Merkez de Şimşek gibi ‘temmuzda enflasyonda geçici artış’ bekliyor
Merkez Bankası eski Başekonomisti Prof. Dr. Hakan Kara enflasyonda bu yıl için yüzde 36 ve gelecek yıl için yüzde 14 hedefinin çok iddialı olduğunu belirterek "Mesela son çeyrekte ne olacak da enflasyon yüzde 1,5'e düşecek?" diye sordu.
Merkez Bankası (TCMB) eski Başekonomisti ve Bilkent Üniversitesi Öğretim Üyesi Prof. Dr. Hakan Kara TCMB’nin enflasyon hedeflerinin çok iddialı olduğunu ve bu hedeflere kamuoyunun da, kendisinin de ikna olmadığını söyledi. Mesele Ekonomi’ye konuşan Kara yüksek enflasyon ortamında artık söylemlerin etkisinin kalmadığını, söylemlerin gerçekleştirilmesiyle sonuç alınabileceğini ifade ederek şunları söyledi:
“Bana göre 2024 yılı için yüzde 36, 2025 içinse yüzde 14 rakamları çok iddialı. Tabii ki saygı duyuyorum. TCMB’nin tahminleri değiştirmemesi mesaj da veriyor. Biz bu tahminlere ulaşmak için uğraşacağız ve para politikasını sıkı tutacağız mesajı veriliyor. Fakat şöyle de bir sorun var: O patika o kadar uzak görünüyor ki bir çıpa işlevi görmüyor. Dolayısıyla benim ilk tercihim şu olurdu: O patikayı değiştirmiyorsak, o zaman çok somut bir sıkılaşma sinyaliyle birlikte verilebilseydi çok daha etkili olurdu. Şu an için bu yapılmadı. Ama raporda dikkat çeken bir şey daha vardı uzun zamandır görmediğim şekilde. Aylık enflasyon patikası verildi somut bir biçimde. Bu öngörülebilirliği artıran bir durum. Şunu sormak istiyorum: Son çeyrekte ne olacak da son yıllarda hiç yaşamadığımız şekilde enflasyon yüzde 1,5’e düşecek? Bu konuda yeterince ikna olmadık diye düşünüyorum.”
Prof. Dr. Kara enflasyon dinamikleri düzelmediği için faiz indiriminden söz etmenin erken olduğuna dikkat çekerek sözlerini şöyle sürdürdü:
“TCMB faiz indiriminden söz etmek istemiyor haklı olarak. Çünkü çok erken. Enflasyon dinamikleri henüz düzelmiş değil. Eğer yıl sonunda enflasyon yüzde 1,5’e düşecekse bu zaten 2025 yılı hedefinin de tutacağı anlamına geliyor. O zaman da faizin inmemesi için bir neden kalmıyor. Tabii gerçekleşir mi bilmem ama gerçekleşirse mesela biz yılın son çeyreğinde bir faiz indirimi bekleyebiliriz. Yüzde 45’lik faiz aslında yeterli olabilirdi. Fakat bir takım faktörlerden dolayı şu an sorgulanıyor. Bu faktörlerden en önemli olanı biraz daha erken hareket edilebilirdi diye düşünüyorum. Eğer mayıs-hazirandan sonra hızlı bir şekilde faiz yüzde 30-35’lere çıkarılsaydı bugün yüzde 45’leri konuşmuyor olacaktık.”
Kara enflasyon verileriyle ilgili insanların kafasında soru işaretleri olduğunu da belirterek “Kamuoyunda hâlâ insanlar enflasyon verilerini sorguluyor, beklentileri sorguluyor, geçmiş iki yıldaki deneyimler hâlâ sıcak. Böyle dönemlerde MB’lerin sözel yönlendirmeleri çok etkili olmuyor. Yaparak göstermeleri gerekiyor. MB’nin yılın ikinci çeyreğinde para politikasını biraz daha sıkılaştırmasında fayda var diye düşünüyorum. Kamuoyunu ikna etmek için enflasyonu dezenflasyon patikasına sokmak için sıkılaşmaya ihtiyaç var. Ben para politikasında çok büyük bir değişiklik olacağını sanmıyorum. Geçmiş dönemin PPK üyeleri hâlâ orada ve kurulu düzeni devam ettiriyorlar. O nedenle şahin bir yaklaşım sergileneceğini söylemek zor. Zaten toplantıya baktığımızda çok da şahin bir görüntü yoktu. Sadece enflasyonla mücadelede atılacak adımları daha rahat atabilecek bir ekip gibi geldi bana. Buradan bakıldığında enflasyonla mücadeleye bir tık daha rahat bakabiliriz diye düşünüyorum” şeklinde konuştu.
TCMB’nin döviz politikalarını da eleştiren Kara sözlerini şöyle sürdürdü:
“Döviz tarafında bir trend değişikliği var. Tabii bir aya trend değişikliği var dememek lazım ama en azından kasım, aralık ayındaki gibi rezerv biriktirme hamlesi devam etmedi. Hatta rezerv kaybı oldu. Bunun temel sebebi aslında aralık ayından sonra ücret politikası tarafında enflasyonla mücadeleyi çok desteklemeyen görünümün ortaya çıkmasıydı. Ücret artışları, bütçe açığı, yönetilen, yönlendirilen fiyatların tamamen geçmiş enflasyona endekslenerek devam etmesi… O zaman insanlar baktılar ki bu enflasyon nasıl yüzde 36’ya düşecek. Her şey yüzde 50 üstü yapılıyor. Dolayısıyla burada yabancı yatırımcı tarafında hava bozuldu. İkincisi ise mevduat faizlerindeki gevşeme oldu. O da yerleşikleri çok etkiledi. İnsanlar TL’den biraz uzaklaştı. Bu devam eder mi peki? Bence ocak ayındaki kadar olmaz. Yeni başkan değişimi yatırımcıların havasını biraz pozitife çevirdi. Ayrıca TCMB tedbir alıyor ve mevduat faizlerini yukarı çekmeye çalışıyor. Belki seçime kadar döviz birikimi olmaz ama marttan sonra TCMB’nin döviz biriktireceğini düşünüyorum. Kur politikasının biraz daha şeffaf olması lazım. Şu anda dalgalı kur rejimi uygulanmadığı açık. TCMB rezervlerini dolarizasyona göre yönetiyor ve bir patikadan döviz kurunun gitmesini sağlamaya çalışıyor. Bütün gelişmekte olan ülkeler içinde en yüksek enflasyona sahip ve en oynak enflasyona sahipken döviz kuru oynaklığımız en düşük. Bu normal bir şey değil. Bu tablo ortadayken dalgalı rejim kurundayız demek mümkün değil. TCMB’nin bu konuda biraz daha samimi olmasında fayda var. Para politikası dediğimiz şey sadece faiz politikası değil, bunu kur politikası da destekliyor. Bir taraftan döviz kurunun böyle yönetilmesi ‘Bıraksak patlayacak’ algısını da yaratıyor vatandaşta. Ben TCMB’nin ilerleyen zamanda yavaş yavaş dalgalı kura geçeceğini düşünüyorum. Ama 2018 öncesindeki gibi tam dalgalı kura geçilebilir mi bundan emin değilim. Çünkü mevcut kur politikasının bir takım faydaları da görüldü bunu terk etmek istemeyeceklerdir. Artık kuru tamamen durdurmaya çalışmıyorlar. Aylık enflasyonun bir miktar altında tutmaya çalışıyorlar. İhracatçı, rekabet dengesini bozmak istemiyorlar. Belli sektörlerde problem yaşanıyor diye TL’ye değer kaybettirmek olmamalı bence. Çünkü bir enflasyonla mücadele programı var bunu sürdürmemiz gerekiyor. Arka planda sektörel bazda oluşan sorunları da daha mikro tedbirlerle gidermek gerekiyor. TL’nin değer kaybettiği bir dönemin ardından hemen 5 puanlık bir enflasyon ortaya çıkıyor. Neden böyle? Çünkü yüksek enflasyon ortamında ve uygulanan kur rejimi nedeniyle döviz hep yukarı gidiyor. Yani dolar kurunda bir hareket olduğu zaman herkes bunun kalıcı olacağını düşünüyor. Şimdi her kur hareketi kalıcı algılandığı için hemen fiyatlara yansıtılıyor. Enflasyon konusunda da bir çıpa oluşmadığı için yani hedeflere güven oluşmadığı için fiyat yapıcılara döviz kuru referans haline geliyor. Bunun çözümü enflasyonu düşürmek. Ama hâlâ orada değiliz. Epey bir sabretmemiz gerekiyor.”