Temmuzda sanayi üretiminde yavaşlamanın ayak sesleri geldi
Şirketleri fahiş kâr peşinde koşmakla suçlayan TÜİK Başkanı Erhan Çetinkaya'ya, İstanbul Sanayi Odası Başkanı Bahçıvan'dan 'Toplumun merak ettiği enflasyon hesaplama yöntemiyle ilgili sorulara daha ikna edici açıklama getirmeliydi' yanıtı geldi.
Türkiye İstatistik Kurumu (TÜİK) Başkanı Erhan Çetinkaya’nın enflasyon sepetindeki madde fiyatlarının neden açıklanmadığı, diğer kuruluşlarca yayımlanan endeksler ile farklılıklar ve fiyat artışlarına etki eden faktörler gibi konulardaki görüşlerini aktarmak için gazetecilerle yaptığı sohbet toplantısında Türkiye’deki şirketlerin enflasyonist ortamı kullanarak fahiş kârlar elde ettikleri suçlamasına akşam saatlerinde İstanbul Sanayi Odası (İSO) Başkanı Erdal Bahçıvan’dan yanıt geldi.
Bahçıvan sosyal medyadan yaptığı paylaşımda TÜİK’in şirketlerle ilgili açıklamalarına vurgu yaparak şu görüşleri dile getirdi:
“TÜİK, bugün görev alanının dışına çıkarak enflasyon konusunda bazı kesimleri suçlamak yerine, toplumun geneli tarafından merak edilen enflasyon hesaplama yöntemiyle ilgili sorulara, daha ikna edici bir açıklama getirmeliydi.”
TÜİK, bugün görev alanının dışına çıkarak enflasyon konusunda bazı kesimleri suçlamak yerine, toplumun geneli tarafından merak edilen enflasyon hesaplama yöntemiyle ilgili sorulara, daha ikna edici bir açıklama getirmeliydi.@ist_sanayiodasi
— Erdal BAHÇIVAN (@erdal_bahcivan) July 9, 2024
Hazine eski Müsteşarı ve Altınbaş Üniversitesi Öğretim Üyesi Dr. Mahfi Eğilmez de TÜİK Başkanı Çetinkaya’nın açıklamalarına sosyal medyada dikkat çeken bir paylaşım yaptı. Eğilmez, “TÜİK’in girişine ‘Söz gümüşse susmak altındır’ yazılı bir tabela asılmalı” diyerek açıklamaları değerlendirdi.
TÜİK Başkanı Erhan Çetinkaya kurumun toplantı salonunda basın kuruluşlarının Ankara temsilcileri ve ekonomi haber müdürleriyle bir araya gelerek enflasyon hesaplamalarına ve eleştirilere yönelik soruları yanıtlamıştı.
Çetinkaya dünyada enflasyon nasıl hesaplanıyorsa Türkiye’de de öyle hesaplandığını belirterek “TÜFE ve üretici fiyat endeksi (ÜFE) arasında oluşan fark Türkiye’ye özgü değil” diye konuşmuştu. Söz konusu makasın 2021 yılı başından itibaren tüm dünyada gözlendiğini aktaran Çetinkaya “TÜİK’i IMF Türkiye Masası’na şikayet etmişler, orada bir şeyler mi dönüyor diye. IMF Türkiye Masası şefi geldi, hesaplamalarımıza baktılar. Sadece Türkiye’de değil dünyada diğer ülkelerde de ÜFE’nin TÜFE’nin üstüne çıkmış olduğunu fark ettiler ve ‘Biz bunu araştıralım’ diye gittiler. Yakın zamanda derecelendirme kuruluşları da istatistikleri inceledi, onlar da tatmin edici yanıtları alarak döndü” demişti.
Çetinkaya akademik çalışmalara göre Türkiye’deki şirket kârlarının enflasyonu yukarı taşıyan bir etkiye sahip olduğuna dikkati çekerek “Türkiye’deki şirketler enflasyonist ortamı kullanarak normalde alması gereken kârlardan daha yüksek fahiş kârlar elde ediyor. Enflasyondan bağımsız şirket kârlarına bağlı bir fahiş fiyat artışı var. Bu etki pandemi sonrasından itibaren gözlemleniyor” diye konuşmuştu.
Ülkelerin resmi kurumlarının açıkladığı enflasyon ile algılanan enflasyon arasındaki rakamlara bakıldığında Türkiye’deki rakamların diğer ülkelere kıyasla birbirine en yakın oranları yakaladığını anlatan Çetinkaya “Algılanan enflasyona ilişkin hususlar Türkiye’ye özgü olmayıp gelişmiş ülkelerde de aynı durum görülmekte ve bu durum Eurostat tarafından ifade edilmektedir. Örneğin son 20 yıl boyunca AB’de hissedilen enflasyon açıklanan enflasyonun ortalama beş katı düzeyinde seyrederken Türkiye’de iki katı düzeyinde seyretmiştir” demişti.
Çetinkaya memur zamlarının belli olduğu haziran ayı TÜFE rakamlarının beklentilerin altında geldiğine yönelik eleştirilere de yanıt vererek haziran ayı sonunda açıklanan zamların hemen haziran ayı TÜFE rakamlarına yansıyacağı yönünde yanlış bir algı olduğunu belirtmişti. Haziran ayıyla enflasyonun iniş sürecine başladığını izlediklerini ifade eden Çetinkaya enflasyon hesaplamalarına ilişkin tartışmaların devam etmesini öngördüklerini, bunun algı yönlendirmesine açık bir konu olduğunu, bu sebeple de toplantıyı doğru bilgiyi anlatmak için organize ettiklerini söylemişti. Çetinkaya TÜFE’nin tüketim harcamalarına konu olan mal ve hizmetlere ait fiyatların genel düzeyinde zaman içinde meydana gelen değişimi ölçtüğünü ifade ederek endeksin Türkiye hane halkının ortalama harcama alışkanlıklarını temsil eden sabit bir mal ve hizmet sepetine dayandığını ve tüketicilerin karşılaştığı perakende fiyatlarındaki ortalama değişimi ölçtüğünü belirtmişti.
TÜFE’nin yaşam maliyetlerini ölçmediğiyle ilgili bazı mecralarda tartışmalar yaşandığına işaret eden Çetinkaya TÜFE ile yaşam maliyeti endeksinin farklı kavramlar olduğunu, TÜFE sabit bir mal ve hizmet sepetinin maliyetindeki değişikliği ölçerken yaşam maliyeti endeksinin sabit bir “refah” düzeyinin maliyetindeki farklılıkları yansıttığını vurgulamıştı. TÜİK Başkanı Çetinkaya madde fiyatlarının yayımlanmasını durdurmalarına ilişkin eleştirileri ise şöyle yanıtlamıştı:
“TÜFE’yi Türkiye genelinde aylık 600 binin üzerinde fiyatı derleyerek hesaplıyoruz. Bu sonuçları dünyada en erken açıklayan ülkelerden biriyiz. TÜFE’yi her ayın üçüncü iş günü kamuoyu ile paylaşıyoruz. Bu fiyatların yaklaşık 300 bini marketlerden alınan kasa fiyatlarından oluşuyor. Bu da ayın sonunda toplanıyor. Söz konusu hesaplamaların açıklanma tarihi olan ayın 3’üne yetişmesi çok zor. Enflasyon 600 bin fiyatın ağırlıklı ortalaması alınarak toplulaştırıldığı bir hesaplamadır. Bir madde veya hizmetin çeşitlerinin ortalaması alınmaktadır. Örneğin Van’daki domatesle İstanbul Etiler’deki çeri domatesin fiyatı aynı olabilir mi? Bunların fiyatlarının ağırlıklı ortalaması alınarak toplulaştırılan fiyatlar enflasyon hesaplamasında kullanılmaktadır. Madde sepeti olduğu yerde duruyor, madde sepetini gizlemek kimsenin yetkisinde değildir, yayınlanmayan tablolar madde fiyatlarıdır. Geçmişte açıklanan madde fiyatlarının gösterge niteliği yoktu. Madde fiyatlarının açıklanması için ekstra bir gün daha çalışma yapmak gerekiyor. Bu sebeple artık gösterge niteliği taşımayan bu fiyatları yayınlamıyoruz.”
Çetinkaya Avrupa Birliği’ne (AB) üye ve aday ülkeler, EFTA ülkeleri, ABD ve Kanada istatistik ofislerinin internet siteleri de incelendiğinde madde düzeyinde tüm fiyatları yayınlayan herhangi bir ülke bulunmadığına dikkati çekerek kurumun bu anlamda haksız eleştirilere maruz kaldığını ileri sürmüştü.
Basına yansıyan haberlerde endeks zaman içinde yürütülerek madde sepetindeki bazı fiyatların hesaplandığını ifade eden Çetinkaya şöyle konuşmuştu:
“Yumurta, doktor muayenesi fiyatı dendiğinde toplulaştırılmış bir fiyattan bahsediliyor. Örneğin bugün (dün) basına yansıyan bir haberde 2,57 lira yumurta fiyatı ifade ediliyor. Gezen tavuk yumurtası 5 lira. Ama 30’lu yumurtaların tanesi 2 lira. Tüketim ağırlıklarına bakıldığında vatandaşların çoğunlukla 30’lu yumurta tükettiği görülüyor. Ortalama toplulaştırılmış fiyatlara bakıldığında yumurta için 2,57 lira gayet mantıklı bir fiyat. Olay bir süre sonra teknik hesaplamalardan çıkıp algı yönetimine giriyor.”
TÜFE’nin Eurostat standartlarına yüksek derecede uyumlu olarak hesaplandığına dikkati çeken Çetinkaya “Geçen yıl doğalgaz desteği sağlandığı dönemde TÜİK olarak ‘hükümetin lehine rakamları açıklıyoruz’ diye sosyal medyada yemediğimiz dayak kalmadı. Halbuki doğalgaz sıfırlandı ve herkesin cebine yansıdı. Bu desteğin endeks hesaplamalarında yer alıp almama konusunu Eurostat’a sorduk. Söz konusu indirimli fiyatların TÜFE içerisinde hesaplanması gerektiğini belirtti, biz de TÜİK olarak hesaba dahil ettik” demişti.
Çetinkaya TÜİK ile ENAG’ın açıkladığı enflasyon rakamlarına ilişkin de değerlendirme yaparak bu kurumun internet sayfasından erişim sağlanan metodoloji dokümanında hesaplamalarda geçerli olan yöntem ve uygulamalara ilişkin bilgiler paylaşılmadığını söylemişti. ENAG tarafından yayımlanan aylık TÜFE oranlarının gerçeği yansıtmaktan oldukça uzak olduğunu dile getiren Çetinkaya endekslerinin sadece dört yıla yakın bir dönemde piyasa fiyatlarından ortalama 2-3 kat uzaklaştığının görülebildiğini kaydetmişti. Bir araştırmanın Türkiye genelini temsil edebilmesi için uygun örnekleme yöntemlerinin kullanılması gerektiğinin altını çizen Çetinkaya şunları söylemişti:
“TÜİK ve ENAG verileri arasındaki farkı kira fiyatları hesaplamalarında görebiliriz. TÜİK tarafından takip edilen kira fiyatları için diğer tüm mal ve hizmet fiyatlarında olduğu gibi sabit tanım ve kalitede seçilmiş olan beş binin üstünde konutun aylık kira değeri izlenmektedir. ENAG ise kira fiyatlarını emlak sitelerinden doğrudan almakta ve kira artışını her ay tüm kiracılar ev değiştiriyormuş gibi hesaplamaktadır. ENAG her ay tüm kiracılar yeni bir eve taşınıyormuşçasına hesaplama yapıyor, internet üstünden her ay gözlemlediği artışları yanlış şekilde üst üste ekleyerek şişirilmiş bir zam hesabı yapıyor. Bu örnek ENAG’ın TÜFE metodolojisinden ne kadar uzak olduğunu sadece kira maddesinde dahi ortaya koymaktadır.”
Çetinkaya TÜFE ile İTO İstanbul Ücretliler Geçinme İndeksi arasındaki farklılıkları da değerlendirerek İTO’nun bu hesaplarının metodolojisini 30 yıl önce TÜİK’ten aldığını, ancak bu yöntemlerin artık eskidiğini ifade etmişti. Hesaplamalarda ayrıca İTO’nun TÜİK’in çok küçük bir modelini kullandığını, kapsamının da TÜFE’ye göre dar olduğunu belirtmişti.
Yöntem farklılıklarının hem ana grup oranlarında hem de geçinme endeksi ve TÜFE oranlarında ayrışmaya neden olduğunu ifade eden Çetinkaya bu ayrışmanın düşük enflasyon olduğu dönemlere kıyasla yüksek enflasyon olduğu dönemlerde daha fazla dikkati çektiğini, sürekli değişen tüketici alışkanlıklarına paralel olarak değişen madde sepetlerinin iki endeks arasında oluşan farkın artmasına neden olduğunu söylemişti. Haziranın enflasyona 20-40 yıllık uzun seride bakıldığında en düşük enflasyon ayı olduğunu belirten Çetinkaya şunları söylemişti:
“Çünkü tarla ürünleri çıkmaya başlar. Dolayısıyla bu bir normalleşmedir. Zamlar haziranda duyurulmakla beraber geçerlilik tarihi temmuz. Hazirandan bu yana ötelenen bazı zamlar temmuz ayı enflasyon rakamlarını etkileyecek. Kurlar da Türkiye’deki enflasyon belirleyicilerinden biridir. Kurdaki stabilitenin aylık enflasyon üzerinde ciddi bir etkisi var, enflasyonun artışını baskılıyor. Kur düşse bazı maddelerde fiyat gerilemeleri olabilir.”