklarını sola doğru sallayarak gösteriyorlar.
Peki köpekler neden diğer akrabalarından daha sık ve daha çeşitli durumlarda kuyruk sallıyor? Bu etkenlerden biri evcilleştirme süreci gibi görünüyor. Ama bu duruma daha ilginç bir açıklama söz konusu olabilir. İnsanlar köpekleri evcilleştirdiği dönemde kuyruk sallayan köpeklere daha çok ilgi göstermiş. Bunu bilinçli olarak yapmış olabilecekleri gibi bilinçsiz olarak da yapmış olabilirler.
Araştırmacılara göre insanların böyle bir tercihe sahip olmasında ritmik uyaranlara daha çok ilgi duymamız yatıyor. Lincoln Üniversitesi’nde köpekleri araştıran Dr. Holly Root-Gutteridge, kuyruk sallamanın insanların köpekleri anlamasını sağladığını, havlamanın da böyle bir işlev görmesine rağmen insanlar tarafından rahatsız edici bulunduğunu söylüyor. Dolayısıyla köpekler insanlarla sesin değil görselin hakim olduğu bir iletişim şekli olarak kuyruk sallamayı diğer akrabalarına göre daha çok benimsemiş olabilir.
Amazon’a ait Twitch platformu, çıkan onlarca rakibine rağmen hâlâ yayıncıların izlenebildiği bir numaralı platform.
Platformun ne amaçla kullanıldığını bilmeyenler için kısaca özetleyecek olursak yayıncıların oyun oynadığı, sohbet ettiği ya da özel programlar yaptığı bir ortam Twitch.
Yayıncılar, bu içeriklerini beğenen kişilerin abone olması ya da bağış yollaması sayesinde para kazanıyorlar. Aynı YouTube’da olduğu gibi, yayıncıların izlenme sayısı aldığı reklam ve sponsorlukları da etkiliyor.
“Birisini oyun oynarken neden izlemek isteyelim ki?” diye düşünmeyin. Bir kere Türkiye’de yaşıyoruz ve oyun fiyatları her geçen gün daha çok artıyor. (Ki oyun satın alma platformu Steam’in yaptığı yeni değişiklikle oyunlar artık dolar üzerinden satılıyor.) Dolayısıyla oyun almak isteyenler bu yayıncıların yayınlarını izleyerek alacakları oyunla ilgili fikre sahip olabiliyor. Oyun alabilecek durumu olmayan ya da bilgisayarı oyunları kaldıramayan kişiler de oyun dünyasından kopmamış oluyor.
Twitch’in bu zamana kadar çok rakibi çıktı. Twitch ile tanıdığımız Türk yayıncılar da zaman zaman platform değişikliğine gitti. Mesela Jahrein lakabıyla tanınan Ahmet Sonuç bir ara Çin merkezli Nimo TV’de yayın açtı, sonra tekrar Twitch’e döndü.
Facebook da canlı yayınlara heves etti bir dönem. İnternette PintiPanda olarak tanınan Tuna Akşen önce Facebook’a, sonra da YouTube’a geçti. Can Sungur da PintiPanda gibi önce Facebook, sonra da YouTube’da yayın açmaya başladı.
Facebook’un kullanıcılar için en büyük sorunlarından biri, yayınlara anonim olarak katılıp sohbet edememekti. Sonra alışılagelen Twitch arayüzünden çok daha farklı bir arayüz söz konusuydu. Buna da alışmak çok kolay değildi.
Yalnızca yayın açma açısından bakıldığında OnlyFans de Twitch’in rakibi olabilirmiş gibi görünüyor ama o platformun kullanım amacı Twitch’tekinden çok daha farklı. Dolayısıyla sadece oyun, sohbet ve eğlenme amaçlı Twitch’i kullanan kişileri platformdan koparması çok olası görünmüyor. Facebook ve Nimo TV’nin de Twitch kitlesini platformdan çıkaramadığını gördük ki bunlar en bilinenler. Daha pek çok yayın platformu bunu denedi.
Ama şimdi gerçekten Twitch’e rakip olabilecek bir platform yükselişe geçti: Kick.
Twitch’in arayüzüyle neredeyse birebir aynı olan, öyle ki çoğu kişinin “Yeşil Twitch” dediği Kick, hem kullanıcılar hem de yayıncılar için büyük avantajlar sunuyor.
Kick’in kurucu ortaklarından biri de eski Twitch yayıncısı Trainwreckstv. Bir kere Twitch’te abone olmayan “pleb”lerin kâbusu olan reklamlar Kick’te yok. En azından şimdilik reklama bel bağlanmaması nedeniyle kurallar da çok esnek.
Malum Twitch’in aile dostu olmayan yayınlar için katı kuralları var. Belli başlı sözler birine yönelik söylenmese dahi hedef göstermek olarak görülüp nefret söylemi olarak kabul edilebiliyor. Ayrıca Twitch kumar yayınlarını da yasaklıyor. Kick’te ise bu tarz yayınlara izin veriliyor. Zaten platformun sponsorları da popüler kumar sitesi Stake’in kurucuları Bijan Tehrani ve Ed Craven.
Tabii Twitch’in arayüzüyle aynı olması nedeniyle kullanıcılar kendilerini farklı bir platformda gibi hissetmiyor. Aynı şekilde çıplaklık konusu da Kick’te daha gevşek kurallara tabi tutuluyor. Topluluk kurallarına göre cinsel temalı içeriklere izin verilmiyor ama havuz ve jakuzi partileri gibi çıplaklığın kısmen söz konusu olduğu yayınlara izin veriliyor.
Kick, Ninja, xQc ve Amouranth gibi Twitch’in en çok izlenen yayıncılarını bünyesine kattı. Geçen yıl burada xQc’nin Kick’e 100 milyon dolara transfer olduğunu yazmıştık.
Şimdiyse platform Türk yayıncılarla anlaşmaya başladı. Sosyal medyada AynıSinemalar ve Hype olarak tanınan Çağrı Ergün, Tolunay Ören ve Jrokez olarak tanınan Oğuzhan Dalgakıran Kick’e geçti.
En azından şimdiye kadar Kick’te yayın açan Türk yayıncıların izleyicilerinde büyük bir düşüş görülmedi. Söylenene göre daha pek çok Twitch yayıncısının Kick’e geçmesi için görüşmeler devam ediyor.
Yayıncılar için Kick’in iyi tarafı aboneliklerin yüzde 90’ının yayıncıya, yüzde 10’unun platforma gidiyor olması. Ne var ki şu an için kullanıcıların en büyük şikayeti abonelik ücretlerinin 5 dolar yani 150 TL olması. Kick önceki yayın platformlarının yapamadığını başarabilir mi göreceğiz.
Kick’e hoş geldiniz, ailemıze katılmanızdan mutluluk duyuyoruz 💚🔥 pic.twitter.com/nzL2gjKivK
— KickTurkiye (@Kick_Turkey) January 15, 2024
Geleneksel medya yerini yeni medyaya bırakıyor. İnsanlar haberleri daha çok internetten takip ediyor, bir şeyi merak ediyorlarsa bunu eskiden olduğu gibi kitaplardan, kalınca ansiklopedilerden aramak yerine Google’a sormayı tercih ediyor.
Site sahiplerinin internet ortamında para kazanabilmek için reklam alabilmeleri gerekiyor. Bunun için de reklamverenlere sitelerinin ne kadar tıklandığı, ziyaretçilerin ne kadar süreyle sitede kaldığı gibi konularda veriler göstermeleri gerekiyor.
Google’da milyarlarca içerik var ve bu içerikleri ilk sayfaya çıkarmak o kadar kolay sayılmaz. Siteye trafiği artırabilmek için arama motoru optimizasyonuna (SEO) uygun hareket etmek şart.
Sitelerin Google’da aranabilecek kelimeleri önceden akıl ederek bunu içeriklerinde ve başlıklarında geçirmeleri gerekiyor.
Daha başka pek çok kıstas da var. Tabii bu kıstasları karşılamak için uygulanan yöntemler öyle bir noktaya geldi ki uzmanlar artık Google’ın “çöplük olmaya doğru gittiğini” söylüyor. Çünkü her bir tarafı spam, anlamsız SEO içerikleri ve kaynağı şüpheli haberler sarmış durumda.
Ünlü SEO uzmanı Lily Ray, Fortune’a verdiği demeçte “14 yıllık kariyerimde Google’da gördüğüm en kalitesiz arama sonuçlarını şu anda görüyorum” diyor.
İlk kurulduğu zamanlar arama motorunu zenginleştirmek için bloggerları kaliteli içerik üretmeleri için teşvik eden Google şu anda ne yapıyor dersiniz? Bu içerikleri filtreleyerek daha geriye atmak yerine yeni sisteme boyun eğiyor gibi görünüyor.
Zira ilk olarak 404 Media’da yayınlanan bir yıllık çalışmaya göre Alman araştırmacılardan oluşan bir ekip, binlerce ürün-inceleme terimi için yaptıkları arama sonuçlarında ilginç sonuçlar bulmuş.
Ekip “affiliate marketing” yani bir kişi ya da kuruluşun ürün, hizmet ya da internet sitesinin reklamını yaparak verdiği hizmet üzerinden komisyon aldığı sistem ile içeriğin zenginliği arasında ters bir ilişki olduğunu ve arama motorlarının işbirliği link spamlarına kurban gittiğini fark etmişler.
Geçen yıl burada “içerik çiftlikleri” diye bir durumdan bahsetmiştik. Hatırlamıyor olabilirsiniz, zira üzerinden koskocaman bir dokuz ay geçti. İçerik çiftlikleri, ChatGPT gibi sohbet robotlarından faydalanarak siyaset, sağlık, çevre, ekonomi ve teknoloji alanlarında “çok fazla” içerik üreten siteler anlamına geliyor.
Bu içeriklerde amaç okuyucuyu bilgilendirmek değil de aramalarda görünürlüğü artırmak olduğundan içerikler yanlış olabiliyor, hatalı bir dille yazılmış olabiliyor.
Araştırmacılar, “Kaliteli içerikler ile içerik ve link çiftlikleri formundaki spamlar arasındaki çizgi giderek inceliyor. Bu durum üretici yapay zekanın da işin içine girmesiyle iyice kötüleşecek” diyor.
Geçen yıl yapay zekayı kullanarak içerik giren 49 site tespit edilmişti ama o zamandan bu zamana sayılar daha da artmış durumda. BuzzFeed, SNET ve Sports Illustrated gibi siteler bile yapay zeka araçlarını kullanırken yakalanabiliyor.
Bir zamanlar zengin bir içeriğe sahip olması için epey çaba sarf edilen Google, Alman araştırmacıların makalelerinde belirttiği gibi “artık bilgi ihtiyacını karşılayacak gerçek ve yararlı içerik bulmanın giderek daha da zorlaştığı bir yer” haline geliyor.
Tam da bu konuya değinmişken Japonya’dan gelen ilginç bir habere de göz atalım.
Japonya’nın en prestijli edebiyat ödüllerinden biri Akutagawa Ödülü. Ödülü bu yıl “The Tokyo Tower of Sympathy” romanının yazarı Rie Kudan aldı.
Çarşamba günü törende ödülünü alan Kudan’dan ilginç bir itiraf geldi: Romanını yazarken ChatGPT gibi üretken yapay zekalardan faydalanmıştı.
Kudan’ın romanı, yapay zekanın insan hayatının önemli bir parçası haline geldiği alternatif gelecekte geçiyor.
Romanda Şincuku’da suçluların rahat bir hayat yaşayacakları kulenin inşasında rol oynayan bir mimarın hikayesini okuyoruz. Mimar, toplumun suçlulara karşı hoşgörülü yaklaşımından rahatsız.
Kudan romanı yazarken hem bu konuya hem de üretken yapay zekanın hayatın parçası haline gelmesine değiniyor. Kitabın yaklaşık yüzde 5’i yapay zekanın ürettiği cümlelerden oluşuyormuş.
Bazıları Kudan’ın romanında yapay zekanın komutlara yanıt verdiğinin aktarıldığı kısımlar olduğunu söylüyor. Yani ChatGPT sadece bu kısımlarda kullanılmışsa yazarın bu araca başvurması o kadar haksız görülmeyebilir.
Bu arada jüriler kitabı okurken bunu hiç fark etmemiş olacak ki itiraftan önce kitabı epey bir övmüşler, hatta bir tanesi romanı “kusursuz” olarak nitelendirmiş.
Kudan ödül konuşmasında, “Son yıllarda kelimelerin ucu bucağı görülmeyen bir şekilde genişlediği, yorumlamaların sınırlandırılmadığı bir dünyada buluveriyoruz kendimizi. Kelimeleri titizlikle kullanmak ve dilin hem pozitif hem de negatif anlamlarını düşünmek istiyorum” demiş.