Yeni Çıkanlar

Harun ile Öyküler Denizi
Salman Rushdie
Çeviren: Aysun Babacan
Can Yayınları, 2025
roman, 176 sayfa.
Salman Rushdie’nin ‘Binbir Gece Masalları’, ‘Alice Harikalar Diyarında’, ‘Oz Büyücüsü’ gibi klasiklere yaptığı göndermelerle ve türlü kelime oyunlarıyla ustaca harmanladığı 1990 tarihli romanı ‘Harun ile Öyküler Denizi’, fantastik anlatımının ötesinde özgürlüğü ve insan ruhunun yenilmez gücünü irdeleyen, baskı ve sansüre karşı söylenen masalsı bir özgürlük şarkısı.
Reşit Halifa, eşi Süreyya ve oğlu Harun’la birlikte Elifbaye ülkesinin “en hüzünlüden bile daha hüzünlü bir kent”inde yaşar ve anlattığı büyülü hikâyeler ülkesine neşe getirir. Ancak bir gün korkunç bir şey olur ve öyküleri tükenir.
Genç Harun, babasının yeteneğini geri kazanması için ona yardım etmeye karar verir. İbibik kuşunun sırtında, öykülerin ortaya çıktığı harika bir yer olan Öyküler Denizi’ne gider. Böylece fantezi diyarlarında muhteşem ve heyecan dolu bir macera başlar. Yolda, hepsi de denizin tüm hikâye anlatma gücünü kurutmaya niyetli birçok düşmanla karşılaşır. Karanlık güçler, dünyanın anlatılarını susturmayı hedeflerken Harun, öykülerin gerçek gücünü keşfetmek zorundadır.

 

Asker ile Denizci
Claire Kilroy
Çeviren: Lâle Akalın
Yapı Kredi Yayınları, 2025
noman, 176 sayfa.
Claire Kilroy sıra dışı romanı ‘Asker ile Denizci’de yeni doğan bebeğine duyduğu şiddetli sevginin kimlik duygusundaki sarsıcı değişimle çatıştığı unutulmaz bir kadın karakter yaratıyor. Evliliğinde de sorunlar yaşayan, yalnızlaşıp bebekli hayata hapsolduğunu hisseden kadın aşk, otonomi, birliktelik ve sorumluluk gibi meseleleri uzun uzun irdelemeye başlar. Karşısına çıkan eski bir arkadaşı ise, ikilemlerinin daha da derinleşmesine sebep olur. Sağlıklı düşünemediğini hisseden genç annenin emin olduğu tek şey, oğluna duyduğu ölçüsüz sevginin kendisini bildiği dünyadan koparıp bilinmez, riskli bir geleceğe hızla sürüklediğidir.
“Yeryüzünde yaşayan her kadın bu kitapla özdeşlik kuracaktır. Her erkek de bu ıslahtan öğrenmesi gerekeni öğrenecektir. Anneliğin o kahırlı kapana kısılmışlık hissini ve moleküler hazlarını muazzam bir ustalıkla hikâyeleştiriyor.” Sebastian Barry
“Muazzam bir eser, küçücük bir domestik alanın harikulade tablosu. Anneler ve bebekler hakkında daha önce çok şey okuduğumu düşünürdüm ama bu romandan sonra okumamış olduğumu anladım.” Monica Ali

 

Azdahak
İskender Pala
Kapı Yayınları, 2025
roman, 376 sayfa.
“Bu topraklardaki zulüm hiç bitmeyecek, kargaşa hep sürecek, kan akışı durmadan körüklenecek. Beklenen kurtarıcının gelmesi için şiddet ve ölümler daimî olmak zorunda.”
Cümleler 1577 yılının İstanbul’undan… Ama sanki trajedinin, acının, feryatların hiç bitmediği günümüz Ortadoğu’sunu anlatıyor.
İnsanlık tarihi biraz da zulümler tarihidir. Kan ve şiddet üzerinden yapılan hesaplar dünyayı kaosa sürüklemeye başladığında sapkın akıllar, gökten inecek muhayyel bir kurtarıcı için cinayetler işlemeyi, zulümler üretmeyi masum bir iman olarak görürler. Gerisi insanlığın kaderidir.
Elinizdeki kitap, bir kurtarıcı uğruna akıl almaz cinayetlere, zulümlere, acılara inanç diye koşan kötülerin ve elbette onları durdurmak isteyen iyilerin nefes kesen hikâyesi. Dünyada olup bitenleri anlamak için… İskender Pala’nın her zamanki yetkin kaleminden…

Rüya Körü
Gürsel Korat
Everest Yayınları, 2025
roman, 304 sayfa.
Gürsel Korat, yeni baskısıyla okurla buluşan ‘Rüya Körü’nde zaman çarkını bu kez Bizans’ta, 1143 yılında döndürmeye başlıyor. İmparatorun yazıcılarından Stefanos, yıllardır uykusunda gördüklerinin rüya değil, gelecekten görüntüler olduğunu anlar. Andronikos ise geçmişi görmektedir. Yetenekleri gibi karakterleri de zıt olan bu iki kişi, kesişen kaderleriyle birbirlerinin rüyalarına muhtaçtırlar. Bu karşılıklı bağımlılık, aşk ve taht kavgalarının ortasında boy veren derin çatışmaların zeminini kurar.
Doğu Roma’da geçen, Rum Selçuklu dünyasına ise uzaktan bakan ‘Rüya Körü’nün dokusunda zaman kavramında çığır açan bir bakış var. Gürsel Korat, insanın ‘zaman’la ilişkisine yeni bir pencere daha açıyor.

Dolayımlar
Ömer Erdem
Everest Yayınları, 2024
şiir, 64 sayfa.
Usta şair Ömer Erdem yepyeni şiirleriyle karşımızda.
“bir yüzde iki gözün arası ömür kadardır
yakınlık birlik getirmez bazı yerde
oturduğun taşı alıp götüremezsin
söz tohum diye düşer de toprağa
iki gözün bir gördüğünü diğeri inkar eder
bütün ortasından nehir geçen şehirler
baş geyiğin bilgisindedir
çift iri gözünü birden
suda birleştirir baş geyik
ürkmesi tüfek tetiğinden değil
ıssız yağan kar misali
ölümün ıssız bırakan hükmündendir”

Neredeyse Aynı Şeyi Söylemek
Umberto Eco
Çeviren: Eren Cendey
Doğan Kitap, 2025
inceleme, 456 sayfa.
20. yüzyılın simge filozoflarından Umberto Eco’dan çeviri, çevirmenlik ve diller arası geçişler üstüne eşsiz bir kitap. Çeviri konusunda duyarlı tüm okurlara yeni ufuklar açarken neşeli anekdotlarıyla okuma sürecini son derece eğlenceli kılacak.
“İtalya’nın Libya’yı işgali ve asi çetelerle yıllarca süren çarpışmalarıyla ilgili anıların henüz taze olduğu yıllarda geçen çocukluğumda sık sık anlatılan bir hikâyeyi anımsıyorum. İşgal kuvvetlerinin peşine takılan bir İtalyan maceraperest o dili hiç bilmese de kendini Arapça çevirmeni olarak işe aldırmıştı. İsyancılardan olduğu varsayılan biri yakalandığında sorguya tabi tutuluyordu; İtalyan subay İtalyanca olarak sorusunu soruyor, sahte çevirmen de uydurduğu Arapçasıyla bir şeyler söylüyordu; sorguya çekilen kişi hiçbir şey anlamıyordu ve kim bilir neler söylüyordu (olasılıkla yanıt da anlaşılamıyordu) ve çevirmen kendi keyfine göre şahsın yanıt vermeyi reddettiğini ya da her şeyi itiraf ettiğini uyduruyordu ve genellikle isyankâr idam ediliyordu. Tahminime göre dalavereci arada sırada merhamete geliyor, sorguladığı zavallının ağzına onu kurtaracak sözler de uyduruyordu. Her neyse, bu hikâyenin nasıl sonuçlandığını bilmiyorum. Çevirmen belki hakkına düşen parayla onurlu bir hayat sürmüştür, belki de sahtekârlığı ortaya çıkmıştır ve başına gelebilecek en kötü şey işten atılması olmuştur.
Bu öyküyü anımsadıkça asıl çevirinin daima ciddi bir iş olduğuna, hiçbir yapısökümcü çeviri kuramının etkisiz kılamayacağı bir meslek ahlakı gerektirdiğine inanıyorum.” Umberto Eco

Sarayın Gözleri –
Osmanlı’nın İlk Fotoğrafçılarından Sébah&Joaillier’nin Hikâyesi
Fabrizio Casaretto
Mundi Kitap, 2025
roman, 288 sayfa.
Marsilya, Cenova, Halep, İstanbul… İtalyan, Fransız, Ermeni, Yahudi, Rum, Türk… Gemiler, yolculuklar, karşılaşmalar… Tarihi bir roman tadında, geniş Osmanlı coğrafyasının özeti gibi bir aile: ‘Sarayın Gözleri’, Osmanlı’nın ilk fotoğrafhanelerinden biri olan Sébah&Joaillier’nin kurucularından Sébah ve Joaillier aileleriyle, 1800’lerde İstanbul’da makarna üretip satmaya başlayan Casaretto ailesinin hikâyesine konuk ediyor bizi.
Aşçılık ve kuyumculukla başlayan, sonrasında fotoğrafçılığa da uzanan aile öyküsünün yazarı ise, bu Levanten ailenin halen İstanbul’da yaşayan son temsilcilerinden Fabrizio Casaretto. Büyükannesinin konuştuğu bir video kaydından yola çıkarak aile tarihçesini merakla araştıran, araştırmakla kalmayıp onları birer roman karakterine dönüştüren Casaretto, okuru 19. yüzyıldan 21. yüzyıla uzanan renkli bir dünyaya davet ediyor.
‘Sarayın Gözleri’, sarayın resmî fotoğrafçısı olan, sadece İstanbul değil, Bursa ve İzmir gibi birçok şehrimizin ilk panaromik fotoğraflarını çeken, ünlü ressam Osman Hamdi Bey’le birlikte geleneksel kıyafetlerimizi fotoğraflayan, kısaca bize paha biçilemez bir kültür hazinesi miras bırakan Sébah&Joaillier Fotoğrafhanesi ile 200 yıldır varlığını bu şehirde sürdüren Casaretto ailesinin yer yer duygusal, yer yer şaşırtıcı anılarıyla bezeli, başka bir ‘bu topraklar’ hikâyesi…

 

Maimonides -Akla İnanç
Alberto Manguel
Çeviren: Şahika Tokel
Yapı Kredi Yayınları, 2025
inceleme, 184 sayfa.
Çocukluğunu babasının diplomatik görevi nedeniyle İsrail’de geçiren, öğrenciliğinde Jorge Luis Borges’e dört yıl süresince kitap okuyan
Alberto Manguel, Yahudi inancını keskin gözlem gücü, yaratıcılık ve akılla harmanlayan sıra dışı düşünür Maimonides’i yaşamından yapıtlarına, etkilediği Levinas, Derrida, Kafka gibi çağdaş yazar ve filozoflara kadar ayrıntılı biçimde ele alarak günümüz okuruna yeniden tanıtıyor.
Maimonides ya da İslam âleminde bilinen adıyla Musa bin Meymun, üç semavi dinde de saygı duyulan, ortaçağın kuşkusuz en önemli Yahudi âlimidir. Hayatını Arap-İslam, Yahudi ve Hıristiyan kültürlerinin etkileşim içinde olduğu bir coğrafyada, sık sık göç ederek geçiren Maimonides, dönemin bu canlı entelektüel ortamında Yunan düşünürlerini özellikle Aristoteles’i okuma fırsatı da buldu.
“İster gönüllü bir gezgin ister zoraki bir sürgün olarak bir yerde gelip geçici olmayı deneyimlemeyen, beşikten mezara aynı yerde çakılıp kalan, (Romalıların tavsiye ettiği gibi) doğduğu yerin dar çevresi dışında yetişmiş hiçbir şey yemeyen, yerli olmayan hiçbir şeyi umursamayan (…) biri, herhalde çeşitli konularda araştırmaya ve sağlıklı meraka pek olanak tanımayan olağanüstü darkafalı ve katı biridir.” Alberto Manguel

 

Okur Değiştirmek – Orhan Pamuk Üzerine Üç Deneme
Orhan Koçak
Everest Yayınları, 2025
inceleme, 312 sayfa.
Usta eleştirmen Orhan Koçak, edebiyatımızın yaşayan en büyük kalemlerinden Orhan Pamuk’un romanlarını farklı veçheleriyle incelerken eserlerin okurla ilişkisini de odak noktasına yerleştiriyor. Pamuk’un üç romanı ‘Kara Kitap’, ‘Yeni Hayat’ ve ‘Masumiyet Müzesi’ üçlüsünü mercek altına aldığı bu kitapta, 70’lerin sonlarında modernizmin serin hava dalgasının nihayete ermesiyle, okuru aktif bir katılımcı haline getiren bir anlatı biçiminin belirdiğini ortaya koyuyor.
Kitapta bir araya gelen denemelerde, edebiyatın sırf sözcüklerden oluşmak yerine, okurun zihnindeki karşılıklar ve sorularla şekillenen bir düşünsel yapboz olduğuna dair kuvvetli bir sav ortaya atılıyor. Koçak, Pamuk’un edebiyatında okurun yeniden inşa edilme sürecini, toplumsal ve kültürel bağlamlar çerçevesinde, edebi metnin özgünlüğünü de göz ardı etmeden titiz bir dikkatle ve keskin eleştirel zekâsıyla irdeliyor.
‘Okur Değiştirmek’, Pamuk’un eserlerini daha derinden çözümlemek ve edebiyatın okurla kurduğu bağı yeniden düşünmek isteyenler için bir davet.