Dün anlattığım gibi araştırmacı gazetecilik aslında insanı çok yoran ve fazla özveri talep eden bir çalışma.
Düşünsenize adada gün boyu o sıcak altında zaten çalışmışım, o koy, o sahil, o plaj kulübü derken ve bunca gezme içki olmadan yapılırsa yunan otoritelerinin şüphesini üstüme çekeceğinden gün boyu her durakta uzo’yu keyifle içmişken, yani bunca zahmet bunca özveriden sonra bir de gizli araştırmacı gazetecilik misyonum ortaya çıkmasın diye akşamüstü içkisini de insanlarla birlikte yudumladıktan sonra dur durak bilmeden, her şeyin üstüne gece de yemeğe çıkmak zorunda kaldım.
sizler doğruları bilin, neler çektiklerimi düşünüp beni takdir edin diye yazdım bütün bunları.
Bu araştırmacı gazetecilik ilginç bir süreçtir. hangi aşamada karşınıza ne tür beklemediğiniz, hiç tahmin etmediğiniz ilginç bir olay çıkacağını bilemediğiniz için her an tetikte, bilinciniz açık olması gerekir.
size yalan söylemeyeyim, araştırmacı gazetecilik çalışmamın akşam mesaisinde benim bilincim fazla açık veya tetikte değildi. Gün boyu mesleğimin kuralları gereği ortama uyum sağlayayım ve yerel insanlara uygun davranayım diye neredeyse kesintisiz içmiştim. yani geceye başlarken bile sarhoş olduğumu açık yüreklilikle ve iftihar ederek söyleyebilirim.
‘Ortam’ dediğim için bunu biraz açmalıyım.
Yunan insanı, en azında adalarda olan bölümü sabah kalkar kalkmaz mutlu geçeceğine emin olduğu gününe merhaba demek için ilk içkisini içiyor. kadehi boşaldıktan sonra siesta (öğle uykusu) saati geleceğinden uykuya yatmadan önce sanki o saate kadar çok yorulmuş gibi, sanki hayat onun için oturup denize bakmaktan ibaret değilmiş gibi, ‘yorgunluğunu’ üstünden atabilmek için siesta öncesi bir kadeh daha içip uykuya geçiyor. uyandığı saat Avrupa’nın happy hour’una yani akşamüstü içkisine denk geldiğinden ve o da resmen Avrupalı olduğundan içki yudumlama kesintisiz sürebiliyor adada. Eh sonra da akşam oluyor. Akşam vakti happy hour saatinden başlayarak dünyanın her medeni ülkesinde olduğu gibi adalarda da kesintisiz içki saati.
ortam dediğim bundan ibaret, bilmem anlatabiliyor muyum?
Benim bu ortama nasıl uyum sağladığıma gelirsek, ben aradaki dinlenme ve uyku bölümlerini çıkarıp bunlara harcanan zamanda da içmeyi sürdürdüğümden, akşamüstüne yani happy hour zamanına geldiğimizde zaten fevkalade keyifli bir durumda oluyordum.
bu yüzden akşam yemeğinde de içmek her medeni insanın uyması gereken ahlak kuralı gereği olduğundan ve ben o an bu adadaki veya diğer tüm adalardaki nüfustan daha hızlı içebildiğimden gecenin bir vakti geldiğinde beynim ani ve beklenmedik halüsinasyonlar görmeye müsait oluyordu.
bir ara Bodrum’da bir çay parası kadar fiyatı olan bir şarap sosunda ahtapot daha söylemek için kafamı çevirdiğimde, birden üstünde Kemal Atatürk yazılı bir tişörtle burun buruna geldim.
önce bunun sonunda kendini tutamayıp adaları işgale gelmiş bir Çılgın Türk olduğunu düşündüm.
ama değilmiş. bu bulunduğumuz restoranın sahibi olan arkadaşmış .
açıkçası bir Yunan adasında bir Yunan’ın üstünde Atatürk imzası bulunan bir tişörtle gezmesi o an günlük rutin içki tüketimim nedeniyle alacakaranlık kuşağına girme aşamasında olan beynime bile tuhaf gelmişti.
ona ‘arkadaş seni bu adada bu tişörtle gezmenin doğru olmayabileceği konusunda uyaran olmadı mı, diyelim olmadı, senin kendi aklına bunun uygun olmayabileceği yolunda bir fikir gelmiyor mu’ diye sordum.
konuşmam hayli uzun olduğundan artık tükenmiş ve yatıncaya kadar bir daha hiç konuşmamaya karar vermiştim.
Adam bana ‘hayır, bu tişörtün bir yunan adasında neden fazla uygun olmayabileceği konusunda hiç düşünmedim. bunu Türkiye’de bulduğumda kumaşın kalitesine vurulup satın aldım sadece’ dedi.
Anladığım kadarıyla adamın kaliteli tişörtün üstünde ne yazdığını umursamayan bir ruh hali olmalıydı.
o gece yatmadan önce kaldığım yerin balkonunda viski meşesi fıçısında dinlendirildiğinden kokusu ve rengi değişmiş olan mükemmel Tsipouro’mu yudumlarken durum böyle giderse yunan adasında yakın gelecekte ana dilin resmen Türkçeye dönüşeceğini de düşündüm. Bence süreç zaten başlamıştı, hemen her restoranın mönüsü türkçeydi, garsonlar bence istanbul Türkçesiyle Türkçe konuşuyordu, zaten bazı otellerde alt temizliği için tuvaletlere bibet takıldığı da biliniyor. bunun türkçe ile ne alakası var bunu şu an bilmem ama arada mutlaka bir bağlantı da olmalı bence.
yani anlayacağınız süreç başladı. Artık bir gece ansızın gidivermeye filan gerek kalmadan göstere göstere oraların fethi tamamlanmak üzere giderek.
27 Aralık 2024 - Serdaramus’un 2025 için 10 Suriye kehaneti
26 Aralık 2024 - Büyük oyunda Türkiye ne yapacak?
25 Aralık 2024 - Trump Ukrayna-Rusya hattında gizli operasyon başlattı
24 Aralık 2024 - Fırat’ın Doğusunda neler oluyor?
23 Aralık 2024 - Yanı başımızdaki tehlikenin bilemiyorum farkında mıyız?