HDP’li Patnos Belediyesi Eş Başkanları gözaltına alındı
Böbrek taşı her zaman belirti verir mi? Yalnızca büyük taşlar mı tehlikelidir? Limonlu su taş düşürmeye yardımcı mı? Ağrı kesiciler taşları eritir mi? Taşlar hakkında bildiklerinizin çoğu yanlış olabilir. Bilgilerinizi güncellemek için buyurun yazıya
Böbrek taşı denince aklınıza muhtemelen sancılar içinde kıvranan bir insan ya da “Yol açtığı ağrı doğum sancısı kadar kötü” sözleri geliyor. Gerçek şu ki bu küçük düşmanlar bazen hiçbir belirti vermeden böbreklerinizi iflas ettirebilir. Üroloji Uzmanı Doç. Dr. Yılören Tanıdır, 10haber’e böbrek taşları hakkında en yaygın 20 yanlış inanışı anlattı ve doğru bilgileri paylaştı. Hazırsanız yanlış bildiklerinizi düzeltmeye başlayalım.
Hayır, değildir. Nasıl doğada lüle taşı, mermer, granit gibi çeşitli taşlar varsa insan vücudu da çok farklı taşlar oluşturabilir. Bunların bazıları sık, bazıları nadir görülür. Oluşum sebepleri de farklıdır. Kimyasal, biyolojik veya yapısal nedenlerle ortaya çıkabilirler.
İnsan vücudunda en sık görülen taş tipi kalsiyum oksalat taşıdır. Bunun da kendi içinde iki alt türü var: Monohidrat ve dihidrat. Monohidrat daha sık görülür ve çok sert bir taştır. Bu nedenle ‘şok dalgası’ olarak bilinen tedaviyle bu taşı ortadan kaldırmak oldukça zordur.
Öte yandan ürik asit taşı diye bir taş var. Bu çok enteresan bir taş. Çünkü diğer taşlardan farklı olarak uygun tedavilerle eritilebiliyor.
Taşları kalsiyum içeren ve içermeyen olarak da sınıflandırıyoruz. Kalsiyum içeren taşları basit bir röntgende görülebiliriz ama diğer taşları net göremeyiz. Buna karşın neredeyse bütün taşları tomografide görme şansına sahibiz.
Bir de ‘indinavir taşı’ dediğimiz bir taştan söz edebilirim. Hatta bu taş türü, geçmiş yıllarda tıp fakültesi uzmanlık sınavlarında soru olarak gelmişti. İndinavir taşı, HIV tedavisinde kullanılan bir ilacın sonucu olarak ortaya çıkar.
Özetle bütün taşlar birbirinden farklı. Doğal olarak tedavileri ve koruyucu önlemleri de farklı.
Tam tersine taş düşüren kişilere taş analizini her zaman öneriyoruz. Özellikle iki ve daha fazla sayıda atak yaşayanlarda yüzde 100 taş analizi yapılmalı. Tek böbreği olan kişilere ve taş hastalığı olan çocuklara da kesinlikle taş analizi öneriyoruz.
Taş analizi bize taşın türünü söyler. Bu sayede taşın vücutta oluşum mekanizmalarını araştırırız. Örneğin bazı taşlar vücutta birtakım maddelerin düşük veya yüksek olmasından kaynaklanır. Bazı taşlar ise enfeksiyona bağlı ortaya çıkar. Taşın türünü bilirsek sebepleri daha rahat ortaya koyar, koruyucu önlemleri daha iyi belirler ve hastada tekrar taş oluşmasını önleyebiliriz.
Taş analizinin nasıl yapıldığına gelince… Analiz üç farklı yöntemle yapılabilir: Kimyasal analiz, spektroskopik analiz ve X-ray diffraction (XRD) analiz. Kimyasal analiz genellikle en az güvenilir sonuçları veren yöntemdir. Diğer iki analiz karmaşık cihazlarla yapılır ve güvenilir sonuçlar verir. Ülkemizde bu analizler özel kurumlarda olduğu gibi özellikle Maden Tetkik ve Arama Genel Müdürlüğü (MTA) ve TÜBİTAK tarafından da yapılır. Bu kurumlar güvenilir ve makul fiyatlarla analiz hizmeti sunar.
Maalesef vermez. Zaten belirti verdiğinde hastalar tedavi arayışındadır. En sık görülen belirti ağrıdır ama idrar yolunu tıkamayan bir taş ağrı yapmaz. Öyle ki bazı taşlar 10 santim büyüklüğüne ulaşıp belirti vermeyebilir. İşin kötü tarafı, sessiz duran bir taş, böbreğinize zarar verebilir hatta böbrek fonksiyonlarınızı tamamen kaybetmenize neden olabilir.
Hayır, taşlar üreterler (böbreklerden mesaneye idrar taşıyan tüpler) ve mesane (idrar kesesi) içinde de bulunabilir.
Üreterlerdeki taşların tamamı böbrekten gelir. Ama mesanedeki taşlar genellikle idrarın tam boşalamaması nedeniyle oluşur. Burada sebep çoğu zaman prostat büyümesi, mesane fonksiyon bozuklukları veya idrar yolu enfeksiyonlarıdır.
Hayır, bu bilgi doğru değil. Kalsiyum vücutta kesinlikle olması gereken bir element. Kemikte depolanır, fazlası ise idrarla atılır. Fakat paratiroid bezlerinin fazla çalışması, bağırsakta emilim bozuklukları ve böbreklerdeki atma-emme mekanizmasındaki sorunlar, kalsiyumun kemiklerden çekilerek idrarla atılmasına yol açar. Sonuç olarak hem kemik sağlığı olumsuz etkilenir hem de böbrekte kalsiyum taşları oluşabilir. Bu tür sağlık sorunlarının varlığında bile kalsiyum içeren besinler kısıtlanmaz. Tedavi altta yatan probleme yönelik düzenlenir.
Taş hastalığı beş yıl içinde yüzde 50 oranında tekrarlayabilir. Yani her iki kişiden biri, beş yıl içinde taş hastalığını tekrar tecrübe eder. Bu yüzden taş oluşumuna zemin hazırlayan bir sebep olup olmadığını araştırmak ve mümkünse koruyucu önlemler almak gerekir.
Eğer ağrı kesiciler böbrek taşlarını eritseydi, dünyada böbrek taşı problemi kalmazdı. Herkes bir ağrı kesici alır ve taşlarından kolayca kurtulurdu. Bu durumda hastanelerde taş kırma cihazları diye bir şey olmazdı. Fakat işin aslı şu ki ağrı kesiciler taşları eritmez, sadece ağrıyı dindirebilir.
Hayır, ikisi de taş düşürmenizi sağlamaz. Limonlu su veya sirkenin içinde sitrik asit bulunur. Sitrik asit, bazı taş türlerinin oluşumunu engelleyebilir ve vücutta koruyucu faktörler oluşturabilir. Ancak limonlu su her derde deva değil.
Yanlış 9: Yalnızca büyük taşlar tehlikelidir
Hayır, küçük taşlar da ciddi sorunlara yol açabilir. Taş hastalığı söz konusu olduğunda bizi asıl kaygılandıran şey, idrar kanalında akışı bozan bir taştır. Çünkü bu taşlar belirti vermeden böbrek fonksiyon kaybına bile yol açabilir.
Örneğin böbrek içinde yerleşmiş 1 santim büyüklüğünde bir taş, sorun yaratmazken idrar kanalına düşmüş 4 mm’lik bir taş, yolu tamamen tıkayabilir. İdrar yolu bir kez tıkandığında da genellikle 30 gün içinde o böbreğin fonksiyonları neredeyse bitme noktasına gelir. Ne yazık ki erken aşamada uyarıcı belirti de görülmeyebilir. O yüzden taşın büyüklüğü kadar bulunduğu yer ve yarattığı tıkanıklık da büyük önem taşır.
Tedavi kararında asıl belirleyici unsur, böbrek fonksiyonunu tehdit edecek, gelecekte böbrekte kalıcı hasar bırakabilecek bir tablonun olup olmadığıdır. Taş hastalığı ciddi böbrek enfeksiyonları yaparak sizi yoğun bakıma sokabilir. Hatta sepsise (vücudun enfeksiyona karşı aşırı tepki vererek organlara zarar vermesi durumu) yol açarak hayatınıza bile mal olabilir. O nedenle ağrı yapmayan bir taş da gerektiğinde tedavi edilmeli.
Ayrıca gebelikte taş hastalığı hızlanır. Gebe kalmayı düşünen bir hastada büyük bir taş varsa, gebelik öncesinde bu taşın tedavi edilmesini öneririz. Gebelik sırasında idrar kanalları genişler ve taş düşme riski artar. Bu durumda taş tedavisi zorlaşır ve röntgen ışınları ya da tomografinin kullanılması gerekebilir, ki bu da istenmediğimiz bir şeydir.
Bu bilgiye yüzde 100 doğru veya yanlış diyemem. Sıcak su ağrınızı azaltabilir ancak taşın düşmesini ne kadar hızlandırır, orası meçhul.
Kendi hastalarımda nasıl bir yol izlediğimi anlatayım. Eğer taş 6 mm’in altındaysa, taş nedeniyle böbrekte şişlik, enfeksiyon gibi sorunlar gelişmemişse ve ağrı kontrol edilebiliyorsa bir süre taşın kendiliğinden düşmesini bekliyoruz.
Bu süreçte de ağrıyı azaltan ve idrar kanalını genişleterek taşın düşmesini kolaylaştıran ilaçlar reçete ediyoruz. Hastadan istediğimiz şey iki hafta sonra kontrole gelmesi. Eğer taş hâlâ düşmemişse ve tehlike arz edecek bir durum da yoksa iki hafta kadar daha bekliyoruz. Ama dördüncü haftanın sonunda artık düşmemiş bir taşa müdahale etmeyi tercih ediyoruz.
Ancak 6 mm’nin üstündeki bir taşın düşme ihtimali gittikçe azalır. Özellikle böbrek ve mesane arasındaki kanalda yer alan 6 mm’nin üstündeki taşlara hemen müdahale etmek istiyoruz.
Böbreğin içinde 6 mm’nin üstünde bir taş varsa bu taşın kendiliğinden düşme ihtimalinin düşük olduğunu biliriz ve zamanla boyutunun artabileceğini düşünürüz. Burada da tedavi yaklaşımı kişinin yaşına göre değişebilir. Yaşlı bir kişiyi takip etmeyi seçebilirken çocuk veya genç kişilerde daha aktif tedavi uygulamayı tercih edebiliriz.
Bu arada ‘klinik anlamlı taş’ diye bir terimimiz var. Bu terim genellikle 3 mm’nin üstündeki taşlar için kullanılır. Diyelim ki bir taş ameliyatı yaptık ve geride 3 mm’nin altında bir taş kaldı. Bu, muhtemelen klinik anlamlı olmayan bir taş. Bir de ‘tam taşsızlık’ diye bir terimimiz var. Bu da tomografi gibi yöntemlerle hiçbir taşın tespit edilememesi durumunu tanımlar.
Hayır, alkolün taş düşürme konusunda olumlu etkisi yok. Ayrıca dolaylı olarak taş riskini artırır. Çünkü hem kilo almaya yol açar hem de vücuttan sıvı atılmasına neden olur. Kilo alımı ve sıvı kaybı, taş hastalığının başlıca risk faktörleri arasındadır.
Hekim olarak alkolle ilgili pozitif bir öneride bulunmamız doğru değil. Alkol, kullanıldığı dönemde idrar üretimini artırır ama aynı zamanda vücutta sıvı açığı ortaya çıkarır. Kısacası vücutta sıvı dengesini bozar.
Evet, ağrının kaybolması bazen taşın düştüğünü gösterebilir. Ama bu kesin bir kural değil. Ağrı iki nedenle daha kaybolabilir: Birincisi, böbrek artık idrar üretmiyordur. Çünkü bir taş, idrar yolunda tıkanıklık yaptığında böbrek kendini korumaya almak için 48 saat sonra idrar üretimini durdurur. Ve ağrı ortadan kalkar. Sorun şu ki bu durum kısa bir süre sonra böbreğin eskisi gibi çalışmamasına yol açar.
Ağrının kaybolmasının ikinci nedeni ise taşın yer değiştirmiş olmasıdır. Yer değiştirmiş bir taş da hâlâ böbrekler için ciddi tehdit olabilir.
Taşların idrarda kanama, bulantı-kusma, idrar yapma zorluğu gibi belirtileri de olabilir. Ama en sık karşılaştığımız yakınma ağrıdır.
Taş ağrısı bıçak saplanır gibi ani ve şiddetli olur, nefes keser ve hareketle değişmez. Hasta, kedi gibi ortada fıldır fıldır dolaşır, oturamaz, ayakta duramaz. Hiçbir şey ağrısını dindirmek için yeterli değildir. Ağrısına bulantı ve kusma eşlik edebilir.
Ağrı, sırttan başlayıp kadınlarda vajinaya, erkeklerde ise testislere doğru yayılabilir. Genital bölgeye doğru yayılan bu tip ağrılar taşın mesaneye daha yakın olduğunu gösterir. Ayrıca mesaneye doğru yaklaşan taşlar sık idrara çıkma, idrarı tam boşaltamama hissine de yol açabilir. Bu nedenle bazen sistitle karışır.
Böbrek ağrısını diğer ağrılardan ayıran en önemli özellik ağrının hareketle azalıp artmamasıdır. Ağrı sabittir.
Bu arada “Böğür ağrısı sadece taş hastalığında olur” diye düşünülür. Ama karaciğer, bağırsak, overler (yumurtalıklar) gibi organlarda yer alan sorunlar ve kas-iskelet sistemindeki rahatsızlıklar da böğür ağrısına neden olabilir.
Çocuk yaş grubunda bazı özel böbrek taşı hastalıkları vardır ve bu hastalıklar hayat boyu devam edebilir. Hatta bazı özel hastalıklar çocukların hayatlarının ilk gününde taş düşürmeyi tecrübe etmelerine yol açabilir.
İdrarda kanama, idrar yaparken ağrı, çocuğun bezinde partiküllerin görülmesi, bulantı, kusma, iştahsızlık, kilo kaybı ve sık tekrarlayan idrar yolu enfeksiyonları… Bunlar, çocukluk çağında sık rastladığımız böbrek taşı belirtileri.
Bazı durumlarda önlenebilir. Örneğin çocukluk döneminde ortaya çıkan bazı taş hastalıklarında nüksler ilaç tedavileri ve doğru yaklaşımlarla önlenebilir.
Yine anatomik bozuklukların düzeltilmesi tekrar taş oluşmasını engelleyebilir.
Ayrıca beslenme ve yaşam tarzı değişiklikleri taş hastalığı riskini azaltmada önemli rol oynar.
Genetik nedenlerden kaynaklanan durumlar için de gerekli araştırılmanın yapılması ve uygun tedavi yöntemlerinin belirlenmesi taş tekrarının önlenmesinde kritik öneme sahip.
Bilimsel olarak taşların hem düşmesini hızlandıran hem de oluşumunu azaltan en etkili yöntem sıvı tüketimidir. Bu sıvının su, çay veya kahve olması fark etmez. Genel olarak günde iki-üç litre idrar çıkaracak kadar sıvı tüketimi öneriyoruz. Fakat tüketilen sıvının ağırlıklı olarak su olması daha makbuldür.
C vitaminin fazlası vücuttan atılır. Bilimsel çalışmalar C vitamininin tam olarak taş hastalığına yol açtığını göstermiyor. Fakat çok yüksek dozlarda C vitamininin düzenli olarak tüketilmesinin böyle bir etkisi olabilir.
Ama D vitamini için daha net bilgilere sahibiz. D vitamini vücutta depolanır ve yüksek dozda alındığında böbreklerin etli yapısında taşlaşmaya (nefrokalsinoziz) neden olabilir. Bu nedenle D vitamininin gerektiği kadar ve aşırıya kaçmadan alınması önemli.
Bilimsel çalışmalarda bugüne kadar belirli bir bitkinin taş erittiğine veya taş oluşumunu önlediğine dair güvenilir bir bilgi mevcut değil. Dahası bilinçsiz kullanılan bitkiler böbrek ve karaciğerde kalıcı hasarlara neden olabilir.
Kimlerde böbrek taşı riski daha yüksek?
Her dört taş hastasının birinin ailesinde taş hastalığı bulunur. Dolayısıyla ailenizde böbrek taşı hikayesi varsa risk altında olabilirsiniz.
Sıcak iklimlerde yaşamak da böbrek taşı riskini artırır. Çünkü yüksek sıcaklıklar vücudun daha fazla su kaybetmesine yol açar, bu da taş oluşumunu tetikleyebilir. Hatta küresel ısınmanın taş hastalığını artıracağına dair bazı bilimsel çalışmalar var.
Metabolik sendrom, şeker hastalığı, gut hastalığı ve sık geçirilen idrar yolu enfeksiyonları gibi sağlık sorunları taş riskini artırır. Ayrıca böbreklerde yapısal anormallikler (örneğin at nalı böbrek, çift toplayıcı sistem, vezikoüreteral reflü gibi) ve şişmanlık risk faktörleri arasında yer alır.
Taş hastalığı açısından özellikle 30-50 yaş arası kadınların ve 40-60 yaş arası erkeklerin daha fazla risk taşıdığını söyleyebiliriz. Hastalık daha çok beyaz ırkta baskındır.
Yine sosyoekonomik düzeyi düşük olan gruplarda taş hastalığı daha yaygındır. Çünkü bu gruplar genellikle kaliteli beslenemez ve fast food gibi tuzlu ve sağlıksız gıdalar tüketirler.
Ne yapmalı?
Risk faktörleri yüksek olan kişilere düzenli kontrolden geçmelerini ve bazı koruyucu önlemler almalarını tavsiye ediyoruz. Bu bağlamda ön plana çıkan öneriler şunlar: Proteini aşırı tüketmeyin. Sofra tuzunu azaltın. Hareketsiz kalmayın, kilo almayın. Bol sıvı tüketin.