Kaçak başbakanın ardından: Bangladeş’te Nobel Barış Ödüllü profesör geçiş hükümetinin başında
Eski Hazine Müsteşarı Dr. Mahfi Eğilmez Türkiye'de yaklaşık 25 milyon kişinin krizden geri kalan 60 milyon kişi kadar etkilenmediğini belirterek 'O restoranlarda, kafelerde, yollarda arabalarda gördüğümüz kişiler onlar ama geri kalanlar krizde' dedi.
Türkiye, son 10 yıldır ekonomik gerileme içinde, bugün ise aslında ekonomik krizin göbeğindeyiz, devlet enflasyonu düşürmek için sert önlemler alıyor. Makro ekonomik göstergelere bakınca enflasyon birkaç gün sonra açıklanacak yeni rakamlarla yüzde 75’e kadar ulaşacak, her ay hesaplanan açlık sınırı, maaşla çalışanların yüzde 60’dan fazlasının fiili ücreti olan asgari ücreti artık binlerce lira aşmış bulunuyor.
Bütün bu karanlık manzaraya rağmen, baktığınızda ülkemizde lüks tüketim durmuş değil. Yollarda trafik artan yakıt ve araç fiyatlarına rağmen hiç azalmış değil. Başta İstanbul olmak üzere şehirlerin pahalı lokantaları ve kafelerinde yer bulmak imkansız. Yani ülke nüfusu içinde bir kesim sanki hiçbir şey yokmuş, hayat normalmiş gibi tüketmeye devam ediyor.
Peki bu nasıl oluyor? Sorunun cevabını eski Hazine Müsteşarı ve Altınbaş Üniversitesi Öğretim Üyesi iktisatçı Dr. Mahfi Eğilmez veriyor. Eğilmez, ‘Kendime Yazılar’ adlı kişisel web bloğunda kaleme aldığı “Ne krizi” başlıklı yazısında tam da bunu anlatıyor.
Eğilmez’in yazısı şöyle:
Kriz deseniz bazıları hemen dikleniyor: ‘Ne krizi?’ Size hemen lokantaları, kafeleri, trafikten tıkanmış yolları gösteriyorlar ve ‘Kriz olsa buralar dolu olur mu?’ diye soruyorlar. Sonra iki adım ötede geçinememekten yakınıyorlar.
Türk toplumu her konuda olduğu gibi kriz konusunda da birkaç parçaya bölünmüş durumda. İçinde bulunduğumuz durumu bazıları kriz olarak nitelendiriyor. Gerçekten enflasyonda dünyanın en yüksek oranlarından birisine sahip olduğumuz ve gelir dağılımının da giderek bozulmakta olduğu gerçeğine bakarsak bu durumu kriz olarak tanımlamak mümkün.
Bazıları ortada kriz falan olmadığını, enflasyonun yüksek olması dışında bir ekonomik sorun bulunmadığını ve bu durumun kriz olarak nitelendirilemeyeceğini iddia ediyor. Gerçekten restoranlara, kafelere, yollara baktığımızda her yerde para harcayan insanlarla karşılaşıyoruz ve o zaman kendimize şu soruyu soruyoruz: ‘Kriz varsa bu harcamaları bu kadar bol keseden yapanlar kimler?’ Çünkü bunlar öyle üç beş kişi falan değil, beyaz yakalıların da aralarında bulunduğu çok sayıda insan.
Bazıları da her iki duruma bakarak toplumun bir bölümünün krizde olduğunu, daha küçük bir bölümünün ise öteki grup için kriz olarak nitelenebilecek bu durumdan etkilenmediğini öne sürüyor. Hangi gözlem ve teşhis doğru? Bence üçüncü gruptakilerin gözlemi doğru görünüyor. Bunu biraz açalım.
Elimizdeki son gelir dağılımı verisi 2022 yılı verilerini kullanarak konuyu irdeleyen TÜİK’in 2023 Gelir Dağılımı İstatistikleri başlıklı raporunda yer alıyor. Bu rapordaki verilerden hareketle hazırladığım tabloda nüfusun yüzde 20’lik bölümlerinin GSYH’den aldığı paylar yer alıyor:
Buna göre 2022 yılında 906 milyar dolar tutarındaki GSYH’nin yarısını (451 milyar dolar) nüfusun en yüksek gelir elde eden yüzde 20’si (17.055.991 kişi) paylaşıyor. Bu grupta kişi başına ortalama gelir 26.453 dolar. Nüfusun geri kalan yüzde 80’i de 454,8 milyar doları paylaşıyor. Bu grupta kişi başına gelir ise 6.668 dolar. Nüfusun en düşük gelirli yüzde 20’sinin geliri ise 3.134 dolar.
Nüfusun en yüksek gelir elde eden 17,1 milyon kişisi açısından ortada bir kriz yok. Sonraki yüzde 20’lik nüfusun durumu karışık ama genel olarak onların da daha üst gelirli olanları krizden çok fazla etkilenmiyor.
Bu durumda karşımıza ilginç bir durum çıkıyor.
Bu durumda karşımıza ilginç bir durum çıkıyor. Yaklaşık 25 milyon kişi krizden geri kalan 60 milyon kişi kadar etkilenmiyor. O restoranlarda, kafelerde, yollarda arabalarda gördüğümüz kişiler onlar. Ötekilerin de bir bölümü bu durumu geçici olarak görüp borçlanarak onlar gibi yaşamaya çalışıyor. Ama geri kalanlar tam anlamıyla krizde.
Bizden biraz daha iyi durumda olsa da Arjantin’de de durum Türkiye’ye benziyor. 2022 verilerine göre Arjantin’de GSYH’nin (2022’de 631 milyar dolar) yüzde 47’si (297 milyar dolar) nüfusun (2022’de 46,2 milyon kişi) yüzde 20’si (9,2 milyon kişi) tarafından paylaşılıyor. Bu en zengin 9,2 milyon kişinin ortalama kişi başına geliri 32 bin dolar.
Nüfusun geri kalan yüzde 80’i (37 milyon kişi) gelirin geri kalan 334 milyar dolarlık bölümünü paylaşıyor. Bunların kişi başına ortalama geliri de 9 bin dolar.
Türkiye’de Gini katsayısı 0,43, Arjantin’de 0,42… Görüleceği gibi iki ülke gelir dağılımı açısından birbirine oldukça benziyor.
Arjantin’de de üst gelir grubundakiler restoranları, kafeleri, yolları dolduruyor, alt gelir grupları da geçinememekten şikayet ediyor.
Özetle şunu söyleyebiliriz: Türkiye’de de Arjantin’de de kimilerine göre kriz var, kimilerine göre önemli bir durum yok. Hangi grupta olduğunuza göre bakış açınız ve düşük gelirli grupta yer alanlara karşı duyarlılığınıza göre yargınız değişiyor.