Gazze’den Mısır’a rüşvetli geçiş: Beş bin doları olan özgürlüğe koşabiliyor
Türkiye günlerdir bir trafik kazasını, kaza sonrası annesiyle yurt dışına kaçırılan çocuğu konuşuyor. Şimdi aynı olaydaki diğer çocukların ifadeleri ortaya çıktı. İstanbul'un zengin semtinde nasıl yaşanıyor ve o kaza nasıl oldu, ifadeler çok çarpıcı.
Bundan 30 yıl önce Göktürk, İstanbul’un kıyısında, ormanın ortasında, tarımla uğraşan, sokaklarında ineklerin ve mandaların gezdiği kendi halinde bir köydü.
Kemerburgaz yine İstanbul yakınında minik bir Anadolu kasabasıydı, bu köy de o ilçeye bağlıydı.
Her şey, Kemerburgaz ile Göktürk arasında kalan yaklaşık 2 bin 500 dönümlük bir arazi üzerinde bugün ‘Kemer Country’ adını taşıyan dev projenin başlamasıyla değişti. Kemer Country 4 ayrı aşamada inşa edilecekti; villaların arasında Türkiye’nin ilk 18 delikli golf sahası yer alacaktı. Tapulu arazinin kuzeyinde Orman Genel Müdürlüğü’nden kiralanan geniş ormanlık alanda bir de ‘Golf and Country Club’ kurulacak, burası hem bir turizm merkezi hem de zenginlerin yaşadığı bölge olacaktı.
Oldu da.
90’lı yıllarda Kemerburgaz’a da, bugün Kemer Country’nin bulunduğu Göktürk’e de gidip gelmek bir meseleydi. Toplu ulaşım yoktu; daha yeni havaalanı metrosu sayesinde geldi. Yol tek şeritliydi ve en fenası İstanbul’un en büyük açık çöp depolama alanlarından biri Kemerburgaz’daydı. Çöpün yaydığı koku onlarca kilometre öteden duyulurdu.
Ama buna rağmen Türkiye’nin yeni para sahipleri Kemer Country’ye aktı, buralardaki evleri aldı. Oranın bu denli ilgi gördüğünü gören diğer inşaat firmaları da boş durmadı, bir zamanlar sokaklarında traktörlerin gezdiği, inekleri ve manda sütüyle meşhur Göktürk’ün neredeyse bütün tapulu arazileri el değiştirdi, bir anda minik Göktürk köyü Kemerburgaz’ı da aşan bir büyüklüğe ve nüfusa erişti. Burada bugün bile inşaatlar devam ediyor, yeni yeni lüks siteler yapılıyor.
Göktürk, Türkiye’nin 90’lardan itibaren yükselen ve hala devam eden yeni para sahiplerinin yüksek duvarlı sitelerinin başkenti gibi. Eski köyde bugün traktörler değil Mercedes G Wagon cipler, Bentley’ler, Ferrari’ler, Porsche’ler dolaşıyor.
Bundan 10 gün önce yaşanan bir trafik kazası, İstanbul’un kıyısında, şehir merkezine ve eğlence yerlerine görece uzakta kalan Göktürk’te genç erkek çocukların yaşadığı hayatı gözler önüne serdi. 1 Mart Cuma akşamı, babalarının arabalarını alan bir grup liseli çocuk, ehliyetleri olmadığı halde iki ayrı arabayla yola çıktı. O gece yapılan bu ehliyetsiz gezintinin bedeli ise çok büyük oldu: Daha yeni çocuk sahibi olmuş 29 yaşındaki bir genç insan hayatını kaybetti, onu öldüren otomobili kullanan 17 yaşındaki genç ve onu alıp yurt dışına kaçıran annesi, hayatlarının sonuna kadar o geceyi tekrar tekrar yaşayacaklar.
İşin içinde bu zenginlik ve ardından da yurt dışına kaçış olmasa belki bu trafik kazası o kadar da ilgi çekmeyecekti. Ama trafik kazasıyla ve kazaya karışanların kimliğiyle ilgili haberler günlerdir büyük ilgi görüyor.
1 Ocak cuma akşamı, o liseli çocuklar, ertesi günün tatil olmasından da faydalanarak sitelerinde buluşmuşlar. Sonra iki çocuk, babalarının pahalı ve son derece hızlı otomobillerini almış, kalabalık grup iki otomobile dağılmış. Önce site içinde gezmişler, ardından siteden çıkıp Kemerburgaz istikametine gidip ortadan Bahçeköy yoluna sapmışlar.
Bahçeköy yolu, Belgrad ve Fatih Ormanları’nın içinden geçen, tek şeritli ve fazlasıyla kıvrıla kıvrıla giden bir yol. Hele gece vakti rutubet de çöktüğünde yol çok kaygan olabiliyor ve bırakın 17 yaşındaki ehliyetsiz bir sürücüyü, tecrübeli sürücüler için bile yoğun dikkat gerektiren bir yol.
Ama bakın, dün o gece yaşanan kazada araçlarda bulunan diğer çocuklardan bazılarının polis ve savcılık ifadeleri ortaya çıktı. Bu ifadelerden anlaşılıyor ki, bugün annesiyle birlikte ABD’de kaçak durumda olan 17 yaşındaki T.C., kazayı davet etmiş. O daracık yolda hızlanmış, sonra yolun kıvrımlarından birinde yüksek hızda giderken panikle frene basmış, arabası savrulmuş ve yolun kenarında duran 3 ATV ile dolaşmaya çıkmış 5 kişiye yandan vurmuş.
Ya sonra? Sonrası büyük felaket. Çocukların ifadelerine de yansıyor, anne Eylem Tok kaza yerine gelmiş, oğlunu ve arkadaşlarını almış, arkasına bakmadan oradan uzaklaşmış. Çocuklardan biri, daha Eylem Tok gelmemişken yerdeki yaralılara yardım etmek istemiş, bir yaralı çocuğa cep telefonunu vermiş, ‘Şunun flaşını aç bak, kafam kanıyor mu’ demiş. İşte olay sonrası kayıp cep telefonu bu.
İfadelerde çocukların isimleri hep kısaltıldı. Bu okumayı ve takip etmeyi zorlaştırıyor ama bir gecenin nasıl o gece kazada hayatını kaybeden Oğuz Murat Acı’nın ailesi için mateme, diğerleri içinse büyük bir kabusa dönüştüğünü merak ediyorsanız, bu haberi sonuna kadar okuyun.
Kaza yapan araçta bulunan çocuklardan A.K. polise verdiği ifadesinde arkadaşı T.C.’nin kendisini arayarak dışarıda takılmak istediğini anlattı ve onun ifadesine göre T.C. arabayla kendisini evden aldı ve araçta K.D. de vardı. Araç hareket ettikten sonra K.D.’yi eve bırakıp T.C’nin evine doğru gittiler. T.C.’nin evinin önünde D. isimli arkadaşını beklediler ve bundan 10 dakika sonra da D. bir araçla geldi. Araçta üç kişi daha vardı ve toplamda beş kişi oldular. A.K., D. isimli arkadaşının arabasına bindi. Y.E., A.K ve K. A. isimli arkadaşlarını da farklı bir siteden aldılar. K.A, Y.E. diğer araca bindiler. Toplamda 7 kişi oldular ve Göktürk içinde arabalarla turlayıp site meydanına geldiler.
“Meydanda oturduğumuz esnada aynı sınıfta olduğum M. E. Y.’ı gördük. Yanına ilk defa gördüğüm ve soyadlarını bilmediğim B. ve A. olarak bildiğim şahısları gördük ve muhabbet etmeye başladık. Böylece toplamda 10 kişi olduk. Daha sonra buradan araçlar ile ayrıldık. Diğer aracı D. kullanıyordu. Demir’in yanına K., Y. E., M. E.Y., P. ve H. bindi. T.C.’nin kullandığı araca ise ben, A. ve B. bindik” diyen A.K., site dışına çıktıklarını anlattı. Onun anlatımına göre bu anda D.’nin aracı öndeydi ama el işareti yapıp öne geçmelerini söyledi. T.C. de sollayıp öne geçti.
Bu noktadan sonra A.K. ifadesinde şunları anlattı:
“Yolda ilerlerken kasise denk geldik. T.C. kasisi görünce biraz yavaşladı ve kasisi geçince hızlandı. Daha sonra T.C. yolun sağ tarafına gidiş istikametimizde bir şeyler olduğunu gördü ve direksiyonunu ani bir şekilde bulunan cisimlere çarpmamak için sola doğru kırdı. Araç bir anda kaymaya başladı. Aracın sağ tarafı yani benim olduğum taraf ATV tarzı araçlara doğru kaymaya başladı. Kayma sonucu T.C.’nin kullanmış olduğu ve benim içinde olduğum araç ATV tarzı araçlara bir anda çarptı. Çarpma olayından sonra aracımız solda bulunan yamaca doğru çıktı. Akabinde araçta bulunan T.C., ben, A. ve B. araçtan indik.
İndikten sonra yolun ortasına yerdeki şahsın yaralı şekilde yattığını gördüm. Onların yanına giderek iletişim kurmaya çalıştık. Daha sonra kalabalıktan duyduğum kadarıyla yolun diğer yamacına uçurum tarafında da bir yaralı olduğunu gördüm. T.C. o esnada kendi arabasının önüne gitti ve o aracın altına bir kişi olduğunu bize söyledi. Akabinde yoldan geçen başka araçlar durmuş ve yardımcı oluyordu. Kalabalık kişiler için de birilerinin 112’yi aradığını duydum. Daha sonra yolun yamaç kısmında alt tarafta bir yaralının daha olduğunu öğrendik. Çevrede bulunan vatandaşlar yaralının yanına giderek yardım etmeye çalıştı.
T.C. bu esnada kendi özel şoförlerini aradı ve kaza yaptığını söyledi. Bir müddet sonra da T.C. annesini arayarak ona da kaza yaptığını söyledi. Olay yerine itfaiye ekibi geldi ve müdahale etmeye başladı. Müdahale esnasında T.C.’nin annesi bir kadın ile eski model plakasını almadığım bir araçla olay yerine geldi. Beni, T.C. ve D’yi gelmiş olduğu aracı bindirdiler. Daha sonra kendisi araca bindi ve olay yerinden uzaklaştık. Ben ve D’yi site girişinde indirdiler ve devam ettiler. Site önünde bulunduğumuz esnada yaralılardan birine ait olan cep telefonunun Z. H. K. isimli arkadaşımızla kaldığını gördük. Akabinde ben sitede oturan arkadaşımın yanına gittim.”
Olay esnasında diğer araçta olan Z.H.D. ise ifadesinde “Olay günü kalmak için okuldan sonra D. isimli arkadaşımın evine gittim. Akşam saatlerinde T.C., D.’yi buluşmak için aramış. Yine akşam saatlerinde D. evden babasının aracını aldı ve evden çıktık. Araçta ben, D., Y E., K. ve P. vardı. Evden çıktık ve dolaşmaya başladık. Daha sonra T.C. ile evinin önünde buluştuk. Akabinde siteye gittik ve meydan kısmında oturduk. Burada isimlerini, olay nedeniyle öğrenmiş olduğum M. E. Y., B. ve A.’yı gördük. Bir müddet sonra hep beraber oradan kalktık. Bu 3 arkadaş yaya oldukları için Çamlık mevkiine gitmek istediklerini şoför arkadaşlara söylediler ve aracımıza bindiler. D.’nin kullandığı araca ben, Y. E., Poyraz, M. E.Y. ve K. ile bindik. Ben aracın sağ ön koltuğuna oturdum.
Diğerleri T.C.’nin aracına bindiler. Siteden ayrıldık ve aracımızla benzinlikten yakıt aldıktan sonra Kemerburgaz yoluna yöneldik. Surları geçince Bahçeköy yoluna girdik. Yani orman yoluna saptık. İçinde bulunduğum araç önde gidiyordu. Daha sonra T.C. bizi solladı. Normal hızımızla gidiyorduk. Önde başka bir araç vardı. T.C. bu aracı solladı. Bunun üzerine önde bulunan araç bize de yol verdi ve biz de bu aracı solladıktan sonra T.C.’nin arkasında gitmeye devam ettik. Daha sonra T.C. daha da hızlandı ve hızlı bir şekilde gitmeye başladı. Önümüzde viraj vardı. Viraja sert girince araba biraz yalpaladı ve kaymaya başladı. Ancak aramıza mesafe olduğu için T.C.’nin önünü göremiyordum. Tam virajı alınca T.C.’in aracının yolun sonunda bulunan su kanalına çıktığını gördük” şeklinde konuştu.
İfadesinin devamında kazayı görünce durduklarını anlatan Z.H.D., “Aşağı indiğimizde yolun ortasında 2 erkek şahsın yaralı şekilde yattığını gördük. Ben bu yaralıların birinin yanına gittim ve konuşmaya çalıştım. Yaralı bana telefonunun flaşını açtı. Telefonunu vererek başına bakmamı istedi. Bende telefonu alarak başına ışık tuttum. O anki dalgınlık ile yaralının telefonunu cebime koydum. Daha sonra diğer yaralının yanına gittim. Yoldan geçen araçlar durarak yardım etmeye başladılar. O esnada etraf çok kalabalık oldu ve araçlar doldu. Olay yerine itfaiye ve 112 ekiplerinin geleceğini düşünerek yolu açmak için Demir’in kullandığı aracı alarak K. A. ile birlikte aracı siteye götürdüm. Aracı siteye bıraktıktan sonra tekrar olay yerine gitmek için taksi çağırdım. Taksiye bineceğim esnada Demir eski model bir araçla ile site önünde indi ve yani yanımıza geldi.
O esnada benim elimde yaralı şahsın telefonu olduğunu ve bu telefonu gidip olay yerine bırakmamız gerektiğini söyledim. K. A. taksiye bindi ve olay yerine gideceğini düşünerek yanında bulunan telefonu K.A.’ya verdim. Akabinde K.A. böyle bir sorumluluğu taşıyamayacağını söyledi ve telefon site girişinde bulunan duvarın üzerine bıraktı. Daha sonra güvenlik gelerek telefonu aldı. Ardından veliler de site önüne geldi ve bizi uzaklaştırdı. T.C.’nin annesi güvenlik görevlisinden telefonu ‘sahibine vereceğim’ diyerek almak istedi. Güvenlik de telefonu T.C.’nin annesine verdi. Ardından T.C.’nin annesi site önünden ayrıldı. Ben, D. ve P. ile D.’nin evine gittik. Sabah olunca ailem beni aldı. Polisin kazaya karışan şahısları araştırdığını öğrenince ifade vermek için büro amirliğimize geldim” şeklinde konuştu.