Scarlett Johansson ilk kez yönetmen koltuğunda
'Şeytan'ın yönetmeni olarak bilinir ama her türden film çekti. William Friedkin tür sinemasına öyle bir can suyu vermişti ki 1970'lerde öncü olmuştu. Ama öncü olmak gibi bir derdi de yoktu. Lakin sinema tarihine geçti. 87 yaşında vefat ettiğinde arkasında şahane bir filmografi bıraktı.
Bugün çizgi romanlardan uyarlanan filmler Hollywood sinemasını domine ediyorsa bu biraz da dün 87 yaşında yaşamını yitiren yönetmen William Friedkin sayesinde. O, 1970’li yıllarda ‘Şeytan / The Exorcist’ filmiyle öyle bir kapı araladı ki, o yıllara kadar biraz da hor görülen türler, sinemada ciddiye alınmaya başlandı.
En İyi Film Oscar’ına aday gösteriler ilk korku filmi olan, 2 milyon dolara çekilen ve 200 milyon dolar hasılat elde eden ‘Şeytan’, korku filmlerine bakışı değiştirdiği gibi, William Friedkin kendinen sonra gelen tür filmleri yapmak isteyen sinemacılara da büyük bir cesaret aşıladı. Yeni Hollywood hareketinin öncülerindendi ve mesela Star Wars filmleri o kapıdan girdi, bilim kurgular, sonra çizgi roman uyarlamaları. Bugünlere geldik…
Böylesine sinemanın yatağını değiştirmek her yönetmene nasip olmaz. Ama Friedkin bunun sarhoşluğuna kapılmadı. Adı büyük yönetmenler kategorisinde pek anılmadı. Sebebi de biraz kendi tutumuydu. “Kendimi bir öncü olarak görmüyorum” demişti. Kendimi çalışan bir insan olarak görüyordu: “Hepsi bu ve bu kadarı yeter.”
Çalıştı, hayatı boyunca sinema için çalıştı. Hep üretti. Hem de son dakikasına kadar. En son elinde ‘The Caine Mutiny Court-Martial’ filmi çıkmıştı. Ve bu film Venedik Film Festivali’nde gösterilecek.
Aslında ‘Şeytan’ı korku filmi olarak görmemişti Friedkin, “Gerçek bir vakadan ilham alan bu hikayeyi çok güçlü buldum ve sinematik olacağını, hikayenin, duygusal, rahatsız edici olduğunu düşündüm” demişti. Birkaç kuşağın bezelye çorbasından uzak durmasına neden olan filmin çıkış noktasındaki soru şuydu: Neden kötü şeyler iyi insanların başına gelir?
1970’lerin kaotik ortamında sıradan bir kız çocuğunun başına gelenleri anlatırken, masumiyetin artık tehlikede olduğunu son derece keskin bir şekilde anlatıyordu Friedkin. Fakat 70’lerin dünyasındaki masumiyet artık yoktu ve bugünün dünyası Friedkin’i daha fazla kaygılılandırıyordu. “Bence dünya bugün çok çok daha tehlikeli. Bir uçurumun üzerinde. Dünyada var olan teröre ve diğer çeşitli sorunlara karşı koyacak güçlü bir liderlik görmüyorum. Bence dünya bir araya gelmezse, parçalanacak” demesi de bu yüzdendi.
Neyse ki dünyanın parçalanmasını görmedi. Ama 70’lerden günümüze kötücülüğün yükselişine anbean tanık oldu. Sinemasında da hep bunun izleri vardı zaten.
‘Yuttaş Kane’, ‘Sapık’ ve ‘Utanç Hasadı’ belgeseli onun üç başucu filmiydi. Sinemacı olmaya da bu filmleri izledikten sonra karar verdi. Defalarca da izledi. Kariyerinin ilk yıllarında Alfred Hitchcock ile çalışma fırsatı yakaladı, kıravat takmadığı için ondan fırça yemesini de hep gururla anlattı.
İlk gençlik yıllarında çektiği belgeseller tür sineması içinde gerçekçi öğeler katmasına neden oldu. Ki genç yetenek olarak görülüyordu. Ve kendisine yakıştırılan bu payeyi de haklı çıkaracak işler yaptı.
‘The Boys In The Band’ ile dikkatleri çektiğinde yıl 1970’ti… 1973’te ‘Kanunun Kuvveti / The French Connection’ sekiz dalda Oscar’a aday olmuş En İyi Film, En İyi Erkek Oyuncu (Gene Hackman), En İyi Yardımcı Erkek Oyuncu (Roy Scheider) ve kendisine de En İyi Yönetmen Oscar’ını kazandırmıştı. Yaşı o zamanlar henüz 38’dı. Arkasından ‘Şeytan’ geldi… 1974’te ‘Şeytan’ En İyi Film ve En İyi Yönetmen dahil 10 dalda Oscar’a aday oldu. İki teknik dalda Oscar alsa da Friedkin artık Hollywood ve Amerikan sinemasının en gözde yönetmenlerinden biriydi.
William Friedkin uzun meslek hayatı boyunca tür sinemasını ihya etti. Hemen hemen her tür film çekti. Dehşetin Bedeli / Sorcerer, tartışmalı filmi Devriye / Cruising (1980), bir kuşağın çok sevdiği Yaşamak ve Ölmek / To Live And Die In L.A. (1985), ‘Jade’ (1995) bir tekrar filmi olsa da epey ses getiren 12 Kızgın Adam / 12 Angry Men (1997), 2000’lerde havlu atmadığını gösterdiği, ‘Vur Emri / Rules of Engagement ‘ (2000), Böcek / Bug (2006) ve Katil Joe / Killer Joe (2011) filmografisinin öne çıkan yapımları oldu. Tabii hiçbir zaman ‘Kanunun Kuvveti’ ve ‘Şeytan’ dönemindeki gibi büyük başarılara imza atamadı.
2013’te Venedikte Yaşam Boyu Başarı Ödülü aldı. Film çekmeye devam ediyordu. Bu yıl İstanbul Film Festivali toplu gösterimlerde onu konuk etti. Yaşasaydı bu yıl yine Venedik Film Festivali’nde olacaktı. Ama olmadı. Lakin Hollywood’a 1970’lerde can suyu veren birkaç yönetmen olarak döneme ve sonraki dönemlere damgasını vurdu. Hepsi buydu ve bu kadarı da yeterdi zaten.