Avustralya yerlisi senatör, Kral Charles’a mecliste haykırdı: Sen benim kralım değilsin!
65 yaş üstü her 10 erkekten 6’sı prostat kanserine yakalanıyor. Bu kadar sık görülse de prostat kanserinin bir bölümü ‘önemsiz kanserler’ arasında. Fakat hızlı ilerleyen ve hayatı tehdit eden formları da var. Prof. Derya Balbay’a 18 soru yönelttik.
İngiltere Kralı 3. Charles iki hafta önce iyi huylu prostat büyümesi nedeniyle hastaneye yattı. Buckingham Sarayı geçen hafta pazartesi de Kral Charles’a kanser teşhisi konduğunu açıkladı. Akla ilk olarak prostat kanseri gelse de resmi kaynaklar bu bilgiyi yalanladı. Kanserin türü konusunda ise bilgi verilmedi.
Haber duyulduğunda ilk olağan şüphelinin prostat kanseri olmasının aslında haklı gerekçeleri var. Birincisi, iyi huylu prostat büyümesi ve prostat kanseri bir arada görülebiliyor. İkincisi, 50 yaş üstü erkeklerde en sık rastlanan kanser prostat. Kral Charles 75 yaşında. Prostat kanseri ise 65 yaş üzeri her 10 erkekten 6’sını yakalıyor. Yani yaşı itibariyle Charles’ta prostat kanseri çıkması sürpriz olmazdı.
Charles’ın kanserinin türü ve ciddi olup olmadığı bir yana, yaşı göz önünde bulundurulduğunda en azından prostat kanserine yakalanmayan dört şanslı kişiden biri olduğunu söyleyebiliriz. Fakat prostat kanseri tanısı alanlar arasında da şanslı bir grup hasta var. Çünkü prostat kanseri her zaman agresif seyirli değil. Bir bölümü ‘önemsiz kanser’ sınıfında ve hastaların herhangi bir tedavi almasını gerektirmiyor. Doktorlar bu hastaları hemen tedavi etmek yerine belli aralıklarla kontrole çağırmakla yetiniyor.
Peki tehlikeli prostat kanserinin özellikleri neler? Hangi durumlarda acil tedavi gerekir? Kimler, hangi aralıklarla kontrolden geçmeli? Prostat kanseri tedavisi cinsel yaşamı bozar mı? Üroonkoloji Uzmanı Prof. Dr. Derya Balbay yanıtladı.
Prostat ne işe yarar? Bu organda kanser gelişmesi sık görülen bir sorun mu?
Prostat normalde mesane boynu ile idrar tutma kasları arasında yer alan bir bez. Erkekte ikincil seks organıdır. Bildiğimiz tek fonksiyonu bir salgı üretmek. Bu salgı, erkeklerin sperm hücrelerinin beslenmesini sağlar.
Prostat kanserinin sıklığına gelince… 50 yaş üzerindeki erkeklerde en sık görülen kanser türü. En sık öldüren ikinci kanser aynı zamanda. Birinci sırada akciğer kanseri var.
Prostat kanseri erkeklerin kaçını etkiliyor?
50 yaş altında 350 erkekten sadece birinde görülüyor. Fakat yaş ilerledikçe oranlar artıyor. 50-59 yaş aralığında yaklaşık 50 erkekten biri, 65 yaşından sonra da 10 erkekten 6’sı prostat kanserine yakalanıyor.
Peki tehlikeli bir kanser türü mü?
Prostat kanserini önemli ve önemsiz kanserler diye sınıflıyoruz. Bir hastalık hem kanser olup hem de önemsiz olabilir mi? Evet, söz konusu prostat kanseriyse olabilir.
Önemsiz prostat kanseri ne demek?
Kanser bulunduğu organdan dışarıya doğru taşıp lenflere, kemiklere yayıldığı zaman insanı öldürüyor. Ama prostat kanserinin bir türü var ki hiçbir zaman gidip başka organlara yayılmıyor, sadece prostatın içinde kalıyor. İşte biz bu kanserlere önemsiz prostat kanserleri diyoruz.
Prostat kanserlerinin ne kadarını önemli, ne kadarını önemsiz kanserler oluşturur?
Bir oran vermek çok zor. Ama önemsiz kanserlerin özelliklerini biliyoruz. Prostat biyopsisiyle kanser tanısı konulduktan sonra bizim bir sınıflamamız var. Hasta gleason grup 1 olacak, PSA değeri 10’dan düşük çıkacak, muayenede prostatı normal hissedeceğiz. Bu üç özellik bir aradaysa ‘önemsiz kanser’ diyoruz.
Bu hastalara tedavi başlanıyor mu?
Hayır, tedavi vermiyoruz. Ama hastayı takip ediyoruz. Biyopsinin geçtiği yerler dışında başka özellikli hücreler varsa bunlar daha sonra PSA artışı, muayene ya da MR bulgularıyla kendini ortaya koyabilir. O nedenle “Acil bir tedavi vermeyelim. Ama bir gözümüz bu hastaların üzerinde olsun. Tetkiklerde bir değişiklik olursa tedaviyi o zaman sunalım” diye düşünüyoruz.
Tedaviyle sorunu baştan kökten çözmek yerine beklemeyi tercih etmenizin sebebi nedir?
Çünkü tedavinin bazı yan etkileri var. Örneğin ameliyat yapacaksak cinsel fonksiyon kaybı ya da idrar tutamama gibi sorunlar görülebiliyor. Dolayısıyla hastanın hayatını tehlikeye atmasını beklemediğimiz önemsiz kanserleri boş yere tedavi etmiyoruz. Bu hastaları ‘aktif izlem’ dediğimiz yakın takiplerle izliyoruz. Kontrollerde bir sorun tespit edersek tedaviyi o zaman devreye sokuyoruz.
Peki önemli kanserlerde hangi tedaviler uygulanıyor?
Tehlikeli özellikler gösteren kanserlerde önce evreleme yapıyoruz. Evrelemede “Kanser sadece prostatta mı yoksa lenf nodlarına ya da başka organlara yayılmış mı?” gibi bilgiler ediniyoruz. Ardından tedavi planlaması yapıyoruz.
Sadece prostatta yerleşik kanser varsa ve hastanın genel durumu tedaviye izin veriyorsa tedavi seçeneğimiz ameliyatla prostatın, bazen de lenf nodlarının birlikte çıkarılması. Diğer bir seçeneğimiz radyasyon ya da hormon tedavisi. Uzun dönem etkinliği bilinen yöntemler bunlar. Başka birçok yeni tedavi yöntemi de var ama bu tedavilerin uzun dönem sonuçlarını bilmiyoruz. Dolayısıyla onlardan bahsetmeyeceğim.
Prostatın dışına çıkıp vücudun başka yerlerine sıçrayan, buralarda çoğalan, yeni odaklar oluşturan kanserler hayat kalitesini çok bozar, hatta hastayı ölüme götürebilir. Prostatın dışına, mesela lenf nodlarına veya kemiklere sıçramış kanserlerde hormon tedavisi ve kemoterapi (veya akıllı ilaç) radyasyon tedavisiyle birleştirilerek verilebilir.
Prostat kanserinin sebepleri nelerdir?
Sebebi tam bilinmiyor. Ama genetik özellikleri olabilir. Birinci derece erkek yakınlarında prostat kanseri olanların kansere yakalanma ihtimali daha fazla. Ailede prostat kanseri sayısı arttıkça risk de yükseliyor. Örneğin amcasında, erkek kardeşinde, babasında ve oğlunda prostat kanseri olan birini ele alalım. Yakın akrabalarındaki prostat kanseri sayısının fazlalığı o kişinin kanser olma riskini katlayarak artırıyor. Bu durum bize genetik geçişi gösteriyor. Zaten son çalışmalarda bazı meme kanserlerinde bulunan genlerin (BRCA1 ve BRCA2) aynı zamanda prostat kanserlerinde de bulunduğunu gösterdi.
Ailede yoğun bir prostat kanseri varsa genetik testler istiyor musunuz?
Evet, isteyebiliyoruz.
Angelina Jolie genetik mutasyon taşıdığı için gelecekte meme kanserinden korunmak amacıyla iki memesini birden aldırmıştı. Genetik testleri pozitif çıkan bir erkeğin prostatı için benzer uygulama var mı?
Hayır, prostat kanserine karşı böyle bir uygulama klinikte yerleşmiş değil. Çünkü prostat kanserinde kullanılan ameliyat, hormon tedavisi ya da radyasyon tedavisinin yan etkileri meme aldırmak kadar basit değil. Hastanın hayat kalitesi açısından pahalıya patlayabiliyor.
Memenin önemli kısmı yağ dokusundan oluşur. Dolayısıyla memeyi boşaltıp yerine hemen protez koyarak dış görünüşü aynı biçimde korumak mümkün. Yani hasta için çok fazla bir kayıp söz konusu değil. Ama prostat ameliyatı idrar tutamama, cinsel yaşamın bitmesi, cinsel isteksizlik; radyasyon tedavisi kalın bağırsak problemleri, uzun dönemde ikincil kanser riskinde artış; hormon tedavisi ise kemik erimesi, diyabet, kalp hastalığı gibi çok ciddi yan etkilere sahip. O nedenle prostat kanserinde maalesef koruyucu tedavi diye bir kavram yok.
Genetik faktörler dışında prostat kanseri riskini neler artırabilir?
Yağlı ve hayvansal gıdaları fazla tüketenlerde prostat kanserini biraz daha fazla görebiliyoruz.
Irksal faktörler de etkili, örneğin bu kanser türü siyahilerde daha fazla.
Ayrıca güneş ışığının dünyaya eğik geldiği, dolayısıyla D vitamini sentezinin düşük olduğu İskandinavya ülkelerinde de prostat kanseri sıklığı daha yüksek. Yani D vitamini bir yerde kanser önleyici bir hormon gibi etki gösterebiliyor.
En önemli risk faktörlerinden biri ilerleyen yaş. Prostat kanseri sıklığı 65 yaşından sonra roket hızıyla artıyor. Örneğin başka bir sebepten ölmüş, prostat hastalığı bilinmeyen kişilere yapılan otopsi çalışmaları şunu gösteriyor: 80 yaşındaki erkeklerin yüzde 80’inin prostatında kanser var. Yani yeterince uzun yaşayan erkeklerin bir noktada prostat kanseriyle karşılaşma ihtimali çok yüksek.
Prostat kanserinden korunmanın yolu var mı? Riski azaltmak için neler yapılabilir?
Açıkçası korunmanın kesin bir yolu yok. Sağlıklı bir diyet, egzersiz ve ideal kiloda olmak gibi genel kanser karşıtı önlemler prostat kanseri riskinde de azalma sağlayabilir.
Bazı çalışmalar belirli gıdaların prostat kanseri önleyici özelliklerini gösteriyor. Örneğin brokoli (özellikle filizi), sarımsak ve domates prostat kanserinden korunmayla ilişkilendirilmiş.
Peki prostat kanseri belirti verir mi?
Çoğunlukla vermez. Sadece kontrol amaçlı yapılan tahlillerde ve prostat muayenesi bulgularıyla anlayabiliriz.
Prostat kanseri genellikle metastaz yaptığında bulgu verir. Metastaz da en çok lenflere ve kemiklere olur. En sevdiği kemikler ise omurgada bulunanlar… Kanser omurgada hangi kemiğe yerleşirse orada yakınmaya yol açar. Mesela bel bölgesini tutarsa belde, sırta yayılırsa sırt ağrılarına neden olur. Bir de ileri evrelerde idrarda kan şikâyeti olabilir.
Teşhis yöntemleri arasında neler var?
Öncelikle muayene… Prostatın şekli ve sertliği doktoru şüphelendirebilir. Bu yüzden zaten 50 yaş üzerindeki herkesin hiçbir şikâyeti olmasa bile yılda bir defa bir ürolog tarafından görülmesini öneriyoruz.
Muayenenin ardından PSA dediğimiz bir kan tahlili istiyoruz. Bu testin sonucu hastanın yaşına uygun şekilde belli değerler arasında olmalı. Eğer PSA yüksek çıkarsa daha ileri yöntemlere geçiyoruz.
Muayene prostatın dış yapısı hakkında bilgi verir. Prostatın iç yapısını anlamak için ‘multiparametrik prostat MR’ çekeriz. Burada da şüpheli bulgu görürsek o zaman kesin tanı yöntemi olarak biyopsi yapıp prostattan parça alırız. Bu parçanın incelenmesi bize kanser olup olmadığını gösterir.
“50 yaş üzerinde her erkek prostat muayenesinden geçmeli” dediniz. Ailede prostat kanseri varsa kontrole daha erken başlamak gerekir mi?
Kesinlikle… Bu durumda kontrollere 40 yaşında başlıyoruz. Çünkü ailevi prostat kanserleri daha erken başlayıp agresif seyirli olabiliyor.
Prostat kanseri tedavilerinin cinsel yaşamda sorunlara ve idrar kaçırmaya yol açabildiğinden söz ettiniz. Güncel tedavilerle bu yan etkilerin görülme oranı nedir?
Sinir koruma yöntemleri dikkate alınarak yapılan ameliyatlarda idrar tutmakla ilgili problemin bir yılın sonunda ameliyat öncesi duruma dönme oranı yüzde 90’lara yakın. Eğilip kalkınca, oturunca, öksürünce idrar kaçırma ya da ped kullanmayı zorunlu kılan idrar kaçırma oranı yaklaşık yüzde 10.
Cinsel fonksiyon kaybına gelince… Penisin sertleşmesini sağlayan sinirler prostatın çok yakınında bulunur. Ameliyat sırasında bu sinirler hasar görebilir. Dolayısıyla hastanın iki taraflı sinirinin korunup korunmaması cinsel yaşamda sorun yaşama ihtimalinin belirleyicilerinden biri. Hastanın yaşı, şeker, tansiyon veya damar hastalığı gibi hastalıkların olup olmaması da çok önemli. Bu tür sorunları olmayan ve sinirleri korunan hastaların yaklaşık yüzde 80’i ameliyatın ardından erken dönemde düzenli ilaç (Cialis, Viagra gibi) kullanarak sertleşme yeteneğini geri kazanabilir. İlaçlar sertleşmedeki düzelmeyi hızlandırır. Fakat sinirlerin iyileşmesi zaman aldığı için sertleşme yeteneğinin geri dönüşü yaklaşık iki seneyi bulabilir. Kalıcı sertleşme bozukluğu gelişen hastalarda da çözüm var. Bu kişiler penis protezinden yararlanabilir.
Ürologların önerdiği 50 yaş sonrası düzenli prostat kontrolleri kişinin sağlığına, yaşam süresine ne tür katkılar sağlayabilir?
Düzenli kontrollerle takip edilen kişide olası bir kanser en erken dönemde yakalanır. Kanser de erken dönemde yakalanırsa tedavi edilme şansı çok yüksek bir hastalık. Ama kontroller ihmal edilir ve hastalık geç dönemde yakalanırsa kanser, prostat dışına çıkarak başka yerlere atlar. Bu da hastanın hayat süresini kısaltır.
Yine kanser erken dönemde yakalandığında tedaviye bağlı komplikasyonlar biraz daha azalır. Belki daha iyi sinir koruması yapabiliriz. Yine de tedaviye bağlı komplikasyonların her yaş grubunda karşımıza çıkabileceğini vurgulamalıyım.