İsrail’e Türkiye’den jet yakıtı gönderildiğini gösteren liste tartışma yarattı
Cumhurbaşkanı Erdoğan Irak dönüşü gazetecilerin sorularını yanıtladı. Erdoğan dış politikaya dair değerlendirmelerinde Irak'tan beklentinin PKK'yı terör örgütü ilan etmesi olduğunu söyledi.
Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan 13 yılın ardından ziyaret ettiği Irak dönüşü uçakta yanında götürdüğü gazetecilerin sorularını yanıtladı. Yıllar sonra gerçekleşen görüşmeye dair değerlendirmelerde bulunan Erdoğan “Beklentimiz PKK’nın resmen terör örgütü ilan edilmesidir” dedi. Cumhurbaşkanı Erdoğan “Irak ile operasyon olur mu?” sorusuna da “Tehdidin ortadan kaldırılması Irak’ın da çıkarınadır” dedi. Erdoğan’ın uçakta iç politikaya dair değerlendirmelerine ilişkin haberimiz burada, ekonomiyle ilgili sözleri ise burada.
Erdoğan’a geçenlerde bizim de gündeme getirdiğimiz “Hamas üyeleri Türkiye’ye gelecek mi?” sorusu da soruldu. Erdoğan Hamas’ın nerede olduğunun önemi olmadığı cevabını verdi. Bu genel değerlendirmenin ardından Irak’tan Gazze’ye, Azerbaycan’dan Ermenistan’a geniş kapsamlı dış politika değerlendirmelerine yakından bakalım.
Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın dış politikalarını derlediğimiz bu haberin yanı sıra gündeme ilişkin açıklamalarının da olduğu bir haberimiz var. Erdoğan’ın CHP lideri Özel’in randevu açıklamasını değerlendiği ve yeni anayasa konusunda da “CHP’nin bu değişime destek verebileceği düşüncesinde ve inancındayım” dediği haberimiz için tıklayınız.
Cumhurbaşkanı Erdoğan Irak’a yaptığı resmi ziyarette Cumhurbaşkanı Sayın Abdullatif Reşit ve Irak Başbakanı Sudani ile yapılan görüşmelerde son dönemde ivme kazanan ikili ilişkilerin ele alındığını ifade etti. Özellikle terörle mücadele, ticaret, ulaştırma, enerji ve iklim değişikliğinin etkileri gibi başlıklarda atılabilecek adımları değerlendirdiklerinin altını çizen Cumhurbaşkanı Erdoğan “PKK’nın resmen terör örgütü ilan edilerek Irak’taki mevcudiyetinin sonlandırılması yönündeki beklentimizi bir kez daha vurguladık” dedi. Kalkınma Yolu Projesi’ne ilişkin de önemli mesajlar veren Cumhurbaşkanı Erdoğan “İmzaladığımız dörtlü mutabakat muhtırasıyla bu konuda kritik bir eşiği daha aşmış bulunuyoruz. Ayrıca akdedilen 27 anlaşma ve mutabakat zaptlarıyla ilişkilerimizin ahdi zeminini güçlendirdik. Stratejik çerçeveye ilişkin mutabakat muhtırası özellikle münasebetlerimizin gidişatına yön verecektir. Böylece ilişkilerimize kurumsal, yapıcı ve sonuç üreten bir hüviyet kazandırmaya yönelik de tarihi bir adım attık” dedi. Irak Kürt Bölgesel Yönetimi liderleriyle de verimli görüşmeler yaptıklarını söyleyen Cumhurbaşkanı Erdoğan “Türkiye ile Irak Kürt Bölgesi arasındaki samimi dostluğu böylece bir kez daha yakından görme fırsatı bulduk. Irak Kürt bölgesel yönetimiyle tesis ettiğimiz iş birliğimizi ilerletme yönündeki irademiz bakidir” diye konuştu.
“PKK tehdidine karşı atabileceğimiz adımları ele aldık. Terörle mücadelede elde edeceğimiz kalıcı başarıların bölgemizin güvenliği için kritik önemde olduğunu teyit ettik” diye konuşan Erdoğan “Enerji, ulaştırma, ticaret ve yatırımlar başta olmak üzere, ekonomik ilişkilerimizi kapsamlı bir şekilde değerlendirdik. Görüşmelerimizde Gazze başta olmak üzere Filistin’de yaşanan insanlık dramını da konuştuk. İsrail mezaliminin bölgemiz ve Irak üzerindeki menfi yansımalarına karşı Irak’ın güvenliğine ve istikrarına verdiğimiz önemi dile getirdik. Irak’la hem ikili hem bölgesel düzeyde artan iş birliğimizin tüm bölgenin huzuruna ve istikrarına katkı sağlayacağına inanıyorum” açıklamasında bulundu.
SORU: Irak’la terörle mücadele konusunda ‘Bu yaz itibariyle Irak sınırında terörün çözüleceğini’ söylemiştiniz. Irak ile bir ortak operasyon mu söz konusu? Yoksa bu operasyonu Türkiye kendi başına mı yapacak? Bu konu Irak’taki temaslarınızda gündeme geldi mi? Süreç nasıl işleyecek?
CEVAP: Irak’ta da Suriye’de de terör bataklığı sadece bizim çalışmamızla değil, buradaki her iki ülke yönetiminin müşterek gayretleriyle kurutulacaktır. Bunun yanında biz bütün terör örgütleriyle ayrımsız bir şekilde aralıksız mücadelemizi sürdürüyoruz. Özellikle Irak ve Suriye’de yuvalanmış PKK/PYD/YPG ile ilgili mücadelemiz uzun yıllardır bildiğiniz gibi kapsamlı bir şekilde sürüyor. Bundan sonra da yine aynı kararlılıkla bu devam edecek. Gerek yurt içinde gerek sınırlarımızın hemen ötesinde, uluslararası hukukun içinde ve komşularımızın toprak bütünlüğü noktasındaki hukukuna da saygılı olarak bu mücadele devam edecektir. Gönül ister ki komşularımız topraklarından bize yönelen tehditler karşısında gereken tavrı kendileri koysun ve müşterek olarak bu mücadeleyi sürdürelim. PKK/PYD/YPG terör örgütü Irak’ın da istikrarına, kalkınmasına, huzuruna bir tehdittir. Bu tehdidin ortadan kaldırılması Irak’ın da çıkarınadır. Ben inanıyorum ki bu gerçeği görüyorlar ve artık bu pürüzün yok edilmesi için irade ortaya koyacaklardır. Irak’ın kalkınma vizyonunun, uluslararası yatırımların güvenliği için bu terör çukurlarının dümdüz edilmesi ve Irak için öngörülebilir yarınların inşa edilmesi şarttır. Biz terörü öyle ya da böyle yok edeceğiz. Biz bu konuda kararlıyız. Terörle ve terör örgütleriyle birlikte yol yürüyenlere, terör örgütlerini maşa olarak kullananlara meydanı asla bırakmayacağız.
SORU: Su meselesi iki ülke arasındaki önemli konulardan biri. Irak’ın Fırat ve Dicle Nehirlerinden akıtılan su miktarı konusunda önemli bir beklentisi vardı. Su konusunda iki tarafı bir araya getirecek iş birliği ya da anlaşma olabilir mi?
CEVAP: Burada kaynakların su konusunda akılcı kullanılması gereği söz konusu. Irak’ın su konusunda bizden talepleri bulunuyor. Bu noktada yapılması gereken dünyanın değişen iklim şartlarına uygun yeni planlar, programlar ortaya koymak ve suyun sürdürülebilir kullanımını temin etmektir. Akıldan çıkartmamak gerekir ki bizim de en az onlar kadar su konusunda sıkıntımız bulunuyor. Türkiye de su zengini değil ve su stresi yaşayan ülkeler kategorisinde. Yani, kısa süre içerisinde planlamalarımızı hayata geçiremezsek biz de su temini konusunda sorun yaşayabiliriz. Dolayısıyla temkinli adım atmamız gerekiyor. Bu doğrultuda yapılacak değerlendirmelerle bir ortak noktada buluşmak mümkün olabilir. Teknik meseleler ayrıntılı incelenmeden, geleceğe yönelik senaryolar oluşturmadan ‘yaptık oldu’ mantığıyla bunlar halledebilecek konular değildir. Türkiye bu konularda duygusal değil, akılcı, uzlaşmacı ve çözüm odaklı bir yaklaşım tarzını benimsemektedir ve buna devam edeceğiz. Yapacağımız iyi niyetle ve yapıcı bir yaklaşımla diyaloğu sürdürmek, ortak projeleri hayata geçirmek ve ortak sorunumuza müşterek çözümler üretmektir. Çünkü su çatışma aracı değil, müşterek çıkarlarımıza hizmet edecek bir işbirliği alanı.
SORU: Gazze’de İsrail tarafından yapılan bir soykırım var. Gazze’de kalıcı ateşkesin sağlanması için çalışmalar da bulunuyor. Türkiye olarak çok yoğun diplomasi trafiği yürütüyoruz. Son olarak Hamas lideriyle görüştünüz. Ayrıca birçok liderle de temaslarınız oldu. Kalıcı ateşkesin sağlanması için ümidiniz var mı? Irak’la görüşmeleri nasıl değerlendirirsiniz?
CEVAP: Gazze meselesine 7 Ekim öncesinin perspektifiyle bakarsak hata ederiz. Çok daha hassas olmamız gerekiyor. İsrail’in eşi benzeri görülmemiş katliamlara imza atması ve Gazze’yi yok etmek üzere harekete geçmesi, bu konudaki yaklaşım biçimlerini değiştirmesi lazım. Gazze’nin İsrail tarafından ele geçirilmesi, başka işgallerin de kapısını aralar. Gazze’nin, İsrailli hırsız teröristlerin yerleşimine açılması İsrail’i daha saldırgan, daha pervasız yapar. Buna da bizim müsaade etmemiz söz konusu olamaz. Dolayısıyla atmamız gereken adımlar var. İsrail’in bu şımarık, cani tavırları karşısında bizler de Birleşmiş Milletler Genel Sekreterliği’ni devreye sokma, onlarla müşterek bazı adımları atma gayreti içinde olacağız. İslam dünyası bu soykırımlara varan katliamlar zincirinin oluşturduğu titremeyle kendine gelmezse, reflekslerini tamamen kaybetme tehlikesiyle yüzleşir. Onun için de bizim burada sessiz kalmamız mümkün değildir. Bütün sinir uçları nerede ise onları harekete geçirmemiz şarttır. Gazze konusu şu anda İslam dünyasının en önemli meselesidir. İslam dünyasının odaklanması, çözüm için akıl yürütmesi, gerçekçi ve etkili politikalar üretmesi gereken yer Gazze’dir. Hem Hamaslı yetkilerle hem birçok ülkenin liderleri ile bu konuları görüşmeye devam edeceğiz. Birinci gündem başlığımız bu konudur ve çözüm için elimizden gelenin fazlasını yapmayı sürdüreceğiz. Herkes bu konuyu görmezden gelebilir, unutabilir ama bizim öyle bir yaklaşımımız olamaz.
SORU: HAMAS Siyasi Büro Lideri İsmail Haniye Filistinlilerin sizin İsrail yönetimine karşı söylediğiniz “one minute” ve “işgalci İsrail” değerlendirmenize aşık olduğunu söyledi. Bu konudaki duygularınızı alabilir miyiz?
Cevap: Sayın Haniye ile gerçekten çok samimi bir görüşme gerçekleştirdik. Sayın Haniye’yi İsrail’e karşı mücadelede kararlılık içerisinde gördüm. Bu samimi görüşmede gönülden gönüle uzanan bu bağın, Filistin’deki karşılığını hissettik. Filistinli kardeşlerimizle biz et-tırnak gibiyiz. Onların canı yanıyor ve kimse zannetmesin ki biz rahat uyuyoruz. Bizi Gazze’deki, Nablus’taki, Kudüs’teki, Beytüllahim’deki, Ramallah’taki ve diğer tüm Filistin şehirlerindeki kardeşlerimizle ayrı bir yere koymaya kalkanlar büyük bir hezeyan içindedir. Onlar bizi bilir, biz onları biliriz. Bunu bundan önce de Birleşmiş Milletler Genel Kurulu’nda ve bunun dışında yaptığımız bütün açıklamalarımızda çok açık, net zaten ortaya koyduk. Bundan sonra da yine aynı şekilde biz bu tavrımızı sergilemeye devam edeceğiz. Biz hiçbir zaman Hamaslılar dahil Filistinli kardeşlerimizi kendi başlarına bırakmayız. Bunun için şu ana kadar Gazze’ye 45 bin ton civarında yardım gönderdik. Bu yardımlar hala devam ediyor ve edecek. Bunun yanında Ankara ve İstanbul’daki hastanelerimizde şu anda yaralıları tedavi ediyoruz. Sahra hastanesi noktasında attığımız adımlarla biz bu kardeşlerimizin yanında olmaya devam edeceğiz. Bizim öykümüz Filistin Davası’ndan ayrı yazılamaz. Ne mutlu ki, Filistin Davası’nın büyük öyküsünde de bizim bir yerimiz vardır. Bunu Filistinli kardeşlerimiz tarafından bize yönelik söylenen naif sözlerden, oradaki çileli anaların ve yavruların dualarından anlıyoruz. Onların sevgisine, onların yüce gönüllülüğüne layık olabilirsek ne mutlu bize. Şairin deyimiyle insanlık için vakit daralıyor. Daralan vakitlerde Filistin için daha çok koşturmalı, yaslı yürekleri ferahlatacak, bebeklerin acı dolu çığlıklarını dindirecek bir gelecek için çalışmalıyız.
SORU: Sayın Cumhurbaşkanım Katar’daki Hamas üyelerine yönelik ciddi baskılar olduğuna, Hamas yönetiminin oradan ayrılmasına yönelik iddialar var. Türkiye’ye gelmeleri mümkün olabilir mi? Sizden bir talepte bulunuldu mu?
CEVAP: Önemli olan Hamas liderlerinin nerede olduğu değil, Gazze’deki durumdur. Bu söylediğiniz konuyla ilgili olarak Katar’daki konumlarının ne olacağı hususunda doğrusu bana böyle bir bilgi gelmedi. Fakat Katar Emiri Sayın Şeyh Temim’in, bu kardeşlerimizle ilgili, onların Katar’daki pozisyonunu yok farz edecek bir adımı atacağına dair bir şey duymadım. Böyle bir adım atacağını da düşünmüyorum. Onlara karşı olan samimiyeti, onlara karşı olan tavrı, her zaman ailenin bir ferdi gibidir. Bundan sonraki süreçte de yine onlara karşı bu tavrın değişeceğine asla ihtimal vermiyorum.
SORU: İsrail, Gazze’de kadın, çoluk, çocuk demeden katliam yapmaya devam ediyor. Aynı zamanda gerçekleri dünyaya duyurmak için görevini ifa eden gazeteci meslektaşlarımız da bundan fazlasıyla etkileniyor. En son TRT Arabi ekibine bir saldırı olmuştu, 7 Ekim’den itibaren İsrail tarafından yaklaşık 140 gazeteci şehit edildi. Bununla ilgili düşüncelerinizi alabilir miyiz?
CEVAP: İsrail’in gerçeklerden rahatsızlığının somut kanıtı, özellikle yazılı, görsel medya mensuplarına yönelik bu saldırılarıdır. İsrail katliamlarının izlerini silmek, soykırım delillerini karartmak için bu saldırıları gerçekleştiriyor. Demokrasinden, insan haklarından, hürriyetlerden dem vuranlar bu tabloyu iyi analiz etmelidir. Yüzlerce basın mensubunun bu şekilde öldürülmesi dünyanın bu saldırılara karşı, bu zulme karşı sessiz kalması anlaşılır değildir. TRT mensubu kardeşimizin ağır yaralanmış olması da gerçekten bizler için ayrı bir üzüntüyü beraberinde getiriyor. Rabbim sağlık, sıhhat, afiyet lütfetsin inşallah. Onlar ne yaparlarsa yapsınlar Uluslararası Adalet Divanı önüne biz İsrail’in işlediği suçlara dair bütün belgeleri koyduk, koymaya devam edeceğiz. Biz gerçeği ortaya koymaya, İsrail’in cinayetlerini dillendirmeye devam edeceğiz. Şunu bilelim ki, zamanın Hitler’i Netanyahu ve suç ortakları hesap vermekten kaçamayacak. O ne kadar kaçarsa kaçsın, biz de o denli onu takip edeceğiz. Bir gün mutlaka adalet, masumların ve mazlumların hesabını onlardan soracak. Adalet sormazsa tarih soracak.
SORU: Ermenistan Başbakanı Nikol Paşinyan geçtiğimiz günlerde, 1915 olaylarından bahsederken “soykırım” ifadesini kullanmaktan çekindi. “Büyük felaket” demekle yetindi. Bu kendisini iktidara taşıyan seçmenin bölgede bir normalleşme talebinin yansıması olarak yorumlandı. Aynı Paşinyan, Ağrı Dağı’nın Türkiye sınırları içerisinde olduğunu söyleyerek devlet armasında yer almasını da eleştirmişti. Siz, barıştan yanaymış gibi görünen bu tavır hakkında ne düşünüyorsunuz? Türkiye’nin, Azerbaycan’la, Türkistan’la Kafkasya’daki o büyük kalkınma projelerinde, barıştan yana tavır devam ettiği takdirde, bu projelere Ermenistan’ın da dahil olması ihtimali mümkün olabilir mi efendim?
CEVAP: Artık bölgede yeni bir düzen kuruluyor. Dayanaksız ezberlerin bir kenara bırakılma vakti geldi ve geçiyor. Zamanın gerçekleriyle hareket etmek, gerçeklikle bağı olmayan uydurma tarihi öykülerle hareket etmekten her zaman daha iyidir. Şu anda bunu Paşinyan da anlamış durumda. Tarihsel süreçte neyin ne olup bittiğini öncelikle tarihçiler ele alır. Bu konuda en başından beri çok açık davrandık ve arşivlerimizi açabileceğimizi söyledik ve açtık. Şimdi gerçekçi bir zeminde yeni bir yol haritaları oluşturma zamanıdır. Umarım Ermenistan, diasporanın kendilerini esir ettiği karanlıktan kurtulup, aydınlık yarınlar için yeni başlangıçlar yapma yolunu seçer. Fırsat kapıları sonsuza kadar açık kalmaz. Onu açık kaldığı süre içerisinde iyi değerlendirmek lazım. Sadece diaspora değil, birçok kışkırtıcı bu süreçte Ermenistan’ı, sizlerin de takip ettiğiniz gibi, etkileme gayreti içerisinde. Bunların farkındayız. Zaman zaman da bizler de uyarılarımızı yaptık. Umarım Ermenistan doğru yolu tercih eder ve yeni bir dönem başlar.