The Last of Us izleyicilerine kötü haber: Bir ihtimal 2025
Platformlar yayınlarında ABD Başkanı Abraham Lincoln suikastının perde arkasını anlatan uyarlama 'Manhunt' önemli bir seçenek. 'Black Cake' zorlu bir yaşam mücadelesi dramı. BluTv'deki 'Such Brave Girls' iddialı bir kara komedi.
19. yüzyılın ortalarında, Amerika Birleşik Devletleri’nin güneyinde tarıma dayalı bir ekonomi sürmektedir. Bu ekonomi, dev pamuk, tütün ve şeker kamışı tarlalarıyla yürür. Tarlalar büyük çiftlik sahiplerine aittir ve bu çiftlikler için gereken işgücü Afrika’dan kaçırılıp getirilen kölelerle sağlanmaktadır. Ülkenin diğer bölgelerinde ise sanayi devrimi yaşanmakta ve kölelik yasaklanmaktadır.
Köleliği kaldırmaya söz vererek seçime katılan başkan adayı Abraham Lincoln seçimi kazanınca yedi Güney Eyaleti (Güney Karolina, Mississippi, Florida, Alabama, Teksas, Georgia ve Louisiana) yeni başkanın köleliği kaldıracağını düşünerek hemen ABD’den bağımsızlığını ilan edip Jefferson Davis’in başkanlığı altında Amerika Konfedere Devletleri adı altında yeni bir devlet kurar. Kısa bir süre sonra onlara dört eyalet (Virginia, Arkansas, Kuzey Karolina ve Tennessee) daha katılır. Bu eyaletler kendilerine konfederasyon adını vererek ülkenin geri kalan kısmı ile bir iç savaşa girer.
Her iki tarafın da büyük kayıplar verdiği iç savaş, dört yıl kadar sürdükten sonra, 9 Nisan 1865 tarihinde Güneyli ünlü komutan Robert Edward Lee’nin teslim olması ile sona erer. Ne yazık ki bu zaferden sadece beş gün sonra Abraham Lincoln, Ford Tiyatrosu’nda bir suikasta uğrayıp hayatını kaybeder.
Dizimiz tam da burada başlıyor ve bize Lincoln’ün öldürülmesinden sonra, katilin yakalanmasına kadar geçen 12 günü anlatıyor. Dizi, James L. Swanson’ın aynı isimli kitabından uyarlanmış. ‘Manhunt’ın yaratıcısı Monica Beletsky kitaba olabildiğince sadık kalmış olmasına rağmen diziyi izleyen pek çok kişi dizinin hayal ürünü olduğunu zannediyor. Bunun çok anlaşılır bir sebebi var; 14 Nisan 1865 gecesi yaşananlara bugünden bakıldığında karşımıza çıkan ihmaller zinciri insana hiç inandırıcı gelmiyor.
İlk olarak aynı gün, hatta suikastten sadece birkaç saat önce İçişleri Bakanı William Seward’ın evine de bir saldırı oluyor ve Seward ağır yaralanıyor. Sanırım iletişim olanakları son derece kısıtlı olduğu için bu durumu başkana bildirmiyorlar bile… Tiyatroda ‘Amerikalı Kuzenimiz’ isimli oyunu izleyen Lincoln’ün sadece bir koruması var o da başkan ve eşi bir locada oyunu izlerken onların yanında durmak yerine aşağıdaki barda içki içiyor.
Bütün bunlar yetmezmiş gibi Abraham Lincoln’u öldüren kişi bir haydut ya da katil değil, bir aktör. O gece tiyatronun oynandığı yerdeki kumpanyanın bir üyesi olan aktör John Wilkes Booth, elini kolunu sallaya sallaya Lincoln’lerin locasına girip Amerikan başkanını ensesinden vuruyor ve ardından locadan sahneye atlıyor. Bir salon dolusu izleyicinin önünde sahneden “Güney’in intikamı alındı” diye bağırıp arka kapıda bekleyen atına atlayıp kaçıyor. Böylesi bir basiretsizliği, ihmalkarlığı insanın hakikaten aklı almıyor.
Bütün bunlar bir spoiler değil çünkü dizi bize kaçak katil Booth yakalanana kadar geçen 12 günü anlatıyor. Booth’u yakalama işiyle aynı zamanda Lincoln’ün en yakın arkadaşı olan Edwin Stanton ilgileniyor. Sık sık geri dönüşlerle geçmişe dönen ‘Manhunt’ seyirciye iki adamın dostluğunu, dönemin siyasi gelişmelerini, iç savaşın nedenlerini-sonuçlarını ve Amerikadaki köleliğin tarihçesini de anlatıyor.
Son derece iyi aktörlerden oluşan kastı ve güçlü hikayesi ile ‘Manhunt’ı özellikle tarih meraklılarına tavsiye ederim. Diziyi Apple TV+’ta izleyebilirsiniz.
Oyun uyarlamaları, bilim kurgular ve cinayet hikayeleri arasında, bir derdi olan, güzel bir drama bulabilmek neredeyse imkansız hale geldi. Disney+’ın yavaş gelişen, öyküsünü sakince anlatan draması böyle bir arayışta olanların imdadına yetişiyor.
Dizinin yapımcısı dünyaca ünlü talk şov sunucusu Oprah Winfrey. Kadın hakları, özellikle de azınlık kadınların hakları konusuna çok önem veren Oprah’ın ana hikayesi bir aile dramasını olsa da altta yatan özgürlük, eşitlik ve kadın hakları gibi temaları son derece güçlü bir şekilde ele alan bu hikayenin dizi olarak ekrana gelmesi için çaba göstermiş olmasına şaşırmamak gerek.
‘Black Cake’, Charmaine Wilkerson’un aynı adlı romanından ekrana uyarlanmış. Dizinin senaryo uyarlaması ‘The Handmaid’s Tale’ ile adını duyuran Marissa Jo Cerrar’a ait. Kitabın sloganı şöyle: “Neyi miras alacağımızı seçemeyiz, peki kim olacağımızı seçebilir miyiz?”
California’da yaşayan siyahı bir kadın olan Eleanor (Chipo Chung), ilerleyen yaşına rağmen hala sörf yapmaktadır. Bir sörf kazası geçirip kafasını çarptıktan sonra kaldırıldığı hastanede beyninde bir tümör olduğunu öğrenir bu teşhisten bir sene sonra da hayatını kaybeder.
Eleanor’un iki çocuğu Byron (Ashley Thomas) ve Benny Bennett (Adrienne Warren)uzun bir süredir birbirleriyle konuşmamaktadırlar. Annelerinin ölümü üzerine vasiyeti için avukatın bürosunda bir araya gelen iki kardeşi büyük bir sürpriz beklemektedir. Eleanor onlara içinde gerçek hayat hikayesini anlattığı bir ses kaydı olan bir flaş bellek ve ailesinin geleneksel tarifi ile hazırlanmış bir siyah pasta bırakmıştır.
Çocuklarının ilk önce ses kaydını dinleyip daha sonra da birlikte pastayı yemelerini ister. Çocuklar ses kaydını dinlerken annelerinin olduğunu zannettikleri kişi olmadığını, bir yetimhanede büyümediğini, gerçek adının Covey olduğunu ve Karayiplerden geldiğini öğrenirler. Çinli bir baba ve Karayipli bir annenin melez kızı olan Covey, başına gelen tatsız olaylar ve bir cinayetle suçlanmasının ardından Jamaika’dan kaçmış, sırlar, ihanetler ve trajedilerle dolu bir hayat yaşamıştır.
Cesur ve dik başlı bir kadının olağan dışı yaşam mücadelesini anlatırken, yas, sevgi, aile, ırkçılık gibi önemli kavramları ele alan bu güçlü dramayı, yüzeysel şeylerden sıyrılıp insan olmak ile ilgili biraz daha fazla düşündüren daha derin işler izlemek isteyen seyirciye tavsiye ediyorum.
İngiliz komedyen, oyuncu ve yazar Kat Sadler hayatı boyunca depresyon ve ruhsal sorunlarla boğuşmuş bir kadın fakat Kat’ın psikolojik sorunları özellikle pandemi ile birlikte doruk noktasına çıkmış ve genç kadın tam iki kere intihar girişiminde bulunmuş.
Yaşadıklarını kızkardeşi Lizzie Davidson ile paylaştığında Lizzie de ona kimsenin bilmediği 20 bin poundluk bir borcu olduğunu itiraf etmiş ve kahkahalara boğulmuşlar. Kat, başlarına gelen bu trajedilerden ilham alarak bir kara komedi dizi senaryosu yazmış. İki kızkardeş dizinin başrollerinde de kendileri yer almışlar. Kadınlar tarafından yazılmış, kadınlarla dolu bir kasta sahip olan ‘Such Brave Girls’ dizisi böyle ortaya çıkmış.
Altı bölümlük bir mini dizi olan ‘Such Brave Girls’, anne Deb ve iki kızı Josie ile Billie’nin, evin narsist babasının onları terk ettikten sonra hayatlarını yeniden kurma çabasını anlatıyor. Çok da doğru kararlar almayı beceremeyen kadınlar içine girdikleri çıkmazlardan kurtulabilmek için yine yanlış kişilere güveniyorlar.
Gözünü budaktan sakınmayan bu sivri kara komediyi BluTv’de izleyebilirsiniz.