Bahçeli sürprizi: Öcalan’a Meclis’te konuşup örgütü lağvetmesi şartıyla erken salıverilme imkanı
31 Mart seçimlerinden bugüne dördü DEM Partili, biri CHP’li olmak üzere beş belediyeye kayyım atandı. Kayyım uygulaması Türkiye siyasetine 2016’daki OHAL döneminde girdi ve bugüne kadar tam 160 kez uygulandı.
Türkiye’de 15 Temmuz darbe girişiminin ardından ilan edilen OHAL döneminde 674 sayılı KHK ile yerel yönetimlerde ciddi değişiklikler meydana geldi. 674 sayılı KHK ile belediye başkanlıklarına “kayyım” atanması uygulaması getirildi.
Belediye Kanunu’nun 45., 57. ve geçici 9. maddesinde yapılan değişikliklerle büyükşehir ve il belediyelerinde içişleri bakanı, diğer belediyelerde ise vali tarafından belediye başkanı, başkan vekili ya da meclis üyesi görevlendirilebiliyor.
Görevlendirilecek kişide seçme ehliyetine sahip olma dışında kriter aranmazken görevleriyle ilgili bir suç nedeniyle haklarında soruşturma veya kovuşturma açılan belediye organları veya bu organların üyeleri kesin hükme kadar İçişleri Bakanlığı tarafından görevden uzaklaştırılabiliyor.
15 gün içinde soruşturma veya kovuşturma nedeniyle görevden uzaklaştırılan belediye başkanı yerine de görevlendirme yapılabiliyor. Kayyım atanan belediyelerde “bütçe ve muhasebe iş ve işlemleri” valilik onayı ile defterdarlığa veya mal müdürlüğünce sürdürülürken bu belediyelerde, belediye meclisi başkanının çağrısı olmadıkça toplanamıyor.
Muhalefete göre Anayasa’nın 127. maddesindeki mahalli idarelerin özerkliğini güvence altına alan madde kayyım uygulamasıyla çelişiyor. Muhalefet kayyım uygulamasıyla mahalli idarelerin merkezi idarenin kontrolü altına girmesine yol açtığını söylüyor.
674 sayılı KHK ile değişiklik yapmadan önce 5393 sayılı Belediye Kanunu’nun 45. maddesine göre belediye başkanlığının boşalması, görevden uzaklaştırılması, tutuklanması veya seçim dönemini aşacak biçimde kamu hizmetinden yasaklanma cezasının verilmiş olması durumunda vali tarafından 10 gün içinde toplanan belediye meclisi tarafından ve meclis üyeleri arasından bir başkan belirleniyordu. Ancak 674 sayılı KHK ile belediye meclisi yok sayılarak başkan, üye ve başkan vekili atamaya İçişleri Bakanlığı ve valilik yetkili kılındı.
2016 yılında Demokratik Bölgeler Partisi’nden (DBP) seçilen 102 belediye eş başkanının 96’sı görevden uzaklaştırılarak yerlerine kayyım atandı. Kayyım atanan 67 belediye eş başkanı tutuklandı.
Kayyım uygulaması 2019 seçimlerinin ardından da devam etti. 19 Ağustos 2019 tarihinde başlayan kayyım sürecinde 65 HDP’li Belediye’den altı belediye eş başkanına, 56 belediye meclis üyesine mazbata verilmedi. Halkların Demokratik Partisi (HDP) tarafından kazanılan 65 belediyenin 59’una tekrar kayyım atandı. Ayrıca pek çok belediye meclis üyesi de bu sürede tutuklandı.
Öte yandan TMMOB Kayyım Uygulamaları ve Takibi Komisyonu tarafından hazırlanan Kayyım İrade Gaspı ve Kent Kırımı raporunda da kayyımlar döneminde birçok taşınmazın satıldığı, yandaşa davet usulü ile bir çok ihale verilerek kaynak aktarıldığı kaydedildi. 2016 ve 2019 yıllarında yapılan kayyım atamaları sonucunda belediyelerde 8 bin 334 kadrolu ve hizmet alımı personel ile 923 memur işten çıkarıldığı kaydedilirken toplam işten çıkartmaların 9 bin 237’ye ulaştığı kaydedildi.
31 Mart 2024 seçimlerinde DEM Parti daha önce kayyım atanan 65 belediye de dahil 78 belediyeyi kazandı. DEM Parti, Diyarbakır, Van ve Mardin Büyükşehir ile 7 il, 58 ilçe ve 10 beldeyi kazandı. Seçimlerden sonra dört DEM Parti belediyesine, bir de CHP belediyesine kayyım atandı.
”Spectrum House Düşünce ve Araştırma Merkezi’nin hazırladığı “Yerel Hizmetler ve Kayyım Raporu” verilerine göre 2016’daki darbe girişiminden sonra hayata geçirilen kayyım atamalarının yerel hizmetler üzerinde olumsuz etkiler yarattığını sonucuna ulaşıldı. Buna göre siyasi parti tercihlerindeki farklılıklara rağmen Doğu ve Güneydoğu’daki vatandaşların çoğunluğunun kayyım atamalarının ”yerel temsiliyet krizine, seçme ve seçilme hakkına ve örgütlenme özgürlüğüne bir müdahale olduğunu düşündüğü” ortaya çıkarken bu uygulamanın toplumsal barışın inşasını olumsuz yönde etkilediğini ifade ettikleri de kaydedildi. Katılımcıların sadece yüzde 13,1’i kayyım uygulamasını “doğru” bulurken her dört katılımcıdan üçü ise kayyım uygulamasını doğru bulmadığını ifade etti.