Pazartesi gündemi: Karagümrük’ten kritik üç puan, EuroLeague’den Ataman’a ceza
Şu ana kadarki en iyi Fenerbahçe’ydi bu. Hiç beklemediğimiz bir 11’le, hiç şahit olmadığımız bir devamlılıkla oynadılar. Tam da kazanlar kaynayıp spekülasyonlar artacakken, tam da oklar Mourinho’ya dönmüşken… Portekizlinin sihri biraz da bu işte.
Medyanın antrenmanları izleyip hafta içi değerlendirmeler yaptığı dönem çok gerilerde kaldı. Ne güzel yazarlardı o zaman muhabirler: “İlk iki antrenmanda sönük görünen bilmem kim, maç öncesi son çalışmada formayı ne kadar istediğini gösterdi…” Bunlar yok artık. Kulüp görevlisi geliyor. Antrenmana kim katıldı bildiriyor, sakatlık varsa güncelleme yapıyor o kadar. Gerisini bilmiyoruz. Öyle olunca da kim neden formayı alıyor, anlamıyoruz. Spekülasyondan başka yapacak hiçbir şeyimiz yok. ‘İçeriden alınan bilgilere’ göre yapılıyor gazetecilik. Araştırma/gözlem değil ilişkiler sanatı artık. ‘Kesin şöyle düşündü’ gibi yorumlarla kehanet gazeteciliği bu.
Dünkü takım hafta içi AZ Alkmaar galibiyetine bir tepki olarak mı kuruldu? Yoksa antrenmanda yükselen ve düşen formların bir sonucu muydu? Bilemiyoruz. Samet tercihi bir mesaj mıydı? Emin değiliz. Ama Mourinho’yu biraz tanıyoruz. O hep böyle zamanlarda, böyle hamlelerin insanıdır. Olmadık işler yapar ve daha da en önemlisi tutturur. Çünkü bakmayın çenesinin düşüklüğüne. Çalışkandır Portekizli. Rakibini de, kendi takımını da iyi izler. Yine türbülansa girecekken ağırlık merkezlerini değiştirip çıkarttı takımını. Ve net kazandı. Takdire şayan işler bunlar.
Gerçekten de sezonun en iyi futbollarından birini, kuvvetle muhtemel de birincisini oynadı dün Fenerbahçe. İlk yarı bittiğinde rakip ceza sahasında 30 kez topla buluşmuş, 14 şut çekmişlerdi. Maç sonunda 45-25’e çıktı bu sayılar. İlk defa 90 dakikanın neredeyse tamamında iyi oynadılar. İlk defa bu kadar istekli gözüktüler. Gerçekten de çok parlak bir performanstı.
Evet hem de bu kadroyla. İlk golü ’11’de ne işi var’ denen iki oyuncu yarattı. Mert Hakan ortaladı, Samet vurdu. Tamam, golün ve maçın gizli kahramanı da ikinci devre penaltıyla skoru 2-0’a taşıyan Tadiç’ti. Ama sahanın en iyi oyuncusu Saint-Maximin mi, yoksa Mert Hakan mı, hatta Samet mi emin olamadık. Delik deşik ettikleri kanatlardan bu kadar iyi yüklenebilmeleri için, havadan oynayan Sivasspor’un yüksek toplarını kazanmaları gerekiyordu. Samet bol bol bunu yaptı ve ilk hamlelerde hep başarılı oldu. Kaybedilen topları hızla geri kazanmak gerekiyordu. Mert Hakan da bunu yaptı. Onunla da kalmadı, topu çok olumlu kullandı.
Tam da Tadiç sağda olmuyor derken. Tam da Fred olmadan nasıl olur diye sorarken. Tam da Djiku ve Becao neden aynı anda oynamıyor diye sorgularken. Tam da Mert Hakan’ın ‘taraftarlık’ dışında anlamlı bir performansının olduğunu unutmuşken…
Milli maç arası öncesi çok önemli bir galibiyet bu. Moralleri toparlayacak, takımı rahatlatacak bir hamle. Tek sıkıntı şu: Hangisi Fenerbahçe’nin futbolu henüz anlayamıyoruz. Dün akşamki gibi topu kaybeder kaybetmez şimşek gibi geri kazanan mı, yoksa kontrollü bir oyunla başlayan, galip duruma geçince kapandıkça kapanan mı? Hangisi ağırlık kazanacak? Yakında anlamayı umuyoruz.