İngiltere’de Başbakan Yardımcısı, memurlara kötü davrandı diye istifa etmek zorunda kaldı
Husilerin Filistin'e destek amacıyla kasımda başlattığı saldırılardan en ciddisi 18 Şubat'ta Belize bandıralı İngiliz gemisine düzenlenen saldırı oldu. 21 bin metrik ton gübre taşıyan gemi vurulmasından iki hafta sonra battı.
Yemen’deki Husilerin Kızıldeniz’de ticari, hatta askeri gemileri hedef aldığı saldırıları durdurmak amacıyla el ele veren ABD ve İngiltere’nin çabalarının caydırıcı olmaktan ziyade Husileri daha da cüretkar kıldığı her gün yeni bir olayla kanıtlanıyor. Bu kez de Husilerin saldırısından iki hafta sonra batan İngiliz gemisinden bahsedeceğiz.
Husiler 18 Şubat’ta Belize bandıralı, Yunanistan merkezli Fleet Group tarafından işletilen Rubymar adındaki İngiliz gemisine saldırırken iki gemisavar balistik füze kullanmıştı. İsrail’in Gazze işgali sona erene kadar Kızıldeniz’de gemileri hedef alacağını söyleyen Husilerin şimdiye kadarki en büyük saldırısı da bu olmuştu. Saldırıdan hemen sonra Suriye, Mısır, Hindistan ve Filipinler kökenli mürettebat gemiyi terk etmek zorunda kalmıştı. Mürettebatı Fransız bir şirketin işlettiği gemi Cibuti’ye kadar götürmüştü.
Olaydan iki hafta sonra ABD Merkez Komutanlığı (CENTCOM) sosyal medyadan yaptığı açıklamada Rubymar’ın battığını doğruladı. Açıklamada geminin cumartesi günü battığı belirtildi. En kritik sorun ise geminin 21 bin metrik tonluk gübre taşıması. Bu Kızıldeniz’de bir çevre felaketi yaratabilir.
Greenpeace bir amonyum nitrat sızıntısının mercan resiflerine, kıyıdaki mangrovlara ve deniz canlılarına ev sahipliği yapan deniz ekosistemleri üstünde büyük etkileri olabileceğini söyledi. Ürdün Üniversitesi Deniz Bilimleri bölümü profesörler ise denize çok miktarda gübre bırakılmasının alglerin aşırı büyümesini teşvik edici etkisi olacağını söylüyor. Alglerin çoğalması deniz ekolojisini çökertecek kadar çok oksijen tüketmesi anlamına geliyor.
Bu tehlike tüm bölgeyi etkileyebilir. Deniz güvenliği şirketi IR Consilium’un kurucusu Ian Ralby The Guardian’a verdiği demeçte çevresel tehlikenin en birinin Kızıldeniz’in dairesel su düzeninde yattığını söylüyor. Şöyle ki Kızıldeniz’de su kışın kuzeye yani Mısır’daki Süveyş Kanalı’na doğru, yazın ise Aden Körfezi’ne doğru hareket ediyor.
Rubymar’ın gübre yükünün Kızıldeniz’e verdiği zararı temizlemek Husilerin devam eden saldırıları nedeniyle daha da zor olacak. Denizcilik şirketlerine yapay zeka desteği veren Windward’ın CEO’su Ami Daniel Wall Street Journal’a verdiği demeçte “Füze tehdidi ortadayken kimse yardım etmeye yanaşmayacak” diyor.
İngiltere’nin dev petrol şirketi Shell petrol tankerleri vurulur da petrol sızıntısına neden olur endişesiyle bu su yolu üzerindeki tüm geçişlerini askıya almıştı.
Yıllardır Husilerle iç savaş halindeki Yemen hükümetinin Başbakanı Ahmed bin Mübarek gübre kargosunun batmasının yol açacağı çevre felaketinin “Yemen halkının ve gelecek nesillerin hayatını yıllar boyunca tehdit edeceğini” söyledi.
Tek sorun bu da değil. Batan gemi geçiş noktası olarak ticari gemilerin uğrak yeri olan Kızıldeniz’de battığı için diğer gemiler açısından sualtında da risk oluşturabilir. CENTCOM Rubymar’ın daha batmamışkenki halinin bile “çevre felaketi” yarattığını, çünkü gemiden 18 millik petrol sızıntısı olduğunu söylemişti. Ama gübrenin deniz dökülmesiyle felaketin daha da kötüleşeceği belirtilmişti.
Husilerin dışişleri sorumlusu Hüseyin El Ezzi X’ten yaptığı paylaşımda “Yemen daha fazla İngiliz gemisini batırmaya devam edecek. Karşıdan gelebilecek herhangi bir tepki yine İngiltere’nin faturasına eklenecek. İngiltere Yemen’e saldıran ve Gazze’de sivillere karşı işlenen suçların desteklenmesinde Amerika’ya ortak olan haydut devlettir” dedi.
ABD-İngiltere koalisyonunun açıklamasına göre Husiler kasımdan bu yana bölgede ticari gemilerine ve filolara 60’tan fazla saldırı düzenledi. Batılı koalisyon bu saldırıları uluslararası müdahale gerektiren “küresel ekonomiye tehdit oluşturucu eylemler” olarak nitelendirdi.
ABD Yemen’e düzenlenen saldırılarla yeni bir savaşı tetiklemek istemediğini, Husilerin Kızıldeniz’deki saldırı kapasitesini bozmaya çalıştığını söylüyor. Pentagon bu ayın başlarında ocak ayından beri aralarında gemisavar füzeler, insansız hava araçları, radarlar gibi silahlar olan 100’den fazla füze ve fırlatma sisteminin imha edildiğini açıklamıştı. Ancak bu saldırılar Husileri yolundan döndürmüş görünmüyor.
Biden yönetiminde bazı kişiler de saldırıların tek başına işe yaramadığını savunuyor. Bazı yetkililere göre Husilerin maliyeti düşük insansız hava araçlarını ve füzelerini milyonlarca dolarlık füzelerle vurmaya çalışmanın son derece pahalı ve hiç pratik olmayan bir yöntem olduğunu belirtiyor. Zorluk Husilerin ne kadar silaha sahip olduğunu bilmemekten de kaynaklanıyor. Biden yönetimi Husileri terör listesinden çıkardıktan sonra odağı Yemen’den kaydırdı; bu uzun süre yeterli istihbarat toplanmadığı anlamına geliyor.
CNN International’a konuşan pek çok yetkili ABD’nin Husi teçhizatının ne kadarını imha ettiğini değerlendirebilecek bir “ölçüte” sahip olmadığını ve ABD’nin askeri yaklaşımını değiştirip değiştirmeyeceğinin de belli olmadığını belirtiyor. Üst düzey bir savunma yetkilisi Husilerin “kendilerini şaşırtmaya devam ettiğini” belirterek “Nelere sahip oldukları konusunda hâlâ o kadar bilgi sahibi değiliz” diyor.
Pek çok analist çözümün Yemen’e ya da Husilere saldırmakta değil, sorunun kaynağına odaklanmakta olduğunu belirtiyor. Husiler saldırılarını İsrail Gazze’deki işgalini sonlandırdığında bırakacağını söylüyor. Ancak ABD şimdiye kadar İsrail’i ateşkese ikna edecek bir adım atmaktan kaçındı. Birleşmiş Milletler Güvenlik Konseyi’nde üçüncü kez ateşkesi veto eden ABD çarşamba günü Lahey’de İsrail’in Filistin topraklarını işgaliyle ilgili duruşmada “güvenliği” gerekçe göstererek İsrail’in işgalini aklamaya çalıştı.