Milli maç arası öncesi üç büyüğün zor pazarı
Lig uzun maraton olabilir ama bir Galatasaray gerçeği var. Beşiktaş ne yapması gerektiğini bulsa da nasıl yapacağını bilemedi. Öbür tarafta ise tıkır tıkır işleyen bir sistem var. O tıkansa yıldızlar giriyor devreye. Ürkütücü bir üstünlük bu.
Defalarca yazdım, Ece Ayhan’ın o güzel şiirini çarçur ederek tekrar söyleyeyim, ligimiz karadır ama derbimiz güzeldir abiler. Ritmi, temposu artınca tadından yenmez. Dün akşam net pozisyon sayısı üçü beşi geçmedi. Galatasaray rahat kazandı gibi duruyor, öyle değil. Uzun süre kora kor gitti oyun. Son saniyeye dek heyecan bitmedi. Tam yiyebilecekken attı Cim Bom. Tam bitti derken adrenalin zirve yaptı. Biz izlerken nefessiz kaldık. İşte bu maçın sihri budur, bir düşünün abiler.
Biraz daha Ece Ayhan içerirse (haklı olarak) cinsiyetçilikle itham edilecek bu dili bırakalım bir kenara. Kuru futbol Türkçesiyle devam edelim. Van Bronckhorst’un derdini şimdi anladım ben. Ne yapmaları gerektiğini bulmuş ama malzeme yetersiz. O yüzden nasıl yapacağını bilmiyor. Vidayı gevşetmesi gerektiğini görüyor, elinde 7/8 anahtar yok. Sökeceği parça belli, alet edevat paslı. Bu sebepten olmuyor, olamıyor. Gerçi şu acı gerçek de gün gibi ortada. Bu kadar net duran top golü yerseniz, hele de iki tane, olmaz bu iş. 2-0’dan sonra oyun çökerse hiç olmaz. Muçi’nin golünü geciktiren şey bu çöküntü değil miydi? O yüzden şampiyonlukla ilgili hayal kuruyorsa başka bir şeyler göstermeli Hollandalı ve öğrencileri. Bu kadarı anca geçen sezonun teselli ikramiyesi gibi duruyor.
Oysa karşısında her tür personelle bir tamir takımı yaratabilen Okan Buruk var. Eldeki cevherler onu 4-4-2 oynamaya mı zorladı, hızı artırarak çözüyor. Kanatlar mı işlemedi, kargaburunla orta sahanın alanını gevşetiyor. Tabii Davinson Sanchez diye bir ‘şey’ de var. Her vidayı açıyor, her çiviyi çakıyor. Bu ligin çok üstünde bir performans bu. Yanındakini de, önündekini de, ilerdekini de yüceltiyor. Dün kilidi açan da oydu, rakibe kilidi vuran da. İnanılmaz bir kalite gösterisi.
Yine de Siyah-Beyazlılar çok hayıflanmışlardır. Rakipte hem Icardi hem de Oshimen var. Onlar Immobile’nin ismiyle müsemma durağanlığına ve top tutamamasına mahkumlar. Ellerindeki en iyi stoper en lazım olduğu maçta yok. Duran toplar havada uçuşuyor ama ne vurabilen var ne karşılayabilen. Takımın kanat orijinli tek oyuncusu Rashica belki de en çok işe yarayacağı maçta yok ve bu çok asap bozucu. Ha bir de Semih olayı var. Hem milli takımlarda hem Beşiktaş’ta oynatılmaya oynatılmaya kendini gerçekleştiren kehanet misali mi bu hale geldi, yoksa bu halde olduğu için mi oynayamıyor? Orasını çözemiyoruz artık.
Galatasaray bu ligin temel referansı. Ölçeği nereye koyarsanız koyun ağır basıyorlar. Onlarla aynı tartıya çıkmak hiç kimse için kolay değil. Kazanıyorlar. Sürekli ve tavizsiz bir şekilde başarıyorlar bunu. Öyle ya da böyle, tek öncelikleri var ve alıkoymak giderek zorlaşıyor. Ben Bayern Münih kokusu alıyorum yavaştan. Tüm bu hakem tartışmaları bile bunun bir parçası gibi hatta. Abartılı bir teşbih olsa da masaya yatırmaya değer sanki.
Erken konuşmamak lazım. Lig gerçekten uzun maraton. Ama bu tempoya can dayanır mı? Bu adanmışlıkla mücadele edilebilir mi? Eminim ki rakiplerinde şüphe bulutları giderek yoğunlaşıyordur.
21 Aralık 2024 - Fenerbahçe için gidiyor gitmekte olan
16 Aralık 2024 - Kadıköy’de yağmur, ter ve gözyaşıyla gelen üç puan
12 Aralık 2024 - Fenerbahçe’ye Mourinho değil Freud lazım
8 Aralık 2024 - Bir derbi klasiği: Kalite değil mücadele kazandı
29 Kasım 2024 - Tel tel dökülüyor Beşiktaş, sahada da masada da…