İngiltere’deki kronik migren hastalarına müjde: İğneden kurtuluyorlar
Başınızın yarısında şiddetli ağrı mı var? Baş ağrınıza bulantı, kusma, ışık ve sesten rahatsız olma gibi belirtiler eşlik ediyor mu? “Evet” diyorsanız baş ağrınızın tipi kuvvetle muhtemel migren! Nörolog Prof. Dr. Betül Baykan 10haber’e anlattı.
Migren yarattığı şikayetlerle hayat kalitesini oldukça düşüren bir beyin hastalığı. Günlük yaşam aktivitelerini sürdürmeyi zorlaştırıyor, aile ilişkilerini, sosyal yaşamı ve ruh sağlığını olumsuz etkileyebiliyor. Ayrıca migren iş veriminde düşüş, işe gidememe gibi sorunlara da yol açıyor, bu açıdan ekonomik yükü olan ve iş ilişkilerini bozan bir hastalık. Nöroloji Uzmanı Prof. Dr. Betül Baykan’a göre migren atakları nedeniyle araba bile kullanamayan, işten atılma pahasına işine gidemeyen, sınavlarını kaçıran insanların sayısı hiç de az değil. Peki migrenin sebepleri neler? Kaç tür migren var? Migrenli birinde felç riski yüksek mi? Migreni neler tetikler? Nöroloji Uzmanı Prof. Dr. Betül Baykan iki gün sürecek migren söyleşimizin ilk bölümünde bu soruları yanıtladı.
Migren nasıl bir hastalık?
Şiddetli ve orta şiddetli baş ağrılarına yol açan bir beyin hastalığı. Migren baş ağrısı hem kişinin hayat kalitesini düşürür hem de iş gücü kaybına yol açarak ekonomik yük getirir. Migrenle ilgili yanlış bilinenlerden biri psikolojik olabileceğine ilişkin düşünceler. Fakat bu konuda en ufak bir veri yok. Psikolojik durum sadece lodos, uykusuzluk gibi migren ataklarını tetikleyici bir etken olabilir.
Sıklığı nedir?
Migrenin Türkiye’deki sıklığını çok iyi biliyoruz. Benim de içinde yer aldığım, 21 şehri ve 5 bin kişiyi kapsayan bir çalışmada ev ev gezerek migren sıklığına baktık. Sokakta karşılaştığımız her 6 kişiden birinin migrenli olduğunu bulduk. Net olarak kadınlarda ve üretken çağlarda daha fazla görüldüğünü biliyoruz. Kadınlarda özellikle 20-40 yaş arasında rastlanıyor.
Migren baş ağrısının özellikleri neler? Diğer ağrılardan hangi yönlerle ayrılır?
Migren diyebilmemiz için şart koştuğumuz 3 ayrı kriter var:
1) Şu 4 sorudan en az ikisine “Evet” demelisiniz: Baş ağrınız orta ya da şiddetli derecede mi? Baş ağrınız zonklayıcı mı? Baş ağrınız hareketle artıyor mu? Ağrınız başınızın sadece bir tarafını mı tutuyor?
2) Baş ağrınıza bulantı, kusma veya ışık ve sesten rahatsız olma, koku hassasiyeti gibi bazı yakınmalar eşlik etmeli.
3) Baş ağrınızı açıklayacak başka bir hastalık ihtimali dışlanmalı.
Üçüncü kriterin anlamı şu: Siz diğer bütün kriterleri karşılasanız bile bir nöroloji uzmanına gitmelisiniz. O sizi muayene etmeli, beyninizde yakınmalarınızı açıklayacak başka bir hastalık olup olmadığına bakmalı. Nörolojik muayenenizde refleks değişikliği, denge testlerinde bozukluk, görme alanında kayıp gibi sorunlar tespit etmemeli.
Baş ağrısının orta ya da şiddetli derecede olup olmadığına nasıl karar veriyorsunuz?
Biz genellikle “Ağrınıza 10 üzerinden kaç puan verirsiniz?” diye soruyoruz. Burada tabii birinin 5 dediğine diğeri 10 diyebilir çünkü ağrının düzeyi çok kişiseldir. Fakat bizim en çok önemsediğimiz şey şu: Eğer bir baş ağrısı çok şiddetliyse o kişi en yapmak istediği işi bile yapamaz durumda olur. Örneğin konser bileti almıştır ama konsere gidemez. Çocuğunun okulunda bir etkinlik vardır ama ona katılamaz. Çok önemli bir sınavı vardır ama sınava giremez. İşe gitmezse işten atılacaktır ama gidemez…
Orta şiddetli baş ağrısında tablo bir nebze daha iyidir, kişi bir şeyler yapmaya çalışır ama verimi son derece düşüktür.
Hafif baş ağrısında ise kişi işini gücünü sürdürmeye çalışır ve verimi sadece bir parça düşer.
Çocuğunun etkinliğine gidememe, sınava girememe, işten atılma… Ağrının şiddeti nedeniyle migrenliler yaşamlarında birçok kayıp yaşıyor, fırsat kaçırıyor bu durumda.
Maalesef öyle. Migren yaşamın neredeyse her alanını olumsuz etkiliyor. Araba kullanmak istiyorlar fakat ışıklar çok rahatsız ediyor. Gürültülü bir yerde çalışıyorlarsa gürültü sıkıntıya sokuyor. İsteyerek yapmak istediği bir sürü şeyden kaçınmak zorunda kalıyor, içine kapanıyorlar. “Ya yarın sınavda migrenim tutarsa”, “Umarın yarınki görüşmemde ağrı gelmez” gibi gerilimler bazen kişinin anksiyete yaşamasına neden olabiliyor. Zaten migren hastalarında anksiyete ve depresyona çok sık rastlıyoruz.
Migrenliler bazen ailesinin ve sosyal çevresinin “Dün çok iyi ve neşeliydi. Bugünkü hali nedir böyle? Numara yapıyor” gibi yaklaşımlarına maruz kalabiliyor. Halbuki migren hakikaten de tam da böyle ataklar halinde yaşanır. Hastanın her gün şikâyeti olmaz.
Migren ağrısı ne kadar sürer?
Migren atak süresinin sınırları 4-72 saat olarak çizilmiş durumda. Söylemesi kolay ama 4 saat ağrı çekmek başka, 3 gün çekmek bambaşka… Ağrının geniş bir sınırı olsa da süre konusunda altını çizmek istediğim şey şu: Baş ağrısı 72 saati aştığında acile gidilmeli.
Bu arada hastaların birçoğu atak başladığında şiddetli ağrı yaşadıkları için ağrı kesici alıyor. O nedenle her hastada ağrı süresini net olarak tespit etmek mümkün değil. Fakat bazı insanların daha kısa atakları oluyor. Mesela ağrı 4-6 saat sürüyor, uyuyunca ya da bir ilaçla geçiyor. Bazılarında ise ilaçla geçse bile ağrı tekrarlıyor. Yine adet dönemlerinde atakların uzun sürme ihtimali artıyor. Özellikle ilaç almayanlarda ağrının süresi 2-3 günü buluyor.
Ayda kaç defa migren atağı gelebilir?
Çok değişken. Ayda birkaç kez atak yaşayan olduğu gibi ayın büyük bölümünü baş ağrısıyla geçiren de var. Ama aylarca hiç atak yaşamayan da… Eğer migren ağrısı ayda 15 günün üzerindeyse kronik migrenden söz ederiz.
Peki migrenin sebebi ne?
Tam olarak bilmiyoruz. Fakat ciddi bir genetik yatkınlıktan söz edebiliriz. Migrenlilerin ailesinde genelde migrenliler yığılmış oluyor. “Annem de böyleydi”, “Baba tarafından şu kişide vardı”, “Kızımda da kız kardeşimde de var” gibi yoğun bir aile öyküsüyle karşılaşıyoruz. Genetik eğilim konusunda bilgi sahibi olsak da adı konmuş bir gen yok.
Öte yandan migreni tetikleyen bazı mekanizmaları biliyoruz. Özellikle beyinde görme alanımızın olduğu bölgeden başlayan ve yayılan elektriksel bir dalga var. Bu elektriksel aktivite özellikle ‘aura’ dediğimiz olayla ilişkili.
Bir de son yıllarda giderek artan şekilde enflamasyon (mikropsuz iltihap) mekanizmalarının migrene katkısından söz ediliyor. Burada kastedilen, beyindeki birtakım değişiklikler. Gene yakın zamanda öğrendiğimiz bilgilerden biri kalsitonin geniyle ilişkili peptid (CGRP) diye bir maddenin migrenle ilişkisi. Bu madde migrenli kişilerde farklılık gösteriyor, kanda yükselip düşüyor. Bu da ağrının ortaya çıkmasında rol oynuyor.
Migren hakkında bildiklerimiz bunlar. Henüz “Her şey tam olarak açıklandı, artık migreni çözdük” gibi bir aşamada değiliz ama son 20 yılda çok ilerleme kaydedildi.
Migren hangi yaşlarda başlıyor?
Genetik olarak ailesinde migren yükü olanlarda 10’lu yaşlarda başlayabiliyor. En sık 20-40 yaş arası dönemde görülüyor. Nadir de olsa ilk migren atağını 40 yaşından sonra yaşayanlarla da karşılaşabiliyoruz.
Migrenin kaç türü var?
Esasında migrenin pek çok türü var ama iki ana ayrımdan söz edebiliriz: Auralı migren ve aurasız migren. Aura dediğimiz şey beyinde gerçekleşen bir olay. Yüzde 80 oranda görsel oluyor. Hasta ışıklı cisimler, zikzaklar, parlayıp yanan-sönen ışıklar görmeye başlıyor. Daha sonra bunlar giderek büyüyüp görme alanının büyük bir kısmını kaplayabiliyor, hatta görmeyi engelleyebiliyor. Bu olay genellikle 5-30 dakika arasında sürüyor, 60 dakikayı pek aşmıyor. Bazen tabloya ilave yakınmalar eşlik ediyor. Mesela önce görme alanı etkileniyor, sonra parmak-kol uyuşabiliyor. Bu tabii hastaları çok korkutuyor, acillere başvuru nedeni oluyor. “Görme kaybım oldu” diye düşünüyor. Olay olup bittikten sonra bile göz doktorlarına gidebiliyor.
Auralı migrende baş ağrısı ne zaman ortaya çıkıyor?
Auranın hemen ardından… Dediğim gibi aura kendi kendini sınırlayan bir durum, en fazla 1 saat sürüyor. Diyelim ki 20 dakikada bitti. Ardından baş ağrısı fazı geliyor.
Bu arada atak sıklığı hastadan hastaya değişiyor. Her ay auralı migren atağı yaşayanlar olduğu gibi yılda bir-iki kez atak geçirenler de var.
Peki aurasız migren bildiğimiz klasik migren mi?
Evet, bir tetikleyicinin ardından gelen migren atağıdır. Tabii auralı ve aurasız ayrımı dışında da bazı migren tipleri var. Mesela auralı migrenin felç hissiyle giden bir alt tipinden söz edebilirim. Genetik ve ciddi bir tablodur. Bazı durumlarda kalıcı felce yol açma riski taşır. Neyse ki bu durum çok nadir görülür. Genel olarak migren hastalarına sigara içmemelerini, tansiyon ve kolesterollerini kontrol altında tutmalarını öneririz. Bu öneriler auralı migrende felç riski açısından daha da önem taşır. Ek olarak auralı migreni olanların felç riskine karşı doğum kontrol hapı da kullanmamaları gerekir.
Migren olgularının ne kadarı auralı ne kadarı aurasız migrene sahip?
Auralı migren için kabaca yüzde 20 gibi bir oran verebiliriz. Aurasız migren oranı ise yüzde 70-80 civarında. Bazen ikisinin birlikte görüldüğü durumlar olabiliyor.
Bir de nadiren şöyle bir tabloyla da karşılaşıyoruz: Hastada tipik aura oluyor fakat baş ağrısı görülmüyor. Bu tür ağrısız auralar mutlaka nöroloji uzmanı tarafından değerlendirilmeli çünkü bazen başka bir hastalığın habercisi olabilir. Örneğin beyin damarlarında tıkanıklık, epilepsi gibi hastalıklar ağrısız aura yapabilir.
Migrenin tetikleyicileri konusunda bir liste verirseniz o listenin ilk sıralarında neler yer alır?
Her hastanın tetikleyicisi kendine göre değişir. En sık migren atağı başlatan etkenleri şöyle sıralayabilirim: Uykusuzluk, stres, açlık, aşırı yorgunluk. Bazı kişiler için daha spesifik tetikler var. Mesela parfüm kokusu, ışık, lodos gibi.
Adet dönemleri migreni tetikler mi?
Tetikler. Özellikle adet başlamadan önceki bir-iki gün ve adetin ilk bir-iki gününde ataklar daha sık gelir. ‘Menstrüel migren’ olarak adlandırdığımız bu durum tedaviye biraz dirençlidir.
Peki çikolata?
Çikolatanın tetikleyici mi yoksa ön belirti mi olduğu net değil. Migren hastalarının yarısı, migren başlamadan birkaç saat önce ‘prodrom dönemi’ olarak adlandırdığımız bir süreç yaşar. Bu dönemde huzursuzluk, esneme, midede kazınma, tatlı isteği gibi bazı ön belirtiler olur.
“Ben çikolata yedikten sonra atağım geliyor” diyen biri çikolatanın bir tetik olduğu düşünebilir. Fakat o kişide tatlı-çikolata isteği migren atağının çoktan başladığını gösteren bir ön belirti de olabilir.
Migren tanısında MR şart mı?
Hastalar genellikle “Benim beynimde bir şey var” korkusuyla bize geliyor. Doğal olarak korkuyorlar çünkü başın yalnızca bir tarafında, gözün üzerinde zonklayıcı korkunç şiddetli bir ağrı hissedebiliyorlar. Bu da hastanın aklına her zaman en kötü ihtimallerin gelmesine yol açıyor. Aslında biz hastaları muayene ettiğimizde hastada kötü bir şey olmadığını anlayabiliyoruz.
“Benim uzun yıllardır bazen başımın sağ bazen de sol tarafında şu özellikte ağrılar oluyor” diyen bir hastada iki şeye bakarız: Hastanın şikayetleri migren tanı kriterlerini karşılıyor mu? Hastanın nörolojik muayenesi normal mi? Bunların yanıtı “Evet” ise migren tanısını kolayca koyarız. Böyle bir hastada MR yapılmasa da olur.
Fakat 3 aydır migren ağrısı çeken bir hastada “Ne var ne yok” diye görmek için başlangıçta bir kez MR yapılabilir. Tabii her atakta ya da her sene kontrol amaçlı MR’a kesinlikle gerek olmadığını vurgulamayalım. Bu hem ülkemize hem de hastaya mali bir yük getirir.
Sanırım MR çektirmenin en üzücü tarafı şu: Raporun sonuç kısmında yazan ama çok da anlamlı olmayan bazı bilgiler hastaları ürkütebiliyor. Diyelim raporda kist yazılmış. Hasta, “Eyvah, beynimde kist var” diye dolaşmaya başlıyor. Halbuki buradaki kist tamamen normal, anatomik bir farklılık olabiliyor. Yine “Beynin beyaz maddesinde küçük lezyonlar” yazıyorsa bu kez de “MS oldum” diye kâbus yaşıyor.
Ben yine de başlangıçta bir defaya mahsus olmak üzere MR yapılabilir diye önereyim. Çünkü beyinde damar yumağı, ufak lezyonlar gibi sorunlar migren ağrısını nadiren taklit edebilir.