Yeni Çıkanlar
Kuzeyin Derinliklerine Giden Dar Yol
Richard Flanagan
Çeviren: Kemal Küçükgedik
Sia Kitap, 2024
roman, 376 sayfa.
2014’te Booker Ödülü’nü kazanan kitapla ilgili jüri başkan AC Grayling, “Bazı yıllarda Booker Ödülü’nü gayet iyi romanlar alıyor, bu yıl ise bir başyapıt kazandı” yorumunuyapmıştı.
Hayatı boyunca romancılık dışında hayalet yazarlık, senaristlik, yönetmenlik de yapan Richard Flanagan, başlığını 17. yüzyıl haiku şairi Başo’nun seyahat güncesinden alan romanı ‘Kuzeyin Derinliklerine Giden Dar Yol’u 12 yıl içinde tekrar tekrar kaleme aldı; aklında kitaptaki ana karakter gibi savaş esiriyken Japonların demiryolu inşasında zorla çalıştırılmış babasını kaybetmeden eseri bitirebilmek vardı.
Avustralyalı doktor Dorrigo Evans, İkinci Dünya Savaşı’nda Japonların savaş esiri olur ve Burma’daki Ölüm Demiryolu’nda çalıştırılır. Dorrigo bu cehennemden çıkma ortamdan kurtulacaktır elbette ama öncesinde amcasının eşiyle yaşadığı tutkulu ilişki, demiryolu inşasında tanıklık ettiği dehşet, kaybettiği dostlar ve sonrasında hayatına giren diğer kadınlar zihninden asla çıkmayacaktır. Merkezinde 1943’ün Ağustos’unda korkunç bir gün yatan roman, savaşın insanlığı aşındırışına, aşkın ikircikli tabiatına, pamuk ipliğine bağlı ömürlere ve geçmişin unutulması mümkün olmayan utançlarına dair abidevi bir roman.
Cormac McCarthy’nin ‘Yol’ romanını okuduğumdan beri ilk defa bir eser böylesine sarstı beni.” Ron Charles, The Washington Post
Erwin Schlumpf Davası – Müfettiş Studer 1
Friedrich Glauser
Çeviren: Çağrı Akyurt
Dedalus Kitap, 2024
roman, 208 sayfa.
Adaletin sınırları, suçun gölgeleriyle çevrili. Friedrich Glauser’in hayat verdiği Müfettiş Studer, bu sınırları aşarak İsviçre’nin taşrasında işlenen suçların perde arkasına yolculuk yapıyor. Huzurlu bir yaşam yanılsamasının ardında, küçük kasabaların heybesi sırlarla dolu.
Alışılmış dedektiflerden farklı olarak, olayların içine yalnızca keskin zekâsını değil, insan doğasına dair derin bir sezgiyle doyumsuz bir merakı katarak yaklaşan Studer, adalet peşinde karanlık yüzlerin ve çözülmemiş hesapların izini sürüyor. Her ipucunun yeni bir gerçeği açığa çıkardığı bu yolculukta, her yüzleşme insan ruhunun karanlık köşelerine uzanan bir makara gibi çözülüyor.
İsviçre taşrasının sakin görüntüsünün ardında yatan karmaşıklığı, toplumun görünmeyen katmanlarını ve insanın içsel çelişkilerini ortaya seren bu hikâye, polisiye tutkunları için zamansız bir klasik ve belki de kuytuda kalan duyguların dünyasına açılan ‘o’ kapıdır.
Avuç İçi Öyküler
Yasunari Kawabata
Çeviren: Barış Bayıksel
Can Yayınları, 2024
öykü, 552 sayfa.
1968’de Nobel Edebiyat Ödülü’ne layık görülen Yasunari Kawabata, sanatının özünü romanlarında değil, yaşamı boyunca yazdığı ve ‘Avuç İçi Öyküler’ adı altında topladığı kitapta aramak gerektiğini düşünüyordu. İlki 1920’de, sonuncusu ise ölümünden sonra, 1972’de yayımlanan, yalnızlık, ölüm, yas, geçip giden ömür, yoksulluk gibi konuları ele alan bu öykülerin her biri minimalist bir zenginliğin ürünü.
“Birçok yazar gençliğinde şiir yazar; ben şiir yerine ‘Avuç İçi Öyküler’i yazdım… Gençlik günlerimin şiirsel ruhu onlarda yaşıyor.” Yasunari Kawabata
Zavallı Şey
Matias Faldbakken
Çeviren: Dilruba Aydın
Timaş Yayınları, 2024
roman, 208 sayfa.
Tekinsiz sınırlarda gezinen modern bir ‘Güzel ve Çirkin’ masalı…
Kendi halinde sessiz sakin bir delikanlı olan Oskar, daha çocukken kendini Blumların çiftliğinde her işe koştururken bulur. Hayatı küçücük odası ve kan ter içinde çalıştığı araziden ibaret delikanlı, günün birinde ormanın derinliklerinden çıkıp gelmiş, paçavralara sarılı, kir pas içinde, bir deri bir kemik kalmış bir çocuk görür. Bu görüntü adeta zihnine kazınır; onu korkutur fakat bir yandan da merakını uyandırır. İptidai bir av düzeneği kuran delikanlı, bu çocuğu tuzağa düşürüp eve götürür. Derdini anlatmaktan aciz, vahşi bir hayvandan hallice bu zavallı şey, Oskar’ın ilgisi ve şefkatiyle günden güne gelişmeye başlar.
Yine Timaş’tan çıkan ‘Garson’ ve ‘Biz Beş Kişiyiz’in yazarı Matias Faldbakken’in dâhi kaleminden ihmal ve şefkate, dışlanmaya ve bağ kurmaya, travmaların kökenine dair tekinsiz bir masal…
İmparatorluk İçinde İmparatorluk Gibi
Alice Zeniter
Çeviren: Şirin Erkan Leitao
Livera Yayınevi, 2024
roman, 360 sayfa.
Büyük beğeniyle karşılanan ‘Kaybetme Sanatı’yla tanıdığımız Zeniter, bu kez modern dünyanın dijital ve siyasi güç odaklarını bir araya getiriyor. 2018 yılında Fransa’da Sarı Yelekliler hareketiyle başlayan halk isyanlarını arka planına alan roman, bireyin gücünü ve özgürlüğünü aradığı bir dönemi resmediyor.
Teknolojinin, siyasetin ve bireyin çarpıştığı bu etkileyici roman boyunca Zeniter, günümüz toplumuna keskin bir bakış atmakla kalmıyor, okurlarını sosyal medyanın ve dijital dünyaların gölgesinde esaslı bir hakikat arayışına da çıkarıyor.
Antoine ve L… Biri siyasi arenada, diğeri dijital dünyada kendi imparatorluğunu kurma peşinde olan iki farklı karakter. Antoine, Fransa’nın karmaşık siyasi yapısında, bir milletvekilinin asistanı.
Diğer yanda L, internetin sınırsız ve anarşik dünyasında, kuralları kendisinin yazdığı bir evrende varlık sürüyor. Yıllarını dijital direnişin, hacker gruplarının ve sanal savaşların ortasında geçiren L, devletlerin ve devasa sistemlerin karşısında siber bir savaşçı. İçinde kaybolduğu bu sanal dünyada, gerçeğin nerede başladığı ve nerede bittiği belirsizleşiyor.
“Başından sonuna soluk kesici!” Frédéric Beigbeder
Tilki
D. H. Lawrence
Çeviren: Canan Vaner
İthaki Yayınları, 2024
roman, 112 sayfa.
Birinci Dünya Savaşı’nın gölgesinde, İngiltere kırsalında kendi başlarına ayakta kalmaya çalışan iki kadın Nellie ve Jill, yalnızlığın ve özgürlüğün sınavını verir. Ancak huzurlarını bozan bir davetsiz misafir vardır: Ormandan çıkıp çiftlik hayvanlarını tehdit eden sinsi bir tilki… Tıpkı onun gibi, uzak diyarlardan gelen bir yabancı olan Henry de yaşamlarına sinsice süzüldüğünde, ikili sınırlarını ve ilişkilerini zorlayan bir güçle karşı karşıya kalır.
D. H. Lawrence’ın ustaca kaleme aldığı ‘Tilki’, hayvanların vahşi özgürlüğünden ilham alarak bireysel arzuların, içgüdülerin ve insan doğasının derinliklerine iner. Zekice kurgulanmış karakterler ve doğayla iç içe bir atmosferde, özgürlük arayışının sınırlarını zorlayan bu etkileyici hikâye, tutkuların, güç mücadelesinin ve insan kalbinin kırılganlığının unutulmaz bir portresini sunuyor.
“Hiç kimse, cinsellik ve aşkın güç mücadeleleri hakkında ondan daha iyi yazmadı.” Doris Lessing
Şarkını Söylediğin Zaman
İnci Aral
Everest Yayınları, 2024
roman, 272 sayfa.
Türkiye’nin büyük sancılarla sarsıldığı bir dönemde başlayan, yıllarca sönmeyen bir aşkın hikâyesi: ‘Şarkını Söylediğin Zaman’da, 12 Eylül öncesinin kasvetli günlerinde bir araya gelen iki gencin, Deniz ile Cihan’ın hikâyesini anlatıyor İnci Aral.
1980’li yılların devrimci rüzgârıyla bambaşka hayatlara sürüklenen gençlerin yaşanmamış aşkı, otuz yıl sonra başka insanlarda, başka şarkılarda yeniden filizlenmeyi başarabilecek midir? Edebiyatımızın çağdaş ustalarından Aral’ın kaleminden toplumla birlikte savrulan, dönüşen bireylerin hayatına incelikli bir bakış.
Beyaz Atlar Zamanı
İbrahim Nasrallah
Çeviren: Mustafa İsmail Dönmez
Bilgi Yayınları, 2024
roman, 560 sayfa.
Arap Booker Ödülü sahibi Filistinli yazar İbrahim Nasrallah’ın kaleminden 100 yılı aşkın zamandır süren Filistin Mücadelesi’ni anlatan sarsıcı bir roman.
İbrahim Nasrallah, ustaca kullandığı sözcüklerle âdeta Filistin direniş tarihinin resmini çiziyor. Verilen mücadeleler, yaşanılan acılar ve toplumsal travmalarla bambaşka hikâyelere sahip üç farklı nesli ortak bir noktada buluşturuyor.
Hadiye Köyü’nden Mahmud, Halid ve Naci’nin yaşamları üzerinden farklı dönemlerde Osmanlı, İngiliz ve Yahudi birliklerine karşı verilen direnişin hikâyesine tanıklık ediyoruz.
Nasrallah, Filistin halkının kolektif hafızasını ve mücadelesini oldukça güçlü bir dille ortaya koyuyor.
“Göz kamaştıran, duyarlı bir üslupla yazılmış olan ‘Beyaz Atlar Zamanı’, okuru büyüleyici bir şekilde kavrıyor, onun duyarlılığı ve hafızası üzerinde kalıcı bir etki bırakıyor. Bu kitap, Filistin halkının yaşadığı trajedi ve felaketleri nedenlerini de ele alarak yaratıcı bir şekilde tasvir ediyor.” Salma Khadra Jayyusi
Zorbey Zorbey’in Ardındaki Boşluk
Hanzade Servi
Bilgi Yayınevi, 2024
12 yaş üstü, 312 sayfa.
Tan Zorbey, ailesiyle ilgili dramatik bir gerçekliği öğrenmesinin sarsıcılığı içinde yaşamakta, bu durumun yarattığı aile içi duygusal boşluklarla başa çıkmaya çalışmaktadır. Apartmana yeni taşınan yaşıtı Levin’le tanışmaları, her ikisine de yaşamlarındaki sırlarla örülü ağları parçalamak için gerekli cesaret ve dayanışmayı sağlayan bir güç yaratacaktır. Bu süreç, aynı zamanda, kendi kimliklerini bulma çabası içindeki iki gencin büyüme ve olgunlaşma serüvenidir.
‘Zorbey Zorbey’in Ardındaki Boşluk, dokunaklılığın ve mizahın harmanlandığı, okuru güçlü karakter çizimleri ve sahici problem alanlarıyla karşı karşıya getiren, anlatım incelikleriyle örülü bir Hanzade Servi romanı.
Leventnâme –
Çocukluğumla Buluşmalar
Gündüz Vassaf
İletişim Yayınları, 2024
108 sayfa.
İstanbul’un ilk planlı konut alanı olan Levent’te 1950’li yılların başından 1980’lere kadar yaşayan Gündüz Vassaf, sadece bir semtin değil İstanbul ve Türkiye’nin de değişimini anlatıyor.
‘Leventnâme’, Gündüz Vassaf’ın çocukluğunun ve gençliğinin geçtiği semte bir nevi saygı duruşu: Levent’in evleri, sokakları, insanları, dokusu üzerine geçmişten bugüne bir bağ kuran Vassaf, bir yandan şehirde ve ülkede yaşanan dönüşümü ele alıp sorgulatırken bir yandan da yeni düşüncelerin kapılarını açıyor. Mimariden kültüre, teknolojiden tarihe, yaşam biçimlerinden kent hafızasına, mahalle kültüründen tüketim alışkanlıklarına Levent’te başlayan ama orada sonlanmayan bir yolculuk…
Ortaçağ Kentleri
Henri Pirenne
Çeviren: İlkay Öz
Alfa Yayınları, 2024
160 sayfa.
Uzun vadede derin sosyal, ekonomik, kültürel ve dini hareketlerin eşit derecede derin temel nedenlerden kaynaklandığını savunan Pirenne Tezi, günümüzde ortaçağ tarihçilerinin başvurduğu kaynaklardan biri olmayı hâlâ sürdürüyor.
Bu teze dayanarak Henri Pirenne ‘Ortaçağ Kentleri’nde Batı Avrupa’da ticaretle birlikte ekonominin nasıl canlandığını ve kentlerin nasıl doğduğunu inceliyor. Tüccar sınıfının oluşumuna, burjuvazinin doğuşuna ve belediye kurumlarının kuruluşuna ışık tutuyor; tüm bunlar ve kentler arasındaki ilişkiyi toplumsal, ekonomik, kültürel ve dini hareketler üzerinden irdeliyor.
“Karolenj döneminin ve Avrupa’nın kentsel dönüşümünün ilk zamanlarının karmaşık tarihini aydınlatan vazgeçilmez bir kaynak… Kısacası, tarih yazımının en iyi örneklerinden biri.” New Statesman
Sanat Eserine Dönüşmek
Boris Groys
Çeviren: Feyza Yazıcı
Ayrıntı Yayınları, 2024
80 sayfa.
Modern çağda sanat nedir? Sanatçı kimliği ne anlama gelir? Kendimizi bir sanat eserine dönüştürmek mümkün mü?
Boris Groys, bu sorulara ‘Sanat Eserine Dönüşmek’ adlı cesur kitabında cevap arıyor. Groys, modern ve çağdaş sanatın tarihini inceleyerek sanatın geleneksel tanımlarının artık geçerli olmadığını savunuyor. Artık sanat, sadece müze ve kütüphanelerde sergilenen nesnelerden ibaret değildir. Dijital çağda sanat, her yerde ve her şeyde olabilir.
Groys’un kapsamlı birikimi ve keskin gözlem yeteneği, bu kitapta sanatın dönüşümünü ve sanatçının kendi varoluşunu sanat eserine nasıl yansıttığını inceliyor. Sanatçının kendisini bir sanat eseri haline getirme süreci, modern ve çağdaş sanatın temelindeki kavramsal kaygıları aydınlatıyor.
Groys, bu kitapta bize sanatın artık bir dış nesne değil, bir iç deneyim olduğunu gösteriyor. Bir sanat eserine dönüşmek için, kendimizi sürekli olarak yeniden ve yeniden tasarlamamız gerekir. Bu, kimliğimizi, bedenimizi ve ilişkilerimizi sorgulamayı gerektiren zorlayıcı bir süreçtir.
Groys’un ustalıklı analizi, sanatın sınırlarını ve potansiyelini keşfetmek isteyen herkes için ilham verici bir kaynak olacak.
İnsan Dünyasının Döngüleri –
Tarihin Çarkları Arasında Uygarlıklar
Peter Turchin, Sergey Nefedov
Çeviren: S. Erdem Türközü
Fol Kitap, 2024
496 sayfa.
Peter Turchin ve Sergey Nefedov, kliodinamik alanının kurucu eserlerinden biri olan bu kitapta uygarlıkların yükselişi ve çöküşü hakkındaki en derin varsayımlarımızı sorguluyor. Roma Cumhuriyeti’nden Tudor İngilteresi’ne, Devrim Fransası’ndan Devrim Rusyası’na ve modern ulus devletlerine kadar uzanan bir çizgide derlenmiş somut verilerden hareketle, toplumların büyüdüğü, geliştiği ve kaçınılmaz olarak tekrar krize sürüklendiği ürpertici bir model ortaya koyuyor ve o rahatsız edici soruları soruyor: Biz de aynı kaderi mi paylaşacağız? Kaçınılmaz görünen bu döngülerden kaçış mümkün mü?
Kışkırtıcı ve derinlemesine bir inceleme olan ‘İnsan Dünyasının Döngüleri’, bizi uygarlığımızın ‘uzatmaları’ oynuyor olabileceği gerçeğiyle yüzleşmeye çağırıyor.
Efendibey Ayla –
Devlet Hizmetine Adanmış Bir Ömür
Ayla Hatırlı
Hazırlayan: Fulin Arıkan
Türkiye İş Bankası Kültür Yayınları, 2024
anı, 249 sayfa.
‘Efendibey Ayla’, Türkiye’de Başbakanlık’taki ilk kadın özel kalem müdürü ve eğitimci Ayla Hatırlı’nın yaşamının ‘upuzun ve kısacık bir hikâyesi’.
17 yaşındayken, doğup büyüdüğü Kayseri’de öğretmenlik yapmaya başlayan Ayla Hatırlı’nın yaşamı, yıllar sonra ailesiyle birlikte Ankara’ya taşınmasıyla yön değiştirir. Başkente yerleşmelerinden kısa bir süre sonra Devlet Bakanı İsmail Arar’ın özel kalem müdür yardımcısı olarak çalışmaya başlar ve 1972’de özel kalem müdürü olarak atanır. Aralarında Turhan Feyzioğlu, Turan Güneş, Süleyman Arif Emre, Erdal İnönü gibi farklı siyasi görüşten politikacıların bulunduğu 14 ayrı hükümette sekizi başbakan yardımcısı olmak üzere 22 devlet bakanıyla çalışır.
Devlet hizmetinin yanı sıra Organ Nakli ve Yanık Tedavi Vakfı’nın kuruluşunda yer alır, Türkan Saylan ve Nezihe Araz’la birlikte Anadolu Çağdaş Eğitim Vakfı’nı kurar. Vakıf aracılığıyla hem Ankara’nın kültür hayatına hem de gençlerin çağdaş bir eğitimle yetişmelerine katkı sağlar.
Ayla Hatırlı bu yıllarda biriktirdiklerini, ‘yalın, eğmeden, bükmeden, büyük laflar etmeden, süsleyip püslemeden, samimiyetle’ anlatıyor.