İsrail’de halk, Netanyahu’nun kapısına dayandı: İstifa et!
Bugün 23 Nisan. Dünya çocuklarına armağan edilen gün kayıtlara Gazze'de çocukların savaşın esiri olduğu, yaşamlarından endişe ettiği, "Bugün de aç mı kalacağım" korkusu yaşadığı bir gün olarak geçiyor.
“Çocuklar her türlü ihmal ve istismardan korunmalı, Onlar her koşulda yetişkinlerden daha özel ele alınmalıdır.”
Dünyadaki tüm çocuklara bayram armağan eden ilk lider olan Mustafa Kemal Atatürk’ün bu sözler. Çocukların çalışmak yerine yeni bilgiler öğrenerek bilinçli birer yetişkinler olarak büyümesi, “Bugün aç mı kalacağım?” derdine düşmemesi gerektiği, en önemlisi de savaşın borazanı bombardıman seslerini duymaması temennisi taşıyor bu sözler. Ne var ki savaşın olduğu yerde baskın olan eğitimden ziyade hayatta kalma mücadelesi. Şu an bu mücadelenin en derinden verildiği yer de sadece altı ayda 34 binden fazla insanın hayatını kaybettiği Gazze.
Savaş sadece çocukları değil; daha anne karnında dünyayı gelmeyi bekleyen, isyan bile edemeyecek durumdaki bebekleri bile mücadeleye zorluyor. Dünkü haberi hatırlayalım: Pazar günü Refah’a düzenlenen hava saldırısında 30 haftalık hamile bir kadın öldü ama doktorlar karnındaki bebeği sezaryenle kurtarmayı başardı. Ailesinden 17 çocuğu kaybeden Abdül Al kefene sarılmış çocukların yasını tutarken “Ölenler arasında tek bir erkek gördünüz mü? Hepsi kadın ve çocuk. Karımı, çocuklarımı alarak tüm benliğimi yok ettiler” diyecekti.
Abdül Al evine ateş düşen ne ilk Filistinliydi, ne de sonuncusu…
Birleşmiş Milletler Çocuklara Yardım Fonu (UNICEF) Sözcüsü James Elder 20 Nisan’daki açıklamasında verilerin şimdiye kadar 14 bin çocuğun ölümüne neden olduğunu söylüyor. New York Times muhabiri Anne Barnard ise CNN’den Jeremy Diamond’a dayandırdığı bir yazısında Gazze’de her 10 dakikada bir bir çocuğun öldürüldüğünü ya da yaralandığını belirtiyor. Gazze’de yaralananların sayısı 77 bine dayandı.
Savaşta hayatını kaybeden 10 bin kadından altı bininin de anne olduğu tahmin ediliyor. Yani 19 bin çocuk yetim kaldı. İsrail bombardımanından sağ çıkmayı başaracak kadar şanslı olan kadınlar da ya eşlerini kaybetti ya da evlerini… Ayrıca bu kadınlar çocuklarını doyurmaya çalışırken kendileri açlıkla savaşıyor. Savaş koşullarının hakim olduğu bu ortamda anne babalar kendi güvenliklerini bile sağlayamazken, çocuklarına nasıl daha iyi bir geleceğin sözünü verebilecekler?
Birleşmiş Milletler Toplumsal Cinsiyet Eşitliği ve Kadının Güçlendirilmesi Birimi (UN Women) 100 bin kadına ve ailelerine yiyecek, yorgan, kışlık kıyafet, sabun, bebek bezi ve sağlık malzemeleri sağladıklarını söylüyor. Bu yardımların on binlercesi ise haftalardır Refah sınırında içeri girmeyi bekliyor. Girememelerinin sebebi ise İsrail’in yardım kamyonlarının geçişini yavaşlatan uzun prosedürleri. Uzayan prosedürler nedeniyle havadan yardım indirmeye başladı Batı ve Arap ülkeleri. Bu da geçen hafta 13 yaşındaki Zeyd’in paraşütle indirilen yardımların altında kalmasına neden oldu. Dedesi “Okulda eğitim görmesi gerekirken benim torunum meydanda yardım kovalıyordu” diye isyan etmişti.
Gazze Sağlık Bakanlığı’nın 8 Mart’taki açıklamasına göre şeridin kuzeyindeki en az 20 kişi besin yetersizliğinden ve susuzluktan hayatını kaybetti. Bu 20 kişiden biri 15 yaşındaki bir gençti, diğeri 72 yaşındaki bir erkekti. Geriye kalan çocuk… Geçen ay sadece Kemal Advan Hastanesi’nde 300 ila 400 çocuğun tedavisi yapılıyormuş.
Aksa Şehitleri Hastanesi’nde 12 yaşındaki Zekeriya okula gitmiyor belki ama hastanedeki sağlık çalışanlarına yardım ediyor. Evi saldırılarda hasar görmüş, hastaneye geldiğinde canla başla çalışan sağlık çalışanlarını görmüş ve tüm olumsuzlukların ortasında karar vermiş: Büyüyünce doktor olacak.
Onun gibi savaşa karşı eğitimle mücadele etmek isteyen başka çocuklar da var. Örneğin Muhammed Al Fehim. Middle East Monitor’a konuşan Muhammed “Sınıfımın en çalışkan öğrencilerindendim. Sınavlardan 98 alırdım, 100 alırdım. Çadırlar kurup o çadırlarda ders çalışacağız. Ne olursa olsun ders çalışmaya devam edeceğiz” diyor.
Refah’taki çocuklar ise İsrail’den gelen tüm operasyon tehditlerine rağmen umutlarını bir uçurtmaya bağlayan çocuklar da var. 12 yaşındaki Tarık Halaf El Cezire’ye şöyle anlatıyor:
“Güneş doğduğunda çadırdan çıkıp kumların üzerine oturdum. Bazı çocukların uçurtma uçurduğunu gördüm ve onlara benim de nasıl uçurtma alabileceğimi sordum. Çubuklarım vardı ama kağıdım yoktu, bu yüzden kağıdı olan birini buldum ve ona sordum. Birini benim için, birini de oğlu için yaptı ve artık dışarı çıkıp bütün gün uçurtmamla oynayabiliyorum. Eskiden futbol oynardık ama burada çadırların arasında yer olmadığı için oynayamıyoruz. Eskisi gibi koşuşturacağımız bir alanımız yok.”