Suriye ve Suudi Arabistan’dan normalleşme adımı: Elçilikleri açmaya hazırlanıyorlar
ABD'nin fiili kontrolü altındaki Rukban kampında yaklaşık sekiz bin kişi temel gıda, temiz suya erişemeden yaşam mücadelesi veriyor. Kampa ilişkin çarpıcı bir rapor yayımlayan Af Örgütü ABD'yi insani yardım sorumluluğunu yerine getirmeye çağırıyor.
Suriye’nin Irak ve Ürdün sınırındaki Rukban kampı bir zamanlar 80 bin Suriyeliyi barındıran büyük bir sığınaktı, bugün yaklaşık sekiz bin kişinin yaşadığı bir hayalet şehre dönüşmüş durumda. Amerika Birleşik Devletleri’nin (ABD) fiili kontrolü altında olan ve ‘ölüm kampı’ adıyla da bilinen bu yerleşke Suriye hükümetinin kuşatması altında yıllardır insanlık dışı koşullarla boğuşuyor. Yeterli gıda, temiz su ve sağlık hizmetlerine erişim neredeyse imkansız. Her geçen gün kampın sakinleri daha da zorlu bir hayatta kalma mücadelesine sürükleniyor.
Uluslararası Af Örgütü ABD’nin bu kampta yaşayan yerinden edilmiş binlerce kişiye acilen destek sağlaması gerektiğini vurguluyor. Son yıllarda Suriye hükümeti tarafından uygulanan kuşatma daha da sıkılaştırıldı ve kamp sakinlerinin temel ihtiyaçlara ulaşabilmesi için güvendikleri kaçakçılık yolları kapatıldı. Suriye hükümeti kampa ulaşan son Birleşmiş Milletler (BM) insani yardım konvoyuna Eylül 2019’da izin verdi ve o zamandan bu yana kamp sakinleri kaderlerine terk edildi.
Bir zamanlar 80 bin kişinin yaşadığı kamp Ürdün’ün 2016 yılında sınırlarını kapatmasının ardından büyük ölçüde boşaldı. Ancak geride kalanlar hayatta kalma mücadelesine devam ediyor. Çoğu insan kampın dışında daha iyi bir hayat bulma umuduyla kaçmayı başardı fakat geride kalan 8 bin kişi, yoksulluk ve açlığın pençesinde yaşamaya çalışıyor.
ABD ordusunun Rukban kampına yaklaşık 50 kilometre mesafede bir üssü var ve 55 kilometrelik alanda etkin bir kontrol sağlıyor. Bu nedenle insan hakları örgütleri ABD’yi uluslararası insan hakları hukuku kapsamında kamp sakinlerinin temel ihtiyaçlarını karşılamakla yükümlü tutuyor. Kampta yaşanan dram sadece bir hayatta kalma mücadelesi değil, büyük bir insan hakları ihlali olarak da kabul ediliyor.
Uluslararası Af Örgütü’nün yeni raporuna göre ABD hükümeti bu duruma müdahale etmeli ve bu çaresizlik içinde yaşayan insanlara yardım eli uzatmalı. “Rukban sakinleri Suriye hükümetinin acımasız kuşatmasının ve Ürdün’ün sınırları kapatma kararının kurbanı. Ancak en acısı ABD’nin bu felakete kayıtsız kalmış olması” diyor insan hakları savunucuları.
Kampta yaşanan trajedi sadece yetişkinleri değil, çocukları da etkiliyor. Geçenlerde 21 günlük bir bebek yetersiz beslenmeden hayatını kaybetti. Siyasi konsey üyesi Muhammed Derbas El Halidi “Çocuklarımız ölüyor. Bir ay önce iki yeni doğmuş bebek daha yetersiz beslenme nedeniyle yaşamını yitirdi” diyerek kampın içler acısı halini gözler önüne serdi.
El Halidi günlük yaşamın dayanılmaz hale geldiğini belirterek “Çocuklarıma bir somun ekmek bile bulamıyorum” dedi. Kamptaki aileler çölün sert koşulları altında, yıkık dökük toprak evlerde yaşamaya çalışıyor. Aşırı sıcak ve soğuklarla başa çıkmak için ellerinde sadece birkaç naylon poşet ve gazete kağıdı var.
Rukban’da insani yardım yok denecek kadar az ve var olan malzemeler de fahiş fiyatlara satılıyor. Kamp sakinleri yıllarca kaçakçılık yollarına güvenmişti ancak Suriye hükümetinin sıkı denetimleri bu yolları da kapattı. Artık kamp sakinleri insani yardım beklemekten başka bir seçenek bulamıyorlar.
Siyasi konsey üyesi Nidal kış aylarında kampta hayatta kalmanın imkansız hale geldiğini belirterek “Kışın evimizde ısınmak için gazete kağıtlarını kullanıyoruz. Mazot bile bulamıyoruz” diye konuştu.
Uluslararası Af Örgütü ABD’yi ve uluslararası toplumu Rukban kampına yönelik kuşatmanın kaldırılması ve insani yardımın tekrar bölgeye ulaşması için acilen harekete geçmeye çağırıyor. Ayrıca kamp sakinlerine Ürdün sınırlarının tekrar açılması ya da Suriye’deki güvenli bölgelere geçişlerinin sağlanması gerektiğini vurguluyor. Bu trajediye son vermek için uluslararası toplumun harekete geçmesi kaçınılmaz görünüyor.
Binlerce insanın çölde susuz, aç ve umutsuz bir şekilde hayatta kalmaya çalıştığı bu kamp insanlığın en karanlık yüzünü yansıtıyor. Yardım geciktikçe her gün bir başka çocuk, bir başka bebek hayatını kaybediyor. Rukban sadece bir mülteci kampı değil, dünyanın vicdanında kanayan bir yara.
Rukban kampındaki sağlık hizmetleri harap durumda ve burada ne doktor ne de gerekli tıbbi tesisler bulunuyor. Kamptaki insanlar, ABD tarafından maaşları ödenen birkaç hemşireden oluşan bir ekibe bel bağlamış durumda, ancak bu hemşireler de ciddi cerrahi müdahaleler yapabilecek nitelikte değiller.
Nidal isimli kamp sakini “Tedavi için hükümet kontrolündeki bölgelere giden ve bir daha geri dönmeyen insanlar var” diyor. Son örnek olarak 30 yaşındaki Fahd Muhammed El Haravi’yi gösteriyor. Üç çocuk babası El Haravi bir ay önce Humus’ta tutuklanmış ve ortadan kaybolmuş.
Uluslararası Af Örgütü kampın medya ofisi direktörüyle yaptığı görüşmede son birkaç ay içinde iki hamile kadının sezaryene ihtiyaç duyduğunu ve bebeklerini kaybettiklerini öğrendi. Ayrıca Mayıs ayında en az 500 çocuğun sarılık hastalığına yakalandığı da rapor edilmişti. Eski bir hemşire kampın kötüleşen sağlık koşullarına dikkat çekiyor:
“Su çiçeği ve kızamık gibi bulaşıcı hastalıklar, özellikle çocuklar arasında hızla yayılıyor. Ateş düşürücü ilaçlar neredeyse hiç bulunmuyor. Paracetamol yok ve buna çok ihtiyacımız var. Ayrıca bebekler için mama da yok. Çoğu bebek, beslenmeleri için uygun olmayan keçi sütüyle idare ediyor.”
Rukban kampının sakinlerinin çoğu 10 yıl önce Suriye’deki iç savaştan kaçan, muhalif hareketin bir parçası olan ya da rejimden ayrılan insanlardan oluşuyor. Ancak bu insanlar kaçtıkları çatışmalar ve rejim güçlerinin şiddeti kadar kamptaki korkunç koşullarla da mücadele etmek zorunda kaldı.
Uluslararası Af Örgütü Suriye hükümetinin kamp sakinlerine yönelik gözaltı, zorla kaybetme, işkence ve kötü muameleleri sistematik olarak sürdürdüğünü 2017-2021 yılları arasında belgelemişti. Bu süreçte Rukban’dan hükümet kontrolündeki bölgelere geri dönen kişilerin birçoğu hedef alınmıştı. Kampın siyasi konseyinden Muhammed Derbas El Halidi bu tehlikelerin devam ettiğini belirterek Suriye hükümet güçleri tarafından zorla askere alındıklarını ya da köylerine dönmelerinin engellendiğini söyledi.
Bir başka siyasi konsey üyesi ise kamp sakinlerinin ABD ordusunun bölgedeki kontrolü nedeniyle kampın görece güvenli olduğunu, bu yüzden kampı terk etmek istemediklerini belirtiyor: “Şu an ödediğimiz bedel yiyecek karşılığında güvenliğimizin sağlanıyor olması.”
Rukban’a sıkışan binlerce insanın dramı sadece Suriye’deki rejimle sınırlı değil. Ürdün de her yıl yaklaşık 100-150 Suriyeliyi bu kampa zorla sınır dışı ediyor. Muhammed El Fadil’e göre Ürdün hapishanelerinde 1400’den fazla Suriyeli Rukban’a geri gönderilme tehlikesi altında.
Nisan 2024’te Rukban’a sınır dışı edilen iki Suriyeli ile görüşen Uluslararası Af Örgütü korkunç bir tabloyla karşılaştı. Bu kişilerden biri gözleri, elleri ve ayakları bağlı şekilde Ürdünlü yetkililer tarafından kampa bırakıldığını anlattı: “Ürdün’de beş çocuğum var. Sadece normal bir insan gibi yaşamak istiyorum. Suriye’ye gidersem hayatım tehlikeye girer, Rukban’da ise açlıktan öleceğiz.”
Ürdün’ün bu insanları Suriye’ye zorla geri göndermesi uluslararası hukukun geri göndermeme ilkesine açık bir şekilde aykırı. Mülteciler ciddi insan hakları ihlalleri riski altındayken sınır dışı edilemezler ve Ürdün hükümetinin uluslararası yükümlülüklerine uyması gerekiyor.
ABD ise 2016’dan beri Rukban’a yakın Tanf askeri üssünde ve bu bölgeyi fiilen kontrol ediyor. Eski Suriye Büyükelçisi Robert Ford 2019 yılında yaptığı bir açıklamada ABD’nin bu alan üzerinde tam kontrol sağladığını ve Mayıs 2017’de Tanf’a yaklaşan Suriye ve İran güçlerine karşı ABD uçaklarının operasyon düzenlediğini belirtmişti.
Buna rağmen ABD’nin Rukban kampı sakinlerine karşı sorumluluklarını yerine getirmediği ve müdahalelerinin asgari düzeyde kaldığı görülüyor. ABD’nin Rukban’a yaklaşık 500 kamp sakini için istihdam sağladığı biliniyor, ancak bu, kamptaki insanlara yönelik genel yardımın oldukça sınırlı olduğuna işaret ediyor. Kamp sakinlerinin ifadelerine göre ABD sadece ara sıra ekmek fırını, un ve yakıt gibi temel ihtiyaçlarla birlikte nadiren tıbbi bakım desteği sağladı. Ancak bu yardımlar kampın kritik ihtiyaçlarını karşılayacak düzenli bir yardım seviyesine hiçbir zaman ulaşmadı.
ABD’nin düzenli olarak uçtuğu Tanf askeri üssüne malzeme ve personel taşıma kapasitesi düşünüldüğünde hayat kurtaran yardımlar konusunda çok daha fazlasını yapma imkânına sahip olduğu ortada. Washington merkezli Suriye Acil Durum Görev Gücü (SETF) 2023 ve 2024 yıllarında bu uçaklarda bulunan boş alanları kullanarak Tanf üssüne insani yardım malzemeleri taşıdı. Bu yardımlar daha sonra SETF personeli tarafından üsse yakın Rukban kampına ulaştırıldı. Bu tür operasyonlar ABD’nin sadece bölgeyi kontrol etmekle kalmadığını, aynı zamanda insani yardım sağlayabilecek araçlara da sahip olduğunu gösteriyor.
Uluslararası Af Örgütü’nden Aya Majzoub ABD’nin Rukban’daki insani kriz karşısında çok daha fazlasını yapabileceğini ve yapması gerektiğini belirterek şunları söyledi: “ABD Rukban sakinlerinin gıda, su ve sağlık hizmetleri gibi temel ihtiyaçlara erişim haklarını yerine getirme sorumluluğuna sahip.”
Rusya’ya bağlı haber ajansı TASS’ın aktardığına göre Suriye Acil Durum Görev Gücü 9 Eylül’de kamptaki tıbbi durumun iyileştirilmesine yönelik devam eden çabaların bir parçası olarak beş doktordan oluşan bir sağlık ekibinin Rukban kampına ulaştığını bildirdi.
Rukban’dan haberleri takip eden Hesar (Kuşatma) isimli ağ; sağlık ekibinin bir cerrahi asistan, bir ortopedi cerrahı, bir anestezi uzmanı, bir çene cerrahı ve bir diş hekiminden oluştuğunu aktardı.
Hesar’a göre sağlık ekibinin görevi 16 Eylül’e kadar devam etti ve bu süre zarfında onlarca hasta muayene edildi ve birçok acil ameliyat gerçekleştirildi. Ortopedi cerrahı Dr. Muhammed Akhtiyar kamptaki sağlık durumunu “trajik” olarak nitelendirerek dört gün içinde yaklaşık 60 ameliyat gerçekleştirdiğini belirtti.
Dr. Akhtiyar Rukban kampıyla ilgili haberlere yer veren Hesar web sitesine kamptaki tıbbi noktanın hem teşhis hem de ameliyatlar açısından doktorların hastalara tıbbi bakım sağlamasına yardımcı olabilecek en basit araçlardan yoksun olduğunu söyledi.
Sağlık ekibi ayrıca bu ziyaret sırasında zorlu güvenlik koşulları ve rejim güçlerinin bölgeye uyguladığı kuşatma nedeniyle aşı kampanyalarının durduğu 2019 ortalarından bu yana ilk kez kamptaki çocuklar için aşılama yaptı.