Kuntz: A milli takım seviyesinde baskı her maçta her olur…
Türkiye’de 6-14 yaş aralığında okullaşma oranı 2023 itibariyle yüzde 98.8’e ulaştı. Ancak 18-24 yaş aralığında ne eğitimde ne de istihdamda olan gençlerin oranı yüzde 31.1. OECD ortalaması ise yüzde 13.7. Kadınlar da büyük risk grubunu oluşturuyor.
Türkiye’nin eğitim sistemi son yıllarda dikkat çekici gelişmeler kaydediyor. Özellikle 6-14 yaş aralığındaki çocukların okullaşma oranının yüzde 98,8’e ulaşması ülke genelinde eğitimin yaygınlaştırılması adına büyük başarı olarak görülüyor. Ancak bu olumlu gelişmelere rağmen özellikle lise mezunu olmayan gençlerin oranı ve işgücü piyasasına katılmayan gençlerin yoğunluğu Türkiye’nin eğitim alanında hâlâ aşması gereken önemli zorlukların olduğunu gösteriyor.
Türk Eğitim Derneği’nin (TED) düşünce kuruluşu TEDMEM, OECD’nin “Bir Bakışta Eğitim” raporundan Türkiye’ye dair verileri detaylıca ele aldı. Bu veriler Türkiye’de eğitim alanındaki bazı iyileşmelerin altını çizerken çözüme muhtaç sorunları da gözler önüne serdi.
Rapora göre Türkiye’de 6-14 yaş grubundaki çocukların neredeyse tamamı okula gidiyor. 6-14 yaş aralığındaki okullaşma oranı yüzde 98.8 ile oldukça yüksek seviyede. Ancak okul öncesi eğitimdeki çocukların (3-5 yaş aralığı) okullaşma oranı yüzde 48. Bu oran geçmiş yıllara göre iyileşme gösterse de okul öncesi eğitimin daha da yaygınlaştırılması gerektiğini ortaya koyuyor.
Bir başka çarpıcı veri 15-19 yaş aralığındaki gençlerin eğitime katılım oranıyla ilgili. Bu yaş grubunda eğitime devam eden gençlerin oranı yüzde 73’te kalıyor. Bu oran Türkiye’nin farklı bölgeleri arasında önemli farklılıklar gösteriyor. Örneğin Kuzeydoğu Anadolu-Doğu ve Güneydoğu Anadolu-Orta bölgelerinde bu oran yüzde 60 seviyesindeyken Kuzeydoğu Anadolu-Batı bölgesinde yüzde 83’ü buluyor. Bu bölgesel farklılıklar eğitimin her köşeye eşit dağılması için daha çok çaba harcamak gerektiğini gösteriyor.
Türkiye’de 18-24 yaş aralığındaki her üç gençten biri ne eğitimde ne de istihdamda. Bu oran OECD ortalamasının oldukça üstünde. Özellikle kadınlar bu alanda büyük bir risk grubu oluşturuyor. Türkiye’de bu yaş aralığındaki genç kadınların yüzde 41.4’ü ne eğitimde ne de iş gücünde yer alırken erkeklerde bu oran yüzde 21.4 olarak kaydedildi. Bu cinsiyet farkı Türkiye’deki kadınların eğitim ve iş hayatına katılımında hâlâ önemli engellerle karşılaştığını ortaya koyuyor.
Türkiye’nin eğitim sistemindeki bir başka önemli veri ise öğrenci başına yapılan harcamalarla ilgili. Türkiye’de ilköğretimden üniversiteye kadar öğrenci başına yapılan yıllık harcama 5 bin 425 dolar olarak hesaplandı. Ancak bu rakam OECD ortalaması olan 14 bin 209 doların oldukça altında kalıyor. Bu durum eğitimde kaliteyi artırma konusunda daha fazla kaynağa ihtiyaç olduğunu işaret ediyor.
Öğrenci-öğretmen oranları ise bir nebze olsun daha olumlu bir tablo çiziyor. Türkiye’de ilkokullarda bir öğretmene 18 öğrenci düşerken, bu sayı ortaokullarda 14, liselerde ise 13’e kadar geriliyor. Özel okullarda sınıf mevcutları 18 öğrenciye kadar düşerken devlet okullarında ortalama sınıf mevcudu 24 öğrenci olarak kaydedildi.
OECD verilerine göre ebeveynlerin eğitim düzeyi de çocuklarının eğitim durumunu etkiliyor. Türkiye’de üniversite mezunu olan 25-64 yaş aralığındaki yetişkinlerin yüzde 81’i en az bir ebeveyni üniversite mezunu olan kişilerden oluşuyor. Buna karşılık her iki ebeveyni lise mezunu dahi olmayan yetişkinlerin sadece yüzde 18’i üniversite mezunu olabiliyor. Bu veriler ailedeki eğitim seviyesinin bireylerin eğitime devam etme oranında önemli bir faktör olduğunu ortaya koyuyor.
Türkiye eğitimde okullaşma oranlarını yükseltme konusunda ciddi adımlar atmış durumda. Ancak lise mezunu olmayan gençlerin oranı ve özellikle eğitimde cinsiyet eşitsizliği gibi sorunlar hâlâ çözüm bekliyor. Kurumun sunduğu istatistiklere göre eğitimde fırsat eşitliğinin sağlanması ve bölgesel farklılıkların giderilmesi için daha fazla kaynağa ve reforma ihtiyaç olduğu aşikar.