Çevre Bakanı, büyük çevre faciasına neden gitmedi? ‘Hastaydım’ dedi ama günlerdir siyasi faaliyeti sürüyordu
Karadeniz Teknik Üniversinden bilim insanları facianın yaşandığı madendeki 'liç yığını'nın aşırı yüksek olduğunu tespit etti. Prof. Dr. Hakan Ersoy "Dünyada maksimum 150 metre olan liç yığını burada 257 metre” dedi.
Anagold Madencilik Sanayi ve Ticaret A.Ş.’nin altın üretimi yaptığı Erzincan’ın İliç ilçesindeki Çöpler Maden Sahası’nda çıkarılıp üst üste istiflenen ve koca bir dağa dönüşen siyanürlü toprak öyle kalamazdı, bir şey olacak, yer değiştirecekti.
Ya bütün bilimsel raporlarda tespit edilen altındaki fay hattı harekete geçtiğinde. Ya o fay hattına rağmen her gün patlatılan dinamitler tepeyi harekete geçirdiğinde. Ya da o tepe, üstüne yığılan ve giderek cıvıklaşan siyanürlü toprağı artık taşıyamaz olduğunda…
13 Şubat’ta kaydı nitekim o toprak yığını. Yaklaşık 10 milyon metreküp toprak 200 metrelik yamaçtan vadiye aktı tam bir kilometre boyunca. Dokuz işçi o geniş alana yayılan toprağın altında kaldı. Erzincan başta Erzurum, Sivas, Rize, Malatya, Giresin, Diyarbakır, Tokat ve Tunceli’nden gelen AFAD ekipleri oradaydı, ama bir şey yapamadılar. Sonra da çalışmayı durdurdular zaten yeni heyelan, kayma tehlikesi sebebiyle. Bekliyorlar. Onlar da bekliyor, toprak altındakilerin aileleri de.
Ama faciayla ilgili çok önemli bir şey yapıldı AFAD koordinasyonunda; Karadeniz Teknik Üniversitesi (KTÜ) Heyelan Uygulama ve Araştırma Merkezi’nden (UYGAR) bilim insanları Erzincan’a gitti, maden sahasında heyelanın nedenini belirlemek için inceleme yaptı. UYGAR Müdürü Prof. Dr. Arzu Fırat Ersoy ve beraberindeki akademisyenler Prof. Dr. Hakan Ersoy, Prof. Dr. Kerim Aydıner, Doç. Dr. Zekai Angın, Dr. Öğretim Üyesi Oğuz Sünnetci ve Öğretim Görevlisi Dr. Murat Karahan bir dizi ölçüm yaptılar LIDAR’la.
LIDAR (Light Detection and Ranging; veya Laser Imaging Detection and Ranging), Lazer darbeleriyle nesne veya yüzeyin uzaklığını anlamaya yarayan teknolojinin adı.
İnsansız hava araçlarıyla ölçümler yapıldı. Felaketin nedenini ortaya koymak için rapor hazırladı heyet ve korkulanı, olayla ilgili olarak iki gün önce tutuklanan altı kişiden birinin iki yıldır bildiğini söylediği şeyi doğruladı: ‘Liç yığını’nın, yani o siyanürlü tepenin yüksekliği kontrol edilebilir seviyenin iki kat üstündeydi.
UYGAR Yönetim Kurulu Üyesi Prof. Dr. Hakan Ersoy yapılan çalışma sonucunda hazırladıkları raporu, incelemenin detaylarını ve elde ettikleri sonuçları aktarırken çıktı bu gerçek ortaya.
Prof. Dr. Ersoy maden sahasında üç boyutlu ölçüm ve inceleme yaptıklarını söyledi ve “KTÜ olarak felaketin ardından araştırma yapmak üzere sahadaydık. Oraya gitmemizdeki ilk hedef heyelanın neden geliştiğini ortaya koymak ve bir daha bu tür felaketlerin meydana gelmemesi yönünde veri toplamaktı. Bunun için de rektörlüğümüzün merkezimize kazandırdığı LİDAR entegre insansız hava aracımızla üç boyutlu verilerin, sayısal analizlerin yer aldığı bir inceleme yaptık. Maden sahasında AFAD koordinasyonunda arazinin sayısal ve üç boyutlu modelini elde etmek için yaklaşık dört saatlik bir uçuş yaptık. En önemli amacımız elde ettiğimiz verileri kullanarak geriye dönük analizlerle heyelanın nedenlerine ulaşmaktı. Şu anda analizlerimiz devam ediyor. Nihai noktaya geldik, oluşturduğumuz raporu kamuoyu ile paylaşacağız” dedi.
Maden sahasında gözlemledikleri en önemli sorunun ‘liç yığını’ yüksekliği aşımı olduğuna dikkat çekti Prof. Dr. Ersoy “Oraya gittiğimizde farklı manzaralarla karşılaştık. Gördüğümüz en önemli sorunlardan biri ‘liç yığını’nın, yani cevher zenginleştirme, altının elde edilmesi için üzerinde çalışılan malzemenin yüksekliğiydi. Liç yığını nedir? Ocakta üretilen ve kırma eleme tesislerinde belli boyutlara getirilen malzeme altında geçirimsiz malzeme olan bir zemine seriliyor. Bunun üstüne damlama ya da benzeri yöntemle siyanür içeriği olan çözelti veriliyor. Bu çözelti cevherden sızarken altını da alıyor ve alttaki tabakadan altına ulaşılıyor. Bu işlem sürekli tekrarlanıyor ve yığınlar oluşuyor.
Biz ‘liç yığın’ıyla alakalı araştırma yaptık. Dünya literatürüne baktık; liç yığının maksimum 150 metreye ulaştığını gördük. Fakat burada kullandığımız insansız hava aracı ile 257 metreyi gördük. Yani taban kotuyla maksimum kot arasında 257 metre mesafe oluşmuş, bu inanılmaz bir rakam. Kanaatimizce bu yükseklik kontrol edilebilir seviyeden çıktı. Dünya literatüründe böyle bir liçe rastlamadık. Günümüzde demirden betondan 200 metreden yüksek bina bile inşa edilemezken sadece yığma şeklinde depolanan malzemenin 257 metre yükseklikte olması bizi ürküttü. Bir de orada 100 metrelik vadi yüksekliği var, yani orada 350 metrelik bir piramit oluşmuş. Orada hareketin hızlanmasının en büyük sebebi liç yüksekliğinin yanı sıra vadinin de yüksek olması. Felaketi büyüten de buydu.”
Patlatmalar nedeniyle ‘liç yığını’nın tekrarlı yüklere maruz kaldığını söyleyen Prof. Dr. Ersoy “UYGAR çalışma grubu olarak burada elde ettiğimiz en önemli sonuçlardan biri de yanlış yer seçimiydi. Maden Tetkik ve Arama Genel Müdürlüğü’nün (MTA) güncel fay haritasında maden sahasının 300-400 metre yakınından fay hattı geçtiği görülüyor. Yaşanan kazayı bu fay tetiklemedi ama tetikleyebilirdi. Bir de yığın ocak sahasına o kadar yakın ki ocakta meydana gelen patlatmalar nedeniyle ‘liç yığını’ tekrarlı yüklere maruz kaldı. Şu da önemli; görüntülerde buradaki malzemenin bir sıvı gibi aktığını gördük. Buradan yola çıkarak da ‘liç yığını’ndaki su içeriğinin normal standartlardan yüksek olduğunu düşünüyoruz. Özetle kontrol edilemeyen bir ‘liç yığını’nda su içeriğinin fazla olup üretim sahasındaki patlatmalara çok yakın bir noktada yığılması felaketi de beraberinde getirdi…”
Söylüyor işte Prof. Ersoy facianın sebebini. Başka ne desin…