Yaşar Kemal’den ne öğrendik?
Bugün Yaşar Kemal'in ölüm yıldönümü. Ölümsüz eseri 'İnce Memed'in Lütfi Akad tarafından sinemaya uyarlanamamasının hikayesi oldukça dramatiktir. Usta yazarı bu dramatik hikayeyle anıyoruz.
Yıl 1955… Duru Film’in yazıhanesinde Lütfi Akad, Yaşar KemaI ile karşılaşıyor. Duru Film’in sahibi Naci Duru, Akad’a “Yaşar Kemal’i tanıyor musun?” diye soruyor. Akad, Kemal’i gazetelerdeki röportajlarından tanıyor. Kemal ise Akad’ı büyük bir sinemacı olarak biliyor. Tabii bu ikilinin karşılaşmaları tesadüfi değil. Naci Bey senaryosunu Kemal’in yazacağı yönetmenliğini Akad’ın yapacağı bir film için bu iki büyük ismi buluşturuyor.
Sinema tarihimizde önemli yeri olan ‘Beyaz Mendil’ filmi böyle ortaya çıkıyor. Ki buluşma bir filmlik işbirliğiyle sınırlı kalmıyor. Yıllarca sürecek dostluğun da başlangıcı oluyor.
Kemal için Akad “sinemanın serserisi,” Akad içinse Kemal “Yeşilçam’ın soğuk, çıkarcı ortamında gocunmasız mahalle arkadaşlığı sıcaklığını hatırlatan” iri yarı bir biri.
Gün geliyor komşu oluyorlar Mecidiyeköy’de, ailecek görüşüyorlar. Gün geliyor nüfuzlarını kullanarak birbirlerine zor günlerinde destek oluyorlar. Akad Kemal’in birçok romanının yazım sürecine ilk elden şahitlik ederken Kemal de Akad’ın kimi filmlerinin hazırlık sürecini ilk elden dinleyenlerden biri oluyor.
Bu dostluğun derinliğini Akad’ın ‘Işıkla Karanlık Arasında’ kitabında okuyunca insan böyle iki insanın sanatsal işbirliği (‘Beyaz Mendil’ dışında Akad’ın Memduh Ün’ün çektiği ‘Ağrı Dağı Efsanesi’nin senaryosunu yazmışlığı var) neden birkaç filmle sınırlı kalır diye soruyor.
Aslında Akad-Kemal işbirliğinde çeşitli girişimler olmuş ama bunlar hayata geçirilememiş işte. Pek bilinmeyen işbirliği Yaşar Kemal’in ‘Sarı Sıcak’ kitabındaki ‘Bebek’ adlı hikayesini Akad’ın bağımsız şekilde çekmek istemesi, Kemal’in de telif hakkını bedelsiz olarak Akad’a devretmesi. En bilineni ise ‘İnce Memed’ romanının uyarlama macerası.
İkilinin tanışmalarının üzerinden 15 yıl geçtikten sonra yaşanan ‘İnce Memed’in uyarlanma serüveni aslında sinema-edebiyat ilişkisinin ne kadar çetrefil, kırılgan olduğunun da bir aynası. Genellikle Akad’ın yazdığı senaryonun Sansür Kurulu reddettiği için çekilemediği bilinir. Doğru olsa da durum aslında biraz daha karmaşık.
1970’te yapımcı Şeref Gür, Yaşar Kemal’le el sıkışarak ‘İnce Memed’in ikinci cildinin telif haklarını satın alır. Anlaşmaya göre çekilecek film sadece yurtiçinde gösterilecektir. Sebebi de romanın ilk cildinin haklarını Amerikalı yapımcı şirketi 20th Century Fox’un satın almış olmasıdır. Gür uyarlamayı Akad’ın yapmasını ister. Akad kabul eder ve ‘İnce Memed Şahinim’ adıyla bir senaryo yazar. İnce Mehmed ise yıllar sonra “İnce Memed’ sinemamızda değişik adlarda 19 kere filme alındı; bunların 17’sinde Yılmaz Güney oynayacaktır.
Fakat Akad daha senaryoyu yazarken kara kara düşünmeye başlar. Usta sinemacı “Yaşar Kemal’in öykülerinin sinemacılar için tuzaklarla dolu olduğunu deneyimimle biliyorum. Bu tuzakları ancak çekimden önce senaryoyu sıkı bir denetimden geçirdikten sonra fark ediyorum. Senaryo aşamasından sonra daha büyük bir bela da gene ‘İnce Memed’ adına değer bir film yapmak. İşte bu imkansız. O filmi kimseye beğendiremeyeceğimi biliyorum. Adları yaygın romanlardan yapılan filmlerin başına gelen hep budur” diyerek anlatacaktır yaşadığı iç sıkıntısını ‘Işıkla Karanlık Arasında’ kitabında.
Akad bu iç sıkıntısına rağmen kimseye renk vermeden çalışmalarını sürdürür. Senaryoyu yazıp Sansür Kuruluna gönderir. Kurul kararı beklenirken de boş durulmaz. Ekip oluşturulur. Antakya’ya gidilir mekan bakmaya. Yılmaz Güney o sıralar hapishanede. Çekim için izin alınmaya çalışılır, alınır da. Fakat tüm süreç yaşanırken Akad içten içe huzursuzdur. Antakya’da oteldeyken haber gelir: Sansür Kurulu filmin senaryosunu onaylamadı. Akad “Aldığımız haber bütün endişeleri kökünden kesip atıyor” diye anlatır.
Akad Sansür Kurulu’nun kararı olumlu olsaydı her şeye rağmen filmi büyük bir rahatlıkla çekebileceğini anlatsa da sonrasında telif haklarıyla ilgili kimi krizler yaşanacağını da söylüyor kitabında: “Büyük masraflara girerek yapıp bitireceğimiz filmin iyi mi kötü mü olacağını bilmiyorum ama, değil başka ülkelerde, yurtiçinde bile gösterime koyamıyorduk. Sonradan, hukukçulara özgü bir tanımla satılan (20th Century Fox) telif hakkının yalnız birinci cildin film yapma hakkını değil ‘İnce Memed’ ismini kapsadığını, yazılmış ve yazılacak her şeyin filme konu olacak telif hakkı olduğunu öğreniyoruz Yaşar Kemal ile birlikte.”
‘İnce Memed Şahinim’ çekilmiş olsaydı belki telif sorunu yaşayacaktı ama nasıl bir film olurdu? Bu soruyu da Akad sineması üzerine tez yazan, senaryoyu da okuyan Prof. Alim Şerif Onaran şöyle cevaplıyor: Çekilmesi halinde Akad’ın çok önemli bir film çalışması olacağına kuşku yok.
Akad ‘İnce Mehmet’i öyle ya da böyle uyarlayamaz. Ama Peter Ustinov uyarlar. İddialı şekilde üstelik. Peki Akad, Peter Ustinov’un ‘İnce Memed’ filmini izledi mi dersiniz? İzlemiş tabii… “Kötü bir senaryo, berbat bir film ve berbat bir oyundu gördüğüm” diyecektir. Kendi senaryosunun daha iyi olduğunu düşünür. “Ama” der “Bu kötünün iyisi olurdu.” Çünkü Yaşar Kemal’in romanlarının derinliğinin sinemada pek karşılık bulmayacağını kavramıştır. Filmografisinde edebiyat uyarlamaları bulunan usta bir yönetmenin bile güçlü ve epik bir roman karşısında yaşadığı yaratım sancıları ve deneyimleri naçizane edebiyat-sinema ilişkisinin ne kadar kırılgan olduğunun da göstergesi…
Bugün Yaşar Kemal’in ölüm yıldönümü. Türk edebiyatının çınarı dokuz yıl önce, 2015’te aramızdan ayrılmıştı. Kemal’le ilgili okuma yaparken karşılaştığım dramatik bir hikayelerden biridir ‘İnce Memed’ uyarlamasının hayata geçirilememiş olması (Çekilse de türlü sorunlara gebeymiş film ama çekilememesi de bir ayrı dram işte) Onu bu hikayeyle anmak istedim.
5 Kasım 2024 - Trump mı kazanacak yoksa Harris mi? Sinemacılar sonuçları açıklıyor!
4 Kasım 2024 - ‘Yandaki Oda’ Oscar’da karşınıza çıkarsa şaşırmayın!
1 Kasım 2024 - Beyazperdede altına hücum!
29 Ekim 2024 - Cumhuriyet bu: Çobanlığa mahkum edilen çocuklara bilim insanı olma fırsatı verdi