AYM’nin kararı kriz çıkarmıştı: Can Atalay için ikinci başvuru
AYM kararına rağmen tahliye edilmeyen Can Atalay için Meclis Başkanı Numan Kurtulmuş, "AYM’nin bize yazdığı bir metin yok. Hangi kararını okutacağız?" dedi. AYM kararlarının TBMM tarafından nasıl uygulanacağına dair belirsizliği ifade etti.
Gezi davasında tutuklanan ve Silivri Cezaevi’nde kalan Can Atalay Türkiye İşçi Partisi’nden (TİP) Hatay Milletvekili seçildi. Ancak Atalay’ın vekilliği AYM’nin hak ihlali kararına rağmen düşürüldü.
Anayasa Mahkemesi (AYM), 1 Ağustos’ta Resmi Gazete’de yayımlanan gerekçeli kararında Can Atalay’ın milletvekilliğinin düşürülmesinin “yok hükmünde” olduğunu tespit etti. Yargıtay 3. Ceza Dairesi’nin Atalay’la ilgili kararının hukuki değerden yoksun olduğuna karar verildi.
CHP, DEM Parti, Saadet Partisi, TİP, DEVA Partisi, Demokrat Parti ve Emek Partisi’nden oluşan muhalefet partilerinin yaptığı başvuruyla TBMM Başkanı Numan Kurtulmuş, tutuklu Can Atalay için 16 Ağustos Cuma günü Meclis’i olağanüstü toplantıya çağırdı.
Muhalefet partileri ve AK Parti grubu Meclis’te hazır bulunurken, MHP toplantıya katılmadı. AK Partili Alpay Özalan’ın, TİP’li Ahmet Şık’a saldırmasıyla çıkan kavganın gölgesinde yapılan oylama sonucunda, Can Atalay ile ilgili genel görüşme açılması, AK Partili milletvekillerinin oylarıyla reddedildi. CHP, Can Atalay konusunda TBMM’yi yeniden olağanüstü toplantıya çağıracağını açıkladı.
Türkiye’de derin bir yargı tartışmasına yol açan konuyla ilgili TBMM Başkanı Numan Kurtulmuş’tan açıklama geldi.
Can Atalay oturumunu CHP’li Meclis başkanvekili Gülizar Biçer Karaca’nın yönetmesi gerektiğiyle ilgili sözlere yanıt veren Kurtulmuş, “Meclisi yönetme sırası Bekir Bozdağdaydı. Meclis kapanırken son oturumu yöneten Celal Adandı, ondan sonra Bekir Bozdağ geldi, zaten sıra Gülizar Hanımda olsa Gülizar Hanım yönetecekti bu bir. İkincisi toplantı olağanüstü toplantı olduğu için, teamül gereği meclis başkanı istediğini görevlendirebilir. Son oturum Celal Adan ile bittiği için ondan sonraki sıra Bekir Beydedir. Yanlış bir bilgi günlerce konuşuldu” dedi.
CHP’nin ikinci oturum çağrısının kendisine ulaşmadığını belirten Kurtulmuş, “Herhangi bir şekilde benim önüme gelen olağanüstü toplantı talebi yoktur. Enis Berberoğlu ve Gergerlioğlu davaları, geçtiğimiz dönemlerde olan davalar. Birisinde 14. Ceza Mahkemesi ötekinde Kocaeli Ağır Ceza Mahkemesi, onların verdiği hapis cezası Yargıtay tarafından onanmış, sonra Mecliste okunmuş, milletvekillikleri düşürülmüş, ondan sonra Anayasa Mahkemesine gitmişler, mahkeme demiş ki bu bir hak ihlalidir , yerel mahkemeye göndermiş, yerel mahkeme demiş ki tamam bu hak ihlalidir. Mahkeme kararı Mecliste okunmuş ve tekrar milletvekilliklerine kavuşmuşlar. Burada meselenin ilk kısmında mahkeme kararını vermiş, bakın şu haksızlığı kimsenin yapmaması lazım, tekrar Anayasa Mahkemesine gidilir ve Anayasa Mahkemesinde ikinci bir şekilde hak ihlali kararı gelirse diye mahkemenin kararı bize Yargıtay tarafından gelmiş olmasına rağmen biz bir müddet Anayasa Mahkemesinin vereceği ikinci kararı bekledik ki iki işlem yapılmamış olsun diye. Ama yerel mahkeme kendi kararında diretti ve biz anayasanın ilgili hükmü gereğince bize gelen kesinleşmiş yargı kararını okumak durumundaydık ve onu okuduk böylece milletvekilliği sonlanmış oldu” diye konuştu.
Anayasa Mahkemesi’nden TBMM’ye bir yazı gelmediğinin altını çizen Kurtulmuş, “Şimdi iki tane Anayasa Mahkemesi kararı ile ilgili evrak var. Biri verdiği karar, birkaç ay evvel verdiği karar, orada diyor ki zaten zımni olarak Anayasanın 84. maddesinin 2. fıkrasından dolayı milletvekilliği düşürülenler için ben Anayasa Mahkemesi olarak karar veremem. Yani Anayasa Mahkemesinin yetkisi altında değildir. Burada hukuk bir takım prosedürler içerisinde yürüyor. Bizim prosedürlerimizde Anayasa Mahkemesinin bize yazdığı bir metin yok. Dolayısıyla biz Anayasa Mahkemesinin hangi kararını okutacağız” dedi.
Krizi Yargıtay ile Anayasa Mahkemesi arasındaki içtihat farklılığı olarak tanımlayan Kurtulmuş şunları söyledi:
“Sonuçta TBMM açısından sonlanmış bir süreç var. TBMM isterse yüksek yargı kurumlarının fonksiyonlarını bile değiştirebilir. Anayasa değişikliği yapar, yasamanın böyle bir gücü var. Ama yasamanın bir mahkeme kararını değiştirme gücü yok.”