Dilan Polat, Erdoğan’a yazdığı mektubu göndermiyor: Gerekçesini 10Haber’e açıkladı
'Kara para aklamak', 'vergi usul kanununa muhalefet' gibi suçlamalarla yaklaşık bir yıl tutuklu kalıp sonrasında tahliye olan Dilan - Engin Polat çifti şu an 'eş dost yardımıyla' geçiniyormuş. Polatların mal varlığı ve şirketleri tedbir altında.
Cezaevine girdikleri güne dek lüks hayatlarına dair paylaşımlarıyla dikkati çeken, ancak Kasım 2023’te ‘kara para aklamak’, ‘vergi usul kanununa muhalefet’ ve ‘suç işlemek amacıyla örgüt kurmak, yönetmek’ suçlamalarıyla tutuklanan Dilan Polat ve eşi Engin geçen haftalarda serbest kaldı. Sosyal medya fenomenleriyle ilgili akılda oluşan tek soruysa şu: “Malvarlıklarına ne oldu?”
Dilan ve Engin Polat geçen yıl Kasım ayında tutuklandıklarında mahkeme onların mal varlığı, şirketleri, banka hesapları ve kredi kartlarının üzerine tedbir koydu. Şirketleri halen TMSF tarafından atanan kayyım tarafından yönetiliyor, şirketlere ait mal varlıkları da yine TMSF kontrolunda. Polat çifti banka hesaplarını da, eskiden sahip oldukları kredi kartlarını da kullanamıyor.
Polat ailesinin avukatı Sevinç Horoz merak edilenleri tek tek anlattı. ‘Aramızda kalmasın’dan Hüseyin Altun’a konuşan Horoz, “Oturdukları ev kendilerine mi ait? Arabaları ve malvarlıkları geri alınacak mı?” sorusuna şu yanıtı verdi:
“Evleri kendi kullanımlarına ait. Bir tedbir kararı var ama üçüncü kişilere yönelik satışının önlenmesine verilmiş tedbirdi. Evlerinde oturmaya devam edecekler. Araçlarla ilgili yanlış bir bilgi var. Araçlar polis arabası yapılmadı. Araçlar TMSF bünyesinde otoparkta tutuluyor. Herhangi bir iade girişimi talebimiz olmadı. Yargı sürecinde değerlendireceğiz.”
Avukat, “Bu süreçte avukatlık masraflarınız nasıl ödendi, bu durum çok konuşuldu” sözleri üzerineyse “Bir kısım masrafları aldık. Malvarlıklarını iade aldıkları zaman ve aktif ticaret hayatlarına döndükleri zaman yeniden değerlendireceğiz” diye konuştu.
Peki nasıl geçiniyorlar?
Sevinç Horoz, bu soruya da “Yakın akraba ve arkadaş desteğiyle geçiniyorlar” cevabını verdi.
Cezaevine girdikleri güne dek lüks hayatına dair sosyal medya paylaşımlarıyla dikkati çeken, Kasım 2023’te ‘kara para aklama’, ‘vergi usul kanununa muhalefet’ ve ‘suç işlemek amacıyla örgüt kurma ve yönetme’ suçlamasıyla eşi Engin’le birlikte tutuklanan Dilan Polat tahliye edilmişti.
Kararın gerekçesi şuydu: “Üzerine atılı suçların vasıf ve mahiyeti, atılı suçlar için kanunda öngörülen hapis cezasının alt ve üst sınırlarıyla birlikte özellikle dosya kapsamındaki mevcut deliller ve alınan ifadeler ile MASAK tarafından hazırlanan raporun içeriği karşısında, atılı suçların vasfının sanık lehine değişmesi ihtimalinin bulunması ve tutukluluktan elde edilecek faydanın bu aşamada adli kontrol hükümleriyle de sağlanabilecek olması.”
1 Kasım 2023’te İstanbul merkezli altı ilde başlayan ve ilerleyen günlerde de devam eden operasyonlarda Dilan Polat ve eşi Engin Polat’ın da aralarında olduğu 24 şüpheli gözaltına alınmıştı.
Soruşturmada daha önce şirketlerinde yapılan aramalarda dijital materyal ve defterlere elkonan Polat çiftinin de yer aldığı şüphelilerle ilgili Mali Suçları Araştırma Kurulunca (MASAK) ön inceleme raporu hazırlanmış, raporda tasfiye halindeki üç firmadan aile bireylerine ait şirketlere sözde ticaret karşılığında sahte fatura kesilmesi yöntemiyle 200 milyon lira para girişi olduğu belirlenmişti.
Paranın yine aile bireylerine ait şirketler arasında transfer edildiği, son aşamada Engin Polat’ın sahibi olduğu Milda Gayrimenkul isimli firmada toplanarak gayrimenkul ve çok sayıda araç alındığının tespitinin ardından İstanbul Mali Suçlarla Mücadele Şube Müdürlüğü ekipleri şüphelilerin kimliklerini belirlemiş, İstanbul merkezli Ankara, Yalova, Ordu, Kırklareli ve Manisa’da 43 adrese eş zamanlı operasyon düzenlemişti.
Soruşturmada ekipler Dilan ve Engin Polat’a ait bir medikal şirketin Ankara’da başka bir firmaya isim hakkını verdiğini, bu firmanın hesabındaki 1 milyon 800 bin liranın da ortakların kişisel hesaplarına aktarılmaya çalışıldığını tespit etmişti.
Dilan Polat, Engin Polat ve Sıla Doğu’nun da aralarında bulunduğu şüphelilerden 16’sı tutuklanmış, 27 şirkete kayyım atanmıştı.
Sulh Ceza Hakimliği 14 Haziran’daki aylık tutukluluk incelemesinde Dilan Polat’ın kardeşleri Can ve Sinem Sıla Doğu ile Can Polat, Gökay Bekar, Halit Polat, Harun Abak, Metin Yılmaz, Mustafa Özalp, Nilgün Yılmaz, Uğurcan Ayyıldız ve Zekai Tepe’nin adli kontrol hükümleri uygulanarak tahliye edilmesine hükmetmiş, diğer beş şüphelinin tutukluluğunun devamına karar vermişti.
Soruşturmanın tamamlanmasıyla Anadolu Cumhuriyet Başsavcılığınca hazırlanan iddianamede yasa dışı yollardan edinilen paraların “soğuk cüzdan yöntemi” ile sisteme sokulmadan transfer edilerek aklamaya tabi tutulduğu, örgütün söz konusu faaliyetler sırasında kısa sürede ulaştıkları şöhret ve tanınırlık sayesinde bir kısım gerçek ticari faaliyetlerde bulunduğu, bu sayede aklama suçlarının en belirgin yönü olan takip ve kontrolün zorlaştırılmasını sağlamaya çalıştıkları değerlendirmesi yapılıyor.
28 şüpheli hakkında suç örgütü kurup yönetmek, kara para aklamak ve yasa dışı bahis yaptırmak suçlamalarıyla hazırlanan iddianamenin ardından MASAK raporunda iddianameyi yıkacak tespitlere yer verilmişti.
MASAK raporunda Polat çiftinin kozmetik ürünü satışlarının gerçek olduğunu, söz konusu olanın da suç örgütü değil aile şirketi olduğunu belirtmişti. MASAK’ın hazırladığı 908 sayfalık raporun “Aklama Suçu Değerlendirmesi” başlıklı kısmında Polatların güzellik merkezleri ve firmalarının para akışlarının kara para aklama işlemi olduğuna dair yeterli delil bulunamadığına dikkat çekilmişti.
İstanbul Anadolu Cumhuriyet Başsavcılığı Engin Polat’ın da aralarında olduğu dört sanık için ‘Sanıkların kaçma şüphesi var’ diyerek tahliyeye itiraz etmişti. Başsavcılık sanıklar Engin Polat, Sezgin Polat, Alper Kürşat Polat ve Ahmet Gün’ün lehlerine tahliyeyi gerektirecek ölçüde bir değişikliğin henüz olmamasını, tutuklama kararındaki gerekçelerin halen mevcudiyetini koruyor olmasını, sanıkların üzerine atılı suçlara dair delillerin mevcudiyetini, sanıklar üzerine atılı suçların vasıf ve mahiyetini, sanıkların kaçma şüphesinin bulunmasını gerekçe göstermişti.
Başsavcılık “tutuklu sanıkların tutukluluk hallerinin devamına karar verilmesini” istese de mahkeme başsavcılığın itiraz dilekçesini reddetti. Böylece davada tutuklu kimse kalmamıştı.