Carlsen ve Niemann orta yolu buldu
Macaristan'da yapılan Dünya Satranç Olimpiyatları birbirinden zorlu mücadelelere sahne oldu. Gerek milli sporcular gerekse federasyon başkanı Gülkız Tulay Budapeşte'de şu mesajı veriyor: Bu iş sadece sponsorla gitmez, devlet düzenleme yapmalı.
Satranç milattan sonra üçüncü yüzyılda Hindistan’da oynanmaya başladı. Oyun daha sonra İran’a, onlardan Araplara, Endülüslüler sayesinde de İspanya üstünden Avrupa’ya yayıldı. Arap ve Avrupa el yazması kitaplardan sonra 1497’de İspanyol Lucena ilk basılı satranç kitabını yayınladı ve o zamanki yeni kuralları açıkladı. O zamandan bugüne, satrancın kuralları değişmeden günümüze kadar geldi.
Türkiye’de ise satrancın miladı 2005 yılı oldu. 2002’de Türkiye Dünya Kupası üçüncüsü olurken futbola sponsor olan İş Bankası radikal bir karar verdi. Banka futboldan tamamen çekilip Türkiye Satranç Federasyonu’nun ana sponsoru oldu. Türkiye İş Bankası Genel Müdür Yardımcısı Suat Sözen’in verdiği bilgiye göre 19 yılda şu ana kadar tam 40 bin okulda satranç sınıfı kurulmuş durumda. Türkiye’de zaten 45 bin okul bulunuyor. Bunun sonucu lisanslı sporcu sayısı 30 binden 1 milyon 311 bine, antrenör sayısı 2000’den 87 bine, kulüp sayısı 600’den 2200’e, büyükusta, uluslararası usta gibi unvanlara sahip sporcuların sayısı ise altıdan 253’e yükseldi.
Yapılan yatırımların geri dönüşünü gösteren organizasyonlardan biri Budapeşte’de yapılan 45. Dünya Satranç Olimpiyatları’ydı. 1924’te kurulan Uluslararası Satranç Federasyonu (FIDE) ilk resmi olimpiyatı 1927 yılında Londra’da düzenlendi. 1950’den itibaren ise her iki yılda bir düzenli olarak yapıldı. Türkiye ilk kez 1962 yılında Bulgaristan’da düzenlenen Satranç Olimpiyatları’na katılım gösterdi. 32 ülkenin yer aldığı olimpiyatta milliler sekizinci oldu. En başarılı sonuç ise 2016 yılında Bakü’deki turnuvada geldi. Ay yıldızlılar dördüncü ile eş puan olarak turnuvayı altıncı tamamladı. Bu yıl Budapeşte’de yapılan olimpiyatta Türkiye’yi erkeklerde uluslararası usta (IM -Uluslararası Usta) Oğulcan Kanmazalp kaptanlığında (GM- Büyükusta) Ediz Gürel, (GM) Yağız Kaan Erdoğmuş, (GM) Mustafa Yılmaz, (GM) Vahap Şanal ve (GM) Emre Can, kadınlarda ise Nijat Mammadov kaptanlığında (IM) Ekaterina Atalık, (WGM -Kadın Büyükusta) Betül Cemre Yıldız Kadıoğlu, (WGM) Kübra Öztürk Örenli, (WIM- Kadın uluslararası usta) Gülenay Aydın ve (WIM) Hayale İsgenderova temsil etti. İlk defa bu yıl İş Bankası’nın desteğiyle millilerin her bir oyuncusu turnuvaya bir antrenörle hazırlandı.
180’i aşkın ülkeden 900’ü aşkın sporcunun yarıştığı olimpiyatta 11 tur boyunca ülke takımları İsviçre sistemi formatında karşı karşıya geldi. Üst sıralardan başlayarak her turdan sonra puanı yakın olan takımlar eşitliğin bozulması için birbiriyle eşleşti. Organizasyonu Türkiye erkeklerde 12. kadınlarda 26. sırada bitirdi. Erkek A Milli Takımı altı galibiyet, dört beraberlik ve bir yenilgi aldı. Kadınlarsa altı galibiyet, iki beraberlik ve üç yenilgiyle turnuvayı bitirdi. Açık ve kadınlar kategorisinde Hindistan şampiyon oldu. Olimpiyatlarda Mustafa Yılmaz, dünya bir numarası Magnus Carlsen’den puan alan ilk milli sporcu olarak tarihe geçti. Ediz Gürel 2. masa üçüncüsü olarak bronz madalya almaya hak kazandı.
10-23 Eylül tarihleri arasında yapılan olimpiyatın bir gününü izleme ve sporculara konuşma şansı buldum. Olimpiyatın yapıldığı Budapeşte Olimpik Sporlar ve Konferans Salonu’na girmek isteğimde kısa süreli bir şok yaşadım. Sadece telefonlar değil kulaklıklar, akıllı saatler hatta güneş gözlükleri bile salona alınmıyordu. Bunun nedeni yapay zekanın satranca da girmesiydi. Bazı turnuvalarda oyuncuların bilgisayardan yardım alması önlemleri sıkılaştırmıştı. Kapıdan girerken yapılan sıkı aramanın ardından basın mensuplarının bulunduğu gittim. Değil satranç tahtasını milli sporcuların yarıştığı yeri görmek bile çok zordu. Salonda el kol işareti yapan bir basın mensubuna görevli hemen müdahale etti. Bu tip hareketlere bile yasak getirilmişti. Orada bulunmanın bir anlamı yoktu. Oyunları YouTube üzerinden seyretmek çok daha mantıklıydı. Tribünde fazla oturmadım, çıktım.
Aynı gece Budapeşte’de milli sporcularla buluştuk. Erkek milli takımı adeta iki ayrı nesilden oluşuyor. Bir yandan Türkiye adına 2016’da en iyi dereceyi alan Mustafa Yılmaz ve Emre Can bir yanda 15 yaşındaki Ediz Gürel ve 13 yaşındaki Yağız Kaan Erdoğmuş. İki nesli kaynaştırma görevi ise 26 yaşındaki Vahap Şanal’a düşmüş. Çok pozitif bir takım havası veriyorlar. Bazı maçların oynama süresi altı saatte yaklaşıyor. Bu süre boyunca konsantrasyonu üst düzeyde tutmak hiç kolay değil. Hem mental hem fiziksel açıdan güçlü olmak gerekiyor. Kaptanların ayrı bir sorumluluğu var. Erkek takım kaptanı Oğulcan Kanmazalp oyuncuların dizilişini yapmanın zorluğundan bahsediyor. Kadın takımının kaptanı Azerbaycanlı Nijat Mammadov “Kaptanlık oynamaktan daha zor. Psikolojik tarafı var. Sanki beş maç oynuyorsunuz” diyor. Tabii ki söz dönüp dolaşıp Mustafa Yılmaz’ın dünya bir numarası Magnus Carlsen’i elinden kaçırdığı karşılaşmaya geliyor. 32 yaşındaki Yılmaz Norveçli rakibiyle maçını şöyle anlatıyor: “Son bir yıldır kariyerimde birçok talihsizlik yaşandı, bunca şeyin içinde Magnus Carlsen’le oynayabilmek benim için bir umut ışığı oldu, yıllardır hayalini kurduğum bir şeydi. Eşleşmeyi duyunca keşke daha formdayken oynayabilseydim’ diye düşündüm. Sakin kalmaya çalıştım. Hazırlıklarımı yaptım. Gereken tüm hamleleri yaptım. Galibiyet fırsatı geldi. Bu fırsatı yakalayınca kazanmak gerekirdi, o yüzden çok mutlu değilim. Ama en azından oyunda hiç kötü duruma düşmedim.”
Yoğun maç programı ve yüksek konsantrasyon millileri zorlamış. 34 yaşıyla takımın en tecrübelisi Emre Can, rahatlamak için eski turnuvalara oyun konsolu getirdiğini ancak o dönem milli takımdan sorumlu kişiyle yaşadığı tartışma sonunda bunu yapmayı bıraktığını söylüyor. Maçta bir hata yaptığında ise onu unutmak kolay olmuyor. Milli sporcu şöyle konuşuyor: “O gün olanları unutmaya çalışıyorum ama bu çok kolay bir şey değil. Mesela geçen gün çok kolay kazanabileceğim bir pozisyonu kaybettim, o gün benim için çok zor geçti. Uyandığım an bile o hatayı düşünüyordum… Bizim yapabildiğimiz beraber olup birbirimizin modunu yükseltmeye çalışmak.”
Burada söze Kadın Milli Takımı’ndan iki çocuk annesi Kübra Öztürk Örenli giriyor. O boş vaktinde çocuklarıyla konuşuyor ya da odasında kemanla çalınan şarkıları dinliyor.
Türkiye’nin genç büyükustaları Ediz Gürel ve Yağız Kaan Erdoğmuş olimpiyatlarda satranç dünyasının da dikkatini çekti. FIDE X hesabında “Ediz Gürel: Türkiye’nin 15 Yaşındaki satranç dahisi parlıyor” dedi. Macar asıllı Amerikalı kadın satranç ustası ve eski Kadınlar Dünya Şampiyonu Susan Polgar “15 yaşındaki Türk yıldız Gürel Ediz 9 oyunda 2 bin 820 gibi şaşırtıcı bir performansla 8 puana sahip! 13 yaşındaki Erdoğmuş Yağız Kaan’ın 9 maçta 6,5 puanı ve 2 bin 600’ün üzerinde performansı var! Onlar Türk satrancının geleceği!” ifadesi kullandı.
Bu övgüleri alıyorlar ama genç oyuncuların hayatı da kolay değil. Ediz Gürel okulda arkadaşlarının onun için ‘torpilli’ dediğini söylüyor. Nedeni uluslararası turnuvalar için çoğu zaman okula gidememesi. Söze Vahap Şanal giriyor. 2016’da olimpiyat altıncısı olduktan sonra yaşadıklarını anlatıyor. “Küçükken satranca yoğunlaşmak daha kolaydı” diyor. Yaş büyüdükçe geçim derdi gibi hayatın zorlukları karşılarına çıkıyor. Bu da satranç çalışma saatlerinin düşmesiyle sonuçlanmış. Diğer oyuncular katılıyor. Hepsi satranca büyük fedakarlıklar yaparak devam ediyor ama karşılığını alamadıklarını söylüyor. Kübra Öztürk Örenli bir yandan öğretmenlik yaparken bir yandan çocuklarına bakıyor. Bütün bunlar zaman konusunda onu seçim yapmaya zorluyor. Bu yıl altı turnuvaya katıldığını ve sadece birinden para ödülü kazanabildiğini belirten Emre Can para maddi zorluklar nedeniyle aklını tamamen satranca veremediğini vurguluyor.
Türkiye’nin satrancı yaşam kültürünün bir parçası haline getirmiş Rusya, Hindistan, Çin, Azerbaycan gibi ülkelere yetişmesi için daha çok yolu var. Burada sporcular şuna dikkat çekiyor: Satranç olimpik bir spor branşı değil. Bu yüzden olimpik sporlarla aynı ödül yönetmeliklerine tabi değil. Dolayısıyla hayatını başka bir işle kazanırken satrançta üst düzey başarı elde etmek mümkün gözükmüyor. Türkiye Satranç Federasyonu Başkanı Gülkız Tulay başarı ödülleri ve primlerle sporculara destek olduklarını belirtiyor. Ancak bu yeterli olmuyor. O da devletin bir düzenleme yapması gerektiğini söyleyerek “Maddi kaygıların azalması için, hem ülkemizde hem dünyada satrancın gündeme gelmesi gerekiyor. Uzun yıllardır ana sponsorumuz olduğu için bizler şanslıyız. Ancak faaliyet bazlı ya da oyunculara sponsor bulabilmek için müthiş çabalar sarf ediyoruz” diyor. Yapılacak federasyon başkanlığı seçiminde aday olmayacağını vurgulayan Tülay gelecektense umutlu: “Performans, iletişim, olağanüstü çabalarıyla sporcularımız başarılı oldu. Dünyanın satrançta en iyi, en başarılı 12 ülkesinden biriyiz. 12 yıldır alt yapıya yatırım yapıyoruz, bunun sonuçlarını da almaya başladık. Otoritelerin de dediği gibi genç yıldızlarımızla dünya satrancını domine edeceğiz ve söz sahibi olacağız.”
30 Ekim 2024 - El Clasico’da ‘centilmenler’ İstanbul derbisinde ‘ergenler’
16 Ekim 2024 - Futbol Federasyonu’nda bu kez de Lale Cander krizi… İşte krizin perde arkası
11 Ekim 2024 - Maraton asla maraton değil: Ekrem İmamoğlu etkisi
24 Eylül 2024 - Budapeşte’nin gösterdikleri: Türk satrancı hamle bekliyor