Seçim yaklaştıkça ABD paranoyası artıyor: Rusya’ya bir sansür daha
Altı yıl önce, Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın "Takipçisi olacağım" dediği Milli Kültür Şurası'nda çağdaş sanat müzelerinin teşvik edilmesi, yerel yönetimlerin kültürel zengilimizi öne çıkarması kararlaştırılmıştı. İBB Artİstanbul'u açarak, 'Ortadan Başlamak' sergisiyle bunu yaptı. Ama sergi yargılanıyor.
Aslında olay kültürel iktidar kavgası, insanına güvenmeme meselesi, tercihlerin tahakküm altına alınması. Birileri bizi, gördüğümüz, okuduğumuz her şeyden etkilenen edilgen insanlar olarak kabul ediyor. Ne izleyeceğimize, ne okuyacağımıza, kimi dinleyeceğimize karar verme çabası bunun göstergesi.
Sıcak gelişme, Artİstanbul Feshane’deki ‘Ortadan Başlamak’ sergisiyle ilgili. Bugün kültür sanat sayfamızın manşetinde. Açıldığı an hedef gösterilen, sonra organize bir biçimde protesto edilen daha sonra saldırıya uğrayan sergiyle ilgili dün de Cumhuriyet Savcısı’nın ‘halkı kin ve düşmanlığa sevk ettiği’ iddasıyla soruşturma başlattığını öğrendik.
Bu son yıllardaki kültürel ortamın çölleşmesi için yapılan onlarca müdahaleden biri aslında. Kaç zamandır müzik festivalleri hedefteydi, sonra konserler, tiyatro oyunları, filmler, müzisyenler, şairler şimdi de sergiler. Birileri şöyle sanıyor: Biz bir şey izleyince, okuyunca, dinleyince hemen etkilenip dünya görüşümüzü değiştiriyoruz. Aklımız ve vicdanımız; gördüklerimizi, dinlediklerimizi, okuduklarımızı tartadacak durumda değil. Edilgeniz şu hayatta.
Bunlar Türkiye’de özellikle siyasi iktidarın kültürel iktidar meselesine takılıp kalanların girişimleri denilebilir. Ama devlet kurumlarından tutun, özel şirketlerin girişimlerine hep aynı tavır. Özünde insana güvenmeme hali var. İnsanın zekasına, aklına, vicdanına, değer yargılarına, analitik düşünme yetisine güvenmeme…
RTÜK ne izleyeceğimize karar vermek ister, Disney+ söz verdiği ve bu sayede bizi abone ettiği içeriği yayından kaldırır, belediyeler koca koca afiş bastırıp falanca sanatçının konserini yapacağız der sonra ya o müzisyen sakıncalıymış yeni haberimiz oldu deyip konseri iptal eder, sahnede izlediğimiz oyundan ne anlam çıkaracağımıza valilik karar vermek ister, savcılık bir sergide kin ve düşmanlık arar…
Siyasiler için bir oy, şirketler için tüketiciyiz ya vurun abalıya, onlar ne isterse onu yapmamız talep ediliyor. Üzgünüm henüz böyle bir dünya inşa edilmedi. Hatta tam tersi bir dünya var: Her şeyin belirleyicisi o güvenilmeyen insanlar ve onların tercihleri. Lakin galiba gizli plan şu: Bu tercihler tahakküm altına alınmak isteniyor. Büyük, süslü ve hamasi sözlerle…
İşte bu tahakküm iklimininin bir sonucu olarak bir siyasi parti çıkıp (Hüda Par), festivaller, diziler yasaklansın diyebiliyor. Bu istekleri konusunda da ısrar edebiliyor.
İşte bu tahakkümün genel adı sansür. Her taraftan kuşatılıyoruz. Evde TV izlerken, sinemada film seyrederken, tiyatroda oyuna gidince, çok sevdiğimiz bir müzisyenin konserinde eğlenmek isteyince, bir sergiyi gezerken sürekli bir psikolojik bir tahrik var. Bunlardan sonuç alınmayınca da iş yargıya havale ediliyor.
Çok merak ediyorum. Savcı iddianamesini hazırladı, mahkeme bilirkişi tayin etti sonra ne olacak? Mahkemede çağdaş sanat eserlerinin neyi, nasıl ifade ettiğini mi belirlenecek. Eserlerde şu imge kullanılmış, bu imge şu anlama geliyor mu denilecek, çağdaş sanatın muğlaklığına tezat keskin anlamlar mı belirlenecek? Tam çağdaş sanat performansı olmaz mı bu hal ve durum!
Peki biz buraya nasıl geldik? Kültür sanatı yumuşak güç ilan eden ve uluslararası alanda kültür sanat üzerinden mevzi kazanan Türkiye değil miydi? İstanbul’u 2010 Kültür Başkenti ilan ettiren ve kutlayan Türkiye değil miydi? Ki bunlar yapılırken Ak Parti iktidardaydı. Şimdi gelinen noktada dünyanın kültür sanat merkezlerinden biri olan İstanbul’da mahkeme çağdaş sanatı yargılayacak. Nereden nereye be Türkiye diyor insan…
Aslında biliniyor, bunlar hep kültürel iktidar kavgası yüzünden. Ki bu meselenin yanlış yerden tartışıldığını çok değil altı yıl önce Ak Partili Kültür Bakanı Nabi Avcı söylemişti. Hatta bakanlığı döneminde yıllar sonra Milli Kültür Şurası’nı toplamış ve bir yol haritası çıkmasına neden olmuştu. Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan da bu yol haritasının takipçisi olacağını söylemişti.
Bakın o şura kararlarında ne yazıyor: Çağdaş sanat müzeleri ve galerileri ile koleksiyonculuğun teşvik edilmesi. Bir başka madde: Yerel yönetimler, STK’lar, üniversitelerle işbirliği ve eşgüdüm sağlanarak ortak çalışma alanları oluşturulması ve kültürel çeşitliliğimizi öne çıkaran projeler geliştirilmesi.
Yani İBB tarafından restore edilip bir modern müzeye çevrilen Artİstanbul Feshane ve ‘Ortadan Başlamak’ sergisi bırakın halkı kin ve düşmanlığa teşvik etmeyi Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın takipçisi olduğu Milli Kültür Şurası’nın kararlarını harfiyen uyguluyor. Bakalım yargı Cumhurbaşkanı’nın takipçisi olduğu şura kararlarının uygulanmasını nasıl yargılayacak?
20 Aralık 2024 - Ormanda yeni bir lider doğuyor, şımarık oğlan dersini alıyor!
13 Aralık 2024 - Yılın en iyilerinden ‘Hemme…’: Öfke ruhu kemirir!
6 Aralık 2024 - Babaların kızları için yaptığı yolculuk hiç biter mi!
5 Aralık 2024 - Keşanlı Ali 60 yaşında mikrofonlarımız Haldun Taner’de