Sarıbahçe’de savaş bitmez: ‘Magarsus’un ikinci sezonu yolda
Blu TV'de yayınlanan 'The Last of Us' son dönemin en beğenilen dizilerinden. Oyundan uyarlanan dizi, dünyayı saran bir felaketten sonra insanların hayatta kalma mücadelesini anlatıyor. Pedro Pascal ile Bella Ramsey'in başrolde oynadığı dizi son yılların dikkat çeken yapımlarından biri.
HBO’nun büyük beğeni toplayan ve izlenme rekorları kıran dizisi ‘The Last of Us’, aynı ismi taşıyan video oyununun hayranlarını da memnun etmeyi başardı. Oyunun karanlık ve duygusal hikayesini sadık bir şekilde aktaran dizi, başarılı oyunculuk performanslarıyla da dikkat çekiyor.
İnsanlığı tehdit eden bir salgının ardından hayatta kalmaya çalışan Joel (Pedro Pascal) ve Ellie’nin (Bella Ramsey) macerasına ortak olmak için yeterince neden var. Ancak dizinin en etkileyici mesajlarından biri, insanlığın her türlü felaketten kaçmak ya da kurtulmak için birbirine ihtiyaç duyması. Bu da ‘The Last of Us’ı bildiğimiz salgınlı, zombili, felaket dizilerinden ayırıp bambaşka bir yere koyuyor.
Gören gözler için ibretlik mesajlar da vermenin yanı sıra sorular da soruyor: İnsan hayatta kalmak için ne kadar ileri gidebilir? Kimler için nasıl fedakarlıklar yapabilir? Peki ya bir kıyametten kurtulmak için neler mümkündür? Tüm bunlar, başroller Pedro Pascal ile Bella Ramsey’a ve kıyametten kurtulma çabalarına ortak olmak için yeterince neden veriyor.
‘The Last of Us’ı izlemek için birçok neden var elbette ancak Pedro Pascal iyi bir başlangıç. Ve evet, hayranlık duyduğumuz oyuncular vardır… Birçoğumuz onu ‘Game of Thrones’ efsanesindeki rolüyle tanıdık. Dizinin dördüncü sezonunda Oberyn Martell rolüyle sadece yedi bölüm yer aldı ancak herkesin kalbini kazandı.
Sonra adını daha geniş kitlelere duyuran ‘Narcos’ dizisindeki ajan Javier Peña rolüyle artık çok daha uzun bir süre hayatımızda olacağına emin olduk. Son yılların en gözde oyuncularından biri haline gelen Pascal, tüm bunların yanı sıra şimdi internet aleminin ‘babası’ olmakla da meşgul. Pascal’a yönelik kullanılan bu tanımlama farklı anlamlara geliyor: Sempatiklik, kitleler tarafından arzulanması… Hangi tanımı seçip kullanacağınız size kalmış. Ancak Pascal, tüm anlamıyla bu diziye başlamak için doğru bir neden.
‘The Last of Us’ın başrollerini Pedro Pascal ve Bella Ramsey paylaşıyor. Pascal’ı, tüm insanlığı yok eden bir salgında hayatta kalmayı başaran, yaslı baba Joel rolünde izliyoruz. 14 yaşındaki Ellie de Joel’e eşlik ediyor ve ikili başlarda birbirlerinden çok haz etmeseler de tüm insanlığa çare bulmaya çalışıyor. Joel ve Ellie gibi ikonik karakterlerin hikayelerini ve ilişkilerini izlemek keyifli bir deneyim. Pedro Pascal’ı tanıyor ve zaten çok seviyorsanız, ‘The Last of Us’taki performansı sizi mutlu edecektir. Henüz tanımıyorsanız, tanışmak için doğru zamandayız. Pascal’ı önümüzdeki günlerde de görmeye devam edeceğiz. Bir noktada tanışmanız gerekecek.
‘The Last of Us’ dünyanın, büyük bir felaket sonrası dönemine odaklanıyor. Hikaye, insanları ve dünyayı etkisi altına alan bir mantar enfeksiyonu sonrasında geçiyor. Bu enfeksiyon, insanların beyinlerini ele geçiriyor ve vahşi yaratıklara dönüştürüyor. Enfekte insanlar, diğer insanları ısırarak enfeksiyonu tüm dünyaya yaymak istiyor. Birçok yönüyle zombilere benzese de bu evrende enfekte olanlara ‘clickers’ deniliyor.
Bir kere ısırıldıktan sonra enfeksiyondan kaçış yok. Ya o korkunç yaratıklara dönüşüyorsunuz ya da yaratıklara dönüşmeden önce öldürülüyorsunuz. Ancak 14 yaşındaki Ellie, ısırılmasına rağmen salgına karşı bağışıklık geliştiren tek kişi. Korkunç giden bir evrende, tüm insanlığın umudu Ellie’de birleşiyor. Joel (Pedro Pascal) ise bir aşı geliştirilmesi umuduyla Ellie’yi koruyabileceği bir yere, Fireflies adında bir direniş grubuna götürmekle görevlendirilir. İkili, çetin koşullar altında birlikte hayatta kalmak ve tehlikelerle dolu bir dünyada ilerlemek zorundadır. Bu yolculuk, sıra dışı bir bağ kurmalarına ve hayatta kalmak için zorlu kararlar almalarına yol açar. Peki her ne olursa olsun kıyametten kurtuluş mümkün müdür?
Dizinin bu kadar büyük bir başarıya ulaşmasının bir nedeni, başarılı oyunculuk performanslarının yanı sıra dizinin iyi bir uyarlama olması diyebiliriz. ‘The Last of Us’ın oyununu oynamış olanlar, dizinin oyuna sadık kalmasından son derece memnun. Oyundan doğrudan alınmış sahneler ve replikler var dizide. Bu da yaratıcı ekibin dersine iyi çalıştığını gösteriyor.
Video oyun dünyasının en başarılı yapımlarından birini, televizyon dizisine uyarlarken aynı başarıyı tutturmak gibi bir sorumlulukla çıkılıyor yola. Ve oyunu çok seven, diziye de bu nedenle önyargılı yaklaşan büyük bir kitle var. Dizi, oyun serisinin yaratıcısı Neil Druckmann ve Craig Mazin tarafından uyarlandı. Mazin, ‘Chernobyl’in de yapımcılarından biriydi.
Başrol Pascal ve Bella Ramsey’e eşlik eden güçlü oyuncu ekibini de analım: Dizide, Tommy Miller karakterini Gabriel Luna, Theresa ‘Tess’ Servopoulos’i Anna Torv, Kathleen’i Melanie Lynskey, Henry’i Lamar Johnson, Marlene’i Merle Dandridge, Sam’i Keivonn Woodard, Bill’i Nick Offerman, Perry’i Jeffrey Pierce ve Joel’un kızı Sarah Miller’ı Nico Parker canlandırıyor.
‘The Last of Us’ evreni sadece bu dizi için yaratılmadı. Dizi, aynı adın taşıyan bir video oyununa odaklanıyor. Şimdiye kadar yapılmış en iyi video oyunlardan biri olarak gösteriliyor. Aldığı onlarca ödül de bu durumun kanıtlarından. İlk sezon, genel olarak oyun serisinin ilk oyununun hikayesine sadık kaldı. Gelen yorumlar, dizinin tüm zamanların en iyi video oyunu uyarlamalarından biri olduğu yönünde. Görsel açıdan çarpıcı sahneler, atmosferi ve hikayeyi destekleyen bir anlatım dili kullanımı da diziyi öne çıkaran başlıklardan. Oyun, oyuncuların aldığı kararlarla ilerlerken dizide karakterlerin kurdukları bağ öne çıkıyor.
Video oyunlarının uyarlamalarının televizyon ve film yapımcıları için riskli bir alan olsa da dizi ilk bölümünden itibaren bu önyargıları kırmayı başardı. Diziyle ilgili ilginç bir bilgi verelim. Yazar ekibi, oyuncuların oyunu oynamalarını çok da istememiş. Bella Ramsey, ilk deneme çekimlerinde oyunu oynamadığını söylediğinde, bu şekilde devam etmesi önerilmiş. Pedro Pascal ise sadece yeğeninin oynadığı bir oyun olduğunu ancak daha önce oynamadığını söylüyor.
Yazarlardan Druckmann bu isteğinin nedenini de şöyle açıklamış: Oyuncuların performansları taklit etmek yerine, kendi performanslarını yaratmaları gerekiyor. Diğer yazar Mazin ise oyunun tutkunlarındanmış. Ancak o da bir süre sonra taklit etmeye çalışabileceğini düşünmeye başlamış. Mazin amaçlarını ise ‘The Last of Us’, oynadığım diğer video oyunlarından farklı olarak, beni karakterlere ve ilişkilere bağladı. Joel ile Ellie arasındaki ilişkiyi en çok ön plana çıkarmak istediğimiz şeydi” diyerek açıklıyor.
Dizinin müzikleri, bölüm bittikten sonra dahi kafanızda çalmaya devam ediyor. 2013’te büyük bir başarı elde eden video oyununun müziğini besteleyen Gustavo Santaolalla, TV dizisi için de kolları sıvadı. Henüz izlemeyenler için hikayeye dair detayları açık etmeyelim ancak, dizide geçen şarkıların hikaye içinde de anlamı olduğunu belirtelim. Her şarkı, kendi bölümünde anlatılan hikayeyle doğrudan bağlantılı ve bu nedenle önemli. Gustavo Santaolalla’nın etkileyici müzikleri de dizinin duygusal derinliğini ve atmosferini güçlendiriyor. Orijinal oyunlardan tanıdık melodilerle birlikte, yeni bestelemeler de diziye özgü bir atmosfer yaratıyor. Dinlemek isteyenler için şarkı listesi de burada.
Korkunç yaratıkların, iç karartıcı bir hikaye, yalnızca gerilim ve heyecan nedeniyle izleyiciyi kendine bağlamıyor. Böylesine ürkütücü bir evrende izleyiciler, bağlanabilecekleri duygusal bir şey arıyor. ‘The Last of Us’ bu ihtiyaca Joel ve Ellie arasındaki ilişkiyle karşılık verse de yan karakterlerin hikayeleri de büyük sürprizler yapabiliyor. Örneğin dizinin ‘Long Long Time’ adlı üçüncü bölümü, ana hikayeden -ve aslında oyundan- çok farklı bir rotaya kırıyor rotasını. Hatta bunu o kadar güzel bir hikayeyle yapıyor ki üçüncü bölümden geriye izleyicilerin payına akan göz yaşları kalıyor.
İzlemeyenler için sürpriz kaçıracak gelişmelere olmayacak bu bölümde, korkmadan devam edebilirsiniz. İlk sezon, neredeyse boş geçmediği her bölümle görevini başarıyla tamamladı. Ancak üçüncü bölüm, özellikle iflah olmaz romantikler için bambaşka bir etkiye sahipti. Hiç tanımadığımız iki karakterin geçmişlerinde ve şimdilerinde bulduk kendimizi. Bu bölümde kan, yaratıklar ya da hop oturtup hop kaldıran bir gerilim yoktu. Tam tersine, en korkunç anlarda bile sevdiğimiz biriyle birlikte olmanın verdiği o sıcacık güven duygusunu hissettiren bir bölümdü bu. Bu gerilim dolu maceranın, gelecek bölümleri için de umut veren bir soluklanma molasıydı. Ve aslında dokunaklı bir aşk hikayesiydi.
Part II —> HBO https://t.co/dJxiggcFDR
— Neil Druckmann (@Neil_Druckmann) January 27, 2023
Bu diziyi nereden izleyeceğim, görüntü kalitesi düşecek mi, altyazılı bulabilecek miyim diye düşünüp endişe etmenize ve sürekli ertelemenize gerek yok. ‘The Last of Us’ı doğrudan Blu TV’den izleyebilirsiniz. Bu arada bir de not düşelim. ‘The Last of Us’ ikinci sezon onayını da aldı. Yeni sezonun video oyununun devamı olan The Last of Us Part II’deki olayları takip etmesi bekleniyor. Yazarlar grevi ve oyuncuların programları nasıl etkileyecek bilinmez ancak dizinin yeni sezonun ekranlara gelmesi biraz zaman alacak gibi görünüyor. En iyi ihtimalle, 2025 için umutlanabiliriz.