Kanada İran Devrim Muhafızları’nı terör örgütü listesine aldı
Kanadalı madencilik şirketleri 98 ülkede faaliyet gösteriyor ve sektörün önde gelenlerinden. Ancak insan hakkı ihlalleri ve yarattığı çevresel sorunlar nedeniyle şöhretleri kötü. Kanada'da şirketler için önlemler katı, ama yurtdışında hak aramak zor.
Türkiye, Arjantin, Brezilya, Şili, Güney Afrika, Tanzanya, Zambiya… Bu saydıklarımızın ve sayamadığımız daha başka Güney Amerika ve Afrika ülkelerinin ortak bir özelliği var: Kanadalı madencilik şirketlerinin madencilik çalışmaları için tercih ettiği ülkeler bunlar.
Kanada Doğal Kaynaklar Bakanlığı’nın internet sitesinde yer alan açıklamaya göre Kanada “dünyadaki halka açık madencilik ve cevher arama şirketlerinin neredeyse yarısına ev sahipliği yapıyor.”
Biraz daha veriler konuşacak olursa en az 1423 Kanada şirketi 2022 yılında 98 yabancı ülkede 320.2 milyar dolar değerinde varlığa sahip olmuş. Yüzde 20.8 ile ABD en çok Kanadalı maden şirketine ev sahipliği yapan ülkelerin başında yer alırken onu yüzde 16.3 ile Şili, yüzde 7.4 ile Panama ve yüzde 5.6 Brezilya takip ediyor. Türkiye ise yüzde 24.3’lük “diğer” kısmında yer alıyor.
Bir ülkenin diğerine yatırım yapması elbette kötü bir şey değil, ama yatırımların nasıl yapıldığı önemli. Kanadalı şirketlerin uluslararası toplumdaki itibarı ise o kadar iyi sayılmaz. Çünkü yıllardır ülke dışındaki faaliyetlerinde hak ihlalleri yapmak, çevreye zarar vermek ve verdiği zararları soruşturma ya da önleme zahmetine girmemekle suçlanıyor.
Üstelik Kanadalı şirketlere yönelik şikayetler daha dün çıkmış şikayetler değil. Washington merkezli Amerikalılar Arası İnsan Hakları Komisyonu (IACHR) tam 10 yıl önce yayınladığı raporda “Kanadalı şirketlerin dokuz Latin Amerika ülkesinde yürüttüğü madencilik faaliyetleriyle buzulları yok ederek, su ve nehirleri kirleterek ve ormanları keserek ciddi çevresel etkilere neden olduğu” ve “insanları zorla yerinden ettiğini, toplulukları ikiye bölerek yoksullaştırdığını, yarattığı ekonomik faydalar konusunda yanlış vaatlerde bulunduğunu, insanların sağlığını tehlikeye attığını ve hileli bir şekilde mülk edindiğini” belirtmişti.
Eritre’de Kanadalı Nevsun Resources’a ait Bisha altın madenlerinde zorla çalıştırılan çok sayıda Eritrelinin davasını yürüten uluslararası insan hakları avukatı James Yap, Şubat 2023’te Dalhousie Üniversitesi Schulich Hukuk Fakültesi’nde Etik, Ahlak ve Hukuk dersi verdi. O derste yaptığı konuşmada şöyle dedi:
“Cevherleri ve diğer kaynakları yeryüzünden çıkarma işleminin üç özelliği vardır: Birincisi son derece karmaşık ve emek odaklı bir uğraşıdır. İkincisi dünya üzerinde yaşayanlar için büyük yıkıma neden olabilecek kapasitedir. Üçüncüsü ise kâr elde etmek isteyenler için muazzam zenginliğin kaynağı olabilir. Bu nedenlerden dolayı madencilik projeleri ciddi insan hakları ihlalleri iddialarıyla sonuçlanabilecek anlaşmazlıklara neden olabilir.
Kanada’da madencilik faaliyeti yürütüldüğünde ortaya ciddi anlaşmazlıklar ve tartışmalar çıkabilmektedir. Madenciliğin Kanada’da da birçok insan hakkı ihlalleri ve çevresel zarara neden olduğunu ve bunun yükünü yerlilerin çektiğini kabul ediyorum. Ancak göreceli olarak Kanada, en azından en kötü ihlalleri önlemede oldukça etkili güçlü yasalara ve kurumlara sahip.”
Kanada 2019 yılında madencilik, petrol, gaz ve hazır giyim sektörlerinde faaliyet gösteren şirketlerin iş uygulamalarında Birleşmiş Milletler ve OECD kılavuzlarının uygulanmasını izlemekle görevli Kanada Sorumlu İşletmeler Ombudsmanı (CORE) denen bir ofis kurdu. Bu ofise hak ihlalleri şikayet edilebiliyor ve özür ya da maddi tazminat dahil pek çok konuda tavsiyeler yapılabiliyor. Ofisin internet sitesinde yılın her bir çeyreğinde kaç şikayet kabul ettikleri ya da kaç soruşturma açtıkları yazıyor. Ama ne kadar etkili olduğu tartışmalı. Çünkü hak savunucuları, ofis hükümete bağlı olduğu için bağımsız soruşturma yapabilecek tam yetkiye sahip olmadığını söylüyor.
Bununla birlikte Kanada, madencilik şirketlerine yönelik yasalarını gitgide güçlendiriyor. Kanada’da Mart 2022’de şirketlerin yaptıkları ihlallerin soruşturmasında ifade ve belge talep etme yetkisine sahip komiserlik pozisyonu oluşturulması ve şirketleri, uygulamalarının insan hakları ihlallerine yol açmamasını sağlamadaki başarısızlıklarından sorumlu tutmayı amaçlayan yasa tasarılarını tartışmaya açtı. Haziran 2022’de ise çocuk işçiliğiyle üretilen malların ithal edilmesini yasaklayan bir yasa tasarısı meclisten geçti.
Ayrıa Kanada hükümeti 13 Haziran 2023’te Bill S-5 da denen “Daha Sağlıklı Bir Kanada İçin Çevrenin Korunmasının Güçlendirilmesi Yasası” için kraliyetten onay aldı. Yasa tasarısı, “Kanada’daki her bir bireyin sağlıklı çevre hakkına sahip olduğunu kabul eder” nitelikteydi.
Avukat Yap verdiği dersteki sözlerine “Maden şirketleri buldukları maden yatağında faaliyet gösterir. Çoğu zaman burası Kanada olmaz. Bazen yasaların çok daha zayıf olduğu ülkelere giderler. Bazen de madeni işletebilmek için acımasız ve baskıcı hükümetlerle çalışma ya da şiddetli çatışmaların yaşandığı bölgede kalma yoluna gidebilirler” diye devam ediyor.
İnsan hakları avukatlarının da bastırmasıyla Kanada, Kanadalı şirketlerin yurt dışındaki çalışmalarıyla bağlantı suiistimaller için yurt dışından dava açılmasını mümkün kıldı. Ancak şöyle bir sıkıntı var, bir Kanada mahkemesine dilekçe verip söz konusu şirketin yargılanmasını beklemek hem zaman alıcı hem de maliyetli bir durum. Avrupa hak ihlallerinin peşini bırakmayabilir ama konu istikrarın sallantıda olduğu, ekonomik krizin yaşandığı ya da her gün yeni bir skandal yaşandığı için gündemi hızlı değişen ülkeler olduğunda hesap sorma işi yıpratıcı olabiliyor. Ayrıca onca zahmetin sonunda hiçbir sonuç alamama ihtimali çok daha yüksek.
Mesela Guatemalalı protestocular kendi ülkelerindeki madende Kanadalı şirketin güvenlik görevlileri tarafından fiziksel şiddet gördükleri için Kanada’da dava açmaları sonucunda şirketten özür duyabilmişler, ama bununla kalmış. Hak savunucularına göre şimdiye kadar suiistimalden sorumlu tutulan Kanadalı şirket yok. 1997 yılından bu yana Kanadalı şirketler aleyhine yurtdışındaki operasyonları için suiistimaller nedeniyle yalnızca dokuz dava açılmış. Bunlardan ikisi karara bağlanmış, üçü reddedilmiş, üçü Ontario mahkemelerinde 10 yılı aşkın süre boyunca sürüncemede kalmış, biri ise yakın zamanda açılmış. Kim bilir ne zaman sonra sonuçlanacak…
Meksika’dan örnek verelim. Kanadalı Blackfire Exploration’a ait “Payback” barit madenine karşı çıkan toplumsal hareketin liderlerinden biri olan Mariano Abarca, 2009 yılında bizzat Mexico City’deki Kanada Büyükelçiliği’ne giderek şirketin silahlı çalışanlarının kendisine ve diğer protestoculara tehditler savurduğunu bildirmiş. Büyükelçiliğin buna cevabı ise daha sonra ortaya çıkan belgelerde öğrenildiğine göre Abarca’nın sözlerini ciddiye alıp harekete geçmek yerine yerel protestoları bastırmak, madenin üretime geçmesi için Meksikalı yetkililere arka çıkmak yönünde olmuş.
Abarca’ya ne oldu derseniz ailesinin restoranının önünde vurularak öldürülmüş. Bugüne kadar cinayetle ilgili düzgün bir soruşturma yürütülmediği gibi Kanada’nın Meksika’daki büyükelçiliği ile Blackfire arasındaki yakın bağları belgeleyen kanıtlara rağmen Abarca’nın ailesinin 2023 yılında Kanada Yüksek Mahkemesi’ne yaptığı temyiz başvurusu dahil, hiçbir şekilde soruşturma açılmadı.
Dolayısıyla Kanada’nın iş yapmayı gözüne kestirdiği ülkelerdeki vatandaşların elinde kendi hukuk sistemlerine güvenmekten ya da protestolar yoluyla hükümeti Kanadalı şirketlerle anlaşmaktan vazgeçirmekten başka bir şey kalmıyor. Hukuk yolu Panama’da daha çok yeni etkili oldu mesela.
Panama’daki eylemleri “iklim aktivistlerinin yaptığı eylemler” olarak hatırlamanız daha mümkün. Çünkü bu eylemler Türkiye dahil pek çok ülkede yankı buldu. Ancak sebebi hak mücadelesinden ziyade olaya bir cinayetin karışmasıydı. Panama’da maden anlaşmasına karşı yapılan eylemlerden biri yolu kapama eylemiydi. Ne var ki 77 yaşındaki Amerikalı bir avukat olan ve üniversite profesörlüğü yapan Kenneth Darlington iki protestocuyu vurarak öldürdü. Öldürmeden önce de “Protestolar bugün bitiyor” dediği biliniyor. Sosyal medyada Darlington’ı haklı bulanlar, hatta silahını çektiği fotoğrafı iklim aktivistlerinin eylemlerinin altına yorum olarak atanlar dahi oldu.
Eylemler o gün Darlington’ın dediği gibi bitmedi, devam etti ve sonunda kazanan protestocular oldu. Panama hükümetiyle Kanadalı First Quantum Minerals şirketi arasında Panama’daki bakır madenini en az 20 yıl daha işletmek için yapılan anlaşma, Panama’nın en yüksek düzeydeki mahkemesi tarafından geçen kasım anayasaya aykırı bulunarak feshedildi. Zaten kapatılmasa bile protestolar sayesinde şirket pazar payının yüzde 50’sinden fazlasını kaybetmiş ve madeni kapatmak zorunda kalmıştı.
Burada ilginç bir bilgi daha verelim. Panamalıların mücadele verdiği First Quantum Minerals şirketi, Rize’deki Çayeli Bakır’ın da 2013’ten beri sahibi konumunda. First Quantum Minerals Çayeli Bakır’ın hisselerini bir diğer Kanada şirketi Inmeet Mining’den aldıktan bir sene sonra Çayeli Bakır’ın operasyonlarını yürüttüğü Rize Madenli’de yolların yarıldığı, ev duvarlarının çatladığı yönünde haberler var. Bunun nedeninin ise Çayeli Bakır İşletmeleri’ne ait maden galerilerinin altından geçtiği iki mahallede dinamit patlatılmasıymış. Madenli sakinleri o zaman bu durumdan bölgedeki Çayeli Bakır’ı sorumlu tutarak sokağa dökülüp haklarını aramış, Çayeli Bakır yönetimi ise hasar gören evlerin tazmin edileceğini söylemiş.
Son yıllarda yeni bir kavram türedi: Derin deniz madenciliği. Adından da anlaşılacağı üzere derin denizlerde yeşil enerjiye geçiş için gerekli cevherler aranıyor. Peki bu sektörün öncülerinden biri hangi ülkeden dersiniz? Tabii ki Kanada’dan. Kanadalı madencilik şirketi Metals Company, 1 Ağustos 2023’te yatırımcılarına Pasifik Okyanusu’nun bir bölgesinde maden çıkarmak için başvuruda bulunmaya hazırlandığını söyledi. Şirket 2025 yılının sonuna kadar üretime başlamayı hedefliyor. Bu yöntemle karadaki çevresel risklerin en aza indirileceğini savunuyor şirket. Peki ya hakkında karada bildiklerimizden çok daha azını bildiğimiz derin denizler?
Derin deniz madenciliğinin bir faydası derin denizlerdeki engin çeşitliliğin daha sık keşfedilmesine vesile olması kuşkusuz. Geçen yıl binlerce yeni tür keşfedildi. Ama derin deniz madenciliği çalışmaları başladığında bu türlere ne olacak? Metals Company kullandığı robotik aracın nodüllerinin “mümkün olduğunca az” tortu bırakacak şekilde tasarlandığını söylese de, “yöntemlerinin sıfır sorun anlamına gelmediğinin” de altını çiziyor.
Erzincan’ın İliç ilçesindeki Çöpler Köyü’nde bulunan, büyük bir kısmı da Kanadalı SSR Mining’e ait altın madeninde kullanılan kimyasallardan siyanür nedeniyle 2020’de Fatma Tiftik adında birinin öldüğü ve sonrasında pek çok kuruluşun uyarılarına rağmen madenin faaliyetlerine devam ettiği göz önüne alınırsa “Sıfır sorun olmayacak demiyoruz” lafı pek güven verici sayılmaz.