Vücudunda binlerce arı varken resim yaptı, ‘Savaşların bitmesini istiyorum’ dedi
Ressam Frank Auerbach hayatını kaybetti. Çağın en önemli sanatçılarından biri olarak gösterilen Almanya doğumlu Auerbach, Hitler'in iktidara gelmesinden sonra İngiltere'ye taşınmıştı.
Haftanın yedi günü çalışmayı alışkanlık edinmiş biriydi. Yaşadığı kent Londra’yla bağı onun en büyük ilham kaynaklarındandı. 93 yıllık ömrüne çağın en önemli tablolarını sığdırdı. Ressam Frank Auerbach geride sanat tarihine geçen bir yaşam bırakarak hayata veda etti. 60 yılı aşkın bir süre boyunca stüdyosunun yakınındaki sokak ve parkları resmeden ressamın pazartesi günü Londra’daki evinde hayatını kaybetti. Ölümü galerisi Frankie Rossi Art Projects’in haber bülteniyle duyuruldu.
Çağdaşları Francis Bacon ve Lucian Freud ile aynı nefeste anılan Frank Auerbach sanatsal gündemini onu sanatsal adanmışlığın tanımı haline getiren bir inatla takip etti. Londra Okulu olarak da anılan sanat hareketin önemli bir parçasıydı. Londra’nın kuzeyindeki Camden Town’da 1954 yılında arkadaşı ve sanatçı dostu Leon Kossoff ‘tan devraldığı stüdyoda haftanın yedi günü ve beş akşamı soyut ve minimal resimler yapıyordu. Her yıl bir gün dinlenir, deniz havası almak için trenle İngiltere’nin güney kıyısındaki Brighton’a gider, ardından Londra’ya dönerek resim programına kaldığı yerden devam ederdi.
Gününü tıpkı filozof Immanuel Kant gibi programlı şekilde sürdüren Frank Auerbach’ın en sevdiği rutinlerinden biri pek çok müzisyen çıkan Camden Town sokaklarında yürüyüş yapmaktı. The Beatles, Queen, Oasis, Blur, Amy Winehouse, Coldplay gibi müzisyenlerin sahneye ilk adımını attığı bu semtte Auerbach da müzikte şansını denemişti. Ancak sonrasında resim daha ağır bastı.
1986 yılında İngiltere’yi Venedik Bienali’nde temsil eden Frank Auerbach bu ülkeye aslında yedi yaşındayken gelmiş bir göçmendi. 1931’de Berlin’in orta halli bir semtinde dünyaya gelen Frank Auerbach ve ailesinin kaderi Hitler’in iktidara gelişiyle değişmişti. Yahudilere baskıların arttığı bir dönemde ailesi onu Londra’ya göndermeye karar verdi. 1939’dan itibaren Londra’da yaşayan Frank’a ailenin gönderdiği mektuplar 1942’de kesildi. Ona gelen son mektubun adres kısmında Auschwitz yazıyordu. Ailesinin toplama kampında kaybeden Auerbach bu acıyı hayatı boyunca hiç unutmadı.
Frank Auerbach’ın 1956 yılında Londra’daki Beaux Arts Galerisi’nde açtığı ilk kişisel sergi hepsi olumlu olmayan bir ilgiyle karşılandı. Sergiye gelen eleştirilerden biri şuydu: Francis Bacon’dan bu yana İngiliz resminin en büyük işi.”
Ama bu olumlu eleştirilere rağmen 1960’ların sonlarına kadar Frank Auerbach hayatını yalnızca resimleriyle kazanmadı. Öğretmenlik yaptı, bir çerçeve imalatçısında çalıştı, Doğu Londra’da Kossoff ailesinin fırınında işe girdi ve bir ara Wimbledon Common’da dondurma sattı.
1965’te Londra’daki Marlborough Fine Art’ta sergi açmaya başladı ve 1978’de Londra’daki Hayward Gallery’de bir retrospektif ve 1986’da Hamburg’daki Kunstverein tarafından düzenlenen gezici bir retrospektif gibi önemli sergilerle Frank Auerbach sanat dünyasında prestijli bir konuma yükseldi. Londra Kraliyet Akademisi’nde 2001’de adına büyük bir retrospektif sergi düzenlendi.