Fenerbahçe 347 milyon TL’lik anlaşmayı KAP’a bildirdi
Başlıktaki şarkıyı Fred'e ithaf ediyorum. Fenerbehçe için önemi tam da bu. Zamk gibi bağlıyor, taşıyıcı kolon gibi tutuyor. Dört gol var. Dzeko parlamış, Tadic asistleri sıralamış. Ama varsa yoksa Fred. O döndü, çark da döndü.
Orhan Pamuk imzalı Masumiyet Müzesi’nin ilk cümlesi neydi? “Hayatımın en mutlu anıymış, bilmiyordum.” ‘Fred’in Fenerbahçe’deki yeri ve önemi’ adlı bir makalede bu cümleyi referans verebiliriz sanırım. Yılın transferiymiş, bilmiyorduk.
Geldiğinde nasıl bir etkisi olabileceğini kimse öngörmemişti. İyiydi biliyorduk da bu kadarını beklemiyorduk. Dzeko’ydu, Tadiç’ti flaş isimler. Ama Fred onlar gibi değildi. Sanki Galatasaray’a çalım için alınan, olmasa da olur transferiydi o. Oysa dün akşam gördük ki, sadece kendi iyi oynamıyor. O yükseldikçe takım da irtifa kazanıyor. İrfan Can Kahveci’nin yüzde 20’si de Fred, Syzmanski’nin yüzde 25’i de. Dünkü skora bakın. Olmasaydı olmazdı.
Yine de Fred geldi ve takım ekim ayındaki formuna geri döndü diyemiyoruz tam olarak. O günleri andırıyorlar, evet. Özellikle ön alan presi çok etkileyici. Topu geri kazanma becerisi yüksek. Hücum üçgenleri harika. Fakat takımın gerisiyle ilerisi arasında gene kopukluklar yaşanıyor. İkinci yarının başındaki Sivasspor salvoları çok zorladı örneğin Sarı-Lacivertli defansı. Çıkmaya biraz niyetlenince art arda pozisyon buldu Yiğidolar. Fakat Fred zamkıyla önde o kadar maharetli bir blok oluşuyor ki bu sorunları hiç göstermiyor. Tadiç’e zaten ekstra bir klas geldi birkaç haftadır. Teker de dönünce hem Dzeko hem Syzmanski çok rahat sıralıyor.
Sivasspor’un fizik mücadeleye hiç girmemesi, üçüncü bölgede driplinge izin vermesi, geri çekilmenin dozunu kaçırması tabii ki tüm bunları kolaylaştırmış olabilir. Yine de çarklar işlemeye başlayınca Fenerbahçe’nin ne kadar etkili bir takım olduğu gerçeği ortada. Arada bir dişli eksikmiş, yerine koyunca anladık. Olmayınca olmuyormuş.
Herkes benzer şeyleri söylüyor şu sıralar: İsmail Kartal’ın B Planı zayıf. Evet, olabilir. Oyuna müdahale yetenekleri de sınırlı. Kesinlikle öyle. Ama öyle bir A Planı var ki, yeterli personeli bulduğunda her şey teferruat. Djiku ya da Becao geldiğinde Samet de iyiye gidebilir. İsmail Fred’leyken Busquets gibiydi, o gidince kötü bir Selçuk Şahin’e döndü. Samet de arada üç sezon öncesinin korkunç Lemos’u gibi duruyor fakat yanına gelen akıllı bir stoperle – benzetmek gibi olsun – Ramos’umsu olabilir. Milli Takım’da Abdülkerim’in yanında öyle gözükmedi mi? Bazı oyuncular böyledir. Parça tesirli bir etki yapar, yanını yöresini de toparlar. Fenerbahçe’nin kilit isimleri bunlar.
Şimdi geriye iki soru kalıyor: Bu düzen derbilerde de işler mi? Birkaç oyuncuya bağımlı kalınacak bir yapıysa koca ligi taşır mı bu sistem? İngilizlerin “Make it or break it” dediği yere geliyor Sarı-Lacivertliler. Ligin kendileri dışındaki ilk dördüyle art arda oynayacaklar. Kırılacaklar mı, başaracaklar mı? Sanırım birkaç haftaya biraz daha netleşecek.