Ertuğrul Özkök, 'Halkı tanımıyormuşum' diyerek yazmayı bırakan Mehmet Yılmaz'a itiraz ediyor: Erdoğan'a oy veren yüzde 49, vermeyen 51'i tanıyor mu? Yüzde 35 oy alan AKP halkın geri kalanını tanıyor mu? Tanısalar ne olacak?
Seçimin ertesi sabah aklıma şu soru takıldı:
“Acaba Ege federal bir eyalet olsaydı resmi çiçeği ne olurdu?”
Hani “İzmir’in dağlarında açan o çiçek…”
Nereden geldi derseniz, 2 Mayıs günü New York Times gazetesinde okuduğum bir yazıdan dolayı.
Amerika Birleşik Devletleri’nin California eyaletinin kanunla kabul edilmiş bir resmi çiçeği varmış:
Latince adı “Escholzia Californica” olan çiçek.
Türkçesiyle “Kalifornia gelinciği…”
California eyaletinin kanunla kabul edilmiş ikinci resmi sembolüymüş ve bundan 1890 yılında eyalet parlamentosu tarafından kanunlaştırılmış.
Tam bunu düşünürken Mehmet Yılmaz’ın aynı saatlerde yayınlanan yazısı düştü önüme.
Pazartesi günü çevremde en çok konuşulan konu bu yazıydı.
Yazının başlığı şuydu:
“Adam kazandı…”
Tabii asıl konu, başlık değil altındaki bir cümleydi.
Mehmet Yılmaz, “Biz halkımızı tanımıyormuşuz” diyordu.
Ve bir süre yazı yazmayacağını açıklıyordu.
O akşamüzeri bir arkadaşımızın evinde bir araya geldik.
Tabii seçim sonuçlarından dolayı herkeste bir şaşkınlık vardı.
Ve çoğu Mehmet’in “Biz halkı tanımıyormuşuz” cümlesiyle aynı fikirdeydi.
“Mehmet bu söylediğine hiç katılmıyorum” dedim.
Çünkü “Halkı tanımıyorsunuz” suçlaması bu ülkenin sağcı politikacılarının sık sık söylediği bir şeydir.
Bunda bir aşağılama tonu vardır ve bizlerin “Nişantaşılı, Cihangirli küçük bir azınlık olduğumuz” duygusunu verir.
Ama bu sözü ilk defa kendi aramızdan birinin de kabullendiğine tanık oluyordum.
Demek ki Mehmet de “Bu ülkede bir azınlık mensubu” olduğu duygusuna gelmiş.
Bense bu düşünceyi hiçbir zaman kabullenmedim.
Ve hep şunu söyledim:
“Bugüne kadar oy verdiğim hiçbir parti iktidara gelemedi.”
Bu defa da aynı şey oldu.
Muhtemelen böyle de öleceğim.
Ama bu pazartesi Mehmet’e vereceğim cevap hazırdı.
“Söyler misin” dedim…
Sen nerede doğdun?
Malatya’da…
Ben İzmir’in Kahramanlar Mahallesi’nde.
Yani İstanbul’un Kasımpaşası neyse, İzmir’in orası.
Adnan Menderes hayranı bir matbaa işçisinin oğluyum.
Yani ikimiz de Boğaz’ın bir yalısında doğmadık.
Tıpkı Cumhurbaşkanı Erdoğan gibi Cumhuriyet’in sağladığı bedava eğitim sistemi ile devlet okullarında okuduk.
Ama asıl sorum şuydu:
“Biz bu seçimde hangi halkı tanımıyorduk?”
“Alnı secdeye geldiği iddia edilen” ve yüzde 35 oy alan AKP’ye oy veren halkı mı
Yüzde 10 alan Milliyetçi MHP’ye oy veren halkı mı…
Yüzde 10 o alan “Yeşil Partiye oy veren Kürtleri mi…
Yüzde 10 alan İyi Parti’ye oy veren sağ eğilimli milliyetçileri mi…
Yoksa yüzde 5 oy alan Sinan Ogan’a tepki oylarını verenleri mi…
Yani Türkiye’de tanımamız gereken, aynı özelliklere sahip monolitik bir halk mı var da biz mi tanımıyoruz?
İkincisi …
Bu seçim sonucu ortada…
Tanımadığımızı söylediğimiz “O halk”, yani Cumhurbaşkanı Erdoğan’a oy verenlerin oranı yüzde 49…
Demek ki ona oy vermeyen bir de yüzde 51 var.
Bu durumda kim kimi tanıyamıyor?
Yüzde 49 yüzde 51’i mi…
Yüzde 51 yüzde 49’u mu…
Ve geliyorum asıl soruya…
Bu ülkede oy veren herkes herkesi tanımak zorunda mı…
Ve daha da önemlisi Sevgili Mehmet…
Diyelim ki tanımıyoruz.
Tanısak ne yapacaktın?
Hangi partiye oy verecektin….
Azınlık psikolojisine gelince…
Şunu da unutma.
Bu seçimde AKP’nin aldığı oy yüzde 35…
Muhtemelen senin oy verdiğin parti CHP’ninki de yüzde 26…
Yani bu ülkede her 3 kişiden biri AKP’li ise…
Her 4 kişiden biri de CHP’li…
Her 10 kişiden biri MHP’li, her 10 kişiden biri İyi Partili, her 10 kişiden biri de Emek İttifakına oy veriyor.
Yani ne kimse öyle ezici bir çoğunluk…
Ne de kimse öyle azınlık…
Sanma ki bu sadece Türkiye’de böyle…
Amerika’da Manhattan’da yaşayan, New York Times okuyan ve Demokrat Partiyi oy veren bir insan, Nebraska’da yaşayan ve Trump’a oy veren bir Amerikalıyı senin dediğin manada tanıyor mu yani…
Tanısa ne olacak?
Ona oy mu verecek?
Bence böyle duygusal tavırlarda iki şeyi birbirine karıştırmamak lazım.
Siyasal açıdan baktığında, bu garabet başkanlık sistemi ne yazık ki yüzde 50 artı bir oy verene kontrolü olmayan çok keyfi bir iktidar veriyor.
Ama emin ol sosyolojik açıdan baktığında bu ülkede kimsenin kimseye çoğunluk kibri ile bakmasını destekleyecek bir durum yok.
Neyse başa döneyim.
Türkiye’de eyalet sistemi olsaydı…
Ege bir eyalet olsaydı…
Resmi çiçeği acaba ne olurdu?
İzmir’de doğmuş çocukluğunu orada yaşamış ve muhtemelen oraya gömülecek bir insan olarak benim tercihim papatya olurdu…
Bir Japon ömrünün geri kalanını hesaplarken “Acaba kaç Sakura mevsimim kaldı” der.
Yani kiraz ağacı çiçeklerinin açılma zamanı…
Bense bir İzmirli olarak duygusal takvimimi hep şöyle ayarlarım:
“Acaba kaç papatya mevsimim kaldı…”
Çünkü İzmir’imin dağlarında açan çiçek odur.
Ya Kayseri’nin, Trabzon’un, Diyarbakır’ı resmi çiçeği ne olurdu?
Hiç şüphesiz farklı çiçekler.
İzmir’de Kemal Kılıçdaroğlu’na yüzde 63 oy çıktı…
Trabzon’da ise Tayyip Erdoğan’a yüzde 65…
Durum öyleyse niye İzmir Türkiye’nin en çok iç göç alan şehirlerinden biri…
Niye insanlar İstanbul, Ankara, İzmir, Antalya gibi geçen Pazar daha çok Kılıçdaroğlu’na oy veren şehirlere göç ediyor?
Tamam biz halkı tanımıyoruz…
Ama galiba tanımadığımız halk bizleri daha fazla tanımak istiyor…
Yani diyeceğim sevgili Mehmet…
Böyle duygusal tepki verme…
Sen yazmaya devam et…
Senin seslendiğin insanların sayısı hiç de öyle sandığın kadar az değil.
Çünkü sadece Erdoğan’a oy veren insanlar değil…Üstelik büyük şehirlerde sayıları daha fazla ve giderek de artıyor.
Eminim oyları yüzde 35’e düşen AKP’de de “Biz halkı tanımıyoruz” diyenler artacaktır.
7 Ekim 2024 - Kanyon’da bir dükkanda Halloween balkabağıyla iki gün üst üste gelen rekor
6 Ekim 2024 - Ah Erdal Bey, yemek masasındaki o sözünüz ne kadar doğruymuş
5 Ekim 2024 - Bu perçemli diktatörden bir sanat eseri çıkar mı?
4 Ekim 2024 - Birleşmiş Milletler’de döpiyesin sonu ve Taylor Swift’in ‘She ekonomisi’nin startı
3 Ekim 2024 - Kimse benden Güneri Bey için tarafsız bir yazı beklemesin