Türkiye hızla yaşlanırken bu yazı gençler için: Sağlıklı ve doyumlu bir yaşlılık için ne yapmalı?
Yalnızlık ve sosyal izolasyon çoğu zaman bağlantılı olsa da birbirinden farklı sorunlar. Yeni bir araştırmaya göre sağlık üzerindeki etkileri de aynı değil. Biri daha fazla ölüm, diğeri ise daha fazla depresyon riski taşıyor. Peki kimler risk altında? Hangi önlemler alınmalı?
ABD’de yapılan yeni bir çalışmaya göre yalnızlık ve sosyal izolasyonun sağlık üzerindeki etkileri farklı. Sosyal olarak izole olmak çok daha büyük fiziksel sağlık riskleri taşırken, yalnızlık ruh sağlığıyla ilgili durumlar üzerinde daha fazla rol oynuyor. Araştırmanın yazarlarından Harvard T.H. Chan Halk Sağlığı Okulu Epidemiyoloji Profesörü Tyler VanderWeele, Harvard Üniversitesi’nin haber sitesi The Harvard Gazette’ye konuştu. Röportajın ilk sorusu yalnızlık ve sosyal izolasyonun ne kadar büyük bir problem olduğuyla ilgili. Profesör VanderWeele’nin verdiği yanıt ise mevcut durumun ciddiyetini ortaya koyuyor: “Bir dizi ayrı değerlendirmede Amerikalıların yüzde 50’si yalnız olduğunu bildiriyor. Değerlendirmeler için daha katı eşikler kullandığımızda bile nüfusun önemli bir kısmı, orta düzeyde yalnızlık yaşadıklarını söylüyor. Yalnızlığın bu ülkede son birkaç on yıldır önemli sayıda insan için en azından orta düzeyde arttığına dair iyi kanıtlarımız var.”
Profesör VanderWelee, topluluk katılımları ve sosyal izolasyon konusunda ise daha iyi verilere sahip olduklarını vurguluyor: “Son birkaç on yıldaki eğilimler daha az topluluk katılımını ve daha fazla insanın yalnız yaşadığını gösteriyor. İbadetlere katılım önemli ölçüde düştü ve evlilik oranları azaldı.”
Peki yalnızlık ve sosyal izolasyon arasındaki fark nedir? Profesör VanderWeele’nin yanıtını okuduğumuzda özetle şöyle bir ayrımla karşılaşıyoruz: Sosyal izolasyon, insanlarla veya topluluklarla nesnel olarak zaman geçirip geçirmediğimizi ifade ediyor. İnsanlarla yaşıyor mu yaşamıyor musunuz? Toplum yaşamının çeşitli biçimleriyle ilgileniyor musunuz? Arkadaşlarınızla ve ailenizle vakit geçiriyor musunuz? Bu sorulara olumsuz yanıt veriyorsanız sosyal açıdan izolesiniz.
Yalnızlık olgusuna gelince… Neredeyse hepimizin içinde sosyal bağlantı kurmak için derin, içsel bir ihtiyaç var. İlişkilerimizin ve topluluk katılımlarımızın bu ihtiyacı karşılayıp karşılamadığına dair öznel duygumuz ise yalnızlık olgusunu belirliyor. Sosyal ilişkileriniz; diğer insanlarla birlikte olma, başkaları tarafından anlaşılma, sevilme arzunuzu karşılamaya yeterli mi değil mi? Sorunun yanıtı yalnız olup olmadığınızı belirliyor. Daha kestirmeden anlatırsak yalnızlıkta başkalarıyla sosyal temasımızın miktarı ne olursa olsun öznel olarak yalnız hissediyoruz. Sosyal izolasyonda ise sosyal etkileşimlerimiz nesnel olarak eksik.
Peki sosyal olarak izole olmak ve yalnızlık arasında ne tür bir ilişki var? Profesör VanderWeele, iki kavramın birbiriyle ilişkili olduğunu ancak bu ilişkinin kusursuz olmadığını söylüyor: “İnsanların farklı sosyal ihtiyaçları olduğu açık. Başkalarıyla çok fazla zaman geçiren ama yine de yalnız hisseden, anlaşılmadığını, sevilmediğini düşünen insanlar olduğu gibi, başkalarıyla nispeten daha az zaman geçiren ama sahip oldukları şeyin ihtiyaçlarını karşıladığını düşünen insanlar da var. Çalışmamızda sosyal izolasyonun yalnızlık üzerindeki, yalnızlığın da sosyal izolasyon üzerindeki etkisine baktık. Her biri diğerine zararlı katkıda bulunuyor. Sosyal olarak izole olduğunuzda daha yalnız olmanız şaşırtıcı olmayabilir. Bu mantıklı. Belki de daha şaşırtıcı olan, yalnızlaştığınızda zamanla daha fazla geri çekilme ve sosyal olarak izole olma eğiliminde olmanızdır.”
Profesör VanderWeele’nin anlattıklarına bakılırsa bu sosyal geri çekilmede yalnızlaştıkça ilişkiler konusunda algımızın değişmesi etkili oluyor. Çünkü yalnızlık, ilişkilerin tehdit edici veya tehlikeli bir şeymiş gibi görünmesine ya da “İstediğim bağı bulamayacağım için insanlar arasında kendimi daha da yalnız hissedeceğim” gibi düşünmemize neden olabiliyor. Bu da mantığa aykırı bir şekilde, çok yalnız olduğumuzda topluluktan daha fazla geri çekilme eğiliminde olmamızla sonuçlanıyor.
Profesör VanderWeele ve arkadaşlarının Population Health dergisinde Eylül 2023’te yayınlanan çalışmasına gelince… Neler buldular?
📍 Araştırmacılar önce bir grup yaşlı yetişkinin geçmiş ilişkilerini ve sosyal bağlantılarını inceledi. Ayrıca sosyal, psikolojik, demografik ve sağlıkla ilgili faktörlerini kontrol etti. Ardından dört yıllık bir süre zarfında yalnızlığın ve sosyal izolasyonun nasıl değiştiğine baktı. Diğer birçok çalışmaya benzer şekilde hem yalnızlığın hem de sosyal izolasyonun çok sayıda sonuç üzerindeki etkilerine dair kanıtlar buldu. Örneğin daha yalnız olanların gelecek dört yıl boyunca ölme olasılığı yaklaşık yüzde 40 daha fazlayken, sosyal olarak izole olanların ölme olasılığı yaklaşık yüzde 75 daha fazlaydı. (Profesör VanderWeele bu nokta da bir de not düşüyor: “Bağlamı anlamak önemli. Bu, yaşlı yetişkinlerden oluşan bir grup. Sağlık sorunları olasılığının yüksek olması nedeniyle yalnız yaşamak ve izole olmak onlar için belki de özellikle tehlikeli.”)
📍 Araştırmacılar hem yalnızlığın hem de sosyal izolasyonun fiziksel işlev kısıtlamaları, mutluluk, iyimserlik ve yaşam amacı duygusu üzerinde de etkilerini buldu. Ayrıca yalnızlık ve sosyal izolasyonun depresyon veya umut duygusu gibi diğer ruh sağlığı sonuçları üzerinde etkileri olduğunu tespit etti.
📍Bir diğer ilginç sonuç şu oldu: Sosyal açıdan izole olmak, ölüm riski ve fiziksel işlevsellikte bozulma gibi daha büyük fiziksel sağlık riskleri taşıyor. Fakat yalnızlığın depresyon, mutluluk, hayatın amacı gibi ruh sağlığı ve iyi olma hali üzerinde daha büyük etkisi var. Sosyal açıdan izole olmanın da ruh sağlığı üzerinde etkisi var ama etkiler yalnızlığa göre daha küçük.
Evet. Örneğin sosyal olarak izole olanların dört yıl sonra depresyona girme olasılığı yaklaşık yüzde 35 arttı. Bu önemli ve kayda değer bir oran. Buna karşın yalnızlık çeken kişilerde depresyon olasılığı 2.5 kattan fazla arttı. Bu oldukça çarpıcıydı. Aynı şekilde, sosyal olarak izole olmaya kıyasla yalnız olmanın umutsuzluk ve yaşamın amacı üzerindeki etkisi de yaklaşık iki kat fazlaydı.
Yalnızlık ve sosyal izolasyonla ilgili tek çalışma elbette yukarıda söz ettiğimiz çalışmayla sınırlı değil. Son yıllarda iki olgunun da sağlık üzerindeki etkilerini araştıran çok sayıda araştırma var. ABD Hastalıkları Kontrol ve Önleme Merkezi’nin (CDC) web sitesinde son araştırmalardan çıkan beş önemli sonuç şöyle sıralanmış:
📍 Sosyal izolasyon, bir kişinin tüm nedenlere bağlı erken ölüm riskini önemli ölçüde artırıyor. Bu risk sigara, obezite ve hareketsizlikle rekabet edebilecek düzeyde.
📍 Sosyal izolasyon demans (bunama) riskinde yaklaşık yüzde 50’lik bir artışla ilişkilendirildi.
📍 Zayıf sosyal ilişkiler (sosyal izolasyon veya yalnızlık ile karakterize edilen) kalp hastalığı riskinde yüzde 29 ve inme riskinde yüzde 32 artışla bağlantılı bulundu.
📍Yalnızlığın depresyon, anksiyete ve intihar oranlarını artırdığı tespit edildi.
📍Kalp yetmezliği hastaları arasında yalnızlık, yaklaşık 4 kat artan ölüm riski, yüzde 68 artan hastaneye yatış riski ve yüzde 57 artan acil servis ziyareti riskiyle ilişkilendirildi.
Amerikan Yaşlanma Enstitüsü’ne (NIA) göre herkesin hayatta kalmak ve gelişmek için sosyal bağlantılara ihtiyacı var. Ancak insanlar yaşlandıkça genellikle kendilerini daha fazla yalnız zaman geçirirken bulurlar. Yaşlı yetişkinlerin yalnızlığa ve sosyal izolasyona karşı savunmasız olma ihtimali daha yüksek. Özellikle de bazı risk faktörleri varsa… Sevilen bir yakının hastalığı, aileden ya da arkadaşlardan ayrılma, hareket kabiliyetini kaybetme, görme ve işitme sorunlarının kötüleşmesi, engellilik, hareket kabiliyeti ya da ulaşıma erişim eksikliği… Bu etkenler yalnızlık ve sosyal izolasyon riskini artırıyor. Ama şu faktörlerden birine sahipseniz riskiniz daha da artmış demektir:
📍 Yalnız yaşıyorsanız
📍 Evinizden dışarı çıkamıyorsanız
📍 Eşinizi veya partnerinizi kaybettiyseniz ya da emeklilik gibi büyük bir yaşam değişikliği yaşadıysanız
📍 Parasal sorunlarla mücadele ediyorsanız
📍Hasta ya da engelli olduğu için aile bireylerinden birine bakım veriyorsanız
📍 Psikolojik veya bilişsel zorluklarınız varsa ya da depresyondaysanız
📍 Sosyal desteğiniz sınırlıysa
📍 Duymakta zorluk çekiyorsanız
📍 Kırsal, güvenli olmayan veya ulaşılması zor bir mahallede yaşıyorsanız
📍 Yaşadığınız yerde dil engeli varsa
📍Yaşadığınız yerde yaş, ırk, etnik köken, cinsel yönelim veya cinsiyet kimliği ayrımcılığına maruz kalıyorsanız
📍 Etkinliklerde bulunmuyorsanız ya da amaç eksikliği hissediyorsanız
Kendinizi veya sevdiğiniz birini yalnızlığın ve sosyal izolasyonun olumsuz etkilerinden korumaya yardımcı olmak için yapabileceğiniz şeyler var. İşte, NIA’nın sosyal izolasyon ve yalnızlığa karşı önerileri:
📍 İlk olarak kendinize iyi bakmanız önemli. Egzersiz yapmaya, sağlıklı beslenmeye, yeterince uyumaya (7 ila 9 saat) çaba gösterin. Stresinizi yönetmek, zihinsel ve fiziksel olarak sağlıklı kalmak için mümkün olduğunca keyif aldığınız aktivitelere devam etmeye çalışın.
📍 Başkalarıyla bağlantı kurmak önemli. Başkalarıyla birlikte hoşlandıkları anlamlı, üretken faaliyetlerde bulunan kişiler bir amaç duygusu hissederler ve daha uzun yaşama eğilimindedirler. Örneğin başkalarına gönüllülük yoluyla yardım etmek, kendinizi daha az yalnız hissetmenize yardımcı olur, bir misyon ve amaç duygusuna sahip olmanızı sağlar. Bu da daha iyi sağlıkla bağlantılıdır.
📍 Hoşunuza giden bir aktivite bulun, eski bir hobinizi yeniden başlatın veya yeni bir şeyler öğrenmek için bir kursa katılın. Kursta hem eğlenebilir hem de benzer ilgi alanlarına sahip insanlarla tanışabilirsiniz.
📍 Aileniz, arkadaşlarınız ve komşularınızla e-posta, sosyal medya, sesli arama veya mesaj yoluyla iletişimde kalmak ya da yüz yüze görüşmek için her gün zamanınızı planlayın. Güvendiğiniz insanlarla konuşun ve duygularınızı paylaşın. Mevcut ilişkileri beslemeye ve güçlendirmeye yardımcı olacak bir etkinlik önerin.
📍 Meşgul olmanıza ve bağlantınızı sürdürmenize yardımcı olması için görüntülü sohbet gibi iletişim teknolojilerini kullanın. Teknolojiyle aranız iyi değilse e-posta veya sosyal medyayı nasıl kullanacağınızı öğrenin.
📍 Bakabilecek durumdaysanız bir evcil hayvan sahiplenmeyi düşünün.
📍 Fiziksel olarak aktif kalın. Egzersizi bir arkadaşınızla yapın. Yetişkinler haftada en az 150 dakika nefeslerini zorlayacak bir fiziksel aktivite hedeflemeli.
📍 Komşularınızla tanışın.
6 Aralık 2024 - D vitaminiyle ilgili bu bilgileri mutlaka öğrenin: 21 soru, 21 cevap
29 Kasım 2024 - Astım ve KOAH’ta 50 yıl sonra “mucize” tedavi mi geldi? Uzmanı yanıtlıyor
22 Kasım 2024 - Tarih yazıldı: Körlüğe karşı yeniden programlanmış hücreler
16 Kasım 2024 - “Bana bir şey olmaz” demeyin. İnme pusuda bekliyor olabilir
6 Kasım 2024 - Aile hekimleri yeni yönetmeliğe neden karşı çıkıyor? Neden iş bıraktılar?