TİP spora böyle bakıyor! Önder Özen’den sporcu yetiştiren stadyum örneği
Türkiye İşçi Partisi (TİP) milletvekili Can Atalay'ın meslektaşları ve arkadaşları Çağlayan Adliyesi önünde basın açıklaması yaptı. Açıklamaya İYİ Parti'den istifa eden Bahadır Erdem de katıldı.
Anayasa Mahkemesi’nin (AYM) hakkında ikinci kez ‘hak ihlali’ kararı verdiği cezaevindeki Türkiye İşçi Partisi (TİP) Hatay Milletvekili Can Atalay’ın tahliye edilmemesini protesto eden arkadaşları ve meslektaşları Çağlayan’daki İstanbul Adliyesi önünde Atalay’ın mektubunu okudu, basın açıklaması yaptı. Atalay mektubunda “Bildiğimiz anlamda avukatlık yapmaya devam edebilmek için dahi Anayasa’nın askıya alınmasına itiraz etmek, memlekete sahip çıkmak zorundayız” dedi.
Arkadaşları ve meslektaşları, İstanbul Adalet Sarayı önünde Can Atalay'ın mektubunu okudu:
"Anayasa’nın askıya alınmasına karşı çıkmak, memlekete sahip çıkmaktır."https://t.co/9RW2jgNsrs pic.twitter.com/glmb8juX1D
— ANKA Haber Ajansı (@ankahabera) January 25, 2024
Basın açıklaması Can Atalay’ın mektubunun okunmasıyla başladı. Atalay mektubunda şunlara değindi:
“Olağanüstü olağanlaştırılmaya, tümüyle keyfi kuralların belirsizleştiği bir rejimi yerleştirmeye çalışıyorlar. Bu kuralsızlık, hukuksuzluk hali memlekete zarar veriyor. Anayasa’nın açık hükmüne rağmen yapılanlar, söylenenler karşısında durmak memlekete sahip çıkmaktır. Bu Anayasa’yı askıya alma haline TBMM’ye ortak etmeyeceklerini ummak istiyorum. Bildiğimiz anlamda avukatlık yapmaya devam edebilmek için dahi anayasanın askıya alınmasına itiraz etmek, memlekete sahip çıkmak zorundayız. Memlekete, anayasaya, hukuka ve mesleğe sahip çıkan her birinize teşekkür ediyorum. Silivri’den selamlar.”
Basın Konseyi Başkanı Pınar Türenç konuşmasında Anayasa Mahkemesi’nin kurallarının herkes için bağlayıcı olduğunu belirterek şöyle konuştu:
“Sesimizi çoğaltmak, hak, hukuk, adalet demek çok kıymetli. Bu bir Adalet Nöbeti’dir. Aslında hukuksuzlukta geldiğimiz bu noktadan utanç duyuyoruz ve çok üzülüyoruz. Bu gri tabloda yol alamadığımızın farkındayız. Yarınlar için üzülüyoruz, korkuyoruz. Hukukun olmadığı iklimlerde aydınlığa çıkılamayacağının farkındayız. Demokrasi için tüm varlığımızı adadığımız bu vatanda; hak, hukuk, adalet içinde yaşamak istiyoruz. Anayasa, yaşamsal direğimizdir. Anayasa Mahkemesi kararları hukukun en üstüdür, vicdandır, haktır. Herkes için bağlayıcıdır, tartışılmaz. ‘Benim hukukum, senin Anayasan, benim mahkemem’ olamaz. Temel hak ve özgürlüklerin ihlal edilmediği düzende nefes almak istiyoruz.
Biz gazeteciyiz. Yasama, yürütme, yargıdan sonra gelen dördüncü kuvvet, basının bir neferiyim. Hukukun egemen olduğu, basın ve ifade özgürlüğünün yaşatıldığı ülkede var olmak hedefimizdir. Biz böyle yola çıktık. Cumhuriyet’in 100. yılında tüm değerleriyle barışık bir ülkede hayat bulmak, yaşamak 85 milyonun hakkıdır. Eşitlik ve Cumhuriyet’in değerini yitirmeden var olmak istiyoruz. Can Atalay’ın bu değerler ışığında özgürlüğe kavuşması ve milletin vekili olarak meclisteki yerini almasının bir hak olduğunu Çağlayan Adliyesi’nden bir daha haykırıyoruz. Halkın seçtiğinden, düşüncenin yayılmasından, ifade özgürlüğünden korkmayın. Biz gazeteciler, yıllardır tehditlerle, haksız gözaltılarla, ağır sansürlerle görevimizi yapıyoruz. Tutuklanıyoruz. Hiç önemli değil. Bu koşullarda gazetecilik yapmanın çok ağır bedelleri olduğunu biliyoruz ve yaşıyoruz. Bu dayanılmaz zorluğun altında kalan gazeteciler mücadeleye devam ediyorlar. Ama direneceğiz. Yılmadan, bıkmadan, umudu yitirmeden hak, hukuk, adalet yolunda özgür irade için, demokrasi için hep beraber direneceğiz.
Ocak ayı biz gazeteciler için çok zor bir aydır. 8 Ocak’ta Metin Göktepe’yi bir haber peşinde koşarken yitirdik. 19 Ocak’ta Hrant Dink’i kahpe kurşunlar aldı bizden. 24 Ocak’ta Uğur Mumcu Ankara’da evinin önünde, aracının içinde öldürüldü. 1 Şubat’ta Abdi İpekçi bizden koparıldı. O günlerin Milliyet’inden gelen bir gazeteciyim. Onları kahrettiler, bizden kopardılar. Hepimiz bunları yaşadık, yaşamaktayız. Tek bir isteğimiz var. Hukukun yerine gelmesini istiyoruz. Can Atalay mutlaka özgür kalacak. Başka yolu yok.”
İYİ Parti’den istifa eden eski Genel Başkan Yardımcısı Prof. Dr. Bahadır Erdem ise konuşmasında karara uyulmamasının hukuk yoluyla anayasaya bir darbe teşebbüsü olduğunu belirterek şunları söyledi:
“Kaç defa bu hazirun bir araya gelerek bu ülkede hakkı, hukuku, adaleti hatırlatmak, siyasileri muktedirleri uyarmak, bu ülkeye hukuk gelsin. Demokrasi gelsin diye bir araya geldi. Biz artık saymaktan usandık. Bir araya geliyoruz çünkü tek bir kişinin hakkının hukukunun ihlal edilmesi bütün bir milletin, bütün bir toplumun hakkının hukukunun ihlal edilmesi demektir. Bir araya geliyoruz çünkü hukukçuların demokraside hakkı hukuku anlatmaktan başka çareleri yoktur.
Milletvekili Sayın Can Atalay’ın anayasaya aykırı olarak Anayasa Mahkemesi iki kere verdiği ihlal kararına aykırı olarak Türkiye Büyük Millet Meclisi sıralarında olmak yerine tutulmasının hukuka, adalete, demokrasiye aykırılığını haykırmak için buradayız. Ve Can Atalay örneği aslında bir kişiye yapılan hak ihlalinin, hukuk ihlalinin bütün bir millete yapıldığının en tipik örneklerinden bir tanesidir. Can Atalay hakkında verilen hüküm Yargıtay 3. Ceza Dairesi üyelerinin ve Yargıtay’ın aslında hukuki olarak hukuk yoluyla anayasaya bir darbe teşebbüsüdür.
Bakın maalesef ki hukuku siyasetin ve iktidarın emrine verdikleri için, hizmetine verdikleri için, milletvekili Can Atalay bugün hapiste. Hiç kimse bugün anayasanın bu bariz ihlalini bize hukukla falan anlatmaya kalkamaz. Yargıtay’ın Sayın Başkan’ına buradan sesleniyorum, sakın ola ki bu hazirunun aklıyla alay etmeye kalkmasın. Sakın bu ülkenin hukukçularının aklına hareket etmeye kalkmasın. Tabii ki Yargıtay da tabii ki mahkeme de tabii ki hukukçular da ve tabii ki her bir vatandaş da Anayasa Mahkemesi’nin bir kararını beğenmeyebilir, eleştirebilir. Ama ona uymak zorundadır.”
Can Atalay’ın annesi Şükran Atalay ise şunları söyledi:
“Çağ açıp kapatan Fatih Sultan Mehmet demiş ki ‘Kadıyı satın alırsan devlet çürür. Devlet çürürse devlet çöker’ Canım oğlum ve arkadaşlarının hiçbir suçu olmadığını biliyorum. Beraat iki kere ‘Hak ihlali’ durumunda bile birileri dedi ki ‘Bunları mahkum edin.’ Bu mahkumiyet devam ediyor. Benim oğluma ‘terörist’ dediler, hepsini reddediyorum. Biz her türlü şiddete, fiziksel şiddete karşıyız. Bunu hepsi çok iyi biliyor. Benim oğlum bir çakı bıçağı bile taşımadı. Hatay halkı onu tanımadan oy verdi. Bütün toplumsal olaylarda hiçbir menfaat gözetmeden, beş kuruş para almadan vatanı için çalıştı. Memleketini sevdi. Bütün suçu memleketini sevmek. Sizlerle de onu sevdiğiniz için ve dayanışma gösterdiğiniz için çok teşekkür ediyorum. İnşallah güçlünün adaleti değil, adaletin gücü galip gelecek.”