Yeni Çıkanlar

Neredeyse Aynı Şeyi Söylemek
Umberto Eco
Çeviren: Eren Cendey
Doğan Kitap, 2025
inceleme, 456 sayfa.
20. yüzyılın simge filozoflarından Umberto Eco’dan çeviri, çevirmenlik ve diller arası geçişler üstüne eşsiz bir kitap. Çeviri konusunda duyarlı tüm okurlara yeni ufuklar açarken neşeli anekdotlarıyla okuma sürecini son derece eğlenceli kılacak.
“İtalya’nın Libya’yı işgali ve asi çetelerle yıllarca süren çarpışmalarıyla ilgili anıların henüz taze olduğu yıllarda geçen çocukluğumda sık sık anlatılan bir hikâyeyi anımsıyorum. İşgal kuvvetlerinin peşine takılan bir İtalyan maceraperest o dili hiç bilmese de kendini Arapça çevirmeni olarak işe aldırmıştı. İsyancılardan olduğu varsayılan biri yakalandığında sorguya tabi tutuluyordu; İtalyan subay İtalyanca olarak sorusunu soruyor, sahte çevirmen de uydurduğu Arapçasıyla bir şeyler söylüyordu; sorguya çekilen kişi hiçbir şey anlamıyordu ve kim bilir neler söylüyordu (olasılıkla yanıt da anlaşılamıyordu) ve çevirmen kendi keyfine göre şahsın yanıt vermeyi reddettiğini ya da her şeyi itiraf ettiğini uyduruyordu ve genellikle isyankâr idam ediliyordu. Tahminime göre dalavereci arada sırada merhamete geliyor, sorguladığı zavallının ağzına onu kurtaracak sözler de uyduruyordu. Her neyse, bu hikâyenin nasıl sonuçlandığını bilmiyorum. Çevirmen belki hakkına düşen parayla onurlu bir hayat sürmüştür, belki de sahtekârlığı ortaya çıkmıştır ve başına gelebilecek en kötü şey işten atılması olmuştur.
Bu öyküyü anımsadıkça asıl çevirinin daima ciddi bir iş olduğuna, hiçbir yapısökümcü çeviri kuramının etkisiz kılamayacağı bir meslek ahlakı gerektirdiğine inanıyorum.” Umberto Eco

Sarayın Gözleri –
Osmanlı’nın İlk Fotoğrafçılarından Sébah&Joaillier’nin Hikâyesi
Fabrizio Casaretto
Mundi Kitap, 2025
roman, 288 sayfa.
Marsilya, Cenova, Halep, İstanbul… İtalyan, Fransız, Ermeni, Yahudi, Rum, Türk… Gemiler, yolculuklar, karşılaşmalar… Tarihi bir roman tadında, geniş Osmanlı coğrafyasının özeti gibi bir aile: ‘Sarayın Gözleri’, Osmanlı’nın ilk fotoğrafhanelerinden biri olan Sébah&Joaillier’nin kurucularından Sébah ve Joaillier aileleriyle, 1800’lerde İstanbul’da makarna üretip satmaya başlayan Casaretto ailesinin hikâyesine konuk ediyor bizi.
Aşçılık ve kuyumculukla başlayan, sonrasında fotoğrafçılığa da uzanan aile öyküsünün yazarı ise, bu Levanten ailenin halen İstanbul’da yaşayan son temsilcilerinden Fabrizio Casaretto. Büyükannesinin konuştuğu bir video kaydından yola çıkarak aile tarihçesini merakla araştıran, araştırmakla kalmayıp onları birer roman karakterine dönüştüren Casaretto, okuru 19. yüzyıldan 21. yüzyıla uzanan renkli bir dünyaya davet ediyor.
‘Sarayın Gözleri’, sarayın resmî fotoğrafçısı olan, sadece İstanbul değil, Bursa ve İzmir gibi birçok şehrimizin ilk panaromik fotoğraflarını çeken, ünlü ressam Osman Hamdi Bey’le birlikte geleneksel kıyafetlerimizi fotoğraflayan, kısaca bize paha biçilemez bir kültür hazinesi miras bırakan Sébah&Joaillier Fotoğrafhanesi ile 200 yıldır varlığını bu şehirde sürdüren Casaretto ailesinin yer yer duygusal, yer yer şaşırtıcı anılarıyla bezeli, başka bir ‘bu topraklar’ hikâyesi…

 

Maimonides -Akla İnanç
Alberto Manguel
Çeviren: Şahika Tokel
Yapı Kredi Yayınları, 2025
inceleme, 184 sayfa.
Çocukluğunu babasının diplomatik görevi nedeniyle İsrail’de geçiren, öğrenciliğinde Jorge Luis Borges’e dört yıl süresince kitap okuyan
Alberto Manguel, Yahudi inancını keskin gözlem gücü, yaratıcılık ve akılla harmanlayan sıra dışı düşünür Maimonides’i yaşamından yapıtlarına, etkilediği Levinas, Derrida, Kafka gibi çağdaş yazar ve filozoflara kadar ayrıntılı biçimde ele alarak günümüz okuruna yeniden tanıtıyor.
Maimonides ya da İslam âleminde bilinen adıyla Musa bin Meymun, üç semavi dinde de saygı duyulan, ortaçağın kuşkusuz en önemli Yahudi âlimidir. Hayatını Arap-İslam, Yahudi ve Hıristiyan kültürlerinin etkileşim içinde olduğu bir coğrafyada, sık sık göç ederek geçiren Maimonides, dönemin bu canlı entelektüel ortamında Yunan düşünürlerini özellikle Aristoteles’i okuma fırsatı da buldu.
“İster gönüllü bir gezgin ister zoraki bir sürgün olarak bir yerde gelip geçici olmayı deneyimlemeyen, beşikten mezara aynı yerde çakılıp kalan, (Romalıların tavsiye ettiği gibi) doğduğu yerin dar çevresi dışında yetişmiş hiçbir şey yemeyen, yerli olmayan hiçbir şeyi umursamayan (…) biri, herhalde çeşitli konularda araştırmaya ve sağlıklı meraka pek olanak tanımayan olağanüstü darkafalı ve katı biridir.” Alberto Manguel

 

Okur Değiştirmek – Orhan Pamuk Üzerine Üç Deneme
Orhan Koçak
Everest Yayınları, 2025
inceleme, 312 sayfa.
Usta eleştirmen Orhan Koçak, edebiyatımızın yaşayan en büyük kalemlerinden Orhan Pamuk’un romanlarını farklı veçheleriyle incelerken eserlerin okurla ilişkisini de odak noktasına yerleştiriyor. Pamuk’un üç romanı ‘Kara Kitap’, ‘Yeni Hayat’ ve ‘Masumiyet Müzesi’ üçlüsünü mercek altına aldığı bu kitapta, 70’lerin sonlarında modernizmin serin hava dalgasının nihayete ermesiyle, okuru aktif bir katılımcı haline getiren bir anlatı biçiminin belirdiğini ortaya koyuyor.
Kitapta bir araya gelen denemelerde, edebiyatın sırf sözcüklerden oluşmak yerine, okurun zihnindeki karşılıklar ve sorularla şekillenen bir düşünsel yapboz olduğuna dair kuvvetli bir sav ortaya atılıyor. Koçak, Pamuk’un edebiyatında okurun yeniden inşa edilme sürecini, toplumsal ve kültürel bağlamlar çerçevesinde, edebi metnin özgünlüğünü de göz ardı etmeden titiz bir dikkatle ve keskin eleştirel zekâsıyla irdeliyor.
‘Okur Değiştirmek’, Pamuk’un eserlerini daha derinden çözümlemek ve edebiyatın okurla kurduğu bağı yeniden düşünmek isteyenler için bir davet.

Shōgun (I. Cilt)
James Clavell
Çeviren: Seda Çıngay Mellor
Holden Kitap, 2025
roman, 776 sayfa.
James Clavell’in 1975 yılında yayımlanan ve yayımlandığı günden bu yana ses getirmeye devam eden epik tarihi romanı ‘Shōgun’, Seda Çıngay Mellor’un yetkin çevirisiyle tam metin olarak ilk kez Türkçede…
17. yüzyılda, dünyanın büyük keşiflere tanık olduğu bir dönemde, İngiliz kılavuz kaptan John Blackthorne, gemisi fırtınaya yakalanınca, çok az Avrupalının bildiği ve ziyaret edebildiği Japonya’nın gizemli sahillerinde bulur kendini. Blackthorne (veya Japonların ona verdiği isimle Anjin-san) samurayların onur, sadakat ve ölümle örülü dünyasında hem hayatta kalmak hem de kendine yeni bir hayat kurmak zorunda kalacaktır. Bir yandan Japonya’nın köklü geleneklerine alışmaya ve dil engelini aşmaya çalışan Blackthorne, bir yandan da hem kendi hem de bütün bir ulusun kaderini belirleyecek karmaşık bir iktidar savaşında Derebeyi Toranaga’nın himayesine girecek ve bu ölümcül satranç oyununda, Toranaga’nın piyonlarından biri haline gelecektir.
Kapsamı ve derinliğiyle Shakespeare’i andıran Shōgun’u New York Times şöyle tanımlıyor: “Sadece okumuyorsunuz, onu yaşıyorsunuz.”

 

 

Yüzyıllık Yalnızlık
Gabriel García Márquez
Çeviren: Seçkin Selvi
Can Yayınları, 2024
roman, 408 sayfa.
Büyük yazar Gabriel García Márquez’in 58 yıl önce yayımlanan kült eseri ‘Yüzyıllık Yalnızlık’, dünya edebiyatının en sevilen eserlerinden biri olmaya devam ediyor. Kurgu sanatının başyapıtı şimdi özel baskısıyla okurlarını yeniden selamlıyor.

Başkalaşımlar (Ciltli) –
Altın Eşek
Lucius Apuleius
Çeviren: Çiğdem Dürüşken
Alfa Yayınları, 2025
680 sayfa.
Birbirinden ilginç öyküleri peş peşe dizerek okuruyla ilgisini hiç yitirmeden, karşılıklı duygu alışverişinde bulunarak telaşla, hevesle, istekle yazan, Latin edebiyatının ünlü isimlerinden Lucius Apuleius’un yapıtıdır ‘Başkalaşımlar’. Batı edebiyatında yüzlerce çevirisi yapılmış, pek çok sanat eserine esin kaynağı olmuş, görsel sanatların görkemli eserlerine ilham vermiş, 11 kitaplık bir edebiyat klasiğidir.
Roma İmparatorluğunun eyaletlerinde yaşayan sıradan insanların gündelik hayatlarının çarpıcı yanlarını alaycı ve eğlendirici bir ifadeyle sunar. Yanlış bir büyü sonucu eşeğe dönüşmüş bir insanın gözünden insanoğlunun gizemli doğası ortaya konur. Bir ahlak felsefecisi gibi, insanın yaşamını, ahlakını, zayıflıklarını ve erdemlerini değerlendiren, düşünen, konuşan, sevinen, öfkelenen bu sevimli eşek, başından geçen öykülerle, okuru tümüyle kendi dünyasının içine çeker.

Ne Para Ne Saat Ne Kasket
Wilhelm Genazino
Çeviren: Tevfik Turan
Jaguar Kitap, 2024
roman, 160 sayfa.
Wilhelm Genazino’nun ölümünden önce yayımlanan son romanı, önceki romanlarına göre yoğunlaşan melankolisiyle, sıklaşan geriye dönüşleriyle okurunu insan ruhunda uzun bir gezintiye çıkarıyor ve önceki kitaplarında da olduğu gibi müthiş gözlem gücü, sıra dışı karakterleri ve yaşamı kavrayışı ile okura yine harikulade bir edebiyat zevki veriyor. Ayrıca sanattan tarihe, edebiyattan politikaya kadar sahip olduğu derin bilgi birikimiyle gösteriş yapmıyor, oradan süzülen özgün tespitler öykünün içine harika bir uyumla karışıyor. Özellikle bu romanın arka planındaki 2. Dünya Savaşı izleri çok çarpıcıdır.
Tipik bir Genazino karakteri olarak tanımlayabileceğimiz anlatıcımız, bir sokak festivali sırasında eski karısıyla karşılaşır. Kendisi, her ne kadar yeni ilişkiler yaşamaya başlasa da eski karısına, evliliğine, dahası evliliğe dair düşüncelerden bir türlü kurtulamamıştır. Her ‘eş’in gelecekteki ‘eski’liğini içinde barındırdığını fark eden kahramanımız sadece evliliğin değil, yaşam, anne-baba, çocukluk, yaşlılık, ölüm gibi konuların da gittikçe çetrefilleştiğini görür. Halbuki bir zamanlar, yaşlandıkça tüm bunların biraz daha açıklanabilir olacağını düşünmüştür. Yine keskin gözlemler, derin düşünceler ve kendine has bir yalnızlık öyküsü.

Tristano Ölürken – Bir Yaşam
Antonio Tabucchi
Çeviren: Ada Albayrak
Everest Yayınları, 2024
roman, 184 sayfa.
20. yüzyıl İtalyan edebiyatının en özgün, en usta kalemlerinden Antonio Tabucchi, ‘Tristano Ölürken’de okurunu sıcak bir ağustos günü Toscana kırlarına, ölüm döşeğindeki Tristano’nun yanı başına taşıyor.
Bacağındaki kangren yüzünden yatağa çakılmış, geçmeyen migren ağrıları sebebiyle ıstırap içinde kıvranan Tristano, isimsiz bir yazara hayatını anlatıyor. O anlatırken zaman çizgisi kopuyor, gerçek ve düş alemi birbirine karışıyor, morfinin etkisindeki hasta adamın bir zamanlar sevdiği tüm kadınlar birbiri ardına hikâyeye girip çıkıyor.
İkinci Dünya Savaşı’nın karanlık gölgesindeki anılar Tristano’nun kahramanlıkla hıyanet arasında gidip gelen hayatını gözler önüne seriyor.
Tristano, yaşamının son günlerinde olduğunu bilen ve geçmişiyle hesaplaşan; şanlı zaferleriyle övünmek yerine acıyla onların izlerini süren unutulmaz bir anti-kahraman.

 

Bütün Öyküleri – Rainer Maria Rilke
Rainer Maria Rilke
Çeviren: Vedat Çorlu, Şükrü Çorlu
Everest Yayınları, 2025
öykü, 384 sayfa.
Kendisini “’edidüvel gezgini’ olarak niteleyen Rainer Maria Rilke’nin, ‘Sevgili Tanrı Hakkında Öyküler’ ve terekesinden çıkanlar da dahil olmak üzere tüm öykülerini tek bir ciltte sunan bu kitap, 20. yüzyılın en derinlikli yazarlarından birinin edebi dehasını gözler önüne seriyor.
Rilke’nin şairane diliyle ördüğü bu metinlerde, insan ruhunun en gizemli köşeleri, varoluş sancıları, aşk, ölüm ve yalnızlık gibi evrensel temalar özgün bir dille ele alınıyor. Etkileyici üslubu, şaşırtıcı öngörüleri, sürüden sapan kahramanlarıyla Rilke, gündelik hayatın sıradan görünen anlarında bile insan ruhunun karmaşıklığına dair incelikli tespitlerde bulunuyor.
Rilke’nin derin sezgi ve gözlem gücünü yansıtan bu eser, onun zengin algısına, yaşama bakışına ve zamanının ötesindeki düşüncelerine yakından tanıklık etme imkânı verirken okuru da kendi varoluşsal sorularıyla yüzleşmeye davet ediyor.

İns (50. Yıla Özel Baskı)
Cahit Zarifoğlu
Ketebe Yayınları, 2024
öykü, 128 sayfa.
Her öyküsünde binbir yazgıyı, korkuyu ve sesi barındıran Cahit Zarifoğlu’nun düşlerden, yaşamdan ve kendi şiirinden yonttuğu ‘İns’, hurufatı okuyabilenler için sırrı dökülmüş bir ayna cismiyle var oluyor. Kimi zaman mekânı ve ânı bizzat müphemleştirirken kimi zaman da yaşamın ürpertici gerçekliğiyle yüzleştiriyor bizi.
Şairin o kendine has bakışı ve dünyayı hikâye ediş biçimiyle karşılaştığımızda tutkulu okurları olarak sendeliyor ve bu görkemli sesin büyüsüne kapılmaktan kendimizi alamıyoruz.
Zarifoğlu’nun 1974 yılında yayımladığı ‘İns’in 50. Yıl Özel Baskısı, eserin ilk baskı boyutu, tasarımı ve mizanpajı korunarak karşınızda!
“Bütün büyük anlar yalnızlıktan yontuldu… Ve sonunda sonu gelmeyen yalnızlık yığınlarına bekçiler seçildi.”

Yastık Niyazı
İlhan Taşcı
Kırmızı Kedi Yayınları, 2024
öykü, 120 sayfa.
İlhan Taşcı, ‘Yastık Niyazı’ adlı öykü kitabında, gurbetle karışık memleket havalarına devam ediyor. Birbirini takip eden öykülerde sadece adı anılan isimlerin değil, bir dönemin ve bir yörenin de hikâyesini anlatıyor. Bu yalan dünyaya inanan, o yalanın peşinde koşanların serüvenlerini kaleme alıyor.
Kel Enver, kumarbaz Ali, Hamal Necmi, gurbetçi Nevzat, sahtekâr Şigho ve onların otuz iki kısım tekmili birden uzak-yakın akrabalarından oluşan rengârenk insanlar… Konya’nın bir kazasından, namı diğer taşranın taşrasından Hollanda’ya uzanan bir coğrafya. Konya’dakinin gayesi kapağı ne yapıp edip Avrupa’ya atmak, oradakilerin tek hayaliyse bir gün kesin dönüş yapmak. Kimseye umut vermeyen okul günleri, cepteki son paraya kadar bırakılan kumar masaları, sözleşmeli evlilikler, düğünler ve ölümler…